Sayıfa;8 . Kam EE La anma i rana zamma sana yanmayan eranan Muharriri : Pitigrilli Pol Pot, profesörün takrir ves! rirken her zaman oturduğu fa- kat, profesör içeri girerken mat- mazel Sumanın yanında olduğu için gidip işgal edemediği, Çinli talebenin yanındaki kendi yerine dikkatle baktığını gördü. Maama- fih, Profesör, mendili ile tek gözlüğünü silerek devam edi- yordu. Bir aralık Pol Potu görün- ce onu başile selâmladı ve de vam etti, Pol Pot ile Matmazel Şuman ayni sırada oturuyorlardı. Fakat | aralarında boş yer vardı. Bir aralık, nasıl oldu bilinmez, Yanyana geldiler, ! ve ders bitince, Pol sordu; i — Baş ağrınız seçti mi? — Hemcn hemen evet, açık havada dolaşırsam tam, geçecek, Prcfesör, yerinden kalkıp der haneden çıkarken gelip Pol Po tun elini sıktı ve Poj iki sıra olarak İ dizilip kendisini mütebessimans | selâmlıyan talebelerin teşkil ct- fikleri geçitten, yanında matma- zel çıktı, i Dışarda, Lüksemburg bahçe sinden geçerken, Pol Pot sordu: — Matmazel Şuman, buradan uzakta mı oturuyorsunuz? , Genç kız her zamanki gibi baüphem bir tarzda cevap verdi: — Pariste misafirlerin hepsi Biraz amile Aşk ArayanA lam Tercüme eden ; fa, 7 ma hâvadiş tıkları dı. Velhası) bütü; ondan bahsediliyordu. vukatlardan Moro Giafferi Oona “Talma,, lakabını takmıştı. Kon- serve Gt yapan bir fabrika kendi- sinin müsaadesi ile, reklâmlarına “Hâkim Pot bile bu etten yer,, cümlesini koymuştu, hattâ, “Mon- Parnas,, ta yeni açılan bir cadüc- ye Pol Pot ismi verildi. Bir oyun» ortadaki, ipi çekildikçe yanmdaki- lerin kafalarına şakşakla vuran bir oyuncak bile icat etti, Yeni açı» lan bir bar ismini (Hâkim Pot) koydu. Hâkim Potun kendisini dücllo- ya davet eden iki arkadaşının şa- hitlerine oynadığı oyun hemence- cik etrafa yayılmış, gazteler bun- dan bahsetmişler ve bütün Paris, muazzam bir kahkaha ile bu hi. vadisi karşılamıştı. İşin tuhaf: şa- hitler, kahvede meseleyi anlıyana kadar bir hayli alışmışlar, tara- feyin şahitlerinden ikisi, şahitlik» ten istifa edereke biribirlerini dü muharrirleri bu hâdiseyi parmak- larına dolamışlar, içlerinden birisi bir rövü yapmıştı. Bu rövüda şa- hitler düello etmeğe kalkışınca, pek tabii biribirlerine başka şa- birdir, — Saat kaçte eve dönmeniz lâ-! zim? ! a Muayyen saatim yok! — Sizi bekliyen kimse yok mu? — Var, Brooning! — Bu da nesi? , © Siyah, bodur, fakat bir brov- İ amE gibi tesirli bir köpek. | banız, aileniz yok mu? — Öyle olduklarını iddia eden- ler de var, Fakat benim onlarla fikri biç bir alâkam yok, , Şuman bu sefer kendisi sorma-| — Hayır. vi ga başldar; Bir başka gün hâkim tekrar et- —E... Şimdi istifa ettiniz ne | ti: yapmak miyetindesiniz? — Bilmiyorum. — Bana kalırsa, insan hayatta, avaya muhielif seyler, bi, tiye bir paket sigara, bir şapka, bir tabak ötarak hepsini ayni ika 4 di ile tutan hokkabaz) gibi ii malı, i Pol cevap verdi. Öylece Parisin eski mahallelerinde dolaştılar, Şıy. man ara sıra duruyor, bir eski ey göstererek orada vaktile meşhur filân adamın oturduğunu, veya öldüğünü söylüyor, bir takım ba» tıralar anlatıyordu. Pol ona hay. ran hayran bakıyor, dinliyordu. Nihayet; — Parisli, Fransa tarihini ne güze! biliyorsunuz! Dedi. Şumanı cevap verdi: pek yalnız ka yemekten sonra — Gayet ish'i, Ben Almanım! sıkılıyerum ki, ., EM 5 İk MR görüşelilsek| er. da Şuman ile Pol Pot sik sık bulu-! O Dedi, Genç kiz mut k | şnyorlardı, Genç hâkim Alman o-| verdi: e YA lan fakat Fransızcayı mükemmel| — Hayır. surette konuşarak tam bir Parisli zevki ile giyinen ve felsefe dersle- rini takip eden bu kızın kimin ne | rih etti: si olduğunu bir türlü öğrenemi- (Devamı var) yordu. Onunla beraber bulunduğu EN AE Eg zamanlar, Pot kendini müsterih ve sakin, ayni zamanda mes'ut bulu- rdu. “Bir taraftan da Pol Potun şöh- reti gittikçe artıyordu. Mizah ga zeteleri onun karikatürlerile dolu idi. Fıkracılar mütemadiyen ona cakları vakit Matmazel Şuman: üzerine size geldim. Bir feda ol sun beni öpmediniz, geldiğiniz takdirde müsterih ola- hitler gönderiyorlar, bunlar da dü- elloya kalkışıyorlar ve çorap sökü- ğü gibi gidiyordu. Bu suretle iki düellodan dör, dörtten sekiz, se- kizden on altı döello çıkıyor, ne- tice ellerinde birer tabanca otuz altı çıplak kızdan mürekkep bir balet heyetinin dansı ile bitiyordu, #8 6 Bir gün Pol Pot Matmazel Şu mana dedi ki; — Bugün bize gidelim. Genç kız cevap verdi: — Bugün bize gidelim, Genç kız cevap verdi: — Hayır. Ve sonra, akşam üstü ayrıla- — Iki gündür, dedi, davetiniz — Olabilir. Bunurla size, bize ileceğinizi gösterdim. Bir başka sün gelecek misiniz? Male güldü ve: e i, dedi, herhalde yarın Sorbonda buluşuruz. *.y Bir ak- Şumana Era Pol Pot, Tatmazel Pol Pot maksadının yanlış an. laşılmış olmasından çekinerek tas dair fıkralar yazıyorlardı. Sine 5 gazeteleri onunla yap- mülâkatlar; gösteriyorlar. n Pariste yalnız Meşhur a- ri ! cak fabrikası, üç hâkimden ibaret | gene dört beş ke elloya davet etmişlerdi. Mizah | e AR Türk - Fransız Hakem mahkemesinde dün yedi davaya bakıldı! Türk - Fransız hakem mahke- mesinde dün yedi davaya bakıl- mıştır. İkisi ehemmiyetlidir. Bun- lardan biri Ogüsten Norman şirketi tarafından hükümetimiz aleyhinedir. Şirket mülga babri- ye nezareti tarafından harptan evvel Oısmarlanması ve yahut bu yüzden tazminat verilmesini istemektedir. Ikinci davada mil- ga dodanma cemiyeti hesap'a- rım üzerine alan tayyare cemi- yeli tarafından Ogüsten Norman şirkeli aleşhinedir. Tayyare ce- miyeti harptan evvel ısmarlanan bir kaç parça geminin inşasını, aksi takdirde verilen avânsın geri verilmesni istemektedir. Her iki davanın dün mürafaası yapılmış, karara kalmıştır. Mah- kemede bugün de davalara ba- | kılacaktır. m —————ğÇ kongresi Tıp talebe cemiyeti kongresi dün saat 16 da halk evinde aktedildi, Celseyi cemiyet reisi Hasan Hu'üsi Bey açtı. Hulüsi Beyin kısa bir hitabesinden sonra kon- gre divanı intibabına geçildi. Ve kongre riyasetine Vefik B. getirildi. İlk sözü cemiyet reisi Hasan Hu'ösi Bey aldı ve heyeti ida- renin bir senelik faaliyet rapo- runu okudu, Her cümlesinin sonu alkışlarla ve bıravo sedalarile karşılanan faaliyet raporunda ezcömle şun- lar vardı; I — Cemiyetin Bekirağa bö- löğündeki bodrumdan bugünkü Cağaloğlundaki binaya naklede- rek muntazam bir daire haline getirildiği, 2? - Memleket hadisatile çok yakından alâkadar gençlik ha- raketlerinde daima ön ayak o- lunduğu, 3 — 12 mayıs Tıbbiyeliler bayramının her senekinden daha mutaplan ve daha mükemmel tesit edildiği, 4 — Mili Türk talebe birli- ğinin kurulmasında her türlü gayret ve fedakârlık gösterdiğini ve milli birliğin çok esaslı ku- (Tıp ta'ebe cemiyeti ilrmi Rüya ve Rüya ile efsane urakmda olabil'r, Haş tarafı dünkü sayımızda Tarih çok kere afaki bir tetkik altında değil, bilâkis vatandaşları tahrik ile teşci ve rekabete sevket- mek gayesile yazılır. Fakat bütün bu şekil değştirmelere ve unutma: lara rağmen an'aneler ve efsane- ler, mazinin hakikatini göstermek ten bir an hali kalmazlar, Çünkü efsaneler, milletin kablettarih ve- kayiin ianesile yarattığı kâşaneler / dir. Hali faaliyette olan bütün kud- retleri tanıyıp geri gidebilsek, ve İ hakikatin şeçirdiği bütün tagay- yürleri idrak edebilsek, efsanele- rin arkasında gizli kalan tarihi hakikatı bulmakta hiç o müşkülüt çekmeyiz.,, Efsaneler bu sebeple, çocukluk hatıralarına pek benzerler. Çocuk» luk © hatıraları şahsın (zihni - yetini o anlamak için nasıl en kıymetli birer o vesika ise,| efsaneler de, milletlerin inki- şafını, tetkik için pek kıymetli de lillerdir. Bu sebeple, bir çok efsanelerde bilhassa dini efsanelerde göze çar pan tatlr vaitler, cennet ve ce- hennemler, saraylar, ilh... mev'ut mükâfat değil, milletin taviza ça- lıştığı eksikliklerdir. Yani tatmin olunmamış arzu- lardır, Meselâ bağsız, yeşilliksiz, | yanmış bir çöl ortasında yetişmiş | bir milletin efsanesindeki arzular, şüphesiz ki müferrah bahçeler, tatlı sulü havuzlar, gösterecektir. Ayni surette, hakaret altında e- zilen esir bir milletin efsaneleri de, büyüklük iddiaları, bir © işaretle düşman ordusunu mahv ve perişan eden kumandanların o kahraman: | lıklarile doludur. Bu müşahede bize efsanelerdeki (unsur) ların ehemmiyetini göste- riyor. Psikanalizin teknik lisanında bu unsurlara sembol veya timsal is- mi verilir. Psikanalize göre bütün semboller ferdin benliğine aittir. Semboller ya şahsın en yakın ak- rabalarını, ana, babasını bir keli- rulduğunu ve artık hiç bir teh- İ likenin mevzuu bahs olamiyacağı. | 5 — Bütün talebenin cemiyete aza olmalarının temin edildiğini her sene 30 kişi ile toplanan kongrenin bu sene 300 kişi ile toplandığı, 6 — Beynelmilel münasebata da ehemmiyet verildiği ve Var- şova darülfünunu tıp talebe ce- miyeti ile yapılan muhaberat neticesinde 1933 senesinde ta'c- be mübadelesi yapılacağı ve bizden Lehistana gidecek tale- belerin orada meccanen İaşe ve ibatelerinin temin edildiği. Söz alan hatibin heyeti idare hakkında taktirkâr sözler söyle- mişlerdir. Kongreye bu cuma günü de- vam edilecektir. Himayei Etfal balosu Istanbul Himayei Etfal cemi- yeti 20 Şubatta bir balo vermek için vilâyete omürscaat etmiş ve müsaade almıştır. Balonun fevkalâde olması için şimdiden bazırlığa başlanacaktır. si imei iy, Boğaz kesende lağımlar Boğazkesen caddesinde bazı lâğımların patlıyarak etrafı pis- lettiği görülmüş ve dünden iti- baren lâğımların tamirine baş- lanmıştır. Tamirat en kısa bir zamanda bitirileçektir, mede kan sıhriyeti olan akrabayı temsil eder, yahut ta, doğum, aşk ve ölüm gibi hayati hâdiseleri i- fade eylerler. Bir kelimede semboller, en ipti- dai fikirleri, ve alâkalarr temsil etmek gayesini takip ediyorlar. Bu mısdakı ele alarak Türk efsanelerini tetki kedersek: Türklerde (su) o sembolünün mukaddes yani o Tabu olduğunu görürüz. Su, Türklerde, geriletil. mez, israf edilmez bir kemiyeti ruhiyedir. Bunun aksine hareket edenlerin şiddetle cezalandırıldığı malümduür. Su, sembolü acaba neye delâlet ediyor? Psikanaliz, suyun efsane, ve rü- | yada delâlet ettiği managını Araş» tirmiştir, Evvelki mısdakı batıra getirerek diyebiliriz ki, bir efsane» de suyun mevcudiyeti o efsanenin en iptidai düşünceler ve arzularla | mürasebettar olduğunu ispat e | der. Şimdi Türk efsanelerinde | (su) sembolünün oynadığı mühim ilmi Bah ; ilim ile tahlili bir fark : Rüyalar lâ ahlâk ama efsaneler ahlâki ve kıymeti yüksek ve hoşa giden bir şeydir İ filin, hususi bir (nevi) * olduğun! i ettim. 000 410910 ŞA 0 1 AMAN s0 7 Kânunuevvel 1932 “200000 veases9ranarENENIE senesi ear sler ereamenasanasrerreereNe EARUMAEAAN08 ME efsanenin —— — Türk cemiyetinin inkişafında © him bir rol oynamıştır. Bu delil, Orta Asyada, suy fikdanımı ileri süren nazariyef lehinedir. Orta “Asyada, suy nedreti, efsanelerdeki ehemmijt ile kabili izahtır, Hemen ilâve edelim ki bu $ rüş, başka bir sahaya tatbik edi miş ve ayni netice elde edilmişti Hintte beyaz filin mukaddes oldi gu malâmdur. Bu meseleyi iz için bazı hayvanat üleması bey# ileri sürmüşler bazıları ise filin, cilt hastalığına uğramış âdi filden ibaret olduğunu “ii etmişlerdir. Fakat muhakkak $ey varsa o da beyaz fil nev'i pek nadir olmasıdır. Filin kaddesliği bununla izah ol yor. Türk efsanelerinin tetkiki hemen hemen ayni şeyi gösl yor. Görülüyor ki, efsanelerin li, bizim tarihimizin bazı rını Aydınlatabilecek © mahi dir. Efsaneler milletlerin - tal şuurundan doğan rüyalardır. Rüyalar nasıl ferdin geçmi aydınlatıyorsa - bu misdakın * kanalizin esas gayalerinden ol8! ğu mlaüm! - efsaneler de mil rin mazisini tenvir edebilir. Su sembolünün Türk ef, rindeki mühim rolünü gözile izah bu makalenin çerçi sini aşacağından ben yalnız le müşahedeyi takdim ile | Dr. A. izzettin Troçki geliyor Anvers, 6 (A, A.) — Tro dün saat 17 de Dönkergue' hareket etmişti. Gece yarısı oraya muvasalatı beklenil tedir. j Halkın rıhtıma çıkması mı dilmiş ve rıbtım, polis ve darma tarafından muhafaza &#” miştir. Hiç bir hâdise olman” tır. Troçki Fransada > Paris, 6 (A. A, ) — Te ve maiyeti, saat onda vasıl wuşlar ve Paris içinden geçer saat 11,10 da yollarına deri” eylemişlerdir. Hiç bir hidis? olmamıştır, Polis tarafından hiç bir me tıya meydan verilmeksizin kordon arkasında sapledile Ziy zetecilere meraklılar, Tre ani evvelki o muvasalatına daha az kalabalıktı. N SEYRiSEFAİN.. k y Bİ Merkezi idaresi Galats agi i ae A, Sirkesi M inürdar 0 Trabzon Postas' . ,y7 Birin kâr (Karadeniz) cit, rol göz önüne getirilirse, suyun mukaddesliği O derhal anlaşılır. | Çünkü su, bizatihi bir madde gibi | nun çarşamba )Bde © rbtımından kalkar. ve Tireholuya da uğrar. A