inkâr edilemez... sü Mütercimi : Zonguldak meb'usu Halil Ailenin yaşadığımız asırdaki vaziyeti ve bu asrın hususiyetlerile mücadelesi: Onuncu Fasıl Asır ve aile Bu eserin birinci faslında aile hayatının bütün safhalarını tasvir ettik. Daha sonra aile azasından her birinin hususiyetini ayrı ayrı anlattık. Karıyı, kocayı, hısım'arı ve çocukları sıra ile gözden ge- çirdik. Şimdi de arzedilecek tek | bir mevzuumuz kalanıştır: Ailenin yaşadığımız asırdaki vazivetini ve bu asrın (1) çürük ve sapık hususiyetlerile mücadelesini tas- vir etmek İstiyoruz. Bu manzara, ibtimalki bazı karilere tuhaf görünecektir. Bu | sınıf kariler, bu lavhaya bakarak sadeliğin ve temiz kalpliliğin kıymetini takdir etsinler; sapık- hık ve azğınlık yüzünden insan larar musallat olan sayısız fena- lıkları görerek hayatta tesadüf edilebilecek ufak tefek anzala- rm ehemmiyet sizliği anlasınlar, bülasâ şu hasta ve muztarip ce- miyette ifa edilcek möüsekkin, mülattıf ve şafi bir vazife kar- şısmda olduklarını öğrensinler, Mamafih, — zamanımızda hemen munla- Zam bir kaide tahtında olarak, her şeyin kaybolduğunu iddia eden, fenalıklarımızı büyültücü adeselerle gören, bizi bizden soğutmak için maziyi güzel renk- lerle tasvir eden, fenalığı anla- tırken iyilikleri görmek istemi- yen — şikâyetçi insanlar nazarile bakmamalarını rica ederiz. Fik- timizce, içinde yaşadığımız asrı bütün zasflarına ve bafalarma Fâğmen, vatanımızı sever gibi, meğe hepimiz borçluyuz. Biz, di hesabımıza asrımızı seve- hem de ulu bir asir oldu- kaniiz. 7m sır ve hikmetini bil- mediğimiz bir takım geniş te- şebbüsler içinde Keke Bi ate karşı bayalin kavrıyamıyaca- ğı mucizevi kuvvetler çıkarıyor, bu dakikada bile medeniyetin zaferi lehine müthiş bir müca. deleye girişmiş bulunmaktadır: Milletler, hudutsuz bir Kamıltı ile sarsılıyorlar; on beşinci veya on altıncı asırdanberi görülmiyen azim bir mubaceret cereyatının eski dünyadan, yeni dünya üze- rine saldırdığı görülüyor; yeni yeni cemiyetler inkişafa çalışır- ken, eskileri yeniden dirilmek ihtiyacile bikarar bulunuyor. Hü- lâsa nasıl namk örlük edebilirizki asrımızın, gerek milletler ve ge- rekse felsefenin hürriyetine ifa ettiği hizmet, ona tekaddüm eden asırların hiçbirine nasip ol mamıştır. Bu asrın hastalığı hakkındaki sözler çokça tekrar edilmiştir. | Bu hastalığı, kimi maddi zevk- lere düşkünlük, kimi isyan ve ibtilâl düşüncesi, kimi de ahlâki ve dini hakikatlara karşı müba- lâtsızlık şeklinde teşhis etmiştir. Biz, hastalığın zan ve tahmin edildigi kadar kökleşmiş olmadı- ğma inanmayı tercih ederiz. Çünkü bunların, ber devirde az gok mevcut oldukları muhakkak- tır. Mamâfib, bu hastalıkların daha derin ve bu asra mahsus olmakla beraber, henüz şifa bul. maktan uzak diğer bir hastalıkla desteklenip teşvik ettikleri de edilemez. karilerimizin bize | İLE Tefrika; No. 64 Son üç asrı birer kelime ile | tasvir etmek lâzım gelse: On ; yedinciye inanan, on sekizinciye inkâr eden, on dokuzuncuya şüp- | be eden bir asır diyebiliriz. inan- | mak, tasdik etmektir; inkâr et- mek, tasdik edilen şeyden kat'i | suretle sıyrılıp çıkmaktır; şüphe etmek ise, tasdik ve inkâr ara- sında bocalamak demektir. Şip: he, her zamanda görülen bir şeydir. Şundan veya bundan şüphe etmiyen hiçbir insan tasavvur olunamadığı gibi, ber asırda herşeyden şiiphe eden İnsanlar bulunmamasına imkân yoktur. Şüphe eden bir asır denildiği zaman, şüphe eden iğsanların pek çoğaldığı ve bu şüphenin ufak tefek şeylere değil, bilhas- sa insanların hareketlerini tan- zim eden esaslı mebdelere ta- alluk ettiği bir asır hatırlanma- lıdır. Bir şüphe vardır ki eyidir. ve şilâya sebeptir; (hakikati araşlırmamıza takaddüm eder. ve bizi bu arraştırmada bir ka- rara bağlanmıya sevkeder. Diğer bir şüphe vardır ki meş'um ve baştan çıkarıcı bir âmildir. Şüpbenin bu türlüsü, usancın ve iktidardan kesilmini mevlu- dudur. Şüphe, muhtelif şekiller- de tezahür eder: Bazan iki ina- nış arasında mütereddit bulunur | ve tereddüt ettiğini itiraf eder; şüphenin en temiz şekli budur, çünkü sainimidir. Bazan sert ve mübalegalı bir inanış perdes'ne bürünerek gizlenir. Bazı insanlar vardır ki “ Allah ,,a inanmadık- ları halde sihirbazlığa inanırlar. Bazan şüphenin varlığını birbiri- ne zıt ve mubalif inanışlardan anlarız: Bugün inandığını yarın inkâr eden bir insan, bugün in- kâr ettiğine yarn inanan bir asır.. İşte size şüphe eden bir insan, işte size şüphe eden bir asıt! Gariptir ki insanda şüphe başlarken - ölümde evvel bir nevi şebvani duygular veren ga- rip hastalıklar gibi - mutlaka bir zevk ile müterafık olur. ilk gençlikte, çocukluğun per- delerinden sıyrılan bir insan na- sıl bir haz duyarsa buda inan- i lüm döşeğine i bir engelle dığı şeyleri birer birer , fırlatıp atar en, marazi bir sevinç his. seder ve ruhundaki hayat kay- naklarının. mahsus olmıyan bir şekilde kurumıya yüz tuttuğunu görmekle kendisinin kemale er- diği zanna kapılır. ilk zaman- larda ruh, şüpbeyi, bir kurtuluş vesilesi telâkki eder: Zanneder ki, yalniz boslanmadığı inanış- lardan kurtulmakla kalacak ve hoşlandığı Şeyleri muhafaxa ede- cektir; zanneder ki, sıkan, sıkış» tırap, buyuran ve yasak eden şeyler uzaklaşacak; hoşa giden, yükselten, okşıyan ve şimartan şeyler kalacaktır; zanneder ki, tabiati, güzelliği, ve hayatı sev- mekte, güzel duygularla müte- hassis olmakta, rüya görmekte, ümit etmekte devam edebilecek- tir. Halbuki “şüphe,, günden güne yayılır ve ruku tamamen kaplar. Bu suretle içimizde ve muhitimizde (bir boşluk ba sıl olur; artık sarhoşluk, gurur ve heyecan savuşmıya mahküm- dur, Sıra “usanc,, ındır. (Devamt var) (1) On dokuzuncu asırdan bahseden mu- hsrriz, 1823 e doğmug 1400 da vefat et # “1S Mterii “Dil Bahisleri Osmanlıcanin kopuşu Bugün son soluğuna (gelmiş olan Osmanlıcanmn bizden, nasıl koptuğunu, nasıl doğduğunu, na- sıl yayılıp nasıl o yerleştiğini, en i sonunda nasıl arıklanıp nasıl ö - uzandığını bilip söyliyenler arasında anlatılış, da ha doğrusu anlayış ayrılığı var - dır. Bunu yarının soylarına, yarı- nın Türklerine oldüğu gibi, değil- se bile en incelenmiş, en didik - lenmiş bir biçimde bırakmak, an- latmak, tanıtmak en gerekli bir iş, en değerli bir düşerge (1) dir. Bunu yapmalıyız, bir daha böyle karşılaşmamak için düşüncemizin çevirip (kapladığı tarih bilgisini ortaya koymalıyız. Selçuk subaşının sındırıcı o - ğulları İran ölkesinin başma ge - çince oradaki varlığı olduğu gibi yaşattılar. Doğrul bey Hemedana ilk barışıkirkla girdiği gün bütün Hemedanlılar yollara düşmüş, o- nu biraz sevinç, biraz da 'ürkü (2) ile karşılıyorlardı. Kendisi bekliyen bu kalabalık içinde bir takım tanrigen (3) babalar da olduğunu kendisine söylediler. Doğrul, onların yanından geçer - ken, kendilerini o esenledi, onlar da Doğrul beyi ağırladılar, İçle - rinden Abdürrezzak baba, yük - sek sesle, Doğrul beyden sordu: — Ey Türk, allahın kullarını nasıl kotarmak, nasıl gütmek is - tiyorsun? Büyük alpagot: (Nasıl isterse- niz öyle yaparım!) buyurdu. Ba- ba, bizim istediğimiz gibi değil, tanrının istediği gibi yap 'dedi, ayrıldılar, doğrusu İranda Sel - çüklar bundan öteye geçmediler. Bir İranlı gibi okuttular, okudu - lar, yazdılar, Selçuğun Kutlumuş atlı oğlundan gelen torunları A - nadoluya; İrana (girildiği gibi gelmediler. Ancak tepeden tur - nağa kadar Türk olan bu ölkenin İranın bir uzantı (4- sı gibi kal - ması pek acıklı oldu. Burada da Acemce yazılıyor, Acemce anla - tilryordu. Uyanıklar o aralarında Acemce konuşuyorlardı. Keyku - badın günlerine değin Türk genç- leri bütün İrana gidip okurlar, öğrenip dönerlerdi. Mogol akınlarının ağırlığı al - tında soluk alamaz bir kerteye geldikleri gün Konyadan Mısır - daki Türk kralına yalvarmışlar, yakarışlar gitmiye başladı. Kral Baypars kalktı. Bir Türk ordusu ile Suriyeyi atlıyarak, Halebi ge- çerek Elbüstanda Mogollarla kar- şılaştı. Onlara iyi bir kılıç çaldı- lar, ancak yürük atı olanlardan bir takımı kaçabildi. Baypars bir konuk (5) gibi kasabaya erişti. Kendisini okuyan (6), kendisine yalvarıp sığınan Selçuk ileri ge- lenlerinden ortada kimse yoktu. Bu yürüyüşte birde tarihçi vardı. Adım adım görüleni, ya - pılanı yazıyordu. Yazdıklarının i- çinde onu da bizide güldüren, <a doğrusu ağlatan nesne, Kayse- ri okumuşlarının Türk kralı Bay- Parsı Acemce konuşmalarla ön - miye kalkmalarıdır. O zaman bir Arap Yyazıcısını güle güle bayıl - tan bu görünüş, bu gün görülemez mi? Bir adam vapurla İstanbulun Koyuma girerken gö - Eş . Susurluk ekimde tenevviü temi Sasurluk hususi muhabi- rimizden : Kazamızda bir çiftçiler der- neği kurulmuş ve bu aym ilk haftasında umumi kongresi bü- tün köy mürabhas'arının iştira” kile aktedilmiştir. Dernek ; Susurluk ve mülha- katında çifçiliğin fenni esaslar dahilinde (yükselmesini otemin etmek: umumi ahvali ziraiyeye vazaran muhitte yetişmesi kabil olan ve fakat teammlim etmemiş bulunan mebatalın zirâatini tec- İ rübe ve tamim ettirmek, çifçinin ibtiyaçlarını temin için icabeden teşebbüsatta bulunmak ve bu arada çifçileri yekdiğerile tanış- tırmak, irşat etmek maksadı ile teşekkül etmiştir. Kazamız bilhassa bir z'raat | memleketi olmak do ayisile bu teşekkül çok yerindedir. Bu ayın ilk haftasında umumi kongrede geçen aym zirai vazi- yeti görüşülerek bu ay içinde yapılacak ziraat işleri hakkında murahhaslar tenvir olunmuş ve meyveli ağaçların dikim usulleri ! bakkında izahat verilmiştir. Dernek ayni zamanda neşir suretile de vazife göreceğinden * kongre azalarının isteği üzerine | Susurluğun zirai, iktisadi. ve umumi ahvali hakkında bir kitap neşrolunması kararlaşlırılmıştır. Derneğin perştiyat yolunda ilk eserini bu kilap leşkil edecektir” MEMLEKET Haberleri Dernek yaptılar, ziraati fennileştiriy0 14 Teyriisani 1 sememmsssssessna çiftçileri ç n etmiye çalışıyor ? sında toplanmak özer€ iç nihayet verilmiştir. “ Çiftçiler derneği » m“ yelişmesi kabil ve fakat müm etmemiş olan nebatât!” rübe ve tamim etmek YO ki gayesine varmak için ilk a olarak iki tarla kiralamıştı nun bir parçasında Amer” ma fidanlığı tesis edilecek, * makta dabilinde yer fıstığ' rübesi yapılacaktır. Susurluk rağı kumsal olması d08 yer fıstığı ekilmesine çok iltir, Bu bususta hazırlıklar" lanmıştır. Bu günlerde / asma çubuklarının gelmesi bekleniyor. Diğer tecrübe tarlasına lince bunda ilk defa olarak rinç ziraali tecrübe o'una! Görülüyor ki teşekkül ede çiler derneği büyük ve fay bir teşebbüse girişmiş b yor. Bu çalışma ve faaliyet vam ettiği takdirde elbette © leket hesabına çok iyi neti elde olunacaktır. Bir haftadan beri devam yağmurlar çiftçimizin yüzünü dürmüştür. Uzun zamands! süren kuraklık ve çiftçilerin dişesi bu suretle zail olmu! Şimdi hemen bütün yeni sene mahsulünü ekme tarlalarını sürmekle meşgul Taş kırma amelesi biten © dırma - Balıkesir şosesinin 2 Tuktan geçen kismi ü Bu görüşme ve kararları mü- teakip kânunuevvelin ilk hafta- BELA LARVA GR EB AA i 1 lünçtür? Türkleri karşı yakaya taşıyan bir vapurun kıçında “Dil | nişin,, diye bir yazı var. Bütün | vapur atları böyle, Mektep atları böyle, insan atları baştan başa böyledir. (Feyziati) hangi kişile- re bir şey anlatmak istiyor? Ke - malettin, Asaf, Nihat, Süreyya diye atlanan bu çocuklar nereli » dir? Bin yıldanberi dünyayı ye - nen bu Türkü (büğüliyen hangi el, hangi güçtür? Bu yolda yaza- cağrmız pek çoktur. Hele bura - cıkta bırakalım da şimdi söyle » mek istediğimiz yere dönelim. Görüyoruz: Selçukiler günün- de Anadolu bir Acem görünüşü taşıyor. Mogol sarsıntıları ölkede bir uyanıklık yapıyor, deprenme- ler, ayaklanmalar görülüyor. Bir gün Konyadaki krallık susuyor, tarihe gömülüyor. Bir takım bucak beyleri kendi işlerini kendileri görmek istiyor. Karaman oğlu gibi Acem dilin - den anlamaz beyler bundan böy- le divan (7) larda işler türkçe o- lacak, türkçe görülecek dediler, Ötedenberi Türkler divan işlerin- den uzak kalmışlar, bunları A - a : cemden gelen yazıcıların ellerine bırakmışlardı. Bu yabancılar A - cemcenin yaşamasına çalışıyor » lardı, böylelikle Selçuk divanla - | rındaki işler kendi ellerinde ka » lıyordu. Selçukluğun dili Türkçe olsaydı Türkler kendi işlerini ba- şaracaklar, yazıcılıktan vezirli - ğe ağan (8) bu gelintiler boyun - larmı kırıp gideceklerdi. İşte Ka - vaman beyi türkçe olsun (dediği gün iş bu kertede şenme işi için de dünden v ren canlı bir faaliyet baş damlar kimlerdi? Büyük bif suzluk (9) olacak, o acem bir) ler bu işi üstlerine Ne yaptılar, bilir misiniz? Acem yazısının (der) kaldırıp türkçe (de) koyf (Est) lerini kaldırıp (dir) © ler. Böylece Acem yazısını * çedir diye yutturdular. yetişgin çocukları yoktu. rinde fışkıran türkçecilik & şi beylik (10) bir güç du. Güçsüz, sessiz yüks kaynadığı yerde soğuldu ( na bakarak bu günkü dö atlayışta gözümüzü açalım.” 4 debirlerinin yaptığı gibi yazıcılarının da bir t&.— düşmiyelim. y , Uzunköprülü 50 (1) Dilyerse — Vazife yerme taptlar Kullanmaktadır. si (2) Ürkü — Dehşet yerindeği” (8) Tanrigen — Zahit, sef Ni ii