TUTA LARIZ —ÜTeğrinievvel 1932 Sayıfa 7 EĞLENCELİ YAZILAR — Ahmet ona inci ede bir tasma taktı . bir gerdanlık almıştı, o da Özan yemesenmemanamasayenonessary esse eyeresenamresann sanem zaman | Hava nasıl değişir ! | , Hahım fevkalâde asabiyet için- ji hüngür hüngür ağlıyor, çır- or, kocasına söylemediğini kmıyordu: >— Sen artık beni hiç sevmiyor- , le ğ — Sen beni aldatıyorsun!. — Sen başka birisini seviyor- 1, — Bütün paralarmı dışarda yi- Ödünç anne » Nazmiye : kendisile tanışmak yleyen Ferit Beyin pek ağır baş- er adam olduğunu biliyordu.. m için dansingten © çıkarken wn beraber yemek yimek tek- We şöyle mukabele etti: >> Affedersiniz, bu akşam ge- a i Tari Fakat yarın akşam geli- >> Neden bu akşam gelemiyor- uZ?, â) Çünkü annem yanımda de- gi Yalnız hiç bir yere gide- ari Bey bu cevabe o kadar Gn oldu ki geç kızı âdeta uy k edecekti... Ertesi akşam bu- K mak üzere ayrıldılar.. Fakat de, ,7€ hemen daha önden 2 Müfideye yetişerek : uzum Müfide, dedi, yarım > MN ânneni bana ödünç verir yin Bir aile yemeğine davet- Pastalar Reti,. i koca bir paket ani Nihat ertesi Saip, Paketinin başında kardeşi Si görünce; Pantala,. © dedi.. Galiba canm 1 çekiyo; hiç niyet — Gülle r amma hiç e p*den biliyorsun?. pasta | bi, ,, “kuz tanesini yedim, daha | Ne tatlısma rast celmedim.. | gi sabah | çok fena pastalar. | yorsun; beni-bir yere götürmiyor- İ sun!.. İ — Sen muhakkak başka birini | seviyorsun !.. Derken hizmetçi kız içeriye gi- rerek terzinin geldiğini haber ve- rince hanım birdenbire değişti ... Kocasının boynuna sarılarak: — Ne olursun, hani söz vermiş- tin.. On beş liracık terzi için.. Keman Elindeki udu ile © kahvedeki müşterilerden parsa toplamıya çı- | kan udi Selime: | — Biraz daha çal bakalım!.. Dediler. — Ne çalayım efendim?. — Bir keman çal... Aşıkları! Meşhur Fransız kralı on beşin- ci Lui çapkınlığı ile meşhurdur .. Madam Döport isminde bir met- resi vardı.. Fakat kral bütün mem leketi zorbalık ve istipdat ile zapt- | ettiği halde bu kadmı bir türlü | zaptedememişti. Bir gün Madam İ Döporta yaptıklarını sıra ile say- | dı: — Hemen, hemen benim bütün | tebaam senin aşıkındır. | — Aman haşmetpenah, nasıl o- lar! İ — Evet, meselâ Dük Dö Şöva- | zol?. — Ne kudretli bir adamdır .. | — Ya mareşal Rişliyo?. — Çok zekidir.. — Menovil?, — Vücudu güzeldir.. — Ya Dük Dömenun nesi var? | Ne kuvveti, ne zekâsı, ne de gü- zelliği!, — Evet, amma o da efendimize | pek sadıktır. Ne yapsın! Mahkemede reis maznuna 80- | ruyor — Neden bu cüzdanı çaldın. — Vallahi reis Bey, biç ha tırlayamıyorum, -tamamile sar- hoşlum. Ne yaptığımı bilmiyo» rum. — Peki, mademki bilmiyerek bir balttır etmişsin. Tabit ertesi gün kendine geldin, götürüp cüzdanı sahibine - vermek yok mu? Sen öyle yapacak yerde gidip tekrar içmeye başlamışsın. — Tabii reis bey, birgün ev- vel işlediğim kababati unutmak için içiyordum. iade edecek! Karebet Tıngırnlyan (o efendi Tokatlıda yemek yiyordu. Aynı masaya gelen bir zat yanında yemeye başladı. Yemek bittikten sonra Kare- bet efendi yanında duran bir kürdanla dişlerini temizledi. Son- ra kürdanı geri biraklı, tekrar aldı tekrar bıraktı. Bunu gören yanındaki başını çevirerek: — O kürdan benimdir, dedi. Kör değiliz a, görürüz, kul lanıncası geri veririz efendim. zat — Tüfeksiz av olur mu, Ya geri geldise diye .. Müfit Bey o akşam hizmetçisi- ni de savarak mektep (arkadaşı Süleymanla baş başa eğlenmek, dedikodu yapmak, kafaları tütsü lemek istiyordu.. Bu sakin bekâr evinde masanın başına geçerek gece yarısına ka- dar içtiler, konuştular, onu, bunu çekiştirdiler, hayattan, zevkten, kadından bahsettiler. Süleyman Bey Müfidin başıma gelenleri bildiği için kadından ve i evlilikten pek bahsetmiyordu .... Fakat gece yarısını geçip de s0- kaktan el ayak çekilince bir ses duyuldu. Müfit birdenbire kadeh elinde, lâkırdı ağzında kaldı. Sü- leyman kül gibi olan arkadaşının yüzüne bakarak: — Ne var?. Dedi. | AN ENİ | yl ei Sa — Doğrusu Hanımefendi, pijamanız çok güzel ... Gizlenecek bir şey kalmamış, — Namuslu bir kadının gizli hic bir seyi olamaz « | bahsediyorlardı. ne avlıyacaksın böyle ? RABBA — Bir ses işitmedin mi?, — Evet, galiba bir durdu... — Tamam.. Karım da otomo- bil ile kaçmıştı ya!.. — Peki, ne olur?. — Ya geri geldiyse diye telâş ediyorum.. Bir falso Bir mecliste otomobil şundan bundan Genç ve güzel hanımefendilerle şakalaş&n deli- kanlılar arasında Nail patavatsız küfrü ile meşhurdu. Sözün ara sında kadınları yaşı bahsedilmi: ye başlayınca Nail: — Doğrusu, dedi, hanrmefen- diler, hiç biriniz yaşınızı göster miyorsunuz. Âdeta hepinizin kaç yaşında olduğunu bilmek için İ evliya olmak lâzım... Hepsi kahkahalarla başladılar.. Bir tanesi: gülmiye — Ben kaç Bey?. Diye sordu.. — Siz mi?, Belki altı.. —A,a,a,... Daha nesi?. yaşındayim Nail on beş, ow Nail acaba fazla söyledim diye düşünürken köşede oturan yaşmı başmı almış, saçlarının akını ren- gârenk boyalarla örtmiye çalış - | mış olan bir hanrmefendi söze a- İ tıldı: — Nail Beyin hakkı var, dedi.. Bazı kadınlar yaşlarını hiç göster mezler.. Meselâ ben... Bu yaz Kalamışta yüzerken bir çok er- kekler beni kızım sanmışlar.. Nail bu hanımefendiye bak baktı; sordu: — Sizin kızınız o kadar mı?