21 Teşrinisani 1937 AAA Şatranç meraklısı İkdam muhbiri merhum Ah - — *fendi şatranca pek meraklı I & Bir kere şatranç masasının geçti mi bazan yemeği bi- Uuttuğu olurdu. Gece yarısı heyeti tahririye o- p da otururken bir haber gel- Y Limanda bulunan büyük bir vapuru karaya (olurmuş, kulesi açıklarında, batmak ü- Sreymiş, Sermuharrir © hemen Ahmet efendiyi çağırdı: > Koş, Sirkeciden bir sandala #8 Vapura kadar git, bak ba © . İçinde eşyayı ticariye var ? Kazanın sebeplerini, ziyanı Siren, Süvari ile, filân görüş. le et, çünkü geç kalıyoruz. , Ahmet efendi fırladı, bir ok 9i Sirkeciye indi. Bir martı gi» | kayığa atladı ve açıldı. Yunan mu zaten kayıkçı biliyordu. ılar. Ahmet efendi vapurda ilk ras- Mike; bir memura gazeteci ol - im ve kaza hakkında ma - almıya geldiğini, geminin MYarişini görmek istediğini söy - ha, Kâtip mükemmel türkçe bi- yordu, Ahmet efendiye süvari » İn biraz meşgul olduğunu, maa iş h kazanın ehemmiyetsiz get: ini söyledi. Ahmet efendi sü - iyi görmekte ısrar edince: NE Peki buyrunuz, salonda bir bekleyiniz! Vapurun kâtibi ile Ahmet efen gile gevezeliğe daldılar ve m anladılar ki, ikisi de şat- | pek hararetlisidir. Hemen bir prti şatranç oyna - a karar verdiler. Kâtibin ma- AA 0 AA AE AG 300 KA A GK O Nin — 100 NA DE 1 40 e 00 #0 SN BBM S0 S0 SENA EREN BANDA VAS ERAAMAN SULARI Sayfa 7 AAA KAAN AAA AMANIN ANAL NA Nereye i gidiyoruz? Fikret bey eski kalem arkada» İşı Aslan beyi gene zil zurna sar- İ hoş görünce kemali esefle başını salladı: i — Hey yarabbi, kime rasgel - | dimse zil zurna sarhoş. Halimiz | ne olacak; nereye gidiyoruz bil - İ mem, Aslan bey yoluna devam ede- rek: | — Seni bilmem ama benii ni- | | yetim Apustolun meyhanesine git — Beyefendi, ciddi söylüyorum, erkeklerin karşımda açık saçık lakırdı söylemelerine hiç tahammül edemem ... sası hazırdı. Karşı karşıya geçti” ler ve bir an içinde o kadar dal- dılar ki parti bittiği zaman vapur hareket etmişti. Çanakkaleyi ge - çiyordu. Çanakkaleyi de geçince iş işten geçmiş obulunduğu için Ahmet efendi şatranca devam et- ti. Diğer bir partiye daldılar. İki hafta sonra vapur Pireden martı gibi kayığa atladı ve bir ok gibi Sirkeciden idarehaneye fır - ladı, Heyeti tahririyeye girer gir- | mez karşısına meşhur sermuhar - | rir çıktı. Daha o ağzını açmadan evvel Ahmet efendi atıldı: — Tahkikatımın neticesini so - racaksınız değil mi? efendim, ha | dise pek mühim değilmiş. - Bu yaz seninle denizde tanıştıktıktı ? Nuri Beyin Kısmeti Kırk beş yaşına geldiği halde İ evlenmeyi aklmdan © geçirmiyen Nuri bey mahalleye yeni taşınan , genç kızı görür görmez kırk se - nelik fikrinde ısrar edemiyeceği « Ji anlamıştı. , Bu sar yanaklı kız daktilo idi. Babası yoktu. Anne - sile yaşıyor, akşam işinden çıkar çıkmaz evine geliyordu. Onu da- ima yalnız gördüğü halde Nuri efendi, birkaç kere takip etti. Her defasında ne sağına bakıyor, ne soluna bakıyor, doğru evine geli- yor, yahut doğru idaresine gidi - yordu. Kızla aralarında yirmi beş n, mavi gözlü, pembe inhiğar idaresindö senelik bir yaş farkı vardı ama Nuri beyin gönlü taze idi. Bunu anlatmak ve kızın gönlünü almak ! için çok cehdetti. Fakat. kabil değil.. cesaret edemedi. konuşmıya imkân yoktu. O cesa: reti kendinde bulamıyordu. İki ta rafından ağıran saçlarile bu yir- mi yaşındaki genç kıza harfen - dazlık etmek kolay iş değildi. Düşündü, taşındı, gidip annesin- den açıktan açığa kızını isteme - yi daha muvafık ve daha dürüst buldu. Can ciğer dostu Atıf bey de ayni fikirde idi ve bir gün Nu- ri bey bu mühim işi becerdi. Genç kızm dairede bulunduğu bir sıra - yı kollıyarak kapısmı saldı. Evine avdet ettiği zaman oda- da kendisini bekliyen Atıf beyin boynuna sarıldı: — Atıfçığım, koca karmın beni ne derece memnuniyetle kabul et- tiğini tasavvur (edemezsin, Sizi görüyor ve beğeniyorduk, Ağır başlı bir bey olduğunuzu mahal « leliden de duyduk. Bir kere kızı- ma da sorayım, şimdi evde yök! Ama inşallah bu hayırlı işi yapa- rız.,, dedi. Nuri beyin sevinmekte hakkı vardı. Ertesi gün kocakarı kızı » Dın da razı olduğu haberini ge » İçin bana pok tuzluya mal oluyorsun,değil mi?! tirdi ve hemen nişan, nikâh ve Yolda | düğün yapılıverdi. Ancak Atıf bey gelin hanımı görünce hayvet- ten dona kaldı. Nuri beye: — Yahu, sen yirmi yaşında bir genç kızdan bahsediyordun, hal» buki bu hanım kırkını geçkin! dedi, i “Nuri saçlarını yolacak derece- de bir esefle: — Sorma başıma gelenleri, de- di. Meğer ben kızın anası diye büyük anasına baş vurmuşum. Koca karı da benim yaşıma başı- ma bakıp sahiden kendi kızını is tediğimi sanmış. Bu eşeklik yü - zünden kısmetimize ( bayıldığım kızın anası çıktı? — Ayol peşinden polisiv. l mek.. IBirterbiye meselesi Biri yaşlı, kellifelli bir efendi, diğeri genç, biraz (hafif meşrep bir zat sokakta biribirine rasgel- diler. Yaşlıca zat: — Nasılsın evlât, inşallah tav. siye ettiğim yere girdin!.. — Sayenizde oldu efendim. İki aydır çalışıyorum. — Peki ama insan gelip bir kere teşekkür etmez mi? — Affediniz efendim, adresi « nizi bilmiyordum. — Allah.. allah.. Bir mektup İ yazıp adresimi soramaz mıydın? . ... “. Misafirine göre Aç gözlünün biri sık sık devam ettiği bir ahbap evinde bir akşam yemeği yerken çorbanın arkasın- dan kuru fasulya, onun arkasın- dan pilâv geldiğini görünce: — Öyle aileler var ki bir misa- firi gelince hemen bir kızartma, bir pirzola falan bir şey yaptırı- veriyor, Demiş, ev sahibi pilâva devam ederek: — Evet, amma misafirine gö- rel, Demiş. iyor ? — Allah, allah, benim sarhoş olduğumu nereden anladılar acaba ?.