——2 Kümunuervel 1932 Sfenks konuştu ! Maurice de Türl Kapının eşiğinde Roberts: — Haydi Allah rahatlık versin, Yarına kadar rüyalara nihayet ve- Yeceğini ümit ediyorum! NE Çok acele edyorsun.. Ben- n bu kadarını birden isteme! Ni Peki öyle ise.... Dostum, He sana vereceğim nasihat: Şa- t yarım teessürün devam edecek Vesa avdan sonra gidip onunla # Muş ve hemen mevzua geçip a pek samimi olarak onunla i saat başbaşa kalmağa çalış; adın mı? Sesini biraz daha alçaltarak ar- daşının kulağına fısıldadı: > Hatta daha fazla hizmet et- Mekliğimi arzu ediyorsan, sıkılma i YİE, sana pavyonumu bile ppm çin brakabilirim. Herhangi bir ANE ile emirber neferimi Ben- e yollarım, Görüyor musun, bakikaten kardeş miyim? Nikolson cevap veremedi, yalnız Adasının elini kuvvetlice sık- VE odasına girdi. oberts yavaşça ıslıkla bir foks- *t çalarak, bahçeden geçip pav- ha doğru ilerledi. » Kalbi ge- e» Arkadaşının fazla his- y iç bir tessürü yoktu. Kendi ine: “Zavallı çocuk; bütün AK hislerini yalnız bir kadın üze- ie topluyor!,, diyordu. hee serindi. Böyle zengin.bir intlinin kâşanesinde, “çiçeklerle slü bahcesind“” dolaşmak tatlı » Neş'eli neş'eli ıslık ça . Kendi kendisine düşündü: imdi prens dö Zerren muhakkak W lu kitapları karıştırıp tetkikat- ip oerguldür; Madam dö Noğales ıma: “ Beni burada iki kişi ta. il $ kim bakalım bilebilir mi. « diye sormaktadır. Hep ha- *.. Delilik!... Böyle düşüne ty, köşkünün önüne kadar ni Emirber neferini bir bat- $,19ye bürünmüş kendini bekli- buldu. Odasma girip elektriği İS. Emirber masanın üzerinde &n bir zarfı gösterip: > Mihracenin mis . Ni, i otomobillerden birinin şofö- zarfı getirdi! Dagi Über yazıyı tetkik etti. Hay- kaldı. o Bu yazı Madam dö İlesin yazısı idi. Zarfı açma- k ret edemedi. İçinde NN korku vardı, Derhal emir- ordu: / 4 Bu mektubu ne zaman getir- > yarım saat evvel efendim. Yı, Peki yarm beni saat yedide Mir, Peki efendim. h ris ylanız kalınca zarfı aç- Maş ektup uzun değildi ve daha İyg, olmak için Fransızca yazıl» Alba XIX bersin duyduğu hayret am Miz. Alnr ter içinde, kalbi Mik derecede çarparak, göz- Kok arak, mektubu bir kaç ke- v. İyice anlıyamıyordu. biz KY ket mi idi? Bir saadet bir hayal mi? Bir şa- 9 yal mi? Bir şa Kügazd Albanın kendi yazı- Na ba şok iyi tanıyordu. Ma- Yına geçti. Mektubu aça- Kobra'nın kapıldığını görmekten baş- | rine tahsis | müt- | Son Romanı: 45 kçeye çeyiren Fahamettin Arvay Irak her bir kelimesini ayrı ayrı tahlile çalışıyordu. Evvelâ Alba ona sen diye hitap ediyordu. Ga- İrip şey! Evvelce bile ancak en öa- | mimi anlarında senli benli konuş- İ muşlardı. “Yalnız seni görmek ve bütün hakikati anlatmak için!, daha hâlâ onu düşünmekte oldu. | ğu, prensi buralara kadar sırf onu görebilmek için sürüklediği doğ- ru mu idi? Böyle kendisile konuş- mak için gösterdiği heyecan bunu | ispat ediyordu. | Roberts birdenbire Nikolsonun da bu akşam ayni şekil ve maal» İde bir mektup alıp almadığını dü- şündü, Öyle ya, belki Alba onlarla alay etmek istiyordu. Canı sıkılan bir kadın ne delilikler yapmaz! Ha kikaten ayni çatı altında ve kıs- kançlık içinde yürekleri kemirilen | iki adamı görmek bir kadm için eğlenceli bir manzara sayılmaz mı? Zaten bu kadın 4 numaralı istihkâmdan her ikisinin birden yazmış olduğu mektupları aldığı zaman da ayni zevki (o herhalde duymuş olmalı idi! Şimdi ise bu kukla gibi oynattığı her iki adamı kendisine gayet yakın, pençesinin ta yanı başında buluyordu. Onla: rm delice hislerile oynamak bundan daha iyi fırsat bulunabilir eziz? Roberts kalktı, soyundu. Gardı. iken aynadan İmasanin üzerinde duran mektubu gördü. Omuzlarını silkerek: “Ama da deli imişim. Bu mek- tubu okurken ne diye heyecana ka“ pıldım? Hakikaten şu budalâlık- tan kurtulamıyacağız. Şöyle elile bir işaret etti mi hemen ayakları» İ na kapanıveririz! Emnim ki Ni- kolson da bu mektubun aynini bu akşam odasında bulmuştur. O, za robun karşısında vallı sevincinden zıplamağa baş- lamıştır ve muhakkak bütün gece uyuyamıyacaktır. Allahtan ki ben biraz çabuk kendime gelebildim, yoksa ayni hale ben de düşecek» tim. Simdi kendi kendime itiraf etmeliyim ki mektubu alır almaz İ epeyce kalbim çarpmıştı. Evet, | et, bu komedya| azizem, devam hoşuma gitti. İşte bak senin aşk mektubunu ne yapıyorum, gör!,, Masaya doğru ilerledi. Tam yar tacağı zaman durdu: “Hayır! bu elimde vesika olarak kalmalı. Ni- kolson bana: “Bak, Albadan ne aldım!,, diye sevinerek bana mek- tubu gösterdiği zaman: “Haydi! i deli olma... Bana daişte aynitu- zağı kurmak istedi! Hâlâ bunu gördükten sonra da gene gözlerin | kapalı uçuruma doğru ilerlersen artık sen bilirsin!,, diyebileyim,, i Mektubu katladı, yatağının baş i ucundaki masanın üstüne koydu. | Heyecanı tamamen yatışmıştı. (Devamı var) idman ittifak cemiyeti istanbul Mıntakası Riyasetin- | den: Mıntakamız merkezi 4-12-1932 | tarihinde Cümhuriyet Halk Fır- kası merkezinin bulunduğu Ca- ğaloğlunda kâin binaya nakledil- | miştir, i o Gerek idman heyetleri azala- rının içtima günlerinde ve gerek müttefik kulüplerimiz murahbas- larının kulüp işleri için tavin | olunan günlerde mahalli mezkü- İ ra teşrifleri tebliğ olunur, için | rsasramanisas ananas | VAKIT Kitapçılar Mektep kitapları- nın pahali oldu- | unu söylediler Devlet matbaasında müteşek- kil komisyon dün de kitapçıları dinlemiştir. Kitapçıların bir kıs- mı da, mektep kitapları fiatmın yüzde elli indirilebileceğini ve bu şekilde de gerek kitapçinın gerek diğer bayilerin mükem- melen kazanabileceklerini iddia etmişlerdir. Dün komisyon tarafından din- lenilen kitapçılardan Maarif kü- | töphanesi sahibi Naci Beyle ko- nuştuk. Söylediklerine göre ken- disine mubtelif sualler sorulmuş- tur. Evvelâ dördüncü sınıfta okuman tarih kitabı misal olarak alınmış ve bazı kitapçıların bu kitabın 20 bin olarak basılıp satıldığını iddia ettikleri söylen- miştir. Naci bey bunu doğru olamı- yacağını ilerice sürmüş ve dör- düncü sınıflarda kaç talebe ol- duğunu sormuştur. Vekâletin is- tatistiği bu talebe miktarını 49600 olarak göstermektedir. Naci bey bu tatih kitabının ya bu kadar satılmış olması lâ- zım geleceğini ve yahut istatis- tikte yanlışlık bulunacağını ve yahut bir kısım talebenin mek- tebe devam etmemiş olması lâ- zım geldiğini söylemiştir. Bundan sonra Alfabe mesele- sine geçilmiştir. Keza bunda da Naci beyin sorması üzerine bir kısım kitabçıların satılan Alfabe kitablarının 120 bin olduğunu id- dia ettiklerini söylemiş, buna mukabil Naci B. istatistiklerin 243 bin ilk mektep talebesi gös- terdiğini, binaenaleyh Alfabe ki- taplarının yüz yirmi bin değil lâakal 243 bin satılması icap et- tiğini söylemiştir. Hatta bu ra- kamin azalmayıp çoğalması İd- zımdır. Çünkü senede iki üç de- İ fa Alfabe alan veliler vardır. Bundan başka telif hakları meselesi de konuşulmuştur. Na- ci bey baremin forma başına nekadar telif hakkı verdiğini sormuş ve bu bareme göre yalnız bir tab'ında 1300 lira alması lâzım gelen bir müellife, bir kitapcının iki tabı için sadece 600 lira vermekle iktifa ettiğini ret etmiştir. En sonra alfabe kitaplarının kaça mal olabileceği sorulmuş I ve Naci Bey bu kitapların 5 kuruşa satılabileceğini, bu tak- | tirde gene iyi bir kazânç birak- rine basılmasının bu külfet ve lüks olacağını söyle- i miştir. | leceği kanaatindedir. — amam Bir sekte dahba,. Şehremininde Karabaş mahal- lesinde oturan İsmail oğlu Cemal yanında iki arkadaşile Beyazıt. tan geçerken üzerine birdenbire fenalık gelmiş, kan kusmuş, oto- mobille evine (götürülmüştür. Cemal birkaç saat sonra ölmüş- tür, Ceset morga kaldırılmıştır. o kitapçının ifadesine atfen işa- | mış olacağını ve alfabe kitabla- | rının renkli ve parlak kâğıt öze- | iktisadi bubran esnasında lüzumsuz bir | Naci Bey de mektep kitapları | mi SR i fiyatlarının yüzde elli indirilebi- | ya iye ün ağ Sayıfa 5 İşliyen ra İ Milli Roman —30— Diye selâm” verir, kocasiyle yabancı memleketlerde yıl dolaşmasına rağmen seciye- sinin esaslı vasıflarını değiştir. | miyen ihtiyar kadın bu selâm- | dan birşey anlamıyarak : — Öyle olsun yavrum. Diye mukabele ederdi. Ihtiyar kadıncağız bayramlarda bile bir türlü torununa elini öptüremedi. | Bu talebe bayramı gününden | itibaren Ayşenin bu taşkınlıkla- ra karşı aldığı ürkek ve çekin- gen tavrı gören Turan bu ikinci tesadüfte kıza karşı halk ve terbiyeli görünmiye çalışmıştı. Delikanlı üzerinde bu ikinci kısa karşılaşmanın tesiri, o uzun günün intibalarından daba kuv- vetli ve bilbassa daha devamlı oldu. Fakat kolecde patlak ve- ren bir hadise Turanı bu tahas- süsleri takip etmekten alıkoydu. xn Cumartesi sabahı bütün tale- be içtima salonunda toplanmış- ken Doktor Vud, yanında kır- mızı, gergin yüzlü bir zatla içeri girdi. Müdürün aldığı telâşlı ta- vırlardan ve yaltaklanmasından anlaşılıyordu ki bu ziyaretçi e- hemmiyetli bir adamdır. Kolları- nı birer kanat gibi arkadaşları arkasına *mutat Üzere- açmış ©- lan bazı çocuklar yerlerinde ya- bunca | İ vaşça toplandılar. Doktor Vud o gün, her gün kü bitmez tükenmez tenbih ve ibtarlarını yapmadı, tatlı diliyle | çocukları neşelendirmedi. Yalnız biraz heyecanla misafiri talebeye takdim. etti; — Çocuklar, size, bugünkü içlimaımızı şereflendiren, büyük dostumuz Mister Cimsonu tak- dim etmekle çok bahtiyarim. Kendisi şarkta geniş bir seya- hate çıkmıştır. Bu arada ve ya- kın şark kolecleri arasında mü- essesemizi ziyaret etmek lütfunu da esirgememiştir. Yüzlerinizdeki samimi tebessümlerden anlıyo- rum ki bu ziyaretten siz de be- nim kadar memnunsuvuz. Mister Cimson size garpteki ve garbin ötesinde arkadaşlarınızın, kar- deşlerinizin selâmını da getir- miştir. Bu nutkun sonunda çocuklar her yabancıya veher söze karşı bol bol harcamıya alıştıkları al- kışları o Mister Cimsondanda esirgemediler. Mister Cimson kısaca talebeye ! teşekkür ve onları tebrik etti ve | tekrar alkışlandı. Bundan sonra i hep bir ağızdan muhtelif ingi- lizce şarkılar söylendi ve bun ların en sonunda, Mister Cim- sona bir fikir vermek için, Türk İstiklâl marşı da ilâve edildi. Riza gibi büyük ve uyanık ta- iebeden bir ikisi her hangi bir merasimde icap ettiği takdirde başta söylenmesi adet olan İs- | tikiâl marşının en sonda, göste- | riş. için söylenmesine memnun oldular. Fakat doxtor Vudun | işareti Üzerine: “Korkma sönmez...,, | Sesleri yükselmişti. İ Içtimam sonunda Misler “Cim. son, yüzü geniş bir tebessümle açılarak, doktor Vüden ko'una | girdi ve dışarı çıktılar. İçtimada bulunan muallimlerde onları ta- kip ettiler.. İ * Mister Cimson büyük bir Ame- | Yazan: Necmettin Halil rikah zengininin adını taşıyan ve beynelmilel faaliyetler yapan bir müessesenin geniş salâhiyetli bir mümessiliydi. Yardım ve pro- paganda için bu şark seyahatine çıkmıştı. öğle ve akşam yemeklerini Doktor Vudun evinde yedi ve müdür yaldızlı cümlelerle muh- terem misafire Kolecin faaliyet tarzlarından uzun uzadıya bah- selti, Akşam yemeğinden sonra kü- çük sınıfların talebesi sinemaya giderken büyükler Doktor Vu- dun emriyle toplandı ve Mister Cimson konferans namı altında bayat ve hususi maksatlı bir enternasyonalizm propagandasını bu ekserisi obavalı çocuklara yutturdu : — Gençler! diyordu. Ben si- zin yüzlerinizde de müstakbel dünya neslinin gözel alâmetleri- ni görmekle bahtiyarım. Bu sa- bahki içtimamızda bana karşı gösterdiğiniz dostluk benim de kalbimi size karşı büyük bir muhabbetle doldurdu. Bu sabah- muhterem (müdürünüzün size selâmlarımı tebliğ ettiği uzak kardeşlerinize bu suretle sizit muhabbet ve selâmlarınızı da götürmekten hususi bir zevk duyacağım. Ben mubtelif dünya memleketlerini (dolaştım. Her gittiğim memleketin gençlerini biribirini samimi surette el uzat. mak arzularıyla ateşli buldum. Ayni arzuların sizin kalpler nizde de mevcut olduğunu yüz lerinizden ve bakışlarınızdan an lıyorum. Herbiriniz, bu içinde yaşadı- ğınız güzel müesseseden aldığınız feyizle takdir etmişsinizdir ki dünya milletleri ancak, hususi ve hasis menfaatlerini terkederek birbirlerile el ele vermek suretile mes'ut olabileceklerdir. Bütün insanların aynı gayaye doğru yürümesi, aynı imanı beslemesi bir zarurettir. Bütün dünya bu istikbale doğru geniş adımlarla yürüyor. Bu müstakbel dünyada emin ve mes'ut bir sulh vardır. Binaenaleyh sulha çalışmak, ne olursa olsun harp aleyhinde bu- lunmak, harp vasıtalarma karşı derin bir nefret beslemek genç liğin vazifesidir. Insanları daima | barbe sürükliyen modası geçmi bir zihniyet vardır. Biz bununla mücadele ediyoruz. Siz şark kavimleri bu senele re kadar garpten ayrı yaşadınız. Garp sizi fena tanıdı. Fakat li derleriniz şimdi yeni zihniyette- dir. Garpteki insanların umumi evsafımı ve zihniyetini taşımak biliyorum ki sizin şiarınızdır. Bu fikre yardim etmek için sizin elinizde kıymetli imkânlat vardır, ecnebi lisanı biliyorsus nuz. Binaenaleyh garpteki arka- daşlarmızla hiç olmazsa mek» luplaşmak suretiyle temasa ge lebilir ve beynelmilel fikirlerden, faaliyetlerden, günü gününe ha- berdar olabilirsiniz, o fikrin kıy- metdar bir unsuru haline mek sizin için çok şerefli hizmet o'ur, Sonra bu temas'a- | hniz muhtelif memleketler ar sında talebe mubadeles'ne yol açar ve buna biz de memnuni- yetlle yardım ederiz, Her şeyden evvel iyi insan olmak lâzımdır, dünya iyi insan- larla dolu olurca burada mes'ut yaşamak imkânı olacaktır. Fe- naliklara bile iyilikle mukabele etmek onları izale etmenin en güzel yoludur, (Devamı var)