18 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

18 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vaar, 17 (A.A) — Dahiliye | Şükrü Kaya Beyefendi ta- pe“ haftası münasebetile bu- fin Ankara radyosunda atideki fern vermiştir: Ye Atandaşlar; üçüncü tasarruf .. malı haftası memleketi: lik, her tarafında büyük bir a- Ve büyük bir canlılıkla yaşı” te; » Yerli malı davası memleket- kay yaratmak davasıdır. Memle- ek davasıdır, Bir memle- Yetiştirdiği ve yaptığı malla- alan ne kadar genişlerse o kafa, kötte çalışan kolların o ve tar, arın sayısı da o nispette ar- e k i memleketle. Ying, , Sek sanayi e bir taraftan fazla o istihsaj | en, diğer taraftan sürüm ahalarmnı daralması yüzünden Mİ bir felâket kalini alan iş- ik derdi düşünülecek olur ve İ zamanda buna lar sı memle- izde yehi iş sahaları yarat- ense istihsali arttırmak sa- göz önüne getirilirse cihan kitin in m: denilen dava isinde Tür- in müstesna mevkii derhal Ke kiye öyle bir memlekettir Orada fahri) a Heğil azi edil dan işsizlikten de- de iş sahası temin Li EY m dir w5usrp menfi ve earesiz bir | apd i | v. Bu #strap müs ei vs çareleri vardır. Bu ist Yaralıcı ve doğurucu bir ıst- vir. i Yüksek sanayi memleketlerin - > gün yeni bir fabrika baca- Ke söndüğü haber verilirkeh iyemizde yeni yeni fabrika- 0 w kurulduğuna ve kurulmak ildiğine sahit oluyoruz .. halde vatandaşlar yerli malr Nemi davası memleketimi- ii atça inkişafına, iktısatça mesine, iktısatça istiklâli- , l bir tarzda hizmet davasıdır.. Böyle mühim Kaza davaya karşı candan | tasaavvur edemiyorum. Tesarruf Haftası münasebetile Dahiliye ye Vekilimiz bir Tr yl verdi | Yerli malı davası, memlekette iş ya- ak, istihsali genişletmek davasıdır lendi İskihsali geinşletmek, çeşit” | rm, iyı ıyacak hiç bir Türk va- t , iğ ve yerli malı haftasi . Mebetile halkımızın gösterdi- | sek anlayış bunun en canl: Sanayi mamulâtına inhisar > Yerli malı davası öyle bir tür ki, onun içine ayni ay, 3 toprak mahsullerimiz zn li iy kuvvetlerimiz de girer. h “le bu seneki tasarruf ve ayni zamanda imizin kuru ve yaş ye de haftasıdır. İç pa- in bir sürüm sahası bu- n korkmadan istihsa- edebilir. Devamlı ve al ise her şeyden istikrarlı bir ça- ım kurulması demek NA memleket tarar e y a bae çe “Ve önü (5 müze bir hedef koyuyor.. 1931 se- nesi sonunda bankalarda 38 mil- yon lirayı bulan küçük tasarruf hesapları yekünu kısa bir zaman- da 50 milyon liraya çıkarmak, milli sermayeler, küçük : küçük ferdi tasarrufların bir araya top- lanmasından doğar. Onun için her Türk vatandaşı az bile olsa gelirinin bir parçası” nı milli bankalarımıza yatırmalı ve böylelikle milli “sermayenin artmasına yardım etmelidir. Yu- karıda işaret etmiş olduğum, ya- ratılmasını istediğimiz yeni iş sa- haları ancak milli sermayemizin artışı nispetinde açılacaktır. Bu itibarla bu iki davanın biri- birine ne kadar kenetli bulundu- ğu derhal göze çarpar. Milli ikti- sat ve tasarruf cemiyetinin önü- müze koyduğu bu hedefe gelecek yıl içinde varmalıyız.. Fakat, ta- sarrufu bütünleştirmek ve kuvvet- lendimek için yalnız para artır- mak kâfi değildi. Şahıslarımızın ve evlerimizin masraflarını hesaplı ve tutumlu yaparak masraftan da kazanmak tasarufun ve hattâ para artırma- nm en belli başlı yoludur.. Yaşa- mak vasrtaları en dar olan bir ev- de İnra varacak tasarruflarda bulun- mak güç değildir.. Memleketimiz- de hesapsızlıktan ve fena kullar- maktan zayi olan servetlerden sarfı nazar gene hesapsızlıktan ve dikkatsizlikten ve her işi ve yi- yecek, giyecek, kullanılacak her $eji ihtiyaçtan fazla ve bol tut- maktar sokağa ve hattâ çöp tene- kelerine atılan kırıntı ve kırpım- tların tutarı belki milyonlara va» dahi neticede mühim miktar- gr. Halbuki hesaplı ve tutumlu bir bir evde sokağa ve yahut çöp te- nekelerine atılacak pek az bir şey bulunmalıdır. Parayı saklamak nispeten ko - laydır.. Hakiki aile tasarrufu ev- de yenecek, giyecek ve kullanıla- cak eşyanın hesaplı ve ölçülü ol- masiyle elde edilebilir. Dikkatli giyilen çamaşır ve elbisenin ve dikkatli kullanılan eşyanın ömrü uzun olur. Ne kadar güzel olursa olsun teki kaybolan elbisenin hiç bir şey olmadığı gibi dikkatsizlik yüzünden çatlıyan bardağm, kırı- lan fıncanında kıymeti yoktur. Ufak tefek kırıntılardan ve kır- pıntılardan her aile ocağında ay- da en aşağı 10 kuruş tasarruf edil se Türkiyede 3 milyon aile ocağı bulunduğuna göre senede 3 mil- yon lira arttırılabilir. Halbuki küçük bir (o dikkatla ayda 20.—30 lira tasarruf edebi- lecek evlerimiz nadir değildir... Türk ailesinin evini tutumlu bu: Tundurması eski ve şerefli bir an- anedir, Her evin hanımı ve efen- disi bu şerefi muhafaza ile mü - kelleftir. Bu yalnız aile haysiyeti ve şerefini değil, memleketin ik- tısadi kudret ve haysiyetini (de muhafaza ve müdafaa demektir . Tasaruf ve yerli malı kavgasının dördüncü yılına ayak basarken bütün vatandaşlarımı bu kurtuluş ve yükseliş bayrağının altında da- ha büyük bir imanla ve daha can- lı bir hızla birleşmeğe davet edi- «yoruma, Kimlerdir, ne kazanırlar (Baş tarafı 1 inci sayfada) lar ... Kardeştirler.. İstidatlarile birleşen tali ikisine de yayer ol- muş, ikisine de iyi bir hayat ve şöhret temin etmiştir. Hikmet Rr- za Hanımın iltihakile barlarda ve radyoda çalıyor ve söylüyorlar . Aleko Efendi musikiye nasıl baş- ladığını şöyle anlatıyor: — Buişbize bir dede mira- sıdır.. Babam da lâvta çalardı ve epeyce şöhret kazanmıştı.. (İsmi Lâmbo idi.. Bu itibarla daha kun- dakta iken kulaklarımız musiki i- le dolmuştu. Biraz büyüdüm ve musikiden fevkalâde hoşlandığı- mı anlamıya başladım. Bizim evde haftada bir de hu- susi saz âlemleri yapılır ve dverin kemençeci Anastaş gibi meşhur simaları bu âlemlerde bulunurlar- dı.. Bu esnada ben sekiz yaşımda idim ve keman çalmak için uğraş- mıya başladım.. (o Ailemiz bizim daha ziyade başka bir meslek tut- mamıza taraftardr.. Fakat bütün gayretleri nafile oldu.. Kemana bir iki sene çalıştım.. Epeyce şey- ler çalıyordum.. Fakat evimizde mutat saz âlemlerinin yapıldığı bir gecede kemençeci Anastaşın elin" de yeni bir kemençe gördüm.. Bu- nu kendisine hediye etmişlerdi. E- lime aldım. Ve birdenbire hoşuma gidiverdi.. (o Toplantıda bulunan teyzem de bana yardımcı çıktı: — Keman çok var.. oAlekoda bunu öğrensin, Bununla meşgul olsun, dedi.. Ben de derhal ke- mençeyi alarak boş bir odaya ka- pandım.. İşte o kapanış!.. Bir kaç sene sonra kemençeyi epeyce çalı- yordum.. Artık hayatımın istika- meti de bu suretle taayyün etmiş- ti.. İlk defa umum karşısında, Rıhtımda o devrin en belli başlı modası olan gazinoda çaldım ... Evvelâ tabii heyecan © duyuyor- dum.. Sonra iş tabiileşti.. — Hayatınızdan, daha doğru- su san'atınızdan memnun musu- nuz?. — Hamdolsun... Memnunum, iş- te geçinip gidiyor, kimseye muh- taç olmuıyoruz.. — Kazancmız?. — Rakam söyleyip ne olacak... Yalnız tabii eski (O kazancımızla şimdiki kazancımız bir değil .. Es- kiden çok kazanırdık.. Paranın da kıymeti vardı.. Fakat ne yazık ki — En sevdiğiniz şarkı? — Güzel eserlerin hepsini seve- ! rim. Ayırt etmek çok güç.. Yalnız seslerin iyi ve temiz olması şarttır. — En heyecanlı hatıranız?. Aleko Efendi bir hayli düşün- : | dü.. Sonra gene bir hayli tered- | dütle: — Bir kere, dedi, devrin zen- | ginlerinden birisi bir saz âleminde fevkalâde memnun olmuş ve bana bir kalemde beş bin lira gönder-| mişti... ni dakikada reddetmiştim! — Bu zat kimdi?. — Bayram zade Hakkı Bey.. 1ş- te hayli heyecanlı hatıralarımdan birisi de budur.. — Alaturka — alafranga hak- kında ne düşünüyorsunuz ?. — Musikide esas temiz okumak ve çalmaktır.. Alafranga ve ala- turka bahsi bence bunu takip e- der.. Temiz perdelere basılmak şartile ikisini de severim.. (Hafif havalar o kadar hoşuma gitmez .. Maahaza bu tamamile O bir zevk meselesinden ibarettir tabii.. #ş Fakat ben bu hediyeyi ay- | Mısır Hükümeti Bugün cevabımızı almış bulunuyor (Baş tarafı I inci sayfada) Bugün Mısır hükümetinin eli- ne varması ümit olunan bu ce- vabımız resmi Mısıra iki kanaat tebliğ ediyor: 1 — Abdülmelik Hamza Bey teessüf beyanını mucip hiç bir harakete maruz kalmamıştı. Bi- lâkis, sefirin kendisi daha ertesi gün Hariciye vekilimizi ziyaret ettiği zaman Tevfik Rüştü Bey mazhar olduğu iltifat: hatırlat- mış, elçi yarından müteşekkir olarak ayrılmış olduğu için tara- fımızdan vuku bulmuş bir hadise üzerine ne söylenmiş, ne söyle- necek bir teessüf olamaz. 2— Tekerrür etmemesi için de söz verilmesi icabeden bir vaziyet yoktur. Hususile, her memleket kendisine üniforma ihtiyar etmekte serbest olduğu kadar her memleket de milli ve beynelmilel icaplara göre kendi protokolunu kendisi tayin etmek te serbesttir, Şimdi bütün bu hakikati birde Türk - Mısır dostluğunun zaten yürekleri doldurmuş olması 1â- zum sıcak havasına sarinız; ce- vâp nolasina ıttıla hasıl ettiği zaman resmi Mısırın “mesele yoktur.,, dediğini işitir gibi olur- sunuz. Dün gelen haberlere göre Mı- sır gazelelerinin son günlerdeki neşriyatı da istikametini düzelt- miş, Türk meslektaşlarının işaret ettiği dost hakikatin çebresi kendini göstermeğe başlamıştır. Şimdi Londra mabreçli nifak ha- vadisleri yerinde ortada dostlu- ğumuzu bozacak bir hadise ol- lal kanaatine vardıklarını iş- Ankarada bir manej yeri yapıldı Avkara, 16 — Ankarada yeni ve mükemmel bir manej yeri ya- pılmıştır. Bugün ismet Paşa Hazretle- riyle Şükrü Kaya, iktisat vekili Celâl Beyler, sefirler, Hariciye ve Ziraat müsteşarları, Vali, yer- li ve yabancı at heveslileri saha- da bulunuyorlardı. Bir çok bini- cilik tecrübeleri yapıldı ve mani- alar atlandı. Hanımlardan İtalya sefiri Hz. nin refikaları, Hariciye müsteşarı Numan ve Anadolu Ajansı umum müdürü Muvaffak Beylerin ye- ğeni Nevin, Ziraat müsteşarı Atıf Beyin kızı Hanımefendiler ku tecrübelerde çok muvaffak i olarak takdir edildiler. Bir heyet rahatsızlığından dolayı gelmiyen Ziraat vekili o Muhlis (o Beyi bu eserinden dolayı evine gide- tebrik etti. Raşit Riza Bey Raşit Riza B. ve. arkadaş'arı Avkaraya giderek OHalkevinin sahnesinde (temsiller overmiye başlamışlardır. nd ai Şimendifer kazası. Perpignan, 17 (A.A) — Büyük feyezanlar, Paris sürat katlarının yoldan çıkmasına sebebiyet ver- miştir. 4 telef ve 15 yaralı var- dır. m çim İĞ mmm lk rap eden yazılar görüldüğü son haberler cümlesindendir. Hakikatin ergeç galebe çak maması mümkün olmadığı için gelecek Kahire haberleri, arzu ederiz ki, bize Mısır matbuatı ufkunda beliren bu aydınlığın umumileştiğini gösterecektir. (Elmuhadenet) ne yazıyor? Kahirede çıkan Elmubadenet e diyor ki: , Demek bütün malüvat yüllü memleketlerde hazırlan- mış, yabancı ellerle bildirilen mabut telgraftan ibaretl.. Halbu- ki bir çok fırsatlarda, mubtelif tarihlerde Türkiye zimamdarları- nm Mısır ve Mısırlılara karşı ne derin, ne samimi kardeşlik duy- gusu beslediğine ve bütün devletler, bütün (milletlerle dost (ogeçinmeği Osarih (ove dürüst siyasetine âdeta bir umde, bir güzergâh olarak ka- bul eden inkılâp ricâlinin bir çok bağlarla bağlı bulunan Mr- sırı, Mısırlıları rencide edecek bir barekete meydan vermiye- ceklerine imanımız vardır. ,, “... Belki ortada bir anlaşama- mazlık vardır, olmuştur. Fakat Mısır hükümetinin Türkiyeden tarziye istediği doğru değildir, bunun yanlışlığı anlaşılınca Tür- kiyenin menfi cevabı münakaşa edilemez ve “kat'i alâka,, teklifi ifadesi güç olmıyan bir teklif mabiyetini geçemez!. Bu gibi yazılar yabancı ellerle uçurulan ve hedefini anlamak büyük bir zekâya ihtiyaç göstermiyen hi- yanet ve fesat balonlarını şişir- mekten başka bir faide temin edemez.,, Ankarada bir mandi Kimdir ? Londrada bir kadının uyandırdığı alâka Londrada seyyahlara tercü- manlık eden Mis Aston isminde genç ve güzel bir kız, bülün muhitini alâkadar etmektedir. Mükemmel İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Rusça bilen bu kiz, bir Ingiliz ismi ta- şımakla beraber, bir Rustur. Kendisi, İngiltereye on bir se- ne evvel gelmiş, orada büyümüş ve nihayet seyahlara tercüman- hk etmek suretile hayatını ka- zanmağa başlamıştır. Tarih ve eski, eserler hakkındaki bilgisi, çok esaslı, çok kuvvetlidir. Mis Aston hakkında uyanan alâka, bilhassa şabsı etrafında yapılan birçok dedikodu dolayı» siledir. Bir iddiaya göre, bu genç ve güzel kız, bolşevik ih- tilâü koptoğu sırada Rusyadan kaçabilen birkaç hanedan men- subinden birisidir. Bir Prensestir, Bir iddiaya göre, Sovyet Rusya hesabıma çalışmakta,.... casusluk etmektedir. Eu biribirine zıt iki iddianın doğruluğuna dair, iddi- ayı ileri sürenlerden hiç bir taraf delil göstermemektedir. İddialar, boş lâftan ibaret kalmaktadır. Mis Astorun müzeleri ve sair tarihi binaları gezdirdiği seyyah- lardan hiç birisine poletikadan bahsettiği işitilmemiştir. Bu de- dikodular, hakkındaki alâkayı arttırmaktan başka bir şeye yaramamaktadır |.

Bu sayıdan diğer sayfalar: