20 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

20 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 6 # DİL MESELE LERİ önhiniçein anay lRl öaniminar Sn İlel apn amirin mma İ ürk Dilini Nasıl Unarmalı ?.. Kendimi bildim bileli (Türk dilini nasıl unarmak gerektir) di- | ye makaleler, kitaplar okur geze- rim, Dedelerimizin yüzlerce . yıl önce yaptıkları hatayı nasıl doğ- rultalım diye döğünür dururuz. Her kafadan bir ses çıkar, fakat bu seslerin çıktıkları kafalar Türk dilile iyiden iyiye, derinden deri- ne uğraşmadıkları için bir'netice- ye varmadan, ortada işe yarar bir iz bırakmadan söner Yüzlerce yıl önce dedelerimizin yaptıkları hata şudur: giderler, Türk dilinin ana kelime ve ka- | idelerini atıp yerlerine yabancı dillerden kelime ve kaide almak: tır. Bu dedelerin çocuklarının yapmak istedikleri şey ise onların yaptıklarının aynıdeğildir. İşin en kestirdie ve mantı* an tihe- ti yolun çıkmaz, z Bunu görün- ce gene ayni $ “Jân yürüyerek geri dönmek g3. Fakat her neden- se ötedenbe iş/öyle yapılmamak- tadır, Yolun ş akmaz olduğu görü- lünce geri dg tülmeyip ya yolu ke- sen duvardan atlamak istenmek- te, yabut da damlara tırmanarak bir kurtuluş yolu aranmaktadır .. Bundan dolayıdır ki çıkmaza sa- pılan cadde geri kalmakta, duvar larla damlardan aşanlar saptıkla- rı noktayı bir türlü bulamamakta- dırlar. Türk dilini unarmağa kalkan - lar iki kısımdır. Bunların birinci: leri şimdiye kadar Türk diline gi- ren kelimelerin sade ana dilinde karşılığı olanlarını atmak, karşı- lığı bulummuyanlarını ise tutmak istiyenlerdir... İkincileri ise Türk dilinde ne kadar yabancı kelime varsa hep- sini kaldırıp fırlatmak ve yerleri» ne som Türk kelimeleri yerleştir- meyi dileyenlerdir. Bu dava Türk dilinin karşılığı ayırt edileliden beri süregelmiştir. Ölenler ve yaşayanlar arasında birincileriri de, ikincilerin de taraftarları var- dır. Ben uzün senelerdenberi A- nadoluda bulunduğumdan tetki- kat için geniş vasıtalardan mah- rumum. Ve esasen Türk dilini y- narmak istiyenlerin ne kendile . rinden, ne de gösterdikleri Şares velerin tarihinedn bahsedecek de. Zilim. Benim bu yazıları yazmaktan gayem pratik ve ilmi usulerle Türk dilinin nasıl unarılabilece- ğini göstermektir. Türk dilini unarmak istiyenler- den birincileri zannediyorlar ki yabancı bir kelimeye Türk de- mekle ve onu alip fuzuli tasarruf etmekle o kelime Türk ve Türk diline malolur. Diller, ne yazık ki, insanlar gibi değildirler ve insan- ları temsil etmek dilleri temsil et- mekten daha kolaydır. Yabancı kelimeler Türk dilin- de şu aşağıdaki sebeplerden do- layı duramazlar: 1 — Türk dilinin onlara ihtiya» <t yoktur, Türk dilinin şu bizim Türkiyemizde konuşulan kısmına vakıf olanlar bile bilirler ki Türk dili ün kökleri ile birlikte; değil Acemceden hat tâ Arapçadan bile zengindir. Bunu lâf olsun diye ve sırf mil- Jiyet gayretile değil, ileride ispat edeceğimiz veçhile sırf ilim dü- şüncesile iddia ediyoruz. Asilin olduğu yerde vekile ihtiyaç yok- tur, ve iştikakları | i 2 — Yabancı' bir dilden ihti - yaç ve zaruret sevkile, hattâ bir- az da tönbellik ve gafletle belki bir, iki, beş kelime alınabilir. Fa- kat o kelime yalnız mücerret olur vesair iştikakların da girdiği di- lin kavaidine tâbi bulunursa yar şamak hakkını haizdir. Yoksa yabancı bir kökün bütün iştikakları, bizim dilimizde oldu- ğu gibi, dile girerse o zaman biz- zarure kavait de giriyor demektir | ki böyle bir dilin yaşamak kabi- değil, ancak muayyen kimselerin efkârında mümkün olur, Ve o ke- limeler o zaman bir milletin de- gil, muayyen bir zümrenin malı- dır. Bunu bugün de en güzel misali bizim dilimizdir. Halbuki insan - lar zümrelerin değil, milletlerin- dir. Milletsiz lisanlar ise yaşama- mağa mahkümdurlar. 3 — Yabancı bir dilin kökün- den başka bir dile kavait ve işti- kakile birlikte kelime girdi mio milletin sarf ve nabvi muhakkak muhtelit olmak lâzımdır. e Yahut da bir kökten oldukları halde ay- rı ayrı müstakil birer kelime te- lâkki ederek öylce bellemek ve belletmek zarureti vardır. Bu ise öğrenlimesi gayri kabil kavaitsiz bir sistemdir ve dünya yüzünde bir eşi daha yoktur. * Bir misal gösterelim: Farzede- lim ki (Darp, madrup, darip) ke- lmeleri zaruri bir lüzum üzerine dilimize gireceklerdir. O halde ya | kelimelerin her birini ayrı ayrı (Urma, uran, urulmuş) diye d arp takil kelimeler diye belleyeceğiz, yahut da (darp) kelimesinden iş- tikak ettiklerini kabul edeceğiz , | Birinci şıkka ilmi ve maddi im- kân yoktur, ikinci şıkkı kabul et- tiğimiz takdirde ise Türk diline rapçanın bütün kavaidini de bizzarure sokmuş olacağız de- mektir; böyle bir lisan, millet li- sanı değil, zümre lisanı olur ki o- | nun da yaşamasına ve yayılması- na imkân yoktur. 4 — Yabancı kelimelerin Türk dilinde yaşayabilmeleri için bir tek çare vardır ki o da onların bü- hâkim kılmaktır. Yani yabancı bir kelimenin er'ini değil, aslını Türkleştirmek- tir. Meselâ; arapçadan aldığımız $u (darp) kelimesini kullanacağı- Mi (darbettim) diye de- bilsem pladım) diye kullana- Mak Türk bütün müştek- ürk dilinden yapabilir ve jonu kendi kaidelerimiz içinde a ve tanılmaz bir şekle sokar- ik, Yani (darp) kelimesinin kökü- ne (darbetmek) demeyip( darp- lamak) deseydik ve (darip) ile (madrubu) da (darbeden) ye (darplanan) diye adlasaydık ç zaman belki bu kelimelerin dili. mizde yaşamak kabiliyetleri ar. tabilir ve yaşarlardı. Onların öl meleri bir sebebi de Türk dili kavaidi içinde sipsivri, yabancı ve tasarrufsuz durmalarıdır. 5 — Türk dilindeki bütün ya- bancı kelimeler tıpkı memleketi- mize gelen seyyahlar gibidirler. Bu seyyahların bizimle anlaşabil- meleri için nasıl bir tercümana ih tiyaçları varsa, yabancı kelimele- liyeti bütün bir milletin harsında | İ kelimesinden müştak olmayıp bu ! mânalara gelen mücerret ve müs- | tün kuvvetlerine Türk kavaidini | İ rin de düşündüklerimizi ifade e- debilmeleri için muhakkak Türk dilinden bazı yabancı kelimelere ihtiyaçları vardır. Hiç bir arabi mastar yoktur ki Türkçe yardımcısı olmadan ifa- dei merama muktedir olabilsin .. Darbetmek; tahriretmek, muaye- ne etmek vesaire gibi... Bütün bunlardan başka dilimi- ze yabancı kelime almak ve onla- rı hâlâ dilimizde tutmak ne bü- yük tarihimize, ne de milletimi- zin ululuğuna yakışmıyan bir ha- rekettir. Dedelerimiz bu hatayı millet yolundan çikararak, din yoluna saptıklarından irtikâp etmişler - dir. Bu cinayet; din milliyeti öl » dürdüğü zaman olmuştur. Biz ise bu cinayetin cezasmı yüzlerce sene çektikten © sonta şimdi görüyoruz ki dil bir mille- tin her şeyidir. Dilsiz bir millet hakikaten konuşmak kibiliyeti ol- mıyan dilsiz insanlar (gibidir. Türk milletinin bu kadar senedir terakki etmemesinin yegâne se- bebi Türk dilinin içinde hâlâ an- layamadığı ve öğrenemediği ya- banci kelimeler bulunmasıdır .. Bunlar lisandan atıldığı gün Türk dili kara bulutlar arasından çıkan bir güneş gibi olacaktır. Parlaklı- ğı görülecek, sıcaklığı duyulacak- tır, Türk milletinin ne dili, ne tari» hi, ne de kendisi dünya yüzünde yaşayan biç bir milletten geri ve aşağı değildir. Türk dili bin bir ko la bölündükten ve kollar | biribi - rind yrıldıktan sonra bile her kol kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilecek kadar zengin bi- rer kelime hazinesine maliktir .Bu hal Tanrıya bin şükür biz garp Türklerinin de dilinde el'an mev- cuttur. Başka milletlerden toptan ke- lime almak, bir milletin ne tarihi, ne de şahsiyeti için haysiyetli br iş sayılmaz. Çalışmıyan bir fer- din el kapılarında sürünmesi ve başkalarının ekmeğile karnını do- yurması ne ise bir milletin başka milletlerden toptan kaide ve keli- me alması da odur. Budatıpkı başka milletlerin dillerinin kapı- sında dilenmek, beyninin ve yü- reğinin açlığını yabancı milletle» rin kelimelerile doyurmak “de - mektir, Türk milleti ise böle bir millet değildir. O daima kapısında uşak beslemiş, kölesi en çok milletler- dendir. Tarihinde Çanakkalesi, Sakarya ve Dumlupınarı olan; i- kalarının malı ile geçinmeğe te- nezzül eder mi?. Başka milletlerin kafa patlata- rak tekâmül ettirdikleri dillerin- den, hazır lüpe konmak kabilin * den, kelimeler almağa ve aldıkla- rımızı da hâlâ saklamağa artık devam etmemeliyiz. Biz bu yabancı kelimeleri bin senedir kullanıyoruz demekle ve onları öyle ilân etmekle arap ve oo kelimelerinin Türk olmala- rı ihtimali yoktur. Bu çalışmak « tan kaçmak, kendi dilini yücelet- mek yollarını aramaktan erin mektir. Dil uğrunda erinme ise İnönünü, Dumlupınarı ve Sakar- yayı yapan bir millete yakışmıyan bir harekettir, Türk dilindeki ya- İ bancı kelimeleri artık onlar bizim çinde Gazisi, İsmeti ve onların ar | kadaşları bulunan bir millet baş- | ONA 1 BD Elhamra Sinemada 6 Candan Seviyorum Fernand Graveş — Florelle Yarından itibaten Elhtmra sinemasında başlayacak olan Candan Seviyolu ülminden bir sahne Zengin Amerikalı Mr. Steven- son karisi Ketty ile birlikte (Deauville) e gelmiştir. Amerika- da petrol damarlarının bulundu- ğu büyük arazinin sabibi Robert Perseval ile bir iş kararlaştıra- caklar. Perseval, arazisinde pet- rol bulunduğunu bilmiyor. Ste- vensona az bir bedelle vermek fikrindedir. Fransızların tabii cazibelerin- den endişe eden ve karısını kıskanan Stevenson, ihtiyar bir kadın hal ve tavrın alması icim Ketty'yi bir: beyaz *proka ile gözlük takmaya icbar eder. Fa- kat Madam Stevenson bir gün yatta, kendini yalnız zannile pro- kasız ve gözlüksüz gezinir. iş. için görüşmeye gelmiş olan Perseval Ketty'yi görür. Pek güzel ve cazibeli bulur. Ketty kendisini | Perseval'e Stevenson'un yeğeni olarak takdim eder ve kendisini küne metresi Helene ile cürmü hut halinde yakalamak is! kocasının gelmesi zevki eder. Perseveval ile Ketta sında ciddi bir flört başlı Stevenson o bir Fransız dadınlarile Fransız panyasının hoşa gidecek olduğunu anlamıya Perseval ile Ketty yatta şurlar. « koşmuyor.. sine müsaadesini Ketty'yi boşamayı vadede. Perseval o Steveosonları davet eder. barda Srevenson bir akşam ga?" Artık menfaat peşinde Perseval yeğeni ister. Böylece Ketty ve Pe aldatmak isteyen dayısına iyi” masını tavsiye eder, “ii Parsel w iz er ai # ile evlen, ; talilerini birleştirebilmişlerdi"” / RAN NE Musiki şenlikleri Floransâda önümüzdeki sene- nin mayıs ayında musiki şenlik- leri yapılacaktır. Bu şenliklere, muhtelif memleketlerden iştirak edilecek, iştirak eden memleket- lerin maballi havaları çalınacak, bunları toplu bir halde mukaye- se mümkün olacaktır. Şenlikler devam ettiği müd- detçe verilecek konserlerde dün- ya musiki üstatlarına besteledi- ği kıymetli eserlerde dinlenile- cek, dünya musiki bareketlerinin şimdiye kadar geçirdiği safhala- ra, mubtelif (o memleketlerdeki musiki vaziyellerine, büyük bes- tekârların hayatına dair konfe- ranslar verilecektir. Bunlardan başka, Floransada beynelmilel bir musiki âletleri sergisi açılacaktır. Sergiye ayrı ayn devirlerde yapılmış keman- lar konulacaktır. Bu kemanlar arasında yüz tanesinin tarihi hu susiyet kıymetide vardır. Bunlardan bazıları, büyük mu- siki üstatlarının kemanlarıdır. la ve malrmızdır diye nahak yere tut - mak istiyenlerin iddiaları çürük - tür, Bu çürüklüğün en büyük de - lili de milletimizin bugünkü ge - riliğidir, Dr. M. Necdet B mi kâtibi Nizamettin Ali Ankaradan dönmüş, fesi etrafında tetkikata mıştır. kan hükümetleri afyonlar! tereken cihan piyasasına cekler'nden Türkiye afyo” bu satış birliği alacaktır. #) birlik “) edilecek, faaliyet progr zırlanacaktır. Nizametti Türkiyenin belli başlı ola” vr” istihsal ” dolaşmıya çıkacak ve birliğin yapacaktır. cak, her mıntakanın den mürekkep birer yeti idare heyetleri yapara kezi İstanbulda olar cat 10 kişiden mür€ idare heyetile i de 75 derecesinde pacaktır. bir surette gözden i par sonra tasnif edilece”- sandıklarda gönderile€* ve afyoncul Afyoncular satış birliği yel 933 Mayısından itibareP Mayısa kadar al A mıntakalarını teşkilât o ka ş | Türkiye de mıtakay? Si bulunacaktır. P lik 9 göndereceklerdir. wi b dare olu Türkiye cihan pİY8 rest lar te : ilecek afy99 çkt€ ihraç edilece! gesi eti: Jdefi Afyonlanısızın bir © rice çıkarılmasının pe”. faydalar edilmektedir. temin ede€ dan değişmiş olarak gelir. > vimli ve alicenap olmuştur. alkan devletle” | “ Z gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: