<4 Tesrinisani 1932. de k On iki gün sonra, hastanenin a ekimi (Reynolds) iki yaralı Pe ilç giriyordu. Altın gözlükleri- i arkasında mavi gözlerinin i « Parlıyordu. Hasta'arm elleri- ti tktam sonra, şöyle alelüsul 7 “muayene etti. | Gi Meme) çok mükemmel.. | İri çift idam kaçkımı.. Ya - hapisraneden firar edip in Sen, içine atılacaklar!.. Al « » ay tebdilhavanız var.. Smo- Giymeyi tekrar öğrenmeniz i- 1. Fakat size bunu ha - | vermek için buraya kadar ' 1 İ İ b iksaylerar muharebe mi basladı — Hayır canım, Aldığım bir Sere göre, Roberts sen, (Vik - a nişanına, Nikolson da harp e yarma namzet olmuşsu - İk Sonra felâket gelince hep çen gelirmiş derler: Yakmda KE yüzbaşı, ötekiniz de bin - ağa terfi ediyorsunuz!.. İşte Raj a a yerine mükem- ikisi de sevinçlerini güç- * zaptediyorlardı. iy ktora teşekkür makamında : kaç . lk K, “8 söz söylediler; o ilâve et- 2 ; Tabit size ben bir şey söy » « Hiçbir şey bilmiyorsu- “m. görüneceksiniz.. Şimdilik ti Yırlı ş'folar.. Gidip zaval - tn, #abitin bacağını kesece - ta, buraya saadet haberi getir - İN yy da felâket götürece - ari Yapalım hayat bu, allaha dık çocuk'ar!.. m çıkar çıkmaz biri - bakıştılar.. e Saadetten ibi oluyorlardı.. Mektep gibi artık yerlerinde dı. Roberts Nikolsona My terfi imiş gibi hitap Dr 3 Yüzbaşı Ne SN iniz binbaşım!. Yaler gitmişler.. Viktor- İstersen onu hak Sa amş Pomem ven de harp “ili depp Benin, ,* Düstahaktm!. yi, tüy Nin Ziyade hoşuma gi- hep birden ge- Böre şu mazi- Sfenks konuştu ı Cokra'nın Son Romanı: Türkçeye çeviren; Fehamettin Arvay a RNA NANA A Romarımızın res'm'er'ndan: Mesem A'ba dö Nusales ““daşım odasına neşeli bir çeh- | medi! Daha iyi bir müjdem | / . zaman | Jan bir 32 yi aramızda on saniyede hallcdi - verelim. Artık dostluğumuz ölün- ceye kadar sürecek. Bana karşı öyle büyük âlicenaplıkta bulun - | dun ki, hayatta böylesine bir da- ba tesadüf edilmez. Seni bundan ' sonra bir kardeş sayacağım... Ne zaman bana ihtiyacın olursa beni çağır.. Senin için lâzımgelirse »- nımı veririm, — Bunları bana niçin söylü - yorsun. Bizi dünyada artık hiçbir şey ayıramaz. — Evet biliyorum; fakat artık ! son defa olarak şu maziyi göm - ! mek istedim. Nikolson kalktı, yol çantasını açtı. İçinden omühürlü bir zarf RR ai dedi. 4 numaralı mevkii müstah- kemden yollamak istediğim mek- tup bu mektubu hâlâ yollama - dım. Onu ne yapacağımı sana göstermek için sakladım. Yatak- ların arasındaki küçük masanın üstünde bir çaydanlık kaynıyor - du. Altındeki gaz ocağının mavi alevine doğru zarfı uzattı, yavaş yavaş mektup kül oldu: — İşte ne olduğunu şimdi gör- dün; bir pavsa duman! Roberts Nikolsona bakıyordu. Tam mektup yanıp kül olduktan sonra o da cüzdanını karıştırdı. İçinde Madam (Dögales) in res « mini buldu arkadaşına göstere - rek; — Madem ki maziyi tamamen gömmek istiyorsun, ben de seni taklit edeceğim: Her ikimiz de ha yatımızın bir faslına ayni zaman- da son noktayı koyalım. Fotoğraf mavi aleve yaklaştı. Aheste aheste yanmıya başladı. i Ateş evvelâ o beyaz kürkü, sihir- li tebessümü, kadife gözleri, ve nihayet siyah saçları yaktı. Bütün bunlardan bir parça toz halinde külden başka bir şey kalmadı! Roberts bu külü üflerken, Ni - kolson öteki resmi parça parça e- diyordu. Bu da bittikten sonra biribirle- rine bakıştılar. Her ikisi birdenbi- re ciddileşmişlerdi. Ettikleri bü - yük yeminlerin adeta azametin - den ürkmüşlerdi, Nihayet Roberts yavaşça çaydanlığı yerine oturt - tu ve: — Artık mazi tamamen ölmüş- tür; öyle değil mi dostum? dedi. İs — Evet.. Hem de hiçbir teessüf uyandırmadan.. Nikolson, masanın üstünde ka- parça külü aldı, parmak » larının K ahalisinin iki mem- arasından dökülmiye baş- VAKIT Komşular Türk ve Yunan leketet seyahati Yunan st.n Turing kulübü i- kinci reisi M. Yuanids'in şehri- mize geldiğini yazıştık. M. Yu- anids dün ve evvelki gün Tür- kiye Turing luübüne giderek u'übün re'si o ın Kocaeli * eb” usu Reşt Saffet Fey e iki mem- leket turizmini a âkadar eden mu'ıtel'f meseleler hakkında gö- rüşmüstür. M. Yuan dis memleketimiz” 2i- yaretinin s>bep'eri hakkında d'p bir muharrir mize şu izahatı ver- m ştir: — Reşit Saffet Peyle yaptı ğım mülâ'tat bende çot iyi te sirer bıra'tı, Bu mü âcattan ta- kip ett ğim gaye, Türkiye Turing luübün“en ve Rşit Saffet Bey- den, Türkiyeye gelmek istiyen Yunan'lara daha fazla kolaylık göslerilmesi için teşebbüslerde bu unulmasını ricadır Yunan Tur: g kulübü de Yu- nanistana gemek istiyen Türk lere aynı şekilde kolaylık gös terilmesi için Yunan bükümeti nezdinde teşebbüslere girişmiş- tir. Reşit Saffet bey noktai na“ zarımızı tamamile kabul ve Tür- kiye Turing kulübünün yardımını vaddetti. Türkiye ve Yunanistan ara- sında seyahat edecek iki mem- ieket abalsi için pasaport mec- buriyet nn kaldırılması mevzu babis değildir. Yalnız bu iki memleket abalisine mahsus ol mak Üzere. .pasaport. vize harç EEE egm b e le Mere ense © Üni! tedir. Yani bu iki memleket aha- ösne talep'eri üzerine meccani | pasaport verilecektir. Pesaportların ilgasını istemek mantıki bir hareket olam-zdı. Çönkü bu takdirde iki hükümet memle! etlerine giren çıkan adam- lar üzerinde hiçbir kontrol yapa- mıyaca''tır. Halbuki meccani pa- saportla bu bkontro'ü eskiden o'duğu gibi yapmak kabildir ve iki memleket ar:sında seya- hat da kolaylaştırılmış o'ur. Mamafih bu tetbir henüz bir tasavvur balindedir ve tatbiki bükümet'erin muvafakatine ve şimd'den kestirilemiyecek bir zamana bağlıdır. Diğer taraltan Reşit Saffet Beyle o an mülâkatımızda, Sakız adasında bir Türk ko $0'os'u'u ihdesi için teşebbüslerde bu'un- masını istedim. bu ada Türk sahillerine çok yakın o'duğu için burada bir Türk konso'osunun bulunması Türkiyeye ge'mek is- teyen Yunan odaları eha: gi içn çok taydalı olacaktır. Reşit Saf- fet bu talebide muvafık buldu. Türkiyeye yaptığım müteaddit seyahatlarda hükümet ve güm- rük memurlarının seyyaolara gösterdik eri ko'aylı"tları ve nazik muameleyi yakından gördüm. bu sefer kara yonyle gelmiştim. Uzunl öpüde Türk memurları en küçüğünden en büyüğüne kadar seyyahlara kolaylık kös- termek için adeta birbirerle rekabet ediyorlardı. Bu noktayı taktir ve memnuniyetle bildir mek isterim, liyan toz halindeki küle bakarak; — Biribirimize yapacak fenalı- ğa değecek kadar oehemmiyetli bir şey miydi sanki!.. dedi. (Devanu var) Mili Roman —17— Ko ecin bazı azılı çocukları arasınla Hüsev'nin garp bir mevkii vardı; ova bazan uşak bile derlerdi. Fakat onun rutu düşincesi uğrunda tahkire bile katlanacak kadar kemale ermiş tl İuranın Hüseyini sevmesinde oyun uu mazum vazjeti de âmil olmuştu. Arkadaş ıklarında uyuşamadı «ları no ta yalnız oyun ve spordu. hüseyinin mizsci mut ak bir durgun'uk içinde idi. Turan ıse, vücudünün seroest ve erken inkiafhı co'ayısive, oyunla spordan ço: zevk alırdı. Essen bu Kolecde geçirilen ha- yatta onun zevkini adamakıllı tem'ne kifayet edecek imkânlar- la doluydu. * Ko'ecde geçirdiği üçüncü se- ne içinde Turin birinci futbol takımında oynamıya bamzet o- yunculardan biri sayılıyordu. Bü- yükler arasına benüz katılama- makla beraber ortanca'arın ele- başı'arından biri olmuştu. Arka- daş'arı kendisini sınıf mümessili intihap etmişlerdi. Bu suretle Turan için mektep idaresiyle daha sık temasa gelmek imkânı basıl o.uyordu. Muhtelif sınıf meseleleri için müracaat ettikçe. gerek müdür doktor Vud, gerek ikinci müdür Mister Allen Turana geniş bir itimat gösterirler ve gururunu okşıyarak muhtelif idari mesele- lerde ona bir müuavinlik payesi verirlerdi, Bu suretle mektep ida” resi talebe arasındaki hareket, ve zamanında haber- dar olmak gibi bir menfaat te- min ederdi; fakat Turan da bu şi yaparken doktor Vudla Mis- ter Âllenin teveccüh ve itimadı- nı kazanmak gayesini güderdi. Çünkü kafasındaki Amer kaya gitmek hulyasının anca'x o adam- lar sayesinde hakikat olacağını anlıyordu. » Bir gün muallim derse gelme: mişti. Mümessil olması dolayısile Turan kürsüde oturuyor ve sı- mıfta inlizamın muhafazas le a â kadar oluyordu. Bir arahk tale- beden bri ayağa kalkarak her- kesin bir dakika kendisini dın. lemesini rica ettikten sonra; — Arkadaş'arl dedi. Hemen hepimiz burada paramızla olu yoruz. Bu verd ğimiz paraya mu- kabil mektebin de bize adama- kılı yemek vermesi * lâzımdır. Tanrının günü suda haşlanmış lâhana, ıspanak yemekten canı mız çıkıyor. Yaz kış mektebin kazanına sığır etinden başka et girmiyor. Lâzım olduğu kadar doymıyo.uz, gıdamızı almıyoruz. Hepiniz resmi mekteplerdeki ar- kadaşlar'a görüşüyorsuuz. On'ara baktıkça kendimizi paskalyada büyük perbize g'rmiş sanıyorum. Bunun çaresi bulunmak lâzımdır. Mektepte en bayati meseleler- den birine temas eden bu be- yanat derhal sınıfın ekserivetinin a'âkasını uyandırdı. Şiş'o Ali bu hıtabyi: — Yaşa be Halit: nidasle alkışladı ve alınscak tedbirlere dair her kafadân bir ses çıkmağa baş'adı. Bu baksin sımfta açılmasını esasen doğru bulmıyan Turan mümess! sıfatile söse karıştı: — Arkadaşiar, bunu kot İşliyen Yara Savıfa 5 Yazan Necmettin Halil manın sırası deği; sınıfta gürül- tü çıkıyor. Denim ceza almağa niyetm yo. Bipaenaleyh gürül- lüyü kesniz ve dersinize çalı şınız, ded. Fa'at bas köyle en bararetli yerinde kesiw ye kimsenin gönlü vostu. İuranın mâni o mağa ça ışmasına rağmen ilk söze baş- İiyan talebe devam etti. Arkadaş'er, beni dinleyin! Der sınıflar da baber vererek bep berabera bir kere daha ida» re.e müracaat eder, yemeklerin düze'tilmes ni isteriz, O mazsa Maarfe şkâvet ederiz Daha da olmazsa br gün yemekhanede hep birden... Her ağızdan: — Yöparız! sesler çökselirken Turan; — Ey Halit, kes diyorum sa- na; yetişir artık! diye bağırdı. Ekseriyeti ihti. âlci: — Kesmiyeceğim, seni alâka- dar etmiyorsa dinleme! diye kafa tuttu Turan sözünü dinletemediği için içerlemişti. Sonra, bu me- sele patlak verdiği takdirde müdürün teveccühünü kaybet- mekten de korkuyordu. Ani bir kararla : — Ben sana gösteririm! teh- didini savurarak sınıftan çıktı ve beş dakika sonra müdüre beraber döndü. Doktor Vud, münakaşanın mevzuuna katiyen temas etmeksizin, sınıfta sü ü- netin bozulmuş olmasından do: layı sebep olanları cezalandırdı. arkasında bulan Fakat mesele bu kadarla ka- panmadı. Akşam paydosunda Halit, birçok arkadaşları önün- de, Turanı: — Casus! diye tahkir etti, Bu sözü tak'p eden yumruklar işin inzibat mecl'sne aksetmesi- ni mucip o'du. Müdür meselenin as'ını Tuw- randan dinlemiş olduğu için fazla tahkikata ' lüzum görmedi ve Halit inzibat meclisinin ka- rariyle bir haftalık tart cezası aldı, * Bu hadiseler sınıflarda iki par. tinin yeniden meydana çıkması» na sebep o muşlu. Bu meselede ekalliyeti teşiil edenler idareyle boş geçirmekte menfeat bulan- lardı. Fakat ekseriyet, arkadaş- larının kovu'masını haksız bu'u- yor ve meklep idaresine atıp tutuyordu. * işin dışarıya da aksetmesi üze- rine bir sabah Maarf müfett şi R:sim Hey Ka ece geldi. Dostor Vud işini biir bir adam oduju için müfettişi en nazik İlt fatlar- la karşıadı ve bir aralık öğle yemeğinin itina ile bazırlanması- nı idare mumuruna İısı'dadıktan sonra müfettişi odasına a'dı. iki saat konuştu ar, Müdür belâgat- li ka'ori besnparile haftalık tas be'ayı müdafaa için oayli yorul- du, â'ananın ihtva ett ği wta- min mikdarını ispata çalıştı. Nivayet müfett şi kapıdan çi kardıktan sonra kısık bir !â et ke! ves ie haç çıkarmayı da unut» Maci,