VAKIT ŞAN IIgdıN YAZILAR > idare meselesi için, mühim,çok mühim bir kitap okudum. m. Yemek kitabı mı ? 00034 skn va eee amm a ve A in , İsak, Tahtakaleden evine gi - Yhceye kadar pek (sıkışmıştı. Am evine yaklaşacağı sırada ar- ik sabredemedi. Mahallenin bir Wündaki ahşap © hanenin bahçe davarına yaklaşmıştı. Tam ferah- iYacağı sırada ev sahibi pencere- den haykırdı: — Ulan İsak, defol oradan.. İsak başını kaldırarak: — Aşkolsun sana be.. Ne za - bir müslüman yaparsa $es â m ama ne zaman yahu- Yaparsa hemen ağzını açarsın. Yalan vede mermer (masaların Hrafmda küme (küme toplanıp ardan biri karşıdaki ma- başbaşa konuşan iki kişiye Attı; > Ahmet bey, sen Rıfkı beyin “üne inanma, yalan söyler. Kita bey hemen cevap verdi: 0 Sizi methediyordum. “ Rakıya tövbe Zühtü efendi rakıya tövbe et- mişti. Bir haftadan beri ağzıma bir damla rakı koymuyor, erken- den evine dönüyordu. Artık rakı- yı unuttuğuna kail olarak bir ak- şam. her zamanki meyhaneye gir- di. Eşi dostu: — Neredesin Zühtü. Hasta mıydın? Diye onu masalarına aldılar. Hemen rakı ısmarlandı. Fakat Zühtü efendi kemali ehemmiyet- le: — Hayır, istemem, tövbe ettim. Deyince vazgeçtiler. Kendileri içmekte devam ettiler. Zühtü e - fendi bir iki defa yutkunduktan sonra dayanamadı: — Yahu siz nasıl adamlarsı - nız be.. “Tövbe ettik,, deyince he- men lâf: kesiverdiniz. Halbuk'- biz vaktile tövbe edenlerin ağzı- na zorla dayardık.. Eski müderris Hocanın biri vakit ve zama » nmda odun yüklü bir eşeği med- resenin kapısına kadar getirmiş. İçeriye kadar sokmıya uğraşıyor- muş. İnatçı eşek kapının önünde ayak diremiş, bir türlü girmek istemiyormuş. Bunu uzaktan gö- ren bektaşi hemen hocanın yanı na gelerek: Merak etme hocam ben şimdi merkebin kulağına bir şey söyli- yeyim, inadından vazgeçer! Demiş ve merkebin kulağına bir şeyler fısıldamış. Arkasından da itiverince merkep içeri girmiş, Yarım saat uğraştığı halde mer * kebin inadını kıramıyan hoca bu hal karşısında hayretinden dona kalmış. Bektaşiye yalvarmıya baş- lamış: — Allah aşkına söyle, ne de - din de bu merkep içeriye girdi? — Bu merkep sizin eski miider. risinizmiş. Medreseye girmemesi- nin sebebi yerinde başka bir mü- derris olmasıdır. Ben o merkebin kulağına senin yerinde başkası o- turuyor, diye kızma. Sen içeri gi- rince onu kaldırıp gene seni mü- derris yapacaklar dedim, onun i- çin merkep içeri girdi. Ali Kosti Arnavutlukta, hele Malisya civarında ahalinin çoğunun müs- lüman mı, hıristiyan mı olduğu pek malâm değildir. İçlerinde kar deşinin biri müslüman, diğeri hı- ristiyan ismi taşıyanlar pek çok - tur, İtalyan misyonerler o taraf- larda dolaşır, “müslüman Arna - vutlarr mütemadiyen © hıristiyan yapmıya çalışırlar. Bir gün Ali ismindeki Arna - vudun birisi bir İtalyan misyone- rinin uzattığı paraya dayana- maz. Hıristiyan olmıya razı olur. Misyoner: — Yarın ahrette müslümanla » rm hepsi cehenneme girecek, a - ma biz cennete gireceğiz! Demiş ve Alinin ismini Kostiye çevirmek istemiş. O zaman Ali biraz durmuş: — Peki Kosti de olsun, ama Ali ismi de kalsın! demiş. Misyo- ner sebebini sorunca Ali şu ceva- bı vermiş: — Bizim hoca da müslüman - lar cennete gidecek demişti. E » ğer senin dediğin doğru çıkarsa ahrette adım Kosti olur, hocanın dediği doğru çıkarsa adım Alidir derim. Kalübelâ Yeniçerinin biri vaktile kah - vede yakaladığı bir bektaşiye mu- sallat olmuş. İhtiyar bektaşiye bin türlü sualler sormıya, adamı sık- mıya başlamış. Bir taraftan çu - buğunu çekerken, diğer taraftan içini çeker ve yeniçeriye içinden küfreden bektaşi artık savuşmak- tan başka çare bulamamış. Tam | kalkacağı sırada yeniçeri kolun - dan tutmuş: — Sen ne zamandanberi müs- | lümansın? Diye sorunca bektaşi son defa cevap vermiş: — Kalübelâdan beri! Fakat yeniçeri musallat,. Ka - lâbelânm ne demek olduğunu da öğrenmek istemiş. O zaman bek » taşi şu cevabı vermiş: — Kalü ben, belâ da sen!, — Cıgara içiyorsun ha.. Boyundan utanmıyor musun ? — Ya sen hergün “beni sevmiyorsun,, diye Hâmdi Beyin yanında ağlarken boyundan utanmıyor musun ? 0010 0010 109010 010800 094 08 ae ETME GENE EEE pa eee ü8r CANKAN FEAR NESA AvE Temaşa vergisi Mahkeme kapısından çıkıyor- lardı. Biri arkadaşının kölüna gi- Terek: i — Hayrola, mesele ne idi?. — Efendim, geçenlerde cad- | denin ortasında bir alacaklıya iki tokat vurdum. Herif dava et- miş, herkesin içinde beni dövdü, diye... — Neye mahküm oldun ?. — Üç gün hapis 10 lira yirmi beş kuruş cezayı nakti... — Peki bu yirmi beş kuruşu nedir?. — Temaşa vergisi olacak. . ber gezer, tatlr Cin ve ruh İzmirin eski hoşsohbetlerin - den Ruhi babaile Cin Ahmet meşhurdur. Bunlar daima bera « lâkırdıları hem biribirlerini, hem (mecliste bulunanları eğlendirirlermiş, bir gün İzmir yollarından geçerler - ken Ruhi baba yerde bir kuş ölü- sü görmüş. Hayvanın gidip ağzı- na bakarak: — Zavallıyı cin çarpmış. De « miş, Cin Ahmet de gidip kuşun kuyruğunu kaldırarak: — Evet, demiş, Ruhi de ardın- dan çıkmış. ra aa AAA0E SANANE BESA BENLE ASENA SANEEASANENEAKEMNUUNAMLAA KA SAbA 08 BanEnaE48“0600500a0n0n0 0085989 9y04ma 000 AARAMANAMMN, — Hemen evlenelim diyorsun ama, kocan öleli daha iki ay oldu . — Zarar yok, öteki sefere daha fazla beklerim ..