Muharriri : Pitigrilli Bugün artık aşkımız bitmiş, bulu- nuyor. Şimdi artık ben bir fizi- yoloji âlimi vaziyetindeyim. Her şeyi soğuk kanlılıkla öğrenebili- rim, Biliyorsun ki, son zaman Jarda, oyunlarımda yeni bir usul tatbik ediyorum . Yirmi dokuz gün mütemadiyen halkı hünerle- rimle eğlendirdikten sonra, Otu- zuncu ve sonuncu gün onlara, hü- nerlerimin sırlarını gösteriyorum.. İki sene mütemadiyen bana aşkı- nın ve sadakatinin hayalini ver- din. Bu oyunun kalbimde reklâm- Yara yazıldığı gibi, muzaffer bir turne olarak yaşadı. Şimdi, son güne rasgeldik. Sen de bana nm usullerin sırlarmı söy- le , Jutta, örtüyü yüzüne kadar çekti, ve yüzünü kolu ile örttü. Pol devam etti: — Unutma ki, Jutta, biz senin- z le bir barda tanışmadık, darülfü- nun sıralarında tanıştık.. Jutta yatağına oturdu, bağdaş kurdu: — Aşktan mı bahsetmemi isti- yorsun? Ne demek istiyorsun? Biz havada dolaşan, birbirine rast gelen, çarpışan ve birbirini yutan cüzüfertlerden başka bir şey deği- Her şey muvakkattir. Aşk dediğimiz zaman, dünya noktai nazarmdan hiç ehemmiyeti olmı- yan muayyen bir aşk macerasm - dan bahsediyoruz. Hayat mütema- iyen kâğıtları karıştıran bir ku- ie, Ben hayatta bir şey öğrendim, “o da; kâğıtları karış" tırmak . — Ne demek istiyorsun? — Oyun yeknasak olunca, bir parça değişiklik olsun diye, oyun- cuların yerlerini değiştirmek, kâ- Fitları, bir başkasına kestirmek © © Ve yahut oyunu yarım saat kadar tatil etmek kâfidir. © — Fazla cambazhanede çalışıyo - © orum, hayat beni sıkmıya başla” mıştı. O zaman metresin oldum. — Beni seviyordun , — Belki.. — Canbazhaneyi benim için — Öyle mi zannediyorsun? rm Rica ederim, madamki ya - dettin, bana her şeyi söyle. Cam- bazhaneyi benim için terketme - din mi? — Hayır. Yalnız sana öyle zan. nettirdim. Pol cevap vermedi. Şimdi Jut- ta kalkmış pencereden sokağa ba - ARL Döndü ve bu sefer o sor- w t — Pol, cambazhaneyi terket - meden evvel seninle ne kadar se- viştik? — Üç ay. — Peki o halde cambazhaneyi ne diye daha evvel terketmedim? — Çünkü.... çünkü... — Boşuna yorulma. Sana haki- kati söyliyeceğim. Beni Parise bağlıyan bir tek şey vardı. Köpe- ğim Brovning. Zavallı birdenbire ölüverdi. Ve öldüğü zaman, odam bana soğuk, boş gelmeğe başladı. Aşk Araya VAKTT Museviler Türkçe konuşalım! nAdam| Akşama doğru, gözleri gözlerimd: öldü. Ertesi gün, iskarpinlerimi ay- nalı dolapta muntazaman yerleş- miş buldum. Artık onları kimse dağıtmıyordu. İşte o gün seninle seyahate çıkmağa ve cambazhane- yi terketmeğe karar verdim. Yok- sa seni sevdiğimden değil! — Sonra? — Sonra? — Sonrası dostum, bir aşk bi - tince ondan hiç bir iz kalmaz. Bel: | ki seni sevdim, bilmiyorum. Fakat seni aldattığımdan eminim. Bu mesele hakkında Musevi ileri gelenlerinin fikirleri Müsevi avukatlarından Jak Ha- tem Beyin verdiği cevap şudur: “.— Gençken tahsilini, bir Mü- sevi mektebi olmakla beraber bir çok Müsevi doktor, avukat ve muharrir yetiştirmiş olan “Şülei | Maarif,, te ve bilâhare idadilerde ve darülfununda yapan ben ve benim gibi bir çok Museviler, Tür- kiye Müsevilerinin Türk camiası arasına tamamile karışmaları za - manının hattâ geçtiğine bile ka - Pol titredi: niiz. Fakat bu işin hemen, derhal — Beni aldattın mı? olmasını istemek kabil değildir. — Ekseriya, Bu iş büsnü niyet sayesinde ve — Niçin? teşkilâtımızın şiddetli o arzusile tedrici bir surette olacaktır. Hü - kümetin meccani akşam kursları ve Türk mekteplerine meccani Müsevi talebe kabulü suretile bu hareketi teşvik etmesi temenni e - dilir, Müsevilerin de, gençlerin ve çocukların arasında İspanyol'ca konuşmalarını menetmeleri lâ - zımdır. Buna mukabil yaşlı kim - selerden İspanyol'ca yerine Türk - çe konuşmaları istenilemez. Fikrimce, Müsevilerin Türk camiası içine mümkün mertebe kısa bir zamanda karışmalarını temin için çocuklarımıza Türk i « simleri vermeliyiz. Meselâ ben Çocuğuma İzzet adını verdim. Çünkü ileride mektebe girdiği zaman onu Türk arkadaşlarından ayıran hiç bir fark olmaamsını is- tiyorum. Hulâsa, Türk ve Müsevilerin mütekabil hüsnü niyetleri saye - sinde Müsevmertu Vu. camiayı « na karışmaları işi mümkün vara : caktır. Zannediyorum ki, bir kaç sene sonra Müsevi bir Türkün şi - vesile müslüman bir Türkün şive- si arasında hiç bir fark bul - mak kabil olamıyacaktır.,, Sabık Maliye müfettişi Ferit Bey Aseo'nun söyledikleri de şunlardır: “.- Ahlâk, medeniyet ve ikti - sadi menfaatler, her şahsı yaşa - dığı memleketin dilini öğrenmi - ye mecbur eder. Bu şerait altın - da, bu güzel memlekette beş a - sırdanberi oturan ve türkçeden başka bir lisan kollanan Tür - kiye Müsevileri için makbul gö - rülebilecek hiçbir mazeret yok - tur. Türkiye Musevilerinin kit - leye karışmaları, her nokta- dan icap eder. — Bunu söylemek güçtür. İki kere ikinin dört ettiğini ispat et - mek herhangi bir nazariyeyi ispat- tan daha güçtür. Sen manyatizme hâdiselerini izah edebiliyor mu - sun? Edemediğin zamanlar onlara bir takım isimler takıyorsun. Her kadın da ne biçim aldandığını söy liyebilir, fakat niçin aldandığını anlamaz. Anlatmağa (O kalkışsa bile boş yere bir takım kelimeler- den başka söyliyeceği bir şey yok- tur. Niçin mi diyorsun? Kadın ev- velâ aldatır., sonra bunun sebeple- rini icat eder. Bazan kadınlar, bu- na sebep olarak “erkeğin haketti- ğini,, gösterirler. Bu da yalan.... Eğer erkekler her hakettiği zaman aldatılmak icap etseydi, ya daima aldanırlar, yahut ta hiç aldanmaz- lardı. Kadınlar kendilerinin hoşu- na gittiği zaman aldatırlar. Esasen aşk meselelerinde mantık ve sebep aramak döğru olamaz. — Ne zaman ve kiminle beni aldattın? — Bilmem ne diye soruyorsun? Bunları dinlemek hoşuna mı gidi- yor? Sadist misin? Esasen bizim yaşadığımız aşk romanında, seni aldattığım kimseler büyük fasıllar teşkil etmez. — Söyle kiminle aldattın? — Alcibiade ile. — Alcibiade mı? Şu sayfiyede- ki herif mi? — Evet. Ona bir gün Bulonya ormanında rasgeldim. Yalnızdı. Kendisine kuyruksuz köpeğini ne yaptığını sordum. İçini çekerek anlattı. Metreslerinden birisi, ken- disini aldatarak kaçmış, kaçarken de köpeğini beraber götürmüş. — Ey? — Evine kadar gittik. Yukarı 18 © Evlenmek istiyen Kadınlar © 25 Kânunuevvel 1932 di Yazan: Perri Pizani Babasımn ruhundan istimdat eden evlenecek bir Hanım'a mülâkat — Felâketin en büyüğü nere- de bilir misiniz? Evlenmek arzu- suna düşen mösyöler ne gibi $€- | raitle evlenmek istediklerini bir türlü tayin edemiyorlar. O ma - dam! Ne kadar yanılıyordunuz! Evlenmek istiyen mösyöler ister - lerse elli yaşında olsunlar. Bahu- sus o yaşta olurlarsa gençlik, ha- raret, şenlik isterler, (İsterse şuh tabiatlı olan kadm bir yemek lis- tesi tanzim edemesin, yahut ak - şam önünüze sevgilinizi çevirme- sin, onlarca müsavi. Fakat gülmek, zevketmek, zevkli durmak işte onların emeli buna nail olmaktır. “Evlenecek hanım,, biraz da müteveffa babasının ruhaniyetin- den istifadeye lüzum gördü. On- dan istimdat edermiş gibi bir ta- yırla: — Pederimin şüphesiz imsini duymuşsunuzdur. Mühim bir siya set adamıydı. Vaktinde memle - kete büyük hizmetleri dokunmuş tur. Dedi. Ah efendim! Pederinden bana ne... Ben onunla değil onun kızıyla yaşıyacağım. Böyle sözle- rin üzerimde tesir yapması müm- kün mü? Ayağa kalktım, ertesi günü ve ya daha ertesi günü veya daha sonra telefonla kendisini davet e- deceğimi söyliyerek uzaklaşmıya hazırlandım. Maamafih sesimde biraz kararsızlık vardı, namzet hânim artik ümit Kölmadığinı &- ladı. Ne çayla verilen güzel-pas - talar, ne ilerde tatlı yemekler yi- yeceğimi vu 1.1, rı, ne güzel lâke oda takımı bakı alıkoyamamıştı. Beni kaybediyor- du. Bir daha oraya uğramıyacak- tım. O vakit evlenecek hanım son bir gayret gösterdi. Elbisemin yeninden tutarak beni salonun önündeki balkona götürdü. Apar- tımanın çok güzel bir manzarası vardı. Kadın göğüs geçirerek de- di ki: — Mösyö. Bari şu güzel man- zarayı görmeden gitmeyiniz. Manzara hakikaten emsalsiz- di. Yedinci kattaki şu balkondan bütün Paris ayak altında görülü- yordu. Evlenecek hanım bana dört tarafı işaret ederek diyordu ki: — İşte Eyfel kulesi, ötede tab- loya zemin olan Mon Valeryen.. Aşk denilen şeyin artık defter” lerden silindiği bir devirde böyle bir kadm bulması mümkün mü? Birçok araştırdıktan sonra ye hayet aldığım şu mektupla istedi” ğimi bulduğuma hükmettim: “Orta boylu, koyu kestane rengi saçlı, henüz vücudu terü t8 ze bir kadınım. Şunu kend'oi methetmeden söyliyeybilirim Ki kırk yaşımda olduğum halde yir mi beş otuz yaşından fazla gö © zükmem. Bir kız muallim mekte bi müdiresiyim. Maaşım O senede 22,000 franktır. Bundan başka et kirası ve ısınmak için lâzım olas havayiç de hükümet tarafından verilir.. Anam babamla beraber yaşarım, Pederim lejyon donör nişanını hamildir. Senede 65,000 frank maaşı vrdır. Validem mü * fettişlikten mütekaittir. Onun da senede 15000 frank tekaüt maaş vardır. Bunları yazmaktan mak“ sadım sizin mektubunuza cevap verirken şatonuza ve iratlarınıza göz dikmediğimi ispat (icindir. Ancak sizi ciddi, nazik ve bir ka- dını mes'ut etmek için her türlü şeraite malik bir zat tasavvur et- tiğim için müracaatta bulunuyo- rTum.,, Bu mektuba bir fotoğraf ilsak edilmişti. Ve pazar günü mek- tebe gelmekliğim tavsiye ediliyor du. Gittim. Muallim mektebi a « henktar bir tarzda akan güzel bir nehrin kenarında idi. Senede Yüz bin frank iradı olan ailenin maşasma oturduğum zaman'üde* ta onlara karşı bir hürmet duy» dum. Mazide memuriyet hayatı" KN gazeteci olduğum zaman akra a Ve ÜĞUMUMmüieem.e bana niçin çıkışmış olduklarını şimdi anlıyordum. Şu buhran zamanında talim den memnun olan kimselere na diren tesadüf edilir. Bu adamlar tamamen mes'uttular. Maaşları - | nın son bir kararla yüzde on kat- iyata uğramasından bahsediyor « Jarsa da, buna karşı da büyük bir iğbirar duymuyorlardı. Yemekler gayet güzeldi. İyi cins bir şarap içiliyordu. Uzun seyahatlerden, muhtelif mevzulardan bahsede * rek talâkat gösterdim. Zahmetsiz ce iyi bir tesir hasıl ettim. Kah- ve içildikten sonra “Evlenecek hanım,, koluma girerek beni bah çeye götürdü. Nehrin kenarına k& dar yürüdük. Orada hazırlamı$ sıktık, Tuhaf bir apartımanı var- dı. Her tarafta yastıklar dolu idi. — Sonra? — Sonra seni şair ile de aldat- b seni şair ile de alda — Şair mi? (Devamı var) Türkiyeli bir Müsevi, bir Türk gibi düşünmeli, türkçe konuşma - lı, türkçe yazmalı ve bütün his - İerini türkçe izhar etmelidir. Türkçe, Müseviler için mektep - te öğrenilen ve hariçte konuşulan bir dil değil, aile dili olmalıdır. Ark dö Triyomf.. Şu tarafta da Panteon.. Solda Sodon tepeleri... Heyhat ki bir kadını alırken ne babasının hatırası, ne de bal- konumun güzel manzarası için almazlar. olduğum bir plânı tatbik ederek dedim ki: — Matmazel, size doğruyu söY lemiye mecburum. Ben yalan söyledim. Filhakika iyi bir zev6 olacak maddi, manevi bütün ha * Bu noktai nazardan ilk vazife, Müsevi kadınlara ve bilhassa genç kızlara türkçe öğretmektir. Bu iş için cemaat mektepleri ve resmi mektepler kâfi değildir. Mektepler hariçte kalan Müsevi kızları için akşam kursları açmak lâzımdır.,, Romanya ve kontenjan Romanya hükümeti yeni 21 ithalât maddelerini gi tabi tutmuştur. o Bunlar nl balık, ham deri, yün, pamuk da vardır. Romanyaya bu maddlerden ih- racat yaptığımız için Ticaret odası izmirden çıkan Zavallı Brovning. İsim günümde, | tüccarları haberdar etmiştik; üzüm ve incir mele ee bir demet Hai İzmir Ti lak çek vermişlerdi. Browning çiçek » malümata göre, mevsim bidayetin- gk yam maa itar | Ceviz kütükleri «| üz gem mminlilmir &x. Evde, aynalı dolabı başı ile zor. o Ceviz kütüklerinin kereste addi- | mmtakasından 42,632,000 kilo ü- açar, iskarpinlerimi birer| le takasa tabi tutulup tutulmıya- dağıtırdı. Bir | cağı İktisat Vekâletinden sorul - | zarfmda 23,395,000 kilo da incir meğe başladı. İ muştur, çıkarılmıştır. birer alarak odaya gün, bir denbire ti A li züm ihraç edilmiştir. Ayni müddet Zamanımızda dullar ve evlen- memiş yaşlı kızların kısmeti çok güç bulunur. Bunlar bir defa kırkı aştı mı, artık aile hayatına veda etmek mecburiyeti kat'iye « sindedirler. Ben vaktile olgun ka- dınlarda görülen sevgi ihtirası- nın bulunduğu bir nümüne arıyo rum. Halbuki şimdi “Sevgi ihti- rası,, denilen şeyden eser kalma- mıştır. Verilecek oda kirası, gün- delik yenilmesi icap eden ekmek parası her türlü düşünceyi uyuş- turmuş, adeta öldürmüştür. Maamafih ben ilândaki vaitler için değil, fakat muhabbet ve sevgi sebebile evlenmek istiyen bir kadın bulmakta ısrar ediyor» dum, saile maliksem de ne şatom ne de iradım yoktur. Meteliksizin biri” yim. (Devamı ver) —————— Erenköy kız lisesind© Dün Erenköy kız lisesinde bah” çenin uzak bir köşesinde mekte? binasmdan tamamen ayrı bir yer” de olan hademelere ait barakad? bademeler yemek yerken sobada” çıkan alev tavanı tutuşturmuş, 9” kat ateş derhal söndürülmüştü” Bu sırada ateşi söndürmeğe çal! * şan hademelerden ikisinin yüzleri l hafifçe yanmıştır. Yangınm asıl mektep binasil€ alâkası yoktur. ve başka ie olmamıştır. “a