DASKEri BARISISE | Fransanın tahkimata sarfettiği para müthiş! © Harbın sonundanberi giden bu Para | 40 senede sarfedildiğinden fazla Londra, o(Deyli (o Telgraf) Fi Tansanın şark hududunda yap * tığı yeni tahkimat bir müddet - | | Bu müdafan kemeri, bilfiil tehberi her tarafta derin bir me- ! tahkim olunmuş bir halde değil- rak uyandırmakta ve ( bunların | dir. Fakat o şekilde hazırlanmış” hakiki mahiyeti hakkında bir | tr ki, ilk ihtar üzerine müdafaa Sürü mütalealar ileri sürülmekte | ya hazır olacaktır. Müdafanya idi. Fransada salâhiyettar zatlar | geçmek icap ettiği dakikada bü - tarafından irat olunan nutuklar | tün bu mıntaka istenilen vasıta» da bu tahkimata işaret edildiği | ların hepsi ile doldurulacaktır. alde bunların şekli ve mahiye- Müdafan zarureti hâsıl oldu- *i gayet mektum tutuluyordu. ğu zaman ne gibi tesisat ve inşa» Bununla beraber son seneler | ata lüzum görüleceği (o peşinden #arfmda bu tahkimat için 30 mil | düşünülmüş ve bunların hepsi ya Yon sterlin kadar para harcedil. | pılmış bulunuyor. & Bunların en diği anlaşılmaktadır. Bu meb « | mühimmi makineli tüfekler için siper ( sisteminin miş bir şeklidir. daimileştiril- lâğ 1914 senesine takaddüm e - den kırk sene zarfında ayni hat Üzerindeki tahkimata harcolu » Man paradan çok fazladır. Birkaç ay evvel, Fransiz gö“ Zeteleri bir takım ifşaat neşrede- rek tahkimatın üzerleri- ne alan müteahhitlerin Alman amelesi de kullandıklarını söyle- Mişlerdi, Bu ifşaatın uyandırdığı yecan Fransa hal - kından çoğunun yapılan iş hak - kmda zerre kadar malümat sahi- bi olmadığı anlarşlmıştır. Fakat öteden beriden sızan malümata göre bu yeni tahkimat, ten — evvelki... kahkimattan | “gok farklıdır. Ümümi barpten| ,€vvel Fransanm en çok güven * | diği müdafaa vasıtası, müstah - kem kalelerdi. Hudut © boyunca “bu müstahkem kaleler, bir silsile halinde uzanıyordu. Halbuki bu defa, bu eski manada kaleler in- | sa olunmamıştır. Yeni tahkimatım hedefi, bir müdafaa kemeri (o vücude getir Mektir, Bu tahkimat umumi harp €snasında tecrübe olunan derin Yeni turizm kumi- teleri teşkili Geçenlerde iki memleket ara- — İtalyan turizm komitesi teşkil edilmişti. — Yunan turizm komiteleri teşkil edilecektir. sinde memleketimizi Ekrem Rüş- tü, Türk — Yunan komitesinde de &ski şehreminlerinden Yusuf Razi Beyler temsil edeceklerdir. İki mektepliyi yara- lıyan bir otomobil caddesinden geçmekte olan Kuleli talebesinden 1 8yaşında Ragıp fendiye çarparak kol ve başından hazırlanan yerlerdir. Bu yerler hep betondan yapılmıştır. Bun - dan başka sahra topları için ay» ni şekilde yerler hazırlanmış bu: | lunuyor. Beton yapılmış daha bü yük yerler, (o muhtelif sahalara tahşit edilecek kuvvetlere tahsis olunmuştur, Bundan Başka bu mıntakalar- da daimi bir takım tesisat daha bulunduğu anlaşılıyor. Bütün bu tesisata bir kimsenin yaklaşama- masını temin için geniş bir hen- dek kazılmıştır. Bu hendek, bil- hassa tankların ilerlemesine mâ- Bi olacaktır, Yerin altında da bir çok galeriler yapılmış bulünu * Yorsiss.ix ; Daha geride bulunan müstah- kem mmtakada müdafaa için lâ- zım olan bütün vasıtalar ve âlet ler mevcuttur. Bundan (o başka, münakaleyi temin edecek köprü" ler yapılmış, demiryolları uzatıl- mıştır. Bundan dolayı bir müda- faa lüzumu tahakkuk eder etmez buralara mermiler göndermek - ten başka yapılacak iş kalmı - yor. Mürettipler cemiye- tinde heyeti idare Türk Mürettipler Cemiyeti dün *indaki Turizm münasebetlerinin | öğleden sonra Cemiyet merkezin- inkişafına çalışılması için bir Türk de senelik kongrelerini yapmış - ır. Kongrede eski idare heyeti ra- poru okunarak kabul edilmiş, Turing klübün teşebbüsüyle bu | bundan sonra yeni heyeti idare sefer de Türk — Alman ve Türk| heyeti seçilmiştir. MR ŞİŞ Yeni idare heyeti Cemal, Ha- mit, Nasuhi, Sotiri, Faik, Nihat, Türk — Alman turizm komite. | Mustafa, Cenani, Garbis, Hafız Şükrü ve Zihni Beylerden terek- küp etmektedir. çeri Kıbrısta bir kitap yüzünden 8 ay hapis! Lefkoşada Rum mektepleri mu- allimlerinden Kosta K. Stavrin'u isminde bir muallimin elinde Le- Kadıköyünde şoför Mithat dün | pin hakkında komünizme ait bir öğleyin idaresindeki 2420 numara” | kitap bulunmuş. Bu çeşit kitapla" hı otomobil * Haydarpaşa Rıhtım | rm Kıbırsta intişarı memnu imiş. Polis, muallim aleyhine dava E. | açmış ve mahkeme muallimi ka- bahatli bularak 3 ay hapis cezası Çeşme meydanında Şüpheyle .. Deliren Haydar metresini vurdu! Dün Çeşme meydanında çok ga- rip bir cerh vak'ası olmuştur. Met- resi Hatceyle beraber yaşıyan Ha- san oğlu Haydar; metresinden son günlerde şüphelenmeğe başlamış- tır, Nihayet evvelki gün arkadaşla | rından birisi metresinin kendisine ihanet ettiğini söyleyince Haydar deli gibi olmuş doğruca eve koşa- sak Hatceyi yakalamak ve işin iç yüzünü öğrenmek istemiştir. Eeve geldiği Ozaman kapıyı sür'atla çalmış, fakat metresi ka- pıyı açmamış, bilâkis lâmbayı sön dürmüştür, Haydar bu vaziyet karşısında işittiklerinin doğru olduğuna ve o dakikada metresinin bir aşıkıyle beraber bulunduğuna kanaat geti- | rerek kapıyı kırmış ve içeriye at - lamıştır. Hemen belindeki kamayı çıkararak karanlık odanın içinde Haticeyi aramıştır. Hatice köşede Haydara yalvararak bir şey olma- dığını söylemişse de Haydar bunu dinlememiş ve Haticeye kamayı indirmiştir. Haticenin yaralanması üzerine aklı başına gelen Haydar kaçma - ğa teşebbüs etmisse de kapının ö- nünde yakalanmıştır. Ankarada yeni elçiler Bulgar gazetelerinin yazdığı - na göre, Bulgaristan Hariciye ne zareti siyasi işler umum müdürlü ğüne tayin edilen M. Pavlof'dan münhal kalan Ankara elçiliğine M. Kosta Muraviyef tayin edile- cektir. M. Muraviyef bir kaç gün ev - vel istifa eden Muşanof kabine - sinde Maarif naziridi. Kendisi giftçi fırkasıma mensuptpr, İstan- buliski kabinesinde de Harbiye nazırlığı yapmıştır, M. Muraviyef şehrimizde Ro - ber kollejde okumuştur, * Fransızça İstanbul gazetesi İngiliz büyük elçisi Sir OCorç | Klerk'in İngilterenin Berlin bü - yük elçiliğine tayin edileceğini yazmaktadır. Dün bu hususta tah kikat yaptık. İngiliz elçiliğinden, bu hususta sefarette bir maltimat olmadığı cevabi verildi. Diğer taraftan Fransa büyük el çisi Kont dö Şambrön'ün de Fran sanın Vaşington sefirliğine tayin edileceği söylenilmektedir. —— Yakalanan bi: kaçakçı Polis İkinci şube memurların- dan Şefik Efendi dün Halit ismin- de bir kaçakçıyı yakalamıştır. Halidin üzerinde 22 defter ka- çak cıgara kâğıdı ve 15 adet köy“ lü sigarası bulunmuştur. Halit bunları Galatada kahveci Şükrüden aldığını söylediğinden kahveci Şükrü de yakalanmıştır. o —— Kambiyo ve fazla komisyon Gy e sr eni RAN pm lebesinnden 17 yaşlarında Necdet Sun't ipek « Efendiyi de sol ayağından yarala: | Suni ipek imâliyle uğraşmak darpaşa hastahanesine kaldırılmış üzere 500 bin lira sermayeli bir © Yaralı mektepliler derhal Hay* | şirket kurulmuştur. Şirket bir fabrika açarak sun'i Son günlerde bazı bankaların kambiyo muamelesinde fazla ko- misyon aldıklarından bir çok ta- ne mül t Milli Roman nu 12 mart Yirmi gündenberi haya büyük bir değişiklik var. Bu bana tesiri gittikçe artan bir ıstırap veriyor. Genç Hıristiyanlar Cemiyetin» de o konferansı verdiğimin er- “tesi gecesiydi. Helen bâ'â dön- memiş olduğu için kendimi çok yalnız buuyor ve içim sıkılı yordu. Yemekten sonra çıkıp serseri serseri dolaştım. Parlak, yıldız'ı bir kış gecesiydi. Gökteki yıl- İ dızlar da sanki benim gibi, yal nızlıktan ve soğuktan titreşi- yordu. Geç vakit kulübe dönüyor- dum, yollar tenbalaşmıştı. Tam köşeyi döneceğim sırada karşıma biri çıktı; bir an yözüme baktı ve dişlerinin arasından gene 0 bir gece evvelki “namussuz!,, kelimesini fırlattıktan sonra, tam yüzümün ortasına müthiş, göz” lerimden ateş çıkaracak dere- cede müthiş bir yumruk indirdi. Mukabele etmiye imkân bulama- dan sırt östü yere yıkıldım. Yal nız ağzımdan “aman,, diye bir feryat çıktı. Koşuşmalar işittim. Kendime geldiğim zaman kâr- şımda birkaç kişi vardı, bir po- lis bana tecavüz eden adami kolundan tutuyordu. Onun gör- lerinde hâlâ kızgın şimşekler çakıyordu. Polisin sualine karşı: — İsmim Ahmettir, bir Tür ktm. Nüyork darülfününunda talebeyim. Dedi. Polis sonra bana döndü: — Bu adamı tanıyor musunuz ? Diye sordu. — Hayır. Dedim. Bu yumruk yalnız yü- züme değil, maneviyetime de tesir etmişti. Sonra bu vak'anın yayılmasını da istemiyordum. Bu sebeple: — Fakat bu zatı lütfen ser- best bırakınız, kendisinden şikâ- yetim yok. Diye ilâve ettim. Polis onu bıraktı, sonra bana nerede otur- duğumu, nereye gitmek istedi: İ ğimi sordu ve (Y.M.C.A.) yanın kapısına kadar yanımda yürüdü. Odama girdiğim zaman içim- de, o geceki konferansımda söy- lediğim şeylerden dolayı bir piş- manlık hıssi vardı. Düşüncelerim ve hislerim pe- rişandı. Bereket ki ertesi gün Helen geldi. Onu büyük bir iştiyakla karşıladım. Yalnızlığım» da ona şiddetle ihtiyacım vardı; açıkçası bu kızı seviyordum. Annesi iyileşmiş ve o eski ne- şesiyle Nüyorka dönmüştü. O gece yemekten gezinti teklif ettim ve ko! kola rastgeldiğimiz < sokağa (girip çıkmaya başladık. Helenin bü- tün neşesine rağmen - içirdeki hüzün tamamen dağılmamıştı. Ona, rabıtasız cümlelerle, hüz- nümden ve duyduğum gönül yalnızlığındau bahsettim. Sözle- rim nihâyet bir aşk itirafı ma biyetini aldı, hâttâ daha ileriye giderek, ona hayatlarımızı bir- leştirmek üzere sözleşmek tek- lifinde bulundu: Buraya kdar rn sür künetle dinliyen Helenin Üliyon Yara a şa sonra bir | VEYE Sayfa 5- Yazın Necmettin Halil l — Azizim Turan, dedi. Arâ- wizda teessüs eden samimi dost- huğun seni İbu neticeye vardır- mış o'duğundan dolayı çok mü- teess'rim, Hen de seni bir ar- kadaşlıktan daha ileri bir tarzda hislerle sevdiğimi daba ince itiraf ederim, Fakat derhal açıkça söyleyeyim ki senin va- İ ziyetindeki bir genç erkekle benim vaziyetimdeki bir genç kızın evlenmesi hiç bir zaman düşündüğüm ve muvafıx buldu- ğum bir şey değildir. — Niçin Helen ? diye sordum. Bunda nasıl bir mahzur görü- yorsun ? | O sesine en tatlı bir şefket | ahengi vermeye çalışarak : — Çünkü Turan, biz biribiri- miz için birer yabancıyız. dedi. — Olsun Helen; bu şevişme- i mize mâni midir? — Hayır Turan, sevişmemize değil ; nitekim bu hususta biri- birimize bu ana kadar hiç bir şey söylememiş olmamıza rağmen pek âlâ samimi surelte sevişi- yorduk. Fakat bu vaziyet evlen memize mânidir Turan. Sevgide şuurumuzu ( kullanmayız, buna pek ihtiyaç ta yoktur. Lâkin o sevgi bir izdivaçla neticelene- cekse şuurun işe karışması mu- bakkak lâzımdır. Helenin sözlerinden içime yeni ve derin bir hüzün yayrlıyordu. Taliim bu üçüncü tecrübemde de beni hustana mahküm edi- yordu. Tekrar sözdum : — Fakat Helen şimdi sende itiraf ettin ki biz - biribirimizi samimi surette seviyoruz. Hayat- larımızı birleştirdikten sonra da bu sevginin devam etmesine ve mesut olmamıza me mani var? hem düşün ki bu hemen olacak hir şey değil ; ikimizin de tah- silimizin bitmesine daha zaman var. Binaenaleyh ümit edemez miyim “Helen ? O cevap verdi: — Hayır Turan, böyle bir ümide kapılman senin için İle- ride çok daba büyük bir ıstıra- ba mal olur. Bugün sevişirken içimizde istikbal endişesi yoktur. Yalnız bu günümüzün zevki için sevişiyoruz. Halbuki evlenirken istikbali, beraber geçecek bütün bir ömrü düşünmek lâzımdır. Öyle müşterek bir ömrün sa- adetle devam edebilmesi için iki taraf arasında mutlak bir anlaşmaya ihtiyaç vardır. Bu anlaşma ise yalnız bisler arasın- daki anlaşma değildir. — Peki bizim müşterek bir hayatta da anlaşmamıza ne gibi mâniler var Helen ? — En büyük mâni ikimizin de "ayri birer cemiyete mensup olu- şumuzdur. O kadar perişan ve mağlüp bir haldevim ki bu anda özledi- im bir saadete kavuşmak için, içinden geldiğin cemiyele ait bütün rabıtalarımı kıracak kuv- veti kendimde buluyordum. — Beni, içinden geldiğim ce- miyete bağlıvan rabıtalar kuv- vetli değildir . Helen, dedim. Meselâ senin yanında saadete erebilmek için, senin inandığın şev'ere inanmayı, senin sevdiğin şeyleri sevmeyi kabul ederim. ğ za i Mİ Eş e m,