vi 1 Teşrinisani 1932 "e Maurice de Cobra'nın Nik bertsin kat'i kararına karşı, n ısrar etmedi. Kapının tuttu. Sonra, birdenbire etti; > Harp başlar ve biz de vuru- önce sizin kurşunu yediği- #örmek benim için bir saadet İ | Teşekkür ederim. o Sizden | daha kurşun kalırsa!. ali sabah, istihkâm kuman- “8 Kohat erkânı harbiyesinin ” a, ini haber verdiği talimatı N W Umumi bir taarruza karşı Dumaralı plânda gösterilen bü- , tedabirleri alması, istihkâmı- di Müdafaa tertibatını kuvvetlen ui i, ileri mevzilere mitral- Mal istinat karakolları koyması | kullanmaktan sizi menederim. şayet Ozid yaylasının ağzma kim 9 numaralı blokhaveze a ve cephanesile, yarım bö- göndermesi emrediliyordu. Roberts emirlerini o yazarken Vader göründü: . > Yüzbaşım, yarm © postayı © Mrecek olan nakliye koluna da- bir emriniz var mr? >— Nakliye kolu yola çıkmıya- > Nöbetçi çavuşunda bu sa - mülâzim Nikolsonun verdi - üstacel bir mektup var. Hat- kuriyeyi iyice kollamasını Bu resmi bir zarf mı? Zan- hem, çünkü Kohata benim ma tım olmadan O gönderilecek irat yoktur. “> Hayır, yüzbaşım, zanneder- “M sahsi bir mektup: A A AE a blokhavzdan dönünce i görsün... > Baş üstüne, yüzbaşım. Lubadar dışarı çıktı. Avluda h yoklaması yapan mülâzma Sladı.. ş > Mülâzımım, lütfen yüzbaşı- Sörür müsünüz?. >> Neden? Yarınki nakliye kolu için si- | © görüşmek istiyor. bir selâm verdi. Roberts ona i çavuşunun getirdiği ve i- “e Pathanlarm (gerideki ak - i ma yazdığı birkaç mektup | . n torbayı gösterdi. Bunla - | ; Masında Kahirede Madam Galeşe yazılmış beyaz bir Vardı. Roberts onu aldı ve sona uzatarak sadece: er yarın nakliye ko iğ ıyacak. ; kolon hayret ve öfke ile Net Nakliye kolunu lâğv e. rsunuz? v LL i İLİNİ, Anlıyorum; ova yaz - & mâni olmak istiyorsunuz. iy, rim geciktirmek için bu Rol baneyi buldunuz! N Ay, Muavinine baktı: ” dap aşk mektuplarmız uğru- “yaş, Seçitlerde neferlerimizin ven ekleye mi koyacağım Bini muz? Kahiredeki sev - May diyen bir an evvel haber 50 kişiyi feda mr ede- e a izd lüğü bırakın. Sevi- neferlerin ha » mı olurdu? © israf etmemek kay - €ziyet olsun diye ! gönderemiyeceğime VAKIT Fransa ile Italya Gizli anlaşmalar gene başladı! ingiltere, italya, Fransa, aınya ve kendisinden müteşekkil bir Akdeniz misakı vücuda getirmeğe muhalif imiş !. Deyli Telgraf gazetesinin diple - mat muhabiri (İtalya - Fransa) mü- nasebetleri hakkında mühim malü - mat vermektedir; Fransa başvekili Mösyö Heri- ot'nun İtalyadan dostane bir su - rette bahsetmesi bütün siyasi ma hafilde derin bir alâka uyandır - mıştır. Bu hâdise Avrupa siyase » tinde bir dönüm noktası teşkil e- decektir. Bilhassa mösyö Heriot, sinyor Musolininin rejimine son derece muhalif olmakla tanılan radikal sosyalistlerin | Jideri olduğundan onun İtalya hakkındaki dostane beyanatı daha fazla ehemmiyeti haizdir. Fransa radikalleri nazarında İtalya ile Fransa arasında teşriki mesai, mevzuu bahsolmıya bile değmez bir mesele idi. Fakat M. Heriot, Italyaya kar- şı dostane olmıyan bir siyasetin neticede İtalya ile (o Almanyayı Fransa aleyhinde (birleşmiye sev kedeceğini takdir etmiş bulunu - yor. Esasen Amerika sefiri Mister Norman Davis de, bahri teslihat noktai nazarından Fransa ile 1 - Son Romanı: 23 — Bana böyle kafa tutmaktan sizi menediyorum, Vahim bir an geçirdiğimizi, askerlerimizn hep sine ihtiyacımız olacağını, şimdi- den lüzumsuz zayiattan çekinme- ğe ancak mevki kumandanı vazi- femi yaptığımı anlamıyor musu - nuz? — Öyleyse, radyo ile bir haber gönderirim. — Telsizi şahsi muhaberatta —O ne? Duydunuz mu? İki zabit kulak kabarttılar. Pek uzaktan silâh sesleri geliyordu: — Abra Kehller mi acaba? — Yok, Zirramlılar; — 9 numaralı blokhavzla ara - mıza telefon hattı koydurdunuz mu? -- Evet. Bu sabahtanberi hat iş liyor. Toprakta gömülü.. Üst üste zil çaldı. Bitişik oda- daki telefoncu seslendi: -- Yüzbaşım! 9 numaralı blok- havz sizi çağırıyor. Roberts ayağa kalktı. Beş da- kika sonra, büroya döndü. Müs - tehzi bir gülüşle: — Tamam! Taarruz başlıyor. Sizi hoşnut etmek için okuriyeyi müteessi - fim. Mektubunuzu bir çekmece - ye koyabilirsiniz. Altıay sonra gönderilir. Belki de burada post restant kalır! 11 Bütün şimali garbi hududun - da yeniden harp var. John Bull (1) un Hayber ge - mit Yuklicğini Silleleren mi ras aldığı seksen senedir o diyar- da harp müzmin bir hastalık ol - du. Süleyman dağlarının teşkil et- tiği sınır, bu tuğla rengi yüksek set üç bin senedir, kıtallere, pu - sulara, istilâlara, çete muharebe - lerine, feci ric'atlere lâkayıt bir dekor oluyor. Büyük İskenderin muharipleri; sonradan Sit tiren - dazlarıın, Hün süvarilerinin, Moğol Trükmenlerinin ve Vik - torya devrinden bu güne kadar haşmetlâ İngiltere kralı askerle - rinin vuruldukları ayni geçitlerde maktul düştüler. Efganistan muharebeleri esna- sında Kâbil muhasarası, Kandi - bar ric'ati, bu şanlı ve acı safha- lar, İndus nehrile hudut arasında karargâh kurmuş alayların ye - mek odalarında unutulmıyan ha- tıralardır. Şimdilik sulh var. Nü- fuzlu bir mollanın taassubu yü - zünden bozulabilecek geçici bir sulh. Sonra, ansızm “Allah ek - da get ” İngiltere, Fransa ile İtalya a - rasında teessüs edecek (dostluğu hararetli bir hüsnü kabulle karşı lamaktadır. Fakat İngiltere, Fransa, İtal - ya ve İspanya arasında bir Ak - deniz misakı vücuda (o getirmiye dair Paristen sızan haberler mem nuniyetsizlik o uyandırmıştır. Bu fikri ilk önce 1930 da mösyö Tar- diyö ileri sürmüş, İngiltere ile Amerika böyle bir misaka iştirak etmiyeceklerini bildirmişlerdi. İngiltereye göre Fransa ile İtalya münasebetleri düzelirse böyle bir misaka lüzum yoktur. Bu münasebetler düzelmezse, İn- giltere gene böyle bir misaka iş - tirak etmiyecektir. Böyle bir mi - sak onu Fransa ile İtalya arasın - da kopacak müsellâh bir ihtilâfa sürükliyebilir. Halbuki İngiltere - yi böyle bir işe sürükliyecek hiç bir sebep yoktur. ber,, seslerile molla müslümanla- ri coşturuyor, kinlerini körüklü - yor ve vücutlarına kâfir kurşunu işlemiyeceğine onları kandırarak silâhlarını doldurtuyor. Şimdi Hayberle Luetta arasın- da harp var. Bütün hudut, maki- neli tüfeklerin ve yaylım ateşle - rinin takırtısile inliyor. Dağınık yeleli Valgiri atlarının, ölüm sen- fonisine dekor teşkil eden dağları dört nalla aşmaları mutlaka lâ - yemut Vagnerin hoşuna giderdi. Bir miralay kumandasında iki ta- bur 4 numaralı istihkâmı işgal e- diyor; Robertsle Nikolson adam- ları ile 9 numaralı blokhavza geç mek emrini aldılar, (Devamı, var) o İngiltere.» — İRAN donanması İran Şahı Riza Han Hazret- leri İran harbiye nazırı Cafer Gulâm Kul Esat ile birlikte Teşrinisaninin #'ünde “Pelenk,, gemisile Buşiran'a hareket et- miştir. Pelenk, İranın aldığı yeni altı gambotun biridir. Şah Hz. Benderi Şapurda yeni limanın res- mi küşadını icra buyurmuşlar- dır. Yeni devlet demiryolu bu- rada nihayet bulacaktır. Bundan böyle Salihabat'la Benderi Buşir arasında demiryolu münakalâtı devam (edecektir. & Mahmere, Abadan, ve Ahvaz'da yeni do- ma şerefine tezahürat yapr Milli Roman —8— Genç adam karanlık vaziyeti mümkün olduğu kadar ümit ve- rici kelimelerle anlatmıya çalıştı ve ilâve ettiz — Paşa düşmanı mağlüp et- miye gidiyor Nihal. Göreceksin | nasıl yakında zafer müjdesini alacağız. Cevat o gece ancak sabaha karşi uyuyabildi, Bin bir karışık düşünce arasında, geçmiş günle- ri de hatırladı. Iki sene evvel, gene bir s0x- bahar gününde, karısı ve çocu- ğu ile beraber Istanbuldan ayrıl. mışlardı. Üç beş ayı Balıkesirde ve bir o kadar zamanı da Eski i- şehirde hep beraber geçirmiş'er- di. Cevat üstüne aldığı vazifele- ri en necip bir ferağat ve ftda- kârlıkla yapmış ve nihayet geçen senenin 23 nisanında Ankarada ilk içtimamı açan büyük millet meclisine âza olarak girmişti. Bu zamana kadar bin bir tür- li heyecan içinde geçen vak'a- İarı bu anda kafasının içinde sıraya koymak imkânı yoktu. Yakın cephelerde atılan top seslerini dinliye dinliye günler ve haftalar geçiyordu. Hususi vazifeleri Cevadın oAnkaradan ayrılmamasını icap eltiriyordu. Arkadaşlarının birçoğu ailelerini geriye o göndermişlerdi. Fakat onun, karısile çocuğunu yollıya- cak kimsesi olmadığı için, en son vaziyete göre hep beraber hareket etmek özere onlarıda yanında alıkoymuştu. Üçüncü haftanın sonunda bek- lenen Zafer müjdesi Ankaranın topraklarını bile yerinden .sarstı, A “van parlak * bir inşirah fecrile aydınlandı. ” Cevat çocuklar gibi sevinerek karısının boynuna atılıyor: — Ben demedim miydi sana Nihal, demedim mi idi? Sualini belki yüzüncü defa tek- rarlıyordu. * Ankarada barp içindeki tabii bayat avdet etti. Mektepler açıl dı ve küçük Turan mektebe başladı. * Artık Cevadın en büyük zevki her gece oğlu ile beraber, bit- mez tükenmez “A, A ,.lan, “ Ovada av var ,, ları tekrar- lamak olmuştu. Turanın küçük parmakları arasında iğrilen ve kâğıda intizamsız şekiller çizen kalemin nasıl tutulacağını bık- medan usanmadan anlatıyordu. Cephedeki orduyu hazırlıyan ku- mandanların yüzündeki ciddiyet ve gayret, oğlunu hazırlıyan Ce- vadın yüzünde de görülebilirdi. Bir kaç ay içinde Turan, sa- bahları sofadaki saatin sekizi çaldığını işidince, silâh başı bo- rusunu duymuş bir asker gibi vazife başına koşmak itiyadını kazanmıştı, Cevat bazı akşam'ar oğluna mektepten dönerken rasgelince, ona, gene şanlı bir seferden dö- nen bir kahramanı seyreder gi- bi bakardı. vii Aylar geçiyordu. Turan ilk mektebin sınıflarını | muvaffakıyetle atlıyordu. Baba- sının biç eksilmeyen ihtimamı | sayesinde, ©, muallimlerinin ze- kâsı ve çalışkanlığı ile iftihar ettikleri bir talebe olmuştu. O ikinci sınıfa başlarken bü- | yük, zafer kazanılmış» ve isti İşliyen Y i 'bakayım. | rum değil mi? Parlak çizmelerim # pi ara Yazan: Necmettin Halil harbivin başlamasında bir işaret, devamında bir hedef olan doğ- duğu yer de düşmandan temiz- lenmişti. Üçüncü senenin başlangıcında yeni Türkiye devletinin mukad- der ve kat'i şeklini tayin eden Cümburiyet idaresi ilân edil- mişti. Artık Cevat, hür ve mesut talii tekatrür eden vatanında oğlunun istikbalini en küçük bir şüphe bulutu olmaksızın aydınlık görüyordu. * — Baba ben asker olacağım değil mi? — Öyle mi yavrum ? Ama ni- çin asker olmak istiyorsun anlat — E baba, ata binmek fena mı? Sonra hani o bana anlattı- ğın fena düşmanları askerler öl dürmez mi? Ama ben zabit olu- de olur. Hem en büyük adamlar asker ya. Bak Gazi paşada as- ker, İsmet paşa da asker. Sen de asker oldun mu baba? — Hayır çocuğum. Fakat şim- di sen bu mektebinde güzel gü- zel çaliş; sonra daha büyük mek- teplerde okur, ne istersen olur- sun... Ne! Saat dokuz olmuş. Haydi bakalım koca asker ya- tağa marş marş! — Tünaydın anneciğim, tünay- dın babacığım. — Allah rabatlık versin yav- rum, x — Bak Cevat, sen çocuğa a- deta ser olmasını enpoze.. et- Mmiİşsin, ii .' — Yok canım, bu benim tel- kinim filân değil; basit çocukluk hevesleri. Doğrusunu istersen Ni halciğim, gönlümce ben de on doğrudan doğruya asker gör istemiyorum, Bana kalırsa onu bir asker azmiyle başka saha- larda yetiştirmek isterdim. — Meselâ? — Meselâ, bir ilim adamı ol- masını isterdim. Memleketin ya- nmki hayatında ilim ordusunun zabitliği, hatta neferliği, istiklâl ordusu kahramanlığından aşağı bir rütbe olaıyacaktır. Hadisat İ beni ilim ve talim sahasında bı- rakmadı. Fakat, imanımın ve niyetimin halisliği yüzünden ba halimde de memleketime hizmet ettim sanırım, Oğlum, kafası da kalbi kadar yöksek olarak, ye- tişince neler yapmaz ! * — Wbat is your name? (0 Adınız nedir ? ) — My name is Turan. (— A- dım Turandır.) — Hayır ola Nihal, ne yapr- yorsun — Turana iki gündenberi ya vaş yavaş ingilizce öğretmiye Saşladım. — Güzel ama neden icap etti? — Canım, çocuğumuzun bir ecnebi lisanı öğrenmesi lâzım olduğunu her zaman konuşmaz” mıydık ? — Evet ama biraz erken de- ğil mi? I o — Neden erken olsun? On yaşındaki koca delikanlı küçük mü ? Hatta buna daha önce de başlıyabilirdik ve şimdi o epey- ce bir şey öğrenmiş olurdu. Kü- çüklerin lisan bilmesi de öyle hoşuma gidiyor ki! Hem görsen Cevat, Turan ne çabuk öğrene- ci 2 Mrt an r. 4