— Söyıfas 8. Bitmiyen bir dava Yağları ölçmiye yarayan bir aletten uzun bir dava çıktı! “Siz anlamazsınız, üzümünü ye de Madeni yağları ölçmiye yara” yan bir derece... Ve bundan çıkan bir daval Dava Istavbul ikinci ceza mahkemesinde görülüyor. Dava edilen, Hikmet Bey. Muhakeme, şahitlerin dinlenilmesi safhasında. Dün dinlenilen ilk şahit: Koço Efendi..... Reis vekili Haydar Naki Bey, soruyor: — Bu bâdiseye dair ne bili- yorsunuz? — Efendim, benim madeni yağları ölçmiye mahsus bir de- recem vardı. Bunu benden Aron Efendi. istedi. Muvakkaten ver- dim, — Bu Aron Efendi kimdir? — Kâtaneden Sünnet köprü- sünde imalâthanesi var, — Dereceyi sizden bu Hikmet efendi istemedi mi? — Evde istedi. — Şubalde anlatınız. bâdise nasıl oldu? — Ben Aron Efendiye ver- miştim. Onun için Hikmet Bey istediği zaman, “yanımda yokl, dedim ve kime verdiğimi söy- ledim, — Sonra? — Sonrası, Hikmet bey, git miş, Aron efendiden almış, Ka- ra Eftim oğ'u efendiye vermiş... — Bu zat kim? O da ticaret yapar. Hikmet bey, ayağa kalktı: — Efendim, ben defterdarlık dahili istihlâk konirol memuru sıfatıle vazifemi ifa ederken... Ve bazı izahat verdi, o, söy- ledi, şabit söyledi. nihayet şahit şuzları ilâve etti: — Sonradan tahkikatla anla- şıldığına o göre, Hikmet bey, Aron Efendinin o imelâthane- sine gitmiş, dereceyi istemiş, almış, bakmış, “Aa, bu derece bozuk! Ben, götüreyim, kimya hanede musyene ettireyim,i de- miş. Aron EF.de, memur diye bağını sorma ” ses çıkarmamış. Halbuki, Hik- | Er tasyonunda trenden indiği sırada met E., dereceyi kimyahaneye değil, Kara Eftimoğluya götür- müş. — Sonra? — Sonra, ben dereceyi tabii vermiş olduğum Aron Ef. den istedim. 0, Hikmet Beyden bah- setti, Daha sonra Kara Eftimoğ- baya verildiğini öğrenince onda arandı. Neticede, derecenin bu sonuncu zata Hikmet B, tarafın- dan yüz liraya satıldığı anlaşıldı. Bu zat. “Ben satın aldım, yüz liraya mutabii!,, diyor! Bu arada, şabit, Hikmet Bey- den bu ölçü için bir makbuz istenildiğini, Onun da bir makbuz yazdığını, fakat imza yerine “ Tiryandafil ,, ismini koyduğunu bildirdi, Niçin ? — Onu bilmem. Biz, itiraz ettik. O, “ Siz anlamazsınız. Üzümünü ye de, bağını sorma! ,, dedi. Şahit Aron ve Yani efendiler de çağrıldılar. Onlar da, hadise- nin mubtelif sâfhalarına dair bildiklerini anlattılar, Hikmet Bey, bu şahitlerin ifa- delerini Kabul etmiyor, hakikate w gun olmiyan şeyler söylenildi- ğini ileri sörüyor, gendisini mü- dafaaya hazırlanmak özere, mü- temadiyen not alıyor. — Esasen birinci şahidin bana husumeti vardır, diğerleride onun tanıdıkları! dedi. Neden . dolayı vardır ? — Ben, memur sıfatile kendi- s'nden dört yöz lira ceza kes- miştim, vaktile nizamata muhalif haraketten, ondan dolayi! Şahit, “köyle bir şey yoklur,, dedi, maznun israr etti. Neticede bir şahidin daha çağnılmısı için, mubakeme, 21 İeşrini sani saat on dörde bıra- kıldı. busumeti SAMARA annen eatagampz pap egr Ba pan anana SASA SERALAR EZER Lindbergin çocuğu Bir tevkif Gizli katil kendini SEVİLLE, 26 (A. A.) — Za-| bıta Lindbergin oğlunu O kaçırma vak'asına karışan Jean Saul is - | minde bir şahsı tevkif etmiştir. | Jean Saul'un tevkifi hakkın - ! da verilen tafsilâta göre Ameri - kanın (Seville) konsolosuna iki gemici tarafından gönderilen bir mektupta Lindbergin oğlunu öl - Üürenlerden birinin Sevilde gö - #ldüğü bildirilmiştir. Bu ihbar - dan biraz sonra gemicilerin anlat tığı evsaf ve eşkâlde bir şahıs, | konsoloshaneye gelmiş ve pasa - | portunu kaybettiğini söylemiş - | tir. Bu adam tevkif edilince sahte bir pasaport elde ederek Bordo - dan Sevile geldiğini, ve sonra bu pasaportu yırttıiğını nihayet iti - raf etmiştir. Jean Saul, aslen Rus olduğu - nu, Nevyorkta bir terzi yanımda | orlaya atıyor mu? çıraklık ettiğini de söylemiştir. Bu adamın muhayyel bir ci - nayetle kendisini ittiham ettire - rek, Amerikaya gönderilmesini temine çalışan bir yalancı olup ol madığı henüz anlaşılamamıştır. Filhakika Jean Saul, bu vak'a- dan haberi olduğunu, fakat an - cak Amerikan hakimleri karşısın- da itiraflarda bulunacağını söyle- miştir. Dullar ve yetimler BERLİN, 26 (A, A.) — Büyük | i de de esas itibarile mutabık kal - harpte ölen askerlerin karıların - dan, baba ve analarından ve harpte sakatlananlardan (taksi - sat ve maaş almıya hakkı olanla - rım bu günkü miktarı geçen sene- kine nazaran 18.000 kişi noksan olarak 320.000 kişiden ibarettir. | det beyler karşılamışlar ve ken - | necektir. İran elçisi de dün Anka- VAKIT Tu rkiye | | ile İran (Baş tarafı 1 inci sayıfamızda) dürlerinden Refik Amir ve Cev - disine Ankaraya kadar refakat: etmişlerdir. İran hariciye nazırı Sirkeci is- | askeri mızıka İran milli marşını çalmış, İran elçisi Sadık han, Va- | Ni Huhittin, polis müdiri Fehmi beyler ve şehrimizde İranlılardan bazıları tarafından karşılanmış, | asker ve polis müfrezeleri tara - fından selâmlanmıştır. Füruği han istasyonda bulu «| nan İranlıların alkışları arasında otomobile binerek doğruca misa - fir edildiği Perapalas oteline git- | miş, burada saat on bir buçuğa kadar kaldıktan sonra (o vilâyete | gelerek vali Muhittin beyi ziya - ret etmiştir. Saat oyarımda da Taksim meydanına giderek Cüm- huriyet abidesine güzel ve büyük bir çelenk koymuştur. Vali ve belediye reisi Muhit - tin bey öğle üzeri misafir şerefi- ne Perapalasta bir ziyafet ver - miştir. Ziyafette Füruği han ve Muhittin beyden başka Füruği hanla birlikte gelen İran hariciye nezareti müdürlerinden (Abbas han, İran elçisi Sadık han, Şükrü Naili paşa, kolordu erkânıharbiye reisi Fahri, Refik Amir, Reşit Saffet, Asım Süreyya, Beyoğlu kaymakamı Sedat beyle İran elçi- liği erkânı hazır bulunmuşlardır. Füruği han saat on beşe doğru otomobille Tophaneye gitmiş, Sey risefain rihtimindan bindiği An - kara motörü ile geçerek Ankara trenine binmiş - tir, Füruği han Ankarada üç dört gün kaldıktan sonra tekrar şehri- mize gelecek, buradan İrana dö - raya gitmiştir. Miralay Muhsin han ve İran hariciye nezareti şark işleri mü - dürü Rıza handan müteşekkil bir heyet dün gelmiş, ve Füruği hanla birlikte Ankaraya gitmiştir. Bu heyete riyaset eden İran ticaret müsteşarının da bu şehrimize idik: Haydarpaşaya | Nazmi Nuri Dün Sanayi Birliği umumi kâtibi azmi Nuri Beyin şu mektubunu al 26 teşrinievel 932 tarih ve 5316 numaralı nüshanızın üçüncü sayıfasında bana matuf beyanat- ta bazı yanlışlıklar vardır. Hastalığım zamanında A.H. imzalı makalenin matbuata akse- den münakaşalarını okuyup oku: | madığım sorulmuş, ben de ceva - ben okuduğumu fakat makale mu harririnin tavsif ettiği gibi sınai müesseselerin bu gün için belli başlı o bir muafiyeti kalmadığı - nı, her ne kadar teşviki sanayi ka nunu baki ise de bu kanunun bi- zi alâkadar eden mevaddı iptidai» ye kısmı ile makinalara ve ka - zanç vergisine müteallik nokta- larını sınai kredi bankası kanu- nunun 2 inci ve 13 üncü madde - lerile lâğvedildiğini, fabrikatör - ler de diğer vatandaşlar gibi ken- di ihtiyacı olan mevaddı gümrük resmini vererek aldıklarını binae- | naleyh ortada münakaşa mevzuu olacak bir hâdise kalmadığını, memleketimiz için çok mühim bi- rer unsur olan Ziraat ve sanayiin ayrı ayrı hususiyetleri olduğunu, ziraatte tabiatın sanayide ise fen- | nin en mühim âmil bulunduğunu ve bütün dünyada bu noktanın da artık © kat'i bir hakikat, müna - kaşa edilmiyecek bir mevzu hali- inap ettiğimi beyan etmiştim. | Memleketimize dü- şen yağmur Ankara, 26 (A.A) — Aldığı mız malümata göre bu sabaha kadâr Yalova, Bursa, Kütahya ve Afyona birer milimetre, Ada- naya iki, Çanakkaleye üç, Kon yaya beş, Uşak, Denizli, Eskişehi- re altışar, Kebsuta on, İzmire otuz bir, Manisaya 32, Antalyaya 36 milimetre yağmur düşmüştür. İz- | mit ve Ankara civarına da cüz'i gün gelmesi beklenilmektedir. Füruği han Hz. dün Perapa - izs otelinde kendisile görüşen bir muharririmize şöyle demiştir: — Türkiyeye gelmekten mak - sadım dost bir memleketi ziyaret ve geçen sene İrana gelmiş olan Türkiye hariciye vekili Tevfik Rüştü beyin ziyaretini resmen i - ade etmektir. Bu vesile bana, çok sevdiğim bir memleketi ziyaret | fırsatını vermiştir. Bu fırsattan istifade e- derek Türk siyaset adamlarile gö- rüşeceğim. — Ankarada İranla Türkiye a- rasında yeni müzakereler yapı - lacak mıdır? — İki komşu memleket arasın- da daima müzakere olabilir. Bu- nunla beraber memnuniyetle söy | liyebilirim ki, aramızda | helle| muhtaç hiç bir mesele kalmamış, İ hepsi daha evvel halledilmiştir. Fakat aramızda halli omüşkülât göslermiyen bazı işler bulunabi - lir ki, esasen bu mevzular üzerin- mış, prensiplerde (anlaşılmış! -. Mesele teferrüatı tesbit işindedir. Bahsettiğim işler arasında bilhas- sa ticari ve iktisadi münasebetle- rin inkişafını temine (o çalışmak meselesi vardır. Hudut omeselesi İ lar icap ederse elçilikler vasıtasi- miktarda yağmur yağmıştır. Umu- mi vaziyet yağmurlu görülmek- tedir. malina Viyana darülfünun- da arbedeler Viyana, 26 (A.A) — Darül fünunda sol cenah mensuplarile müfrit milliyelçi tabele arasında | bu sabah yeniden birtakım ar- bedeler olmuştur. 7 kişi yara- lanmıştır. a İl de esas itibarile Tevfik Rüştü be- | yin ziyareti esnasında Tahranda | halledilmişti. Bu mevzu üzerin- de de yalnız bazı teferrüat, hu - dutlarda emniyetin temini mese - leleri vardır. Türkiye ile İran arasında bir ticaret mukavelesi akti lâzımdır. Bu hususta da prensip itibarile tamamile anlaşılmıştır. Fakat bu mevzu üzerinde Ankarada bir müzakere yapılmıyacaktır. Bun - le halledilebilir. Türkiye ve İran arasında bita- raflık ve ademi tecavüz teşriki mesai mukaveleleri mevcuttur. Ankarada bu mukavelelerin yeni- leştirilmesine karar verilmesi ve imzalanması muhtemeldir, Beyin. in onsereseamerasanmsasa resen e arama a A , Sanayiciler veA,H.Bej inen alâkadar olmıyanla 'nasihat ve fikiralmıya ihtiyacı yokt 27 Teşrinievvel £ > bir izahı Vatandaşların kendi na taallük eden hususati, zannettikleri temennilerini kümetine arzetmenin gene " daşların tabii hakkı olms*& | da ilâve etmiştim. Makale muharriri, maks?” i de bugünkü sıkıntı ve buh i herkes müteessir ve mu kimse ne gibi tedbirler ğini söylemiyor, gazetele rin bir uykuda, limleriesisi sükütlarında, iş adamlar ve" recilerin vaziyete tamamef kayt bulunmasından b haklarını istemiyenlere itap ken birkaç fabrikacının haklarını müdafaa uğrund retlerine de hiddet etraekted Bu ifade tahlil edilirse cilerin haklarını istemek gösterdikleri gayretten ! takdir edilmesi lâzrmgelirketi si mütaleada (o bulunulmast £ kendi ifadesi ile tezat teşkil! İ mektedir. Halk hükümetinde kım, hak gördüğü metalibatın İ kümetine arzetmesi en tabil hakkıdır. Bu yolda alâkadar © mıyan zevattan fikir ve pa* almıya sanayicilerin ihtiyacı Y9 tur. f Eğer herkes kendi işini b memleketin umumi işleri de d& miş olur. Mekteplerde | (Baş tarafı 1 inci sayntadil lekette kalacağı, bem de ©£ ucuza mal olacağı için güzel & karardır. Ama bu kararı ande tatbika kalkmak daka lükleri eskimiyen çocukların Umumi kâtip: Nazmi v sini sarara sokmaz mı? Biz Öğ bir devirde yaşıyoruz ki müşkülatla çocuklarını oku! anaların babaların on par bile düşünmiye mecbuzuz. İşte bu endişe ile meleri ) rimiz arasında tahkikat ya) Pİ ZN e sada kalmamış, talebe aynı Yaf e İk Müdürler: böyle şiddetli lr verilmediğini söylediler, kız orta mektebinde verilen ha göre yerli malı kumaş te Avrupa malını almıya mış, © zaman yerli malı gili kadar beklemeleri ve siyah İ | löklerini giymeleri söylenmiğ” Maamwafih bizim bazı mek lerden anladığımıza güre tale | nin bir renkte önlük giymel temin için pek elde mevcut si önlüklerin eskiyip (o eskim€i düşünülmemiş, hemen ye tenmiştir. Halbuki evvel tasarruftur, paramızı” vaya gitmemesini temin et tir. Çocukların kıyafetlerin! e hai olduklar! rada yerli inalını tercih etm rini seylemek lâzıradır, daba vel ve bemen deği!. ÖZ, sanmam MEMELİ Ottava itilafı Ava” kamarasında LONDRA, 26 (A.A) — vam kamarası Ottava iril i hakkındaki kanun Vâyihasınır i kinci müzakeresine başi maksat her şeyi, yek iy ij