AZ, LA er LAR - 7 7 2 e zı Min. , RR AA AR A, Er O. VR VE EV, 13. Nisan 1933 Yakıtın Büyük Romanı Tetrika NS KİMSESİZ 13 Nisan 1933 Şefika Hanımla görüştüğü gü- Dün üzerinden bir ay geçmişti. Bu midi? Sa acı tecrübeler göster - yaz Ku vaatlar, cali teselliler lm kalmıştı. İş aramanın beri Üz iremey hissetmişti. İyi oldu © rı, onun ihtiyac içinde ğunu görür görmez, yabancı- Ge Ona uzak duruyor - prn atsiz bakıyorlar, (o hattâ ten geliyorlardı. we azap içinde kıvranıyor- va ini, çektiği ıstırabı, yegâ- besliyen hp a Hanıma bile an - Mektubu açtım; Şadiye eolüdım, Bedün öğted,, ilir mt da kali tektir; h H nez fakoş çıka; Tatmak, Uz sürsok d A n sonra bana uğra « sİR? bp M2. İyi bir tektif karşısın bul edeceksin. Eğer şiddet- madım, İşi mektupla an - sefi İŞ, Hem karşılıklı konu he iyi olur. Bekliyorum, Hözlerinden öperim, — Şefika, Bidiye ZJİYe İş bulmaktan ümidini ti, ki mektubu bir de- | öyle kesmişi fa daha ök udu. Gö ine £ miyordu. özlerine inana- Öğleyi güç etti, Saat bi v ta sokağa fırladı., İç Baçak Şefika Hanım, her zamanki gi- bi > yüzle, dostça karşıladı; — Dört gözle seni bekliyor - ram bakaymı, şöyle Öle otur da konuşalım , Şadiye mantosunu, çıkardı, Şefika Hanımı tü Sobanın bas şapkasmı m elini öp- wa olurdu. ika Hanım, Şadi indi ine Avuçların, ayağı, 288 “a — Bu sef, Lie bi efer dedi, o nihayet iyi e. Butabildim simöilal AN İzin münasip gördüğünü WE münasip gi rdüğünüz diğe aa iyidir hanrmefendi - —Doj i 10 ben Bum Pi e Ya kim buldu? - : we Hanım derhal cevap Sili i. malin etti, par- diye Biriz si, lili 3 e di eden sustunuz hanrmefen- mii ii olduğu. alâka gösterenin kim u söylemez misiniz? . — Söylerim ma nasıl olsa günün bi - öğrenecek © değil misin?. irani yok.. Bu işi sa- it u yavrum.. Ha- Yada, ya hani bir ay evvel bu - Bigi yemek yemiştik.. Terek sey, kelimeleri seyrekleşti - Eu? verdi: Şadiye Hatır....Jadım.... kir lama Uzun kı- bini li, elâ gözlerin sahi - dişlerin; "yordu. Kalın dudaklı, >, arak konuşan o gü - ni Mavalingr sün erkek çehre- e canlanıyordu. Sesi - oldu. Gay ahengini duyar gibi MU göz bebe vin keskin bakışları» du... klerinde hissediyor - lâ terlağı © — Doğ unut, su N adamın, kendisini seydi > aramış olması, Yi we ütehassis oldu; fa- © mi nda da, yabancı bir merek MM Ml een düşü- Şefika Han, 1m, diyeni; - Alin hi ie iz uz Görüyorsun ya, işler birden- na candan muhabbet! m, i Zanhederim, ki sen de bu| em olmasaydı ben gelecektim, | Nakleden: Selâmi Izzet bire nasıl düzeliveriyor!' Senin geldiğinin ertesi günü, sinemada Nâsır Beye rast geldim.. Bilmem nasıl oldu, senden bahsettik. Ben anlattım... vaziyetinin müşkülâtı - Mn. söyledim. — Açık konuşunuz hane - fendi; doğruyu gizliyecek halde değilim. . — Neyse kızım, Nâsır Beyden İ ayrıldım.. Ondan hiç bir yardım ümit etmiyordum.. Fakat geçen gün geldi.. Servet zade Muhsin Bey varmış... Karısı ölmüş.. Kı - zına bir arkadaş arıyormuş. Şadiye doğruldu: — Siz Servet zadeyi tanımaz mısınız 7. — Hayır.. . — Nasıl olur hanımefendi ?: Servet zade annemin akrabasın - dandır... — Ben bilmiyordum... — Babamla dargındılar.. Hiç görüşmezlerdi.. Aralarında bitip tükenmiyen bir dava vardı. Na - fiz Bey meseleyi pek iyi bilir. Şefika Hanım, Şadiyeye bakı- yordu.. Muhsin Beyin akraba ol - ması iyi miydi, yoksa fena mıy - dı?. Bunu takdir edemiyordu .. Şadiye sordu: — Peki hanrmefendiciğim, ne olacak?. (Devsmı var) aa Hacce giden Müslüman olmuş bir Ingiliz kadını Cidde, (Deyli Telgraf) — Bu sene haç farzesini ifa edenler arasında asil bir İngiliz kadını da bu unmak- ; tadır. Kendisi diğer müs'üman hacılarla bir- likte baccı ifa ettikten sora buraya dör müş bulunu- yor. Senelerce evvel oisâmis yete giren Leydi Evelyn yacr İngiliz kadını Cobbold altı hafta evvel Lor dradan kalkarak Ciddeye gel miş ve buradan Mekceye hare- ket ederek 'u dini far zeyi yap- mıştır. Leydi Cobbold Cıddeden Mekkeye otomobil ile gitmiş. Orsda islâm aleminin her tara- ndan gelen kadınlarla birlikte Kâbeyi tavaf ve bütün mukad- des makamları ziyaret etmiştir. Leydi Cobbo'd İngiliz müs iümanları içinde baç farizes'ni yapan ilk kadındır. Kendisi umu- mi harpten evvel de bu farizeyi ifa etmek istemişse de ancak Medineye kadar varabilmiştir. Leydi Cobbold İagilterenin en asil ailelerinden o'an Lord Dun More'nin kızıdır. Babası Lord Dun More bu unvanı taşı: van Lortların birincisidir. Leydi Cobbo'a 1891 de Mister Dupnis Cobbola ile evlenmiş ve zevci ancak 1929 da vefat etmiştir. Şe Müessif bir ziya Kudemayı ricali maliyeden Hafız losan Bey bir kaza neti cesi irtihal eylemiştir. Cenazesi bugün ailesi tarafından saat on birde morgdan kaldırılacak ve cenaze namazı Koca Mustafa- paşa camii şerifinde eda edil- dikten sonra Merkez Efendi kab» ristanına defnolunacaktır. (1892) DİL-İ-M-İ Z A A ELER “ Yeni 11 kelimenin karşılığı ve kullanılışları İcabet - Uymak, erişmek, var mak: Müslümanlar namaz kılar- ken imama uyarlar. Siz bizi çağı- rıyorsunuz ama, bakalım biz eri- şebilecek miyiz? İhtifal - Ağırla- mak, şenlik: Eskiden bedestende ustalar 25 inci işyrlına girince çi- raklar toplanırlar, yemekler pişi- rirler, ustalarını ağırlarlardı.. Ko- nukları ağırladık. Dün akşam bi- zim ustanm şerefine bir şenlik ya- pıldı. İhtikâr Çıstılah) » Madrabaz- İk: Madrabazlığa başlıyan esnaf kazanamaz. İhtimâl - Belki, olabi- lir, olabilir ki: Belki bir gün adam olursun. Bir gün ayna kılabilir. İhtisas - Duyuş: Duyuşlarım beni aldatmıyorsa seninle çok İYİ dost olacağız. İhtiva - Toplama, bulun- ma: Bu kitap bir çok faydal bil- gileri toplamıştır. Bu müzede bu- lunan şeyler çok değerlidir. İhti- yaç-yoksulluk, eksiklik, kerekmek. Zavallı kadın yoksulluk içinde öl- dü. Senin dostluğun ( artık bana gerekmez, Eksiklikler içinde bu- naldım kaldım. İhtiyat - Yedek, | tetik bulunmak, kollamak, önünü | ardını kollamak: Yedek (kol) &zâ olmak ne iyi şeydir. KİSİ boyuna uyuklar. Tetik olsaydı da para et» mezdi ; her yandari sarmışlardı. Kendini kolla! Sallapati bir herif- | tir. Önünü ardını kollamaz- İspat- ortaya koyma, çıkarma: Ellerin- den geleni yaptılar, yalanı ortaya çıkaramadılar. o İtham - Suçlula- mak, kötülemek: Hâkim, muhake- meden sonra onu suçluladı. Biribi- rimizle kötü kişi olmıyalım. Git- miş beni başkalarıma Kötülemiş. it tihaz - Edinmek: Serseriliği kon- dine iş edindi. Yabancı sözlerin karşılıkları Kadıköy lisesi hocalarının buldukla rı karşılıklar: Habt - Şaşırtma, yenme: Sözle- rimle en sonunda onu yendim. Öz- lü sözler karşısında şaşırdı. .Ha- cim - Dolar, alır: Bu havuzun alırı yüz litredir. Bir mustatilin doları- nr bulmak için en, boy ve yüksek- liğini bilmelidir. Hail - Engel: Kar sıdaki güzellikleri görmeğe şu a- açlar engel oluyor. Haiz - Taşı yan: Bir çok iyilikler taşıyan ada- mın küçük bir suçu bağışlanır. Ta- gıdığı istiklâl madalyesini büyük yararlıklar göstererek kazandı. Hami - Boruyucu, arka: Birliğimi- zin koruyucuları arasında Ahmet İ Bey de var. O, arkasına dayana- ! rak bu işi yapabildi. Hapis - Tut- ma, alıkoyma, kaaplma Beni ak- şama kadar alıkoydu, işimden gü- cümden oldum. Suçlunun beş ay kaaptılmasına karar verildi. Harç- Bozma, akçe, katık: Paranm hep- «ini bozdum, meteliksiz geziyo- rum. Yol akçesini alınca durma- yıp gideceğim. Entarisinin katık parası yüzünden artık geldi. Du- varın sıvasmı bitirmek için biraz daha katık ister, Hasar « Yazıklık: gelsin. Feragat - Vazgeçme: Ma- dem ki öyle, ben (o vazgeçiyorum. Fert » Tek, kişi: İnsanlar tek ola- rak yasıyamazlar. Topluluk her zâ man için iyidir, Ne bozuk adam, biribirimize kat- tı bizi... ) Fesih - Bozmak, dağıt- mak: Efendiler, berâber kurduğu- muz birlik gene aramızda 80 kişi- nin isteğile bozuluyor. Hazan - Güz: (o Güzün ağaçlar yapraklarını dökerler. o Hazine - Hazne: Su haznesi boşalâr. Dev- let haznesinden aylık o alanlara memur derler. Havi - Var: Bu e- vin beş odası var, 42 nei İlkmektep o hocalarının bul. dukları karşılıklar: Bakaya - Artık. Basit - koly. Ba- siret - Görüş. Bazan - Arasıra, Be- reket » çok. 53 üncü mektep hocalarının bulduk- Tarı karşılıklar: Adap - Türe. Aferin» Yaşa. Agâh- Uyanık. Ahenk - Uyarı. Alâyiş - Gösteriş. Alet « Avadanlık. Ama- de - Bekliyen. Amir - Buyuran. A- sayiş - Düzünlük. Ati - İlerisi. Â- yin « Tapınma. Azade « Kurtuluş. 48 inci mektep hocalarının bulduk- ları karşılıklar: Eb'at - Uzaklık. Ebedi - Sonsuz. Ecel - Ölüm. Ecir - Karşılık, baç. Ecir (ecr) - Dayanma, Ecnebi- Yabancı. Ecram »- Yıldızlar. Ecza (türlü manalarile) - Parçalar, kı- rıntı Edat (gramer) - Eklenti, ek. Edep - Utanma, Ezeli » Sonsuz. 20 nci ilkmektep hocalarının bulduk ları karşılıklar: Efsane - Masal. . Ehemmiyet - Dikkat. Ehil - Becerikli, Elbet * İster istemez. Elim - Acıtan. Ema- net - Brrakılıp alman şey. Emare - İz, nişan. Emel - İstek. Emin « kor- kusuz, doğru. Emniyet * Güvenme: J7 nci ilkmektep hocularının bulduk ları karşılıklar: Efsane - Uydurma söz. Ehemmi- RAE SANA) Fesat - Bozuk, | yet « Değerlilik, beit. Ehil - Başar- mak. Elbet - İster istemez, öyle. Elim « Acıklı. Emanet « İğreti. E- mare - Belirti. Emel - Dilek, istek, ümma, Emin - Korkusuz, güvenen. Emniyet « Güvermek. İbda - Yaratmak. İbra - Temiz- lemek, İcmal - Toparlamak. İcra « Yapmak. İçtihat - Düşünüş. İdare- Kullanmak, İddia - Direnmek, İd- man « Alışıklık. o İdrak . Ermek. İhale . Kalma. (İhdas - Çıkarma. İhraz - Kazanmak. 13 nci ükmektep hocalarının bul- dukları karşılıklar: Abes - Boş, kötü. Abus - Çatık yüzlü. Acayip « Tuhaf. Acaba - Şaşma eklemesi. Acele - Çabuk- luk. Acemi - Yabancı. Acz (aciz)- Beceriksizlik. Adalet - Doğruluk. Adet - Görenek. oAdeta - Düzce, Âdi - Bayağı. Afiyet « Sağlık, Finlândiyadan gönderilen karşılıklar: Günah - Yazık. Ekmek ufakla” rmı düşürmeniz yazık olur, Fayda- Tabış, Fani - Biteçek, İçtihat - Tı- rışmak. Beden - Ten, Cebir - Küç- lev. Kabahat - Ayıp. Fahiş - Bu- Z. 1 A, imzasile zuk, Fatih - Algan. Harika - İski- tergiç, İstanbul 9 uncu mektep hocalarının buldukları karşılıklar: Abes - Saçma, Abus - Çatık yüz. Acayip - Şaşacak. Acele - Çabuk. Acemi » Ham. Aciz - Gevşek. A* © dalet - Doğruluk. o Adi - Bayağı. Âdet - Görenek. Adeta - Enikonu * Afiyet - Sağlık. 1 inci ilkmektep hocalarının bulduk ları karşılıklar: Tabi - Uyan. Tabut » Sal. Tali » İkinci. Tecil - Geciktirmek. Tedip- Düzeltmek. Teemmül - Düşünmek. Teessüf - İçerlemek. Teenni - Am . davranma, Teessür - Acımak, Te- essüs - Kurulmak. Tehir - Sonla © mak. oTekit - Sağlam “iğ kökleştirmek. Telif - Uzlaştırmak. Temin - Elde etmek. Tesir - İzleş* tirmek. 4 221219110190008 EEE EEE SEANS NA NEAANIN Çırak Hüseyin'in ümitsiz aşkı —... Bir marangoz çırağı kendi- sile evlenmek istemiyen 16 yaşında bir kızcağızı vurdu, öldürdü Hüseyin isminde genç bir ma- rapgoz çırağı, Beşiktaşta İhla- mur yolunda kendisile evlenmek istemiyen bir kızı iki yerinden bıçaklıyarak, öldürmüştür. Hüseyin, yirmi bir yaşındadır. Lazari isminde bir marangazün yanında çalışmaktadır. Aynı ma: Yağan dolu ekinlere yazıklık ver- di. Haslet - Arıksütlülük: Ondaki arıksütlülük örnek olacak kadar yüksektir. Hasım - Yağı, yav (leh- çe): Yaptıklarını beğenmedim di- ye bana yağı kesildi. Hasta - Say- rı (lehçe): Sayrıyı yoklamağa gi- deceğim, beraber gelir misin? Mümtaz Zeki - Mümtaz Niyazi Fark » Andırmamak, benzeme- İk: Kadın kadına ben- zer derler ama, aralarında öyle an dırmamazlık vardır ki, . arz - Öyle sanmak: Öyle sanarak “pe- ki!,, diyorum. Fasahat - Duruluk, açıklık: Sözler duruluk ve açıklık ister her vakit... o Fasile- Soy: Fasulya (Bakliye) soyundandır. Fatanet. Açıkgözlük, anlayışlılık: Faza - Boşluk: o Boşlukta her şey küçük görünür. Aslında kos koca- man bir dünya olan yıldızlar bile. Fazla - Aşırı, artık: A, bu yaptığın aşırı efendim. Felâket - Kötülük: Dilerim sana her kötülük benden vakum eu ASİ uğ ellik s0), rapgozun yanında çalışan Bur- banettin Efendinin hemşiresi o- lan on altı yaşındaki Kevser Hanıma gönül vermiş, kendis'ne yöz verilmeyince, kızarak bu ci- nayeti işlemiştir. Katilin oturduğu ev, Beşiktaş- ta hamam sokâğındadır. Kevser Hanım da aynı yerde, bir iki ev aşağıda kardeşi Burhanettin E- fendi ve büyük annesile birlikte oturuyor. Hüseyin, marangozun dükkânından Eurhanettin Efen- dinin evine, onun tarafından ve- rilen öte, beriyi götürdüğü sira- da, Kevser Hanımı kapıda gör- müş. Daha sonra, âhnesile berâ- ber Kevser Hanımın büyük an- nesini Ziyaret etmiş ve nihayet, kıza evenme teklifinde bu'un muş, fakat, altı aydanberi tek- rarlanan bu teklifi, kız, hepred- detmiştir, Hüseyin, teklifini, kem di. oturduğu evin sahiplerini gön dererek, dört ay evvel gene ile” ri sürmüş, gene kabul edilme miş, bunun Üzerine kızı tehdide ğ kalkışmıştır. Hatta bir dafasında Kevser Hanıma tabanca çektiği de söylenilmektedir. “ En son Ihlamur (oyolunda kizin peşine düşmüş, bir aralık. hızlı hızlı yanına gelmiş bıçaği” A nı çekip kızın sırtıma saplamış Kevser basım, bundan sonra arkasına dönmüş Hüseyin, bıça* ğı bir defada kızın karnına sıplıyayak ikinci bir yara açmış Kevser hanım yere düşünce, bi çağını bir tarefa fırlatıp kaç muştur, rig Belediyenin Beyoğlu hastane sine kaldırı'an zavallı kız ancak iki saat yaşamıştır. Hüseyin bir. müddet şurada burada saklan dıktan sonra ortaya çıkmış po” lise teslim olmuştur. 4 Poisce tahkikat derinleştiri. Wiyor. b