1 n kıdemiiler anlatıyorlar (Baş tarafı 1 inci sayılamızda) te bulmuştum. Çalıştığı “Cumhuri- .yet,, gazetesinden her hangi bir se- beple çekilmişti ve Bakkallar ce - miyetinde bir kâtiplik ücretiyle geçinmiye çabalıyordu. © İnsana asla ferahlık ve rahat vermiyen bir dekor ortasında ve bir çıplak masa kenarında karşı karşıya oturduğumuz vakit, onun yü ünü daha dikkatle, daha uzun ogörmiye imkân bulmuştum. Zayıf izü sayısız çizgilerle doluydu . . özlerinde koyulaşmış ve çok yo- ulmuş mânalar vardı.. Çok harap bitkin görünüyordu. Bununla aber, onun, mesleğinden pek az a hayata da gözlerini büsbü - yumacağını, bu konuşmanın 4 we nu bir an bile hatırıma getirmiş de- Zildim:. © Ne yazık ki,' zavallı EKREM E ŞAT, çok ehemmiyet verdiği ve ediyordu. Şakamaka Yunus Nadi intişarından çok şeyler umduğunu bile ihsas ettiği bu mülâkatın, sü- tunlarda aksini bile görememek “bedbahtlığına uğradı.. Bir gece gözlerini büsbütün yumdu. Şimdi toprak altındadır. v # # » © Merhum,Ekrem Reşat, bana ev- mesleğinden © ayrılmasının kendisine verdiği zahmet ve azap- n uzun uzun bahsetmiş, paketin de bulduğu iki Hanrmeli cıgara - birisini vermiş, diğerini ndisi yakmış ve parmakları ara- kaybolan bu incecik cıgara» yı derin derin çekerek, hayatını şöyle anlatmıştı: o — Evet, canım; şeyhülmatbuat hmut Sadık ve Ahmet Rasim umlardan sonra matbuat â- inde ve filen gazetecilik eden- ler arasında benden kıderalisi yok. Gerçi bir de Ahmet İhsan Bey var « Kendisi bilfiil gazetecilik değildir. 38 sene evel © Ben bu mesleğe başlıyalı tam 38 ne oluyor.. 1293 te doğmuşum . 17 yaşında da gazeteciliğe başla- « Beni gazeteciliğe teşvik e- “den, en çok Selânikli Tevfik Bey- di. Babamın dostuydu ve o vakit anin) de bulunuyordu. Benim yazmağa fıtri kabiliyetim vardı . Tevfik Bey bilirdi. Bir ak - n, okuduğum mektepten eve dö- lünce Tevfik Beyin babama şun - ları söylediğini duymuştum: dg çocuğun fıtri istidadı 'w Müsaade et de akşamları be- im yanıma gelsin ve beyhude ye- e ziyan olup gitmesin!,, İşte başlangıç bu.. Sonra biraz zaman geçti.. Ahmet Cevdet Bey- » de muarefemiz vardı ve intişa- rından bir müddet sonra “İk- dam,, a geçmiş bulunuyordunt. — Fakat artık amatör değildim, avzif edilmiş, tahrir müdürü ol- » O zaman tahrir müdürle- ismi “heyeti tahririye kâti - idi. Ikdmada Ahmet Rasim B. n şefimiz, âdeta baş muharri- gibi bir şeydi. Sonra Necip Bey, Emrullah Efendi geli - lu, Bunlar da matbaanın baş- ilmi cephedeki işlerini idare e. di.. Bir aralık İkdam tahrir teşkil edenler; Ali Reşat ade İsmail Hakkı, meşhur Şinasinin oğlu Hikmet Şinasi bey» ler, maaşlarmın tezyidi hakkında» ki talepleri kabul edilmeyince Ik. terkettiler.. “Sabah,, muhar- leri de ayni veçhile hareket et- eyet tiler. Ben de gazeteden ayrılanlar rasındaydım.. Ahmet Cevdet Bey bir vaziyotte kalmıştı, bana: N disiyle son konuşmam olacağı- © — Sen de mi gidiyorsun canım.. Diye sızlanıyordu.. Arada eski hu- / kuk olması dolayısile kararımdan İ geri döndüm ve gazetede kaldım . Kaldım amma matbaada da ancak üç kişiden ibaret kalmıştık.. Bu- nunla beraber bu vaziyette tam on beş gün işi idare ettik. Sonra ara- i da bir anlaşma oldu ve (gidenler | geri geldiler. ikdam'dan Malümal'a Bir müddet sonra Baba Tahir “Malâmat,, ı yevmi olarak çıkar - mıya başlamıştı. Başmuharrirli - ğini Ahmet Rasim Bey yapıyordu. Bu aralik, şimdi hatırlıyamadı - i ğım bir meseleden dolayı İkdam - | dan ayrılmıştım. o Cevdet Beyle İ dargındık.. Ahmet Rasim Bey be- ni derhal davet etti ve bana Malü- matın tahrir müdürlüğünü verdi. I Bu esnada bizim şimdiki patron Yunus Nadi Bey de ozaya iltihak i Beyle tanışmam 30, 35 sene evvel ve bu çatı altında oldu. Çalıştık, çalıştık... Meşrutiyet bidayetinde tekrar İkdama geçmiştim. Biraz sonra Mısır Hidiviyetinin Kavala- daki mekteplerine müdür oldum . Fakat beş altı sene sonra, Tahir Lütfi Beyin harici mesleğe intisabı üzerine tekrar gazeteciliğe dön düm ve İkdama tahrir müdürü ol- dum.. Biraz sonra iktisatçı Muhid- din Beyin (Halk) gazetesine gir- dim.. Gazete kapandı (Cumhuri- yet) e geçtim. Beni eski arkada - sım Nadi Bey bizzat davet etmiş - ti. Hâlen gördüğün gibi oradan da infikâk etmiş bulunuyorum.. — Sebebi?, i Ekrem Reşat dalgın dalgın yü - züme baktı: “>. —i — Sebebi mi.. Bunlar dostlar a- cilvelerdir, dedi: Gene ne kadar olsa biz iki eski arkadaşız ve kim- bilir günün birinde gene beraber çalışırız... Gençlere tavsiyeleri Ekrem Reşat çok müteessir gö- rünüyordu. Uzayan sükütu yırt - | tım: | — Gazetecilik mesleğini nasıl buluyorsunuz ve yeni zezeiscilere | ne tavsiye edersiniz?, — Vallahi, dedi, memlekete hiz met dolayısile, insan bundan bü- yük zevk duyuyor.. Sonra bittabi heyecanlı bir meslektir. | Meselâ istipdat devrindeki gazetecilik ha- yatını yaşadıktan sonra meşrutiye- tin ilk ilânında gağeteciliğin ru - ha verdiği hürriyet zevkini hemen hemen hayatta hiç bir şey temin edemezdi.. Bu meslekte memnun olmıyacak cihet yoktur. yalnız senelerce yıprandıktan ve çalış» tıktan sonra insan ahir ömründe çok desteksiz kalıyor ki.. Ne diye- yim, bilmem; matbuaata vakfı ha- yat etmiş bir adamın çok defa s0- nu galiba elim ihtiyaçlar içinde çırpınmaktan başka bir şey olamı- yor.. Bu itibarla servet sahibi o - lanlara gazeteci olmalarmı tavsiye ederim.. Bu meslek, bir zevk ve şeref telâkki edilerek, oradan alı- nacak parayla yaşamak mecburi- yetinden âzade kalınmalı. Gençle: re bunu tavsiye edebilirim. — Peki başınızdan geçen en he- yecanlı hâdiseler ?. Bü bahis, ilk defa olarak Ek - rem Reşadın soluk yüzüne başka bir renk, mesleğin neş'eli ve heye: canlı rengini getirdi: — Vallah birader, dedi. Öyle şeyler var ki.. Bu meslek esasen baştan başa heyecan. Meselâ meşrutiyetin ilânı.. Az heyecan « rasında böyle arada sırada olan | Pm vaa mıydı.. Bak sana en heyecanlı.hâ- diselerden birisini anlatayımda dinle; Kadınlar sokağa çıkmıyacak! Ben bir aralık, meşrutiyetten pekaz sonra Cevdet Beyin muva - fakatini alarak Sabahaddin Beyin tesis ettiği (Osmanlı) gazetesine girmiştim.. Gene tahrir müdürüy- düm.. Ahmet Samim merhum da bu gazetenin en kuvvetli muhatrir- lerindendi.. Süleyman Nazif mer- hum da hemen her gün burada ya” zardı. Bu esnada meşhur 31 Mart hâdisesi çıktı. Bir gün sabahleyin mutat veçhile vazifemin başına gelmiştim. OO günü çıkan bütün gazeteleri okuyordum. O vakitki toşkilâtta istihabarat şefleri bulun- mdaığı için bu işleri de tamamile tahrir müdürleri yaparlardı. Bir - denbire odanın kapısı çat.. diye a- çıldı ve içeriye o zamanın avcı ta» | burundan sekiz on süngülü, silâh- İr nefer, paldır küldür girdiler... i Hepsinin suratı asık, kaşları çatık- tr.. Bittabi bizde de şafak atmıştı!, İçlerinden biri, iri boylu, kara br- yıklı dev gibi bir adam bana: — Baksana efendi, sen burada yazıcı mısın? Diye gürledi. Boy- numu bükerek, evet, diye başımı salladım. — Sana sureti kat'iyyede ten- bih ediyorum, yazacaksın: Ka » dınlar sokağa cıkmıyacak,. Hemi de şimdi yazacaksın, görece - ğiz! Emir müthişti. Şaban ismin - de bir odacımız vardı. Bu zavallı kapının : eşiğinde (o kalakalmıştı. Rengi limon küfüne dönmüş, tiril tiril titriyor ve şaşkınlığımdan muttasıl gözlerini oğuştura oğuş - tura bakımıyordu. Hâlâ gözleri - min önünde.... Nihayet efendim bin dereden su getirerek kendile » Yine gazelenin nasıl çıktığını ve istedikleri şeyin ancak ertesi gü - nü çıkacak gazetede okunabile - ceğini anlatabildik. Ayni adam gene gürledi: — Ülen be, dedi, sen, çenesi çok çelikli bir adammışsın. Ha - di bakalım yarın görelim. Yok - sa işin fenadır! Onlar gitti amma, bizde de hâl kalmamıştı. Biraz sonra mü « dür Fazıl Bey geldi. Anlattık, şaşırdı. Nihayet bu gazeteyi bıra- kıp, Ahmet Samimin imtiyazı almış olduğu “Hilâl, gazetesini Süleyman Nazif ve müderris Yu - suf Ziya Beylerle beraber ihtilâ - le karşı meşretmeyi kararlaştır - dık. Satvet Lütfi Beyin delâleti - le “Şengül,, hamamının arkasın - da ve zannedersem Lütfi Beyin evinde bu gazeteyi çıkarmak için gizli bir yer bulduk. Fakat bizi bu gazeteyi çıkarmiya sevkeden en büyük âmil benim, ayni günde Ayastafanosa giderek oraya ka - dar gelmiş bulunan hareket or - dusu erkânmdan şehit Muhtar Beyi ziyaret etmekliğim olmuş - tur. Muhtar Bey: — Siz gazeteyi şimdilik gizli bir yerde çıkarınız, biz bir kaç güne kadar geliyoruz! Demişti. Hilâl, ertesi günü ortada bir bom- ba gibi pâtlıyordu. Ertesi günü Samimle beraber gene Osmanlı matbaasında idik. Bir aralık, pencereden ne görelim: Her taraf çepeçevre ihtilâlciler tarafından sarılmıştı. Kapı güm güm vuru - luyordu. Samime dedim ki: — İşte bu sefer hapı yuttuk! Ahmet Samim sapsarıydı, fa - kat birân içinde kararını verdi: — Aşağı inelim, kapıyı aça- lım, talihimiz varsa savuşuruz. Yoksa yukarıda öleceğimize, a - şağıda ölürüz! Dedi. Kapının önünde kıyâmet ko - * Fransada Pol çekilmiye mecbur oldu Yeni kabineyi teşkile M. Daladiye memur PARİS, 28 (A.A.) — Vergile- | rin yüzde beş nisbetinde arttırıl- masını kabulden imtina eden 808- yalistlerin hükümeti bu hususla yalnız bırakmaları o neticesinde Pol Bonkur kabinesi 193 reye kar- şı 390 reyle ekalliyette kalmıştır. | M. Pol Bonkur, ku mesele hak- kmda maliye encümenine (karşı itimat meselesini ileri sürmüştü. Kabine istifa etmiştir. PARİS, 28 (A.A.) — Sağ ce- nah meb'uslarile sosyalistler ka - bine aleyhinde rey vermişlerdir. Yalnız radikaller, M, Heryonun talebi üzerine, bükümet İehinde rey vermişlerdir. Kabine, saat 6 da ekalliyette bırakılmışıtr. Nazırlar, ietifalarını vermek için saat yedide reisicümhur M. Löbrünün nezdine gitmişlerdir.Bu esnada reisicümhurla M. Pol Bon- kur buhran vaziyeti, omuvakkat bütçe ve harici siyaset hakkında | görüşmüşlerdir. M. Löbrün, meclisin izhar et- tiği reyinde vazifesini kolaylaştı- rTacak mahiyette işaretlere güç - lükle tesadüf edebilecektir. Bir an evvel halli lâzım gelen şimdiki buhtanın ne suretle bite- ceğini bugünden kestirmeğe he » »üz imkân yoktur. PARIS, 28 (A.A) — Reisi » İ n reisi M. Janneney, meb'üsan rei- | si M. Buissona bu buhranm çok İ mühim ve nazik olacağını söyle « miştir. M. Şeron şimdiki işleri i- dareye memur bir vaziyette oldu- ğundan muvakkat bütçe lâyiha - sını imzasız olarak verecektir. istişarelere devam! PARİS, 29 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: Reisicümhur M. Löbrün istişa- relerine devam etmektedir. Reisicümhurun fikirlerini sor- duğu kimesslerin beyanatına ba - —ş—şş2 m İ puyordu. Üstümüzü, başımızı a - i lelâcele dağmık bir şekle sok - tuk, o yazıhanemizi (kaldırarak derhal aşağıya koştuk. Şaban a - ğaya kapıyı açtırdık. Bir fırtına gibi içeriye daldılar, bağırıyor - lardı: — Nerede, © yazıcılar; nere - de?! Biz de hiç durmadari elimizle, kolumuzla yukarıy» göstererek: — Yukardalar, koşun! Diye haykırıyorduk . Onlar yukarıya fırlarlarken biz'de aradan dışarıya, ; fırladık. Tomruk dairesinden geçerek De- mirkapr sahilinden indik ve doğ - ru evlerimizde soluğu aldık. On - lar matbaanın altını, üstüne ge - tirirken biz ölümden güç belâ ya - kayı kurtarmıştık. Yirmi dört sa- at sonra ise Hareket ordusunun top sesleri duyulmıya başladı. Artık kurtulmuştuk. . # İşte bir ay evvel bana bunları anlatan ve şimdi toprak altmda yatan Ekrem Reşadın hayatından bir kaç yaprak. Merhuma rahmet diliyorum. A. Sım edildi kılırsa vaziyet henüz aydmlanmamıştır. Sol cenah cümhuriyetçilerinin reisi M. Bereti ile halkçı demok » yatların reisi M. Simon, M. Şota « tamamile ' nın reisliği altında sadece radi - kallerden mürekkep bir kabine teşekkül edeceğini ummaktadır - lar, Bu tahminde bulunanlar, böy- le bir kabinenin henüz . imkânsız görülen bir temerküz ekseriyeti hazırlıyacağını o söylemektedir « ler. Radikallere yahut sosyalistle- re yakın grupların reisleri sel ce- nah fırkaları ittihadına mensup ve M. Daladiyenin reisliği altın da bir hükümet teşkilini istemek- tedirler, AÂyân azası, âyân meclisi reisi M. Jennneneyin ismini ileri sür - mektedirler, M. Yeanneneyin â - yân reisliğine intihap edildikten sonra söylediği nutkun o zaman | çok iyi bir tesir yapmış olduğu ha» tırlatılmaktadır. PARİS, 29 (A.A.) — Reisi - cümhur M. Löbrün, dün akşam üzeri fırkalara mensup mühim şahsiyetlerden bir çoğunun bu meyanda M. Beranje, M. Bartu, M. Tardiyö, M. Heryo ve M. Ble « mu kabul etmiştir. Bu zatlardan bir çoğu hükümet bulhranının ko- Hav kolav bir neticeve erdirilami - yeceğini bununla beraber vaziye* tin sür'atle bir neticeye varmağa lüzum gösterdiğini söylemişler « dir. M. Blem, son hâdiselerin şim» diki ekseriyetin büsbütün değiş - mesine muarız bulunan sosyalist grupunun vaziyetinde bir değişik» lik yapmadığını beyan “etmiştir. Reisicümhurun yeni kabineyi teş- kile kimi memur edeceğini kes * tirmeğe şimdilik imkân yoktur; istifa ile mesele halledilmiş değildir PARİS, 29 (A.A.) — Havas ajansı bidiriliyor: Reisicümhur M. Löbrünün yap- tığı istişareleri ve muhtelif siya « si gruplar arasında cereyan eden müzakereler hükümet buhranmın nasıl bir neticeye erdirileceğini açık bir surette gösterecek mahi - yette değildir. Pol Bonkur, kabinesinin isti « fası o parlâmentonun Oyenmeğe mecbur olduğu zorluklardan hiç. birini ortadan kaldırmamıştır. Bu zorluklardan en mühimmi mali vaziyetin lüzum gösterdiği ted « birler hakkında verilecek karar « dır, M. Pol Bonkurun halefi de çekilen kabinenin , karşılaştığı müşkülâtla karşı karşıyadır. Yeni hükümetin teşekkül tar « 21 hakkında herhangi bir tahmin- de bulunmak vakitsizdir. Bunun- la berabör parlâmento . mahafili. hükümet buhranının neticelendi « rilebilecek kimseler arasında bil- bassa M. Şotamp, M. Daladiyer, M. Heryo, M. Kayyo, ile M. Sarro nun isimlerini ileri sürmektedir, Son dakika: Yeni başvekil PARİS, 29 (A.A.) — Reisi» cümhur M. Löbrün, kabineyi teş- kile M. Daladiyeyi memur etmiş» ve mumaileyh te kabul eylemiş «