bez Büylik Romanı a Tefrika W 20 KİMSESİZ si No Zamandır görüşme- Se ilk g dar Hanım davet edin- defa sevindim, gülümsedi. Bu samimi fp,” Mün karşımda, uzun za- ce Börmediği bir dostunu görün- gi siyer. Min olu,” SOK teşekkür ederim. E- Atiğiyi» Ki beni arkadaş telâkki Ni isin serefleniyorum. tak güldü; özlerinin içine baka- > veb “2 "yada yeğâne arkadaşım meli iz. Burada olduğunuz za. İni, der görüşüyoruz. Ya ; zaman ne olacak? “5 ederim, şimdi gitmem- > Neden? İ da ondan.O TH Nakleden: Selâmi izzet —10— — Senihacığım ortalık karardı, şu zile bas da lâmba getirsinler. Seniha, Şadiyenin dizleri dibin- de oturuyordu. Şadiyenin her sö - zünü derhal yaptığı halde, bu sefer yerinden kımıldamadı. Üzerine çi- çekler işlediği ipekli kumaşı bırak- ti — Şimdi, dedi, ama öyle iyi otu- ruyorduk ki... Kuzum, bırak, biraz daha böyle karanlıkta oturalım... Böyle karanlıkta yalnız seni görü- a N zi | Yabancı söezirin karşılıkları Kadıköy lisesi hocalarının bul- dukları karşılıklar Hat — Sınır, sıra, değer: Sınırı aşanları uslandırmak ge- rektir, Ben sıramı gözetirim. Et - liye, sütliye karışmam. Herkes de- gerini bilse işler daha iyi yürür- dü. Helecan — Çarpmtı, yürek oy- naması: Suçumu duyacaklar diye çar- yorum da, daha çok benimsin sâ- | pıntrm arttı. Yüreğin oynamasn nıyorum. Biraz daha böyle karan- i | lıkta oturalım minik anneciğim. Başmı Şadiyenin dizlerine da - yamıştı; gözlerini kaldırmış yüzü- ne bakıyordu. Şadiye iğildi, Seni- hayr alnından öptü, saçlarını ok - şadı, Bu genç kızm gözlerine dala - bilse, ruhuna nüfuz edebilse, bu şefkat, bu muhabbetle, gönlündeki acıyı unutabilseydi... Nâsır, birden bire çarğılmış ve gitmişti. Bu boş- lak Şadiyenin gönlünde sızlıyor - du Gideceği gün, Nâsırın titriyen sesi kulaklarından (gitmiyordu. Veda ettiği zaman gözlerinin ya - sardığını görmüştü ve halâ görü - yordu. Neden bir türlü o ayrıldıkları İ sana söyliyeceklerim o kadar kor- kunç değil, Halef — Art (Kitabül edrak) yer tutma: Ahmet babasınm yerini tuttu. Hareket — Kımıldanma, tep - renme, oynama, gidiş, coşkunluk: Orada bir şey kımıldanıyor ne olsa gerek. Tepreşip durma çocü- ğu uyandıracaksın. Tirenin gidiş çanı çaldı. Ortadaki bu çoşkunluk da ne? Harim — Avlu: Caminin avlusunu kirletme. Hazakat — Ustalık: İ Hekim çok ustalık gösterdi. | Hesap — Sayı: Sayıyı şaşırdım kaldım. Bil mem ns yapacağım? Hiddet — Keskinlik, sertlik, son günü unutamıyordu! Neden öfke: ber gün, her saat, her dakika Nâ - sır hatırlıyordu?, Birden Senihanın sesi duyul- du: — Minik anne nerelere gillin?. — Buradayım yavrum, — Evet buradasın, buradasm ama aklın uzaklarda.. Saçlarımı okşuyorsun ama, başka s“İİer dü- şünüyorsun. ge Sadiye, sanki aklından geçen- leri Seniha okumuş gibi titredi: — Dalmışım yavrum; işte gel- dim. ri Bir daha uzaklaşma.. kıska- ik atana ie dolaştım, ki ar- | nıyorum... seni kaybedecekmişim : Dah, klaşmaktan kor gibi geliyor. Kuzum minik annem, — Seni üzmiyorum yavrum. Dünyada bir sevdiğim sensin. — Hayır, artık değil.. Buraya misafirler hücum etmiye başlıyalı- danberi, seni benden uzaklaştırı- yorlar. Herkes seninle meşgul olu- yor... Ben kıskanıyorum ama, ifti- har da ediyorum... Hem sana min- nettarım. Babam bile senin sayen- de beni seviyor. Ona, beni sevme- “*ni öğrettin... Artık bir kızı oldu- ğunun farkında... Bana çok büyük iyilikler yaptın Şadiye, buna mu - kabil ben sana hiçbir şey yapamı- yorum. (Devam var) Bir katil üç seneye ve r| 1000 liraya mahküm oldu Tarla başında Dimitri Efendi isminde birisini bıçakla öldürmek- ten suçlu Mehmet Şaban Efendi- nin muhakemesi, İstanbul ağır ce- za mahkemesinde dün bitmiştir. Muhakeme neticesinde, Dimitri Efendi tarafımdan döğülen Şaban i.| Efendinin, cinayeti dayak yeme- sinden müteessir olarak işlediği anlaşılmış, tahrik edildiği kabul e- dilmiş, yaşı da küçük olduğundan, da üç sene ağır hapis cezası Suçlu, ayrıca Dimitri Efendinin varislerine bin lira tazminat öde- yecektir, ğ Keskinlik gösteren kendine €- der. Sertlikle çocuk yola gelmez. Öfke ile kalkan zararla oturur. Hilâf — Karşı, yalan, aykırı: Söylediğim yalansa karşılığına hoyun eğerim. Düşünüşün çok ay- kus Hirfet — Zanaat: Zanaat adamların bileklerin- de altın bilezik vardır. His — Duygu: Duygularım beni (o hiç yamit- maz. Hitap — Söz yüneltme: Sözü kendisine yüneltmeme al- dırış etmeden yüdürü gitti. Hitabet — Güzel söz söyleme: Güzel söz söyleme her kişinin kârı değildir. Hizmet — İş, iş görme: Sana iş göreyim diye (o nelere katlandım!. İşten geliyorum çok yorgunum. Hik tedrisat mğfettişlerinden Tev- fik beyin buldukları karşılıklar Kahir — Ezici. Kari — Söyli - yen. Karar — Durma. Karz — Ö- dünç. Kast — Tasarlama. Kasvet — Ağırlık. Kubbet — Yuvarlak, çatı. Kudret — Güç. Nağme — Ses. Naş — Ölü, Nas sip — Pay. Nefaset — Güzellik, Nefer — Tek kişi. Nifak — Boz - gunluk. Nisap — Kerte. Nizam — Düzen. Nutuk — Söz. Fark — Ayrılık. Farzetmek — Sanmak. Saymak. Fasile — Soy. Feza — Boşluk. Fazla — Artık. Feragat — Vazgeçme, El çekme, Fert — Tek kişi. Fesat — Karışık- lık, Fesh — Bozma, Mebhut — Şaşkın. Meselâ — Netekim, Metbu — Uyulan, Misal — Örnek. Mübrem — Mücadele - Didişme. Müphem — Belirsiz, yarı kapalı, Müsmir — Verimli. Meb- lâğ — Para. Hapt — Susturma. Hacim — Yer. Hail — Engel. Haiz — Ka - zanmış. Hami — Koruyan, arka. Harç — İş. Haslet — Yaradılış, huy. Hasta — Hazan — Güz, yap rak dökümü. Havi — Dolu. İstanbul on yedinci mektep hoca- larının buldukları karşılıklar Abes: Boş — Abus: Çatık. A - cayip: Şaşılacak şey— Acaba: Öy le mi— Acele: Davranma, Acemi: Öğrenen— Aciz: Beceriksizlik — Adalet: Doğruluk — Adet: Alış - ma, görenek — Adeta: Enikonu — Adi: Bayağı — Afiyet: Sağlam - lık. İstanbul 16 ıncı mektep hocala- rının buldukları karşılıklar Abes: Boş — Abus: Çatık — Acayip: Şaşılacak şey — Acele: | Çabuk — Acemi: Çırak — Aciz: Beceriksizlik — Adalet: Doğruluk — Adet: Görenek — Adeta: Eni-| konu — Adi: Bayağı — Afiyet: | Sağlık. İstanbul 18 inci mektep hocala- rının buldukları karşılıklar Haber: Ses — Hâdise: Olağan — Hafıza: Saklayıcı — Hâkim: Söz kesen — Hakimiyet: Söz üs - tünlüğü — Hal: Görünüş — Halis Öz — Hasılat: Verim — Hassas: Duygulu — Hatır: Saygı — Hatır ra: Gönülde kalan. Istanbul 42? inci mektep hocala- rının buldukları karşılıklar İcabet: İstekli gitme — ihtilâf: Anmak — ihtikâr: Değersiz ka - zanma — İhtimal: Belki ummak- ihtisas: Duyuş — Ihtiva: Kapla - mak — İhtiyaç: İstek — İlk tedrisat müfettişlerinden Zi- ya beyin bulduğu karşılıklar Efsane: Uydurma, masal — E- hemmiyet: Değerlilik — Ehil: Be- cerikli — Elbet: Belki — Elim: Acıklı — Emanet: Tutum, karşılık, tutku — Emare: İz, belirti — E - mel: İstek, düşünce, dilek — E - min: İnanılan, korkusuz, saklıyan — Emniyet: İnanmak, korkusuz - luk. İstanbul 12 inci mektep hocala- nnın buldukları karşılıklar ihtifal: Saygı, anması — İbti - mal: Olabilir — İhtisas “his,, ten: Duyma — İhtiva: Içine alma — İhtiyaç: Yokluk — İhtiyat: İlersi- ni gözetme — İspat: Varetme — tihaz: Edinme, İstanbul 46 ıncı mektep hocala- rının buldukları karşdıklar Adap: Saygılar — Aferin: Al kış, varol, yaşa — Afet: Yıkım, Bü yük acı — Agâh: Belli, uyanık — Ahenk: Düzen, dirlik — Alâyiş: Gösteriş, yalancı süs — Alet: Ava- dan — Aman: Zorlu, güçlü — A - mir: Buyuran — Asayiş: Korku - suzluk — Asude: Kaygısız — Ati: Gelecek — Ajin: Dermek — Ay - na: Gözgü — Azade: Bağsız, uzak İstanbul 19 uncu mektep hocala. rının buldukları karşılıklar Hacim: Yer büyüklüğü — Ha- | il: Ayırma — Haiz; Varlık — Ha- mi: Koruyucu — Hapis: Kapan - mak — Harç: Bozma — Hasar: Yıkılan — Haslet: İyi — Hasta: Kırıklık, kırgınlık — Hazan: Dö - küm, biten — Hazine; Varlık ku - yusu — Havi: Kaplamak. Istanbul 54 üncü mektep hocala- rının buldukları karşılıklar İcabet: Varmak — Ihtifal: Say gılamak — İhtikâr: © Olurundan çok — İhtimal: Olabilir — İhti - sas: Duyuş — ihtiva: Alan — İh- tiyaç: Yokluk — İhtiyat: Yedek- İspat: Varetme — İttihaz: Edin - me, itham “ittiham,,: Suçlamak — İt- İLİMİZ LALA ARE ğ İstanbul 56 ıncı mektep hocala- rının buldukları karşılıklar İcabet: İstenilen şeyi yapmak İhtifal; Ölü için, acıklı tpolan - tı — İhtikâr: Değerinden fazla is- i dolandırmak — İhtimal: temek, S | Olabilir — İhtisas: Duygu — İhti- va: Alan — İhtiyat: Önceden dü - | İstanbul on yedinci mektep köca- larının buldukları karşılıklar ş'inme — İspat: Meydana çıkar - | mak — İtham: Suçlu çıkarmak — Can: Yaşayış, yürek, öz — Ce- ğ fa: Hırpalanma — Cehit: Savaş - ma — Cehennem: Korevi — Ce » lâdet: o Korkusuzluk — Cemaat: Topluluk — Cemile: Yarenlik, gö- nül alma — Cemiyet: Dernek — | Cenaze: Ölü — Cenin: Döl, dü - şük İstanbul 40 net mektep kocalar run buldukları karşılıklar Abes: Çirkin — Abus: Suratsız | — Acayip: Şaşılacak şey — Aca- ba: Ne dersin — Acele: Tez, ça « buk — Acemi: Çırak — Aciz: Be- ceriksiz — Adalet: Doğruluk — Adet: Görenek — Adeta: Bayağı — Adi: Bayağı — Afiyet: Sağlık. Eyüp 36 ıncı mektep hocaları- i nin buldukları karşılıklar Habit (hapt): Susturmak, bo kılmak, çürütmek — Hacim a Büyüklüğü — Hail; Arayı kapa « yan — Haiz: Taşıyan — Hami: Koruyan — Hapis (haps): Kapa tdma — Hasar: Yazık olmak — Hasım (Hasm): Yav — Hasta: Sayrı — Hazan: Yaprak dökümü çağı — Hazine: Ambar — Havi: İçine alan, kaplıyan. Istanbul 7 inci mektep muallim lerinin buldukları karşılıklar Gadir: Yazık — Gaflet: Dal - gmlık — Gaile: İş çokluğu, tı — Galebe: o Yenmek — Gani met: Beleş — Garaz: Öç, hınç Garip: Yabancı — Gavamız: De rinlik — Gaybubet: Yetirmek Gaye: Son — Gıda: Azık — Gr - na: Zenginlik, yetme — Girdap: i Su döneği — Gurur: Böbürlen me — Günah: Suç — Istanbul 15 inci lkmektep hoca larının buldukları karşılıklar Paye: Basamak — Pejmürde! Solmuş, kılıksız — Pençe: Tab — Perhiz: Sakınma — Perver: $ ver — Perişan: Dağınık — P. man: Tasalı — Peşin, pişin: Ön Meri N İstanbul on ikinci mektep hoca i larının buldukları karşılıklar Tabi: Uyan — Tabut: Dört kol Ju — Teli: Ikinci — Tarih: Geç mişler — Tecil: Sona bırakma — i Tedip: Uslatmak — Teemmül: O lurunu düşünmek — Teenni: Ya vaş yavaş — Teessür: Acınmi Teessüf; Gücenmek — Tee Kurulmak — Tehir: Geri bır: mak — Tekit: İkinci anlatmak Telif: Uydurmak — Temin: lamlaştırmak — Tesir: Dokun“ mak. Istanbul 2 inci mektep hocaları. nin bulduklari karşılıklar Farzetmek: Öyle saymak, tat « mak — Fesahat: Açık söz — Fa“ sile: Soy — Fetanet: Derin yış — Feza: Boşluk — Fel Kara gün — Feragat: El çeki Feri: Tek — Fesat: Bozukluk — Fesh: Bozmak. öd