VAKIP'ın edebi tefrikası CANIM AYŞE m şe ey Ayşenin kalbi heyecanla $8r* pardı: v2 “Acaba Kemal mı?.,, Fakat Kemal, her. yade farkına varmamış gibi görün dü ? / ir bir ka - Bir gün, konağa ya# din geldi. Bu kadın, Fikriyarın ta dıklarındandı. “ Bikiğâ söz nasıl açıldı da kısmete intikal etti. Yaşlı kadın: — Kısmet insanm ayağına se | lir, derler. İnsan, eğer kısmeti değilse, ne kadar istese evlene - ez, Vakıt saati beklemek lâ - zımdır. Sonra Ayşeye döndü: — Allah hayırlı kısmetler ih- san etsin evlâdım. Kismetini bekle. Bu sözler, Ayşenin haleti ru - hiyesinde müthiş bir tesir bırak « tı. Kemal, bütün arzusuna rağ men onun kısmeti değil miydi? Ayşe buna da rıza gösteri- yordu. Kemal ile evlenmemeğe de razı idi. Fakat istediği, Ke - ma”n ona İâkayit kalmamasıydı. Ondan kaçınmamasıydı. Ne olur- du onu gene bir kardeş muhab - betile sevseydi. Yeis, gün geçtikçe genç kızın | boynunu büküyordu.. (Kemalin aşkından vazgeçip, kardeşliğine ilticaya karar vermesi, ona de - rin bir hüzün veriyordu. Cuma gecesi, bir türlü neşele- nemedi. Bütün misafirler onunla meş « aul.olmıya başladılar, Güler yüz: lü gördükleri Ayşenin mahzun durması, onları hayrete düşürü » yordu. Cevza, etrafa için beyhude gayre' ediyordu. Senih, Ayşeye ilini aşk etmek muvafık bir neşe vermek için, bundan daha zaman bulamazdı. Ayşe, belki de Senihi, ayağı - na gelen bir kısmet telâkki ede- cekti, Senihe kapıyı Fikriyar açtı ve şapkasını alırken: — Küçük hanımı eğlendirmi - ye gayret edin. Son (günlerde kızcağıza bir şeyler oldu, (hele gece, suratından düşen (bin Parça oluyor! dedi. , Senih, bu sözler üzerine sevin cinden, çıldıracaktı. Az kalsın pri kadının e boynuna sarılıp ti, Yukarı, sıçrıya sıçrıya ktı. Fakat me, Se” rdiven başında Cevza - nın kolları arasına şti... Gra - mofona henüz bi, çarlston koy - muşlardı. Dansa başladılar, ia gülüyordu: — Sam sırasında geldiniz. Az kalsm Kenan bey beni dansa da- vet edecekti, Yaşlı adamlarla dansetmek hiç hoşuma gitmiyor. Senih için için düşünüyordu: “Insan istediği kimse ile dan setmezse, dansın manası kalmı - yor.,, Nihayet çarliston bitti, Cevza, Senihi elinden tutup — Yük vapuru çeken bir remorkör gibi — sürükledi. Ayşenin yanı - Da götürdü: — Alm, dedi, bu kızı biraz te- *eİli edin, Suratmdan yanıma va - tılmıyor, Senihe talih gülüyordu. Şefik bey de söyledi: N 14 Selâmi İzzet Son zamanlarda Ayşeye ne oldu bilmem.. Herkes, sanki Senihten medet umuyor, Ayşeyi neşelendirmesi için Senihe rica ediyordu. Ayşe, fena halde kızdı: — Kuzum size ne oluyor? Be- nim keyfim de yerinde, neşem e. Gülmeğe başladı. İnci dişleri, kızıl dudakları arasında ışıldadı: Üstünde, pembe taneli beyaz bir elbise vardı.. Boynunda inci bir gerdanlık sarkıyordu. Cevza piyanoya geçti. Kemali ciddiyetle: — Size, Şopenkârı bir şey çala- yım, dedi.. Ve tuşlara dokundu. Senih, Ayşeyi bir köşeye çekti, Ayşe derhal sordu: — Hasta mısınız Senih bey? Senih bu ani sual karşısında afalladı: — Neden hasta olayım?. Neden sordunuz?, — Yüzünüz sapsarı.. limonata vereyim mi?. Senih başını önüne eğdi: — Hastayım, dedi, fakat limo - nata hastası değilim. Hastayım ve beni ancak siz tedavi edebilirsi - niz. — Merak etmeyin, epey doktor- luğum vardır.. Dadımdan bir çok koca karı ilâçlacı öğrendim. Senih içini çekti: — Alay etmeyin.. Ayşe güldü: — Alay etmiyorum.. — Ben sizden ilâç istemiyorum. — Ya sizi nasıl tedavi edeyim?. — Kalbinizle.. z Ayşe bu sefer katılarak güldü .. Omuzları titriyerek güldü.. Kah kaha ile güldü: redin, ki darılmıyorum . — Bunda darılacak ne var ?. — Benim kalbim ilâç mı?. Bu söz üzerine Senih biraz da'ia sarardı.. Sesi titredi: — Alay etmeyin, ben çok ciddi konuşuyorum... Ayşe Senihin sarardığını gö - rünce sustu. Senih devam etti: — Sizi seviyorum, sizinle evlen- mek istiyorum.. Ayşe derhal cevap verdi: — Mükemmel, ben güle bayılr rım. Size bir Senih olduğu yerde hozladı. Hayır, Ayşe onu güle benzetemez- Ms Birden farkına vardı.. Ayşe o * na değil, biraz yanda duran Ke - nan beye cevap vermişti. Kenan bey herkese haber verdi: — Ayşe kabul ediyor, gelecek ay bana davetlisiniz. İlk günleri siz toplaym... (Depamı var) ama e m Beykozda yangın Dün Beykozda bir yangm ol - r. Rizeli İsmail ve motörcü iiyan Efendilerin Beykozda umur yerinde Türk petrol şirketine ait depoların ön tarafmda bulunan klübeleri birdenbire ateş almıştır. Gaz depoları çok yakm olduğu için bu yangın etrafta büyük vi telâş uyandırmış, ateşin söndürü! - mesine çalışılmıştır. Yangının et - rafa sirayet etmesine ve rilmemiş ve yalnız klübe yandık - tan sonra söndürülmüştür. em nın patlıyan bir gaz ocağın sıktığı anlaşılmıştır. - Rusyada enenane saszananı sanma Türkler Sovyetler nasıl idare ettiklerini anlatıyorlar Sene başı Sovyet cümhuriyetle ri ittihadının onuncu senei devri yesi olmak münasebeti!» Moskor. gazetelerinde on sene zarfmda bu ittihada dahil olan cümhuriyetle - rin terakki ve tekâmüllerini göste- rri makaleler ve istatistik malümat lar çıkmıştır. Bu cümhuriyetler arasında bir kaç Türk cümhuriye - tine ait istatistik malümat nazari dikkatimizi celp etmiştir. “Prav - da,, gâzetesine göre Azerbaycan cümhuriyetinde bolşevik inkılâbı - na kadar okur yazar kimselerin mikdarı mahdut iken şimdi orada okuyup yazmayanların mikdarı çok azdır. İptidai mekteplere, halk mekteplerine orta ve yüksek mek- teplere devam eden talebenin mi darı bir milyon beş yüz bin kişi -| dir. Azerbaycanda iki milyon 600 bin nüfus olduğunu nazari itibara alırsak talebenin mikdarında mü - balâga olduğu anlaşılır. Bolşevik inkılâbına kadar Azer- baycanda bir yüksek mektep var- dı şimdise 17 yüksek mektep var - mış. Bu mekteplere on iki bin ta - lebe devam etmekteymiş. Azerbay can yüksek mekteplerindeki pro » fesörlerin ve muallimlerin 250 si Türkmüş, Şüralar ittihadına dahil olan | Türk cümhuriyetlerinin en genci Tacikistan cümhuriyetidir. Bura - Türkiyede ecnebi | mektepleri nasıl açıldı ? Türkiyede ecnebi mektepleri kiliselerden ve manastırlardan doğ muştur. Osmanlı imparatorluğu, Fatih Mehmet zamanında Rumla- ra mezhebi teşkilâtlarında tama - men serbestlik vermekte mahzur görmediği gibi, ondan sonra gelen Osmanlı hükümdarları da her din erbabınm kendi kiliselerinde ser - bestçe ayinlerini yapmalarına mü- sait davranmıştır. Osmanlı imparatorluğu içinde, Rum, Ermeni, Bulgar gibi bir çok milletler mevcut olduğu gibi bü - tün bu hristiyanlar da mezhebi noktadan ayrı ayrı yollarda idiler; bir taraftan Papanın sevk ve idare ettiği katoliklik, bir taraftan da Rus çarı reisi ruhaniliğini de - ruhte ettiği ortodoksluk, bunlar - dan başka, birde protestanlık.. Memlekette hristiyanlık unsurları- nı muhtelif cemaatlere ayırmıştı. Fransada katoliklik ve protes - tanlık mücadelesinin pek şiddetli olduğu devirde Fransa kralı Han- ri İV 1604 tarihli kapitülâsyonla birinci Sultanahmede şu imtiyaz - larr kabul ettirmişti: “Madde 4 — Fransa kralına ve mumaileyhin muhipleri veya müt- tefikleri olan sair mülükü İseviye- ye tabi efradın Kudustaki maka - matı mübarekeyi ziyaret etmek hususunda serbest bırakılması ve kendilerine mevani ve müşkülât ika edilmemesi ve haklarında teca vüzatta bulunulmaması bizce mat- lüp ve mültezemdir.,, “Madde 5 — Fransa kralr ile da Ruslarm ve Buhara emirinin hâkimiyeti zamanımda köylüler a- rasında okur yazar bir kişiye tesa- düf edilmezken şimdi Tacikistan cümhuriyetinde 1645 mektep var- mış ve ahalinin yüzde yirmi beşi o- kur yazar olmuş. Eskiden umum Tacikistanda bir gazete yokken şimdi 19 gazete çıkmaktadır. Bun dan başka 45 klüp 25 kütüphane ve 36 sinema vardır. 1931-1932 se- nesi maarif işlerine 35 milyon yüz on bir bin ruble sarfolunmuştur. Özbekistan cümhuriyetinde Çar zamanında maarif işleri için adam başına senede yirmi beş kapik (bi- zim paramızla yirmi beş kuruş) sarfedilirken şimdi senede adam başına yirmi sekiz ruble yirmi altı kapik (bizim paramızla yirmi se - kiz lira yirmi altı kuruş) sarfolun- maktadır. Hali hazırda Özbekis - tanda 289 büyük klüp, 351 büyük kütüphane, 115 seyyar kütüphane ve vardır. 40 bin hastalıklı dilenci Bombay sokaklarında Bombay şehri, gün geçtikçe Cü- | zamlıların merkezi olmak istida - dını göstermektedir. Hindistanm her tarafından Bombaya akm et- mekte olan Cüzamlılara mani ol - mak için, Bombay belediye mec - lisi tedbir almağı düşünmektedir. Bugün Bombayda sokaklarda di - lenen Cüzamlr dilencilerin sayısr 40,000 dir. Şehrin en büyük cad- delerinde, Cüzamlılar, feci yüzle- rini ve yaraları teşhir ederek di - lenmektedirler. Cüzamlılar, tram- vaylarda, otobüslerde, büyük ma- ğazaların ve mabetlerin kapıların: | da toplanıyorlar. Matbuat bu dert- İ ten şikâyetçi olmakla beraber he- nüz alınmış bir tedbir yoktur. beynimizde cari olan muhabbete hürmeten Kuduste ikamet edip Kamama Saint Sepulcre kilisesin - de icrayı ayin eden rahipler orada kemali emnü buzur ile ikamet ve istedikleri yere azimet edebile- ceklerdir. Bunların emnü ve hu - zuru ihlâl olunmıyacağı gibi hak - | larmda hiç bir tecavüz vukua ge tirilmiycek ve serbestii etvar ve olunmiyacak ve kendilerine her hal ve kârda ibrazı asarı himaye ve muavenetten geri durmıyacak « tır.,, Bu maddelerle verilen bu te - minat: “Şarktaki katolikleri hi - maye ve tesahüp hususunda Fran- sanın haiz olduğu hakkı mahsusu- Dun menşeini teşkil (Oetmekte- dir.” (1) Avrupada katolik protestan mü- cadele ve rekabeti şiddetlendik - ten sonra katolikler birçok tarikat- lar açarak protestanlığın yapılma- sına engel olmak üzere çok çalış - maya başlamışlardır. Cizvitler, bilhassa zengin halk tabakası ara- sına yayılarak mekteplerile ve sa- ir müesseselerile onlarm çocukla - rini Okatolikliğe O msındırırlarken “Kapüsen,, tarikati mensubu olan Papaslar da daha ziyade halkın fakir tabakasmın içine yayılmış, onları katolikliğe sokmağa çalış - mıştır. 1621 de Paris kapüsenlerin den papas Pacifico Osmanlı im- paratorluğuna gelmiş ve kendi ri- vayetine göre Osmanlı imparator- luğu içinde İZ manastır açmıştır. | (2) İngilizler ve Venediklilerden başka bütün yabancı millet gemi » lerinin Osmanlı sularında ancak Fransız bayrağile gezmeğe mec - bur oldukları bu devirde Fransız - ların istihsal eylemiş oldukları im- tiyaz ehemmiyetli idi. Nitekim bundan sonraki 1673, 1740 tarihli kapitülâsyonlarda da himayeye ait hükümleri daha tevsi ederek almayi Fransızlar unutmamışlar « dır. 1673 tarihli kapitülâsyonu 41 “ 42, 43 “bundan evvel ancak Kuduste ve Kamama kilisesinin civarında mu kim frenk rahiplerinin tasarrufla” rında bulunan mabetler üzerinde 4 ki temellük hakı tasdik edilmiş ol duğu halde yeni kapitülâşyon mu ahedesinde Osmanlı memleketinin ber neresinde olursa olsun bilü - mum piskoposlarla rahiplerin ida relerindeki, mabetler üzerindeki tasarruf hakkı kabul olunmuş ve | bunların serbestçe ayın yapmak hususundaki hakları ipka edilmiş” tir. Fazla olarak evvelce bazı te » kâlife tabi tutulan kiliselerin dahi badema rüsumdan muafiyetleri ilân olunmuştur.,, Bir taraftan mezhebi tesirler, ve diğer taraftan bilhassa IV inci Hanri zamanında Fransa sanayi ve mamulâtının inkişafı dolayısile bu mamulâta çok revaçlı bir pazar halini almakta olan Osmanlı mem- leketinde Fransa nüfuzunun baki » ki mürevviçleri olan katolik leri himaye endişesi Fransayı ka » tolik dini müesseselerile bilhassa alâkadar olmıya ve kapitülâsyon- larda bu alâkayı gösterir madde - ler sokmaya icbar etmiştir. Bu katolik kiliseleri, yalnız kas tolik cemaatinin dini ihtiyaçlarını temin eden birer mabet halinde kalmamışlardır.Evvelden, kilisele * rine mahsus rabip yetiştirmek, da» ha sonra fakir çocukları gündüz veya yatı mektepleri açarak okut: mak gibi hayır işlerini deruhte & der görünerek kiliseler etrafmda mektepler açmağa başlamışlardır. Bu mekteplerin nasıl başladığı 1864 tarihli gümrük muafiyeti ni * üncü maddelerine göre | i hatlı ğ harekâtlarım mâni müşkülat irse| zamnamesinden sarahatle anlaşıl» maktadır. Bu nizamname ecnebi devlet şubesinden ve muhtelif mezheplerden bütün rahipler ile bunların manastırlar ve binaları hakkında gümrük muafiyetlerini saymaktadır. Bu gümrük muafi - yetleri o kadar çoktur ki, bu bina» lar içinde yaşıyan rahip, talebe, hademe... İğneden ipliğe kadar bü tün ihtiyaçlarını hiç bir gümi resmi vermeksizin kendi memle ketlerinden getirtmeğe muktedir « dirler. İşte bu nizamnamede mi fiyetten istifade edecek bin şöyle gösteriliyor: Her ma tır da mevcut olan rahip ve rabibele» rin idare etmekte oldukları Rehas bin mektepleri, hayrat hastahan , eczahane ve eytamhane ve harici ve dahili namile meccanen sübyan talim ve terbiye olunan mektep * ler ve imaretler ve saire... ğ Bu namlar altında açılarak git» tükçe büyüyen ve çoğalan bu mek» | tepler yalnız katolik Fransız ta asının katolik çocuklarını değil, gayri müslim unsurların çocu ri nı da kabul ederek Osmanlı impa» ratorluğunda Fransız nüfuzunuğ arlmasma müessir birer vasıta ol * muşlardır. Nafi Atu (Devamı var) LT AŞ lar Terimen eden AM Reşat &. 108 j (2) Tarihi Osmani mecmua Gene Buhife 124 pi