7 da | —3- VAKIT 4 Mayıs1933 — “Harikulâde Aşk ve Macera Romanı ya — > İhtiyar genç kiza dönerek an -| dinliyor. İhtiyar okumuıya başla - Jattı: Sp N e Nakleden - fa. m— mıştır; | — Matmazel Luiz musikiye de-! — İnsan aşkla kendine her $e- İicesine âşıktır. Eğer kendisini! yi verir, ve sevdiği nispette kendi- “zorlamasam, vapurunu kaçıracak. ! ni verir. Kalbimizden allah korku- Şimdi geliniz de dua odasına ge - | sunu hiçbir şey çıkaramaz. Yal - çelim.. Bilhassa gürültü etmeme - | nız ona mukabil bir aşk bunu ya- nizi rica ederim. Allahım düşün - | pabilir. Sara İsmaili, İshakın ya - cesile mest ve ilham dolu san'at - | nında görünce darılmadı, ve aş - kârı rahatsız etmiyelim.. Ahenkli | kullah bizde, kendi aşkımın yanın- m | Yüz — Çemen: Yeşillik, çayır — Dafia: İtici — Dğdağa: Gürültü - !lü, oğultu — Dair: İçin, buna a -| yar — Daire: Çevrinti, yuvarlak, beylik evi — Dava: Gütme, iste - pe — Dehşet: Korku, ürküntü. ! İstanbul 38 inci mektep muallim. lerinin buldukları karşılıklar Can: Gönül — Cefa: Eza — Ceht: Çabalama — Cehennem: Sr cak yer — Celâdet: Ululuk — Ce- Yacancı Sözlerin Karşılıkları Kadiköy lisesi hocalarının bul- dukları karşılıklar Tahakkuk — Gerçekleşme. Ta- hakküm — Üst kesilme, buyruk- luk. o Tahkim — Sağlamlaştırma. Tahkir — Bayağılatma, aşağı gör» | me. Oo Tahlil — Çözme - Eritme, ayırma, Tahmin — Kestirme. Ii Z nın buldukları ka | münacatını dinliyelim.. Sonra, bi- lrinde, bizimle beraber oda o- kur.. gel yavrum... Odadan sessiz adımlarla çık - tılar ve dua odasına girdiler. Er - ganun öyle bir surette duruyordu ki, san'atkâr Onları göremedi. Hoş gözleri onlara tesadüf bile etse, bu derin vett ve istiğrak için- de onları görebilecek miydi?. Kızıl renkte bir koltuğa papas| papasın sesi yükseliyor ve devam | oturdu. Bir işaretle, odanın orta - sında duran bir sandalyeyi göste- rerek genç kıza oraya oturmasını söyledi. Şimdi dinliyorlar.. Harikulâde | kinde tutarak seviyordu, kendisi| . Cemaat: Topluluk — Cemile: İ Derç: Araya sokma — Derece: bir musiki. İçeri girerken, ihtiyar, | gibi, canı gibi seviyordu.. Allahı, | Gönlünü alma — Cemiyet: Der - | Basamak, bölük — Derkenar: Ya- tam ve en yüksek aşkla seviyor,| nek — Cenaze: Ölü — Cennet: | nma yazma — Derman: Güç, zor — Bu çalınan parça, “Havva,,! Raşeli en yüksek zevciyet aşkile Uçmak — Cenin: Döl — Cenup: İ— ders: Öğrenme — Deruhte: ! Kabullanma — Dert: Tasa. | Oo kulağıma fısıldamıştı: nm cennette ilk defa olarak “Ade- m,, e râsgelişini terennüm ediyor. Ve Jeneviyev gözleri yarı ka - palı, mukaddes kitapta yazılı olan bu parçayı canlandırıyor, düşünü“ yor. İşte, birdenbire bir rüzgâr bü gibi yükselen nağmeler, onu cen- net bahçelerine götürüyor. Dün - 6 yanın güzel sesli kuşları hep ora | da yerleşmişlerdir, > Ye ötüşüyorlar... çiçeklerden bir halı ile örtük i ş (5 omlişt, © — güneş, ! hu, ilâhi nağmelerle buralarda do- laşiyor.. Muhakkak ki “Havva,, “Adem,, i böyle yüksek bir heye- can anında ilk defa karşıladı." Jeneviyev gözlerini açıyor. İçi- ne bir tuhaf korku girmiştir. Ya o da şimdi “Adem,, le karşılaşır * sa.. Fakat, o, cennette değildir, İşte, ihtiyar papas koltuğunda © Oluruyor, gözleri kapalı o dinliyor Ni ve kendisi dua odasındadır. Oda- ya, yan pencerelerden bol bir gü- © meş giriyor, hatta, gözlerini ka - ki maşlırıyor, Genç kız, kalkıyor, san dalyesini daha gölge bir tarafa çe- kip oturuyor. Ve o zaman titriyor. Çünkü, şimdi karşısında, harikulâ- de birisi var. Bu, erganun çalan san'atkârdır. Ve muhakkak ki bu san'atkâr bir insan değildir ve o - © İamaz. Zira, o kadar güzeldir, bu güzellikse beşeri | güzelliklerden, b hayali güzelliklerden daha çok © yüksek, ilâhi bir güzelliktir. Fa - kat yüzüne kadarda hazin?. Gözleri yarı kapalı. Birdenbire a- çiyor. Niçin? Acaba birisinin ken- - disine baktığını mı hissetti?, Bel- — ki2. Şu muhakkak ki ağlıyor.. Göz lerinden yaşlar dökülüyor.. Bir bir e tek nota, erganundan çıkarak cam © «bir minare gibi yükseliyor, yükse- liyor,. San'atkârın eli, sanki ağır - laşmış gibi Erganunun dişlerinden kalkmıyor, sesi ölene kadar, iki — bakış biribirlerinin içinde eriyene kadar orada duruyor. » ik : | p j i | b İhtiyar papasın sesi, bu ilâhi © dakikayı bozuyor: © — Şimdi, dinleyiniz, okuyaca- ğım.. gel, yanıma gel yaklaş yav- ruma, İşte, azizlerden “François de » Saleş,, in “Zevciyet aşkı,, hakkın: y ası... 'kızm kalbi çarpıyor. Ne- a? Her halde heyecanla * müştür, her tarafta güneş.. güneş. ! Hassas ve genç bakirenin ru «| da başka bir aşk görmekle darrl- | maz. i o Gençkızdinliyor.. Yeni bri şey keşfetmiştir. Demek şimdiye ka - İ dar büyük bir günah telâkki ettiği i hissi, bizzat allah bile asil görü - yor ve tasvip ediyor. “Havva,, “Adem,, le karşılaşıyor, bütün dün İya seviniyor. Demek allah, mah - lükların sevişmesini istedi. İhtiyar ediyor okumakta: — Allahı, allah gibi, her şeyin | fevkinde tutarak seviyor, o Raşeli | karter gibi, bütün kadınların fev - | seviyordu. İ En yüksek zevciyet aşkı! Bu sözler genç kızda niçin bir ürperme uyandırıyor. Genç kız ba şmı niçin şimdi artık susmuş er - ganuna doğru çeviriyor. Çünkü kalbi heyecan içinde - idir. Devamı Var Vapurdan kayığa yakalandılar Dün limanda iki afyon kaçakçı- sı yakalandı. Kaçakçıların yaka - lahması şöyle oldu: Karadeniz boğazmdan limana bir vapur geldi. Vapur İngiliz ban dıralıydı. Kaprellâ ismini taşıyor - du. Limanda bir müddet kalıp Ak- denize gidecekti. Fakat gemi limanda iken ken * disine muhtelif sandallar yanaştı. Bunlardan bir tanesini gerek rü « i sumat muhafaza kayığı, gerekse polis şüpheli gördü; takip etti. Ni- hayet bu şüphe boşa çıkmadı. Ke- mal ve İsmail isminde iki kişinin içinde olduğu bir kayığın vapurda birine gizlice bir şeyler verdiği gö rüldü. Bunun üzerine kayıkta arama yapıldı; dört okka 270 gram af - yon, eroin ve saire bulundu. Kaçakçı Kemal ve İsmail hak - kında zabıta takibata başlamıştır. Hırsız şebekesi Dün sabah Galata gümrüğünün damına bir hırsız şebekesi çıkarak damın üst kısmını delmişler içeri- ye atlıyarak ambara girmişlerdir. Ambarda bazı sandıkları açarak eşya çalmışlardır. Bu eşyalarım içinde kaçak ve it- hali memnu eşyadan olduğu söy - lenmektedir. m Şehzadebaşında kavga Şehzade başmda bir kavga ol - İ muştur, Kavga İzzet Efendi ile En ver Efendi arasında cereyan etmiş tir, Kavganın olduğu yer 16 Mart Şehitler caddesidir. Bu kavgada İzzet Efendi Enver Efendiyi döv- müş ve çekiçle kundura döver gi- i bi başından yaralamıştır. İzzet Efendi hakkında zabıtaca takibata başlanmıştır. Tahsil — Vergi toplama — Ka- zanma, edinmek. Tahsis — Ayır- ma. Tahayyül — Kurma, kurun- tu. Techiz — Süsleme, bezendir- me, Tedavi — Emleme, otlama. Tedavül — Elden ele gezme, kul- lanma. Tahaşi — Ürkme, sakın- ma. Tuhaf — Gülünç, o görülme- miş, İstanbul 43 üncü mektep hocalt- rının buldukları karşılıklar Can: Dirlik, öz — Cefa: Acıt- ma, incitme, üzme — Ceht: Emek, çalışma, didinme — Ceht: Emek, didinme — Cehenem: erlik çalışma, Tamu — Celâdet: Yiğitlik, Alt aşağı — Çare: Yol — Çehre: Yüz — Çelenk: Ünlük armağan — Çe « men: Yeşillik — Dafia: İtme — Dağdağa: Gürültü, patırtı — Da- ir: Dönen — daire (her manasi - le): İş yeri, devrim — Dava: Sor- ğuya çektirme — Debdebe: Gös -| teriş — Dehşet: Korku. Çare: Yol, ulak — Çehre: Yüz — Çelenk: Ünlük — Çemen: Ye- sillile — Dafia*' İtme «- Dağdağa: Dört okka afyon kaçırıldı, İtme — Dâhi: Ulus — Daire (her manasile) : İş yeri, devrim — Da- İ vat Sorguya çektirmek — Debde- be: Gösteriş — Dehşet: Korkunç. İstanbul 5 inci mektep hocaları | nin buldukları karşılıklar İ Cefas ilinti — Cehit: Çabala - ma — Celâdet: Atılganlık — Ce- maat: Topluluk — Cemile: Ya - ranma — Cemiyet: Topluluk — Cenaze: Ölü — Cenin: Döl . İst. 4 üncü mektep muallimleri- nin buldukları karşılıklar Cadde: Uluyol — Cahil: Bil- gisiz — Caiz: Doğru — Cali: İ Yapmacık — Camit: Donuk — Canip: Yan — Casus: Çoşut — Cazibe: Çeken — Cazip: Çekici Cebir: Zor — Cephe: Yön — Cer- rah: Kesen. Ist. 12 nci lkmeklep muallimle- rinin buldukları karşılıklar Can: Öz — Cefa: Sıkıntı — Ceht: İstek — Cehennem: 'Tamu | Celâdet: Yiğitlik — Cemaat: Top İluluk — Cemile: Yaranma — Ce- İsiyet: Toplantı —- Cenaze: Adam | ölüsü — Cenin: Ana karnımda üç aylık çocuk — İ İstanbul 2 inci ilkmektep muallim lerinin buldukları karşılıklar Cefa: Sıkıntı, ezinti — Cehit: i çabalama — Cehennem: Tamu — İCelâdet: Yiğitlik — Cemaat: Toplantı — Cemile: oYaranma, gönül alma — Cemiyet: Topluluk — Cenaze: Ölü — Cenin: Döl, İDâhi: Büyük kişi — Dair: Benzi - maat: Topluluk — Cemile: Hatır hoşluğu — Cemiyet: o Dernek — Cennet: İyi yer — Cenin: Döl. İst, 14 üncü ükmektep hocaları. nin buldukları karşılıklar Can: Gönül — Cefa: İncitme! — Ceht: Uğraşma — Cehennem: | Tamu — Celâdet: Baba yeğitlik— Cemaat: Topluluklar — Cemile: Gönül alma — Cenaze: Ölü — Cenin: Karmdaki çocuk, tomur - cuk — Cenup: Aşağı. Defi: Kovma (defi refiden ev- lâdır) Delâlet: Yol gösterme, kı - lavuz — Delil: Yol gösteren — Ist. Sirkeci 48 inci mektep hocaları» nın buldukları karşılıklar Çare: Düzen — Çehre :Yüz— Çemen: Taze ot — Dafin: Uzak- laştırma — Dağdağa: Gürültü — yen — Daire (her manasile): Yu- ,warlak konak — Dava: Duruşma, kavga — Debdebe: Gösteriş — Dehşet: Korkunç. | lerinin buldukları karşılıklar Çare: : İyileştirme — Çehre: yüz — Çemen: Yeşil ot — Dafia: | İtici, iten — Dağdağa: (Gürültü, patırtı — Dâhi: Büyük adam — Dair: Için — Daire (her manasile) | Yuvarlak, iş evi — Dava: Tutuş - ma — Dehşet: Korkunç. İstanbul 9 uncu mektep muallim- lerinin buldukları karşılıklar Çehre: Yüz — Çelenk: Sor - guç — Çemen: Ot, yeşillik — Da- fia: Savan — Dağdağa: Gürültü, patırtı — Dâhi: Çok bilgin — Dehşet: Korkunç. Can: Dirlik — Cefa: İncitme— Ceht: Uğraşma — Cehennem: A teş kuyusu - Tamu — Celâdet: Yiğitlik — Cemaat: Topluluk — Cemile: Gönül alma — Cemiyet: Toplanma — Cenaze: Ölü — Ce- nin: Döl. İstanbul 7 inci mektep muallim- lerinin buldukları karşılıklar Çare: Kolay yol — Çehre: Bet | beniz, yüz — Çelenk: Sorguç — Çemen: Çim, güveri — Dafia: & tim, iten, itici — Dağdağa: Gürül tü. patırtı — Dair: İçin, ötürü —| Daire (her manasile): Tekerlek, | çevre, iş yeri — Dehşe: Korkunç, ürküntü, İ İstanbul birinci mektep hocal& | rının buldukları karşılıklar ana karnımda çocuk . Istanbul 38 inci mektep muallim- lerinin buldukları karşılıklar Cadde: Ana yol — Cahil; Bil gisiz — Caiz: Yerinde, türeye uy- gun — Cali: Yapmacık -— Camit: Katı, donuk — Canip: Yan — Casus: Gözliyen, gizliyi araştıran — Cazibe: Çekicilik — Cazip: Çe kici — Cephe: Anal, yüz, ön, a - lın — Cerrah: Yara, deşili. Çare: Yol, gidiş, buluş — Çeh- re: Yüz — Çelenk: Yucalık başlı- ğı — Çemen: Ot — Dafia: Ko-| Ül ia a lu Yüz — Çelenk: Ünlük — Ot, çayır — Dafia: tim, ” Dağdağa: Gürültü — P ötürü — Daire (her İş yeri — debdebe: ” tafat: Dehşet: Ürküntü, Ül İstanbul 64 üncü mektep iy Çebre: Yüz — Çelenki süsü — Dafia: İtici, atıcı Dair: O yol da — Daire İnasile): Teker, tekrelek, — Dehşet: Korkunç, korku Istanbul 27 inct mektep rının buldukları karştlı Çare: Olum — Çehre: d rat — Çelenk: Başlık — çim « çayır — Dafia: İtgi “gi dağa: Patırtı, Yetgin — Dair; için — (her manasile) Yuvarlak İl oda, konak — Debdebe: Dehşet: Korkunç. İst, 39 uncu meklep buldukları karşılıkla” Çare: Becayiş, kurtuluf ” re: Yüz — Çelenk: Sorgu 4 men: Yeşillik — Dafia Dağdağa: Gürültü — siz — Dair: İlişken — ai i manasile): İş yeri, yus; Dava: Süs boğuntusu — be: Gürültü — Dehşet: Istanbul 41 inci ilkmekteP limlerinin buldukları kar& Çare: Çıkar yol — Çi beniz -- Çemen: Ot — zaklaştı ıcı — Dağdağa: © p Gi patırtı — Dâhi: Yüce düşü” Dair: Bunun için — Dai manasile): Yuvarlak, be: Donatitı — Dehşet: Can: Yaşama, dirlik — Yürek sıkma, incinme Çok çalışma, emek verme hennem: Yakıcı yer, tam” lâdet: Ululuk, yiğitlik Topluluk — Cemile: yaranma — Cemiyet: D maze: ÜlG — Cennet: Tali Ceniri: Döl, yavru — Çet r yön. Istanbul 18 inci mektep Ni Gönül Petanbut 93 üncü mektep maatlim «Dava: Aranç, aranılan — vi 0 4 p* nın buldukları karşılık Çehre: Yüz — Çelenk: cü — Dâhi: Yaratıcı — Daire: (her manasile): Yuvarlak, | Çemen: Karışık otlar —. konak — Debdebe: | Gözalıcı —| Savma — Dağdağa: Ba manasile): Konak — Değ leme — Debdebe: Varlık şet: Korkunç. Istanbul üçüncü mekleP "yi, rının buldukları k Cefa: Sıkmtı, eziyet Çalışmak, didinmek — di Tamu — Cemile: Yarerli miyet: Toplantı, giyim “ Töben. “Döğülen bakkal “E.#) İ Ölü — Cennet: Uçmak Yüksek kaldırımda dü” kal çırağı dövdüler: verişten çıktı ve şöyl€ sek kaldırımda bakkal p yanında çalışan bir çıra İlsmi Nedimdir. Nedim” fazla ustadır. O kada” Ke yi old sahiptir. Bu yüzden dün gi | l çal minde bir müşteriye ğan — Dağdağa: Gürültü — Dâ-| ram da asabi olduğu” la başından yaralamıs"” Jİ hi: Keskin düşünceli — Dair: | - çin, göre — Daire (ber manasile) : Tekerlek — Dava: Söz direği — Debdebe: Gösteriş — Dehşet: Ürk me. İstanbul 35 — 57 incel mektep ho. oalarının buldukları karşılıklar Çare: Kolayı, oluru — Çehre: ” b ir yi, it Iran ve Ingil İran baş konsolos” d Behnam imzasile mektupta İranın İl tına geçeceği yolund8 gili” yi |