—Bu teşebbüsünüzde müte- reddit kalabilmeniz için, kalbini- zin sesini size dinletmek isteme- dim. Semra, dalgın gözlerle önüne bakıyordu. Sesi hiç değişmemişti. Aradan yedi sene geçtiği halde onu hâlâ unutamamıştı. Atını a- | hıra bağlayıp dönmüş olan Halim Sabite dönerek: — Bu akşam, dedi, seni bırak | mam. Zaten vakit te geç... Hem burada otel filân da yok... e Halim ile Sabit mektep arka- daşı idiler, beraber harbe gitmiş- ler, beraber yaralanmışlardı. Son- ra mütareke olmuş, İstanbula gel- mişler, ayni pansiyona inmişler- di. Pansiyonda Semra ile tanış- mışlardı. İkisi de onu sevmişti, Semra, konservatuvara giden gü- zel bir kızdı. İki gence karşı bü- yük bir samimiyetle mukabele &- diyor, fakat bir türlü birini öte- kine tercih edemiyordu. Nihayet aralarında şuna karar vetdiler: Yazı mr, tura mı oynıyacaklar, talih, Semranın yerine intihap «- decekti. Ve talih Halimi seçmişti. Sabit, bir kaç gün sonra İstan- buldan ayrılarak, Ankaraya git- mişti, » 4 Yedi sene sonra, Sabit Halim ile karısını hiç ümit etmediği bir yerde bulmuştu. İktısat vekâleti, maden mühendisi sıfatile (o onu, Erzincan vilâyetinin Pulk köyün- de işletilmeğe başlanmış olan pet- rol kuyularmı teftişe göndermiş- ti. Sabit, Pulka akşam üzeri iriş- mişti ve orada ilk rastladığı dam,, Halim olmuştu. İki arkadaş bu kadar uzun bir ayrılığın verdiği hisle sarıldılar, Halim onu alıp, petrol kuyuları- nın civarında mühendisler çin yapılmış olan küçük evlerden bi- rTisine götürdü. Kendilerini karşıladı. kapıdan * Semra »*» 4 İlk şaşkınlık geçtikten sonra, | Sabit ile Semra maziden bahset- meğe başladılar ve ikisi de iste- miyerek tehlikeli bir mevzua gir- diler, Fakat Sabit, Semranm ak- sine olarak, bu mevzudan soğuk kanlılıkla bahsediyor gibi idi, ve hatta bir aralık Semra: — Doğrusunu istersen, Sabit, sana karşı Halime nazaran daha kuvvetli bir his duyuyordum. a- ma, senden, pek kapalı halinden çekindiğim için bunu sana da his- settirmedim. Hem Halimle ara- nıza lüzumsuz, belki de pek de- rin bi ini | ” r uçurum açmaktan çekini | vö'to'ölai ös ket GENE el yordum. Demiş, Sabit te: — Bu teşebbüsünüzde mütered- dit kalabilmeniz için kalbinizin sesini size dinletmek istemedim. Diye cevap vermişti. öğ vg Yemekten kalktılar, küçük por- tatif evin taraçasına çıktılar, U- zakta Pulk köyünün tek tük Işi” ğı yanıyordu. Gecenin sessizliğin- | de bir motör sesi gib: duyulan selin şırıltısr, sanki bu üç kişinin arasındaki süküta tempo tutuyor- du. Halim bir aralık Semraya de- di ki: — Canım, haydi şu eskiden ol- duğu gibi bize biraz keman çal! Uyanmaz uyku ! Sabit te rica edince Semra kalktı, kemanmı alarak geldi, ta- raçanın parmaklığına yaslanarak akord etti, sonra Sabite dönetek sotdu: — Ne istiyorsunuz? Ne çala- yım? Sabit, Semrayı, içeriki odanın tavanma asılı lüks o lâmbasından gelen flu aydınlık içinde, yan ta- raftan görüyordu. Semranın boy- nuna doğru inen saçları, : karan- lıkta teressüm eden, bir omuzu kalkık vücudü, ona, pansiyon o- dasındaki kroms tablolardan biri- sini hatırlatıyordu. Sabit, bu ha- tıranın tesirile titredi. (Çünkü, pansiyonda olduğu zamanlar, o- dasında, bu tabloya bakarken Semranın çaldığı parçaları din- lerdi ve en sevdiği parça... — Ne isterseniz, diye düşünce“ sini kesti, Semrayı fazla beklet- memek için, siz ne isterseniz onu Evet en sevdiği parça... Fakat Semra işte onu çalmağa başlamıştı. Bu, “Bach” ın. ikinci “suite” i idi, Semra, böyle ne kadar çaldı? Sabit gözlerini kapıyarâak 'dinli- yordu. Bir aralık gözlerini — açti ve haşiyetinden dona kaldı. Par- maklığın üzerinde, Semranm be- men hemen vücudüne yapışık de- necek bir tarzda, başı ensesine doğru dikili simsiyah bir şerit, bir yılan duruyordu. Sabit, önce bir hayalet görüyorum O zannederek elinin tersini gözlerinden geçirdi. Hayır, bir bir hayal değildi. Yr. lan orada duruyordu ve şüphesiz keman biter bitmez ilk işi atılıp, Semrayı, ensesinden, saçlarının bittiği yerden ısırmak olacaktr. Halim, karşı tarafta oturduğu i- çin, Semranın vücudile Kapladığı yılanı göremiyordu. Düşünülecek zaman değildi. Parça bitmek üze- re idi. Sabit yavaş yavaş yerinden kalktı. Yılan, kemanın ahengi ile mestolmuş, hiç bir hareket yap- mıyordu. Yalnız, hücuma hazır- lanmış çelik bir kanca gibi, bir kartal gagası gibi kıvrılmış bekli- yordu. Sabit ilerledi, Semraya bir met- re kadar yaklaşınca çok çabuk bir hareketle elini uzattı ve yılanı boynundan yakaladı. Bu hareket hem Halimi, hem de Semrayı şaşırtmış, Semra, bir- denbire durmuştu. Yılan, boynu Sabitin elinde ol- masına rağmen, süzüldü ve $şid- detle silkindi. O kadar kuvvetli hareketler yapıyor ve havada da- reler çızıyordu ki, Sabit, onu bir elile zaptedemiyeceğini © anladı, nin tuttuğu yerden daha yukarı- sinr tutmak istedi, Fakat yılanın bu aralık ani bir sarsılması üzeri- ne eli kaydı ve Yyilanm dişleri, | sol elinin şehadet O parmağına geçti, Halim derhal içeri koşmuş, .e- linde tabancası dönmüştü, Sabi. | çalarken buldu, Sabit koltuğunda te: — Şöyle uzat, diyordu, beyni- ni patlatayım. Sabit sağ kolunu son kuvvetile gererek uzattı, bir silâh patladı, yere kamçı gibi düşen bir ceset. | Ve Yavaş bir sesle, Sabiti göstere- Semra bir köşeye yığılmış, ya- rı karanlık içinde geçen bu des- tani cidalden hiç bir şey anlıya- mamıştı, Silâh sesi onu hakikatle | i ilâhi musiki... Hatırlıyor musun... 21 Teşrinierseli karşılaştırdı ve Sabitin sol elinin kanadığını görerek haykırdı: — Eyvah, ısırmış!... Halim, derhal bir ip getirerek, Sabitin kolunu bağladı. Sabit: — Zarar yok, diyordu, zarar yok... Zehirli değil... Bakınız, âdi bir yılan! Halim eğilip baktı: — Hayır, dedi, Engerek... Ben derhal doktora koşuyorum. Gele. ne kadar, sakın ipi çözeyim de- me, Semra koş, içerde konyak var... Getir... ; Semra iceri girince, kocası da peşinden girdi, ve ahmdan atını çıkarmak üzere geçerken: — Bilhassa, dedi, ben gelene kadar dikkat et... Uyumasın! s » Şimdi taraçada © yalnızdılar. Semra, dolu gözlerle Sabite bakı- yordu. Sabit, gittikçe artan bir a- ğırlık ile, şiddetli bir uyumak ih- tiyacile mücadele ediyor ve, her seyden bihaber - kim bilir belli de haberdar - kendi kendine: — Uyumak ayıp olur; diyordu: Semra onun gözlerindeki ağır | lığı farketti, ve kocasının tembi- hini batırlıyarak: — Sabit, dedi, uykun mu var? | — Hayır... Yek... Bir konyak | verir misiniz? İ Semra kadehi uzatırken eli, Sa- bitin sağlâm eline değdi, titredi. | — Şöyle yanıma oturur mu- sun? , — Peki... Bir an sustular. j | — Sabit, niçin bu deliliği yap- tın? Sabit bir türlü içinden geçen cevabı veremiyordu. Nihayet bu- nu Semra söyledi: — Benim için, değil mi? — Evet... — Uyuma Sabit... Şimdi dok- | tor gelir... Sakın uyuma... — Uyursam ne olur ki.... Yılan ! zehirli değildi ki... — Olsun... Beni seversen uyu- ma... — Seni sev, Sabit ayağa kalktı: — Semra, dedi, böyle şeyler söyleme... Hem ne diye böyle ağ- İryorsun... o Cenaze merasiminde mişin? — Sabit... Sabit, tekrar olduğu koltuğa o- turmuştu. Buna yıkılmak demek daha doğru olurdu. Fakat, sesine metanet vermek için son bir gay- retle: — Semra, dedi, yarıda kalan parçayı bitirir misin? Bach... Ne Semra... eğer sen debeni biraz seviyor- ricamı.... pansiyonda... haydi... Dr Halim, yanında doktor, içeri girdiği zaman, Semrayı, keman uyuyordu. Halim: — Semra!... Diye seslendi. Semra, durdu, | bakışsız gözlerini kocasma çevis rerek, elini dudaklarına götürdü, rek: - Sus, diye mırıldandı, yor! uyu- fa, Şüpheli bazı sözler Bu günkü mü | m imiimi (Baz tarafı 1 inci sayıfada) meb'usan reisi Malirof ve Sofya metrepolidi . Stefan'ın. nulukları kayde şayandır. Bunlardan har- biye aazırı. Eulgar kuvvet ve kudretinden bâhset- tikten ve Balkan muharebesin- deki muzafferiyetini anlattıktan ordusunun | sönra ordunun bugün de aynı | ;feyi ğ ffe- vaz feyi yapmağave aynı muzalic | dine gö bayi kuvve i riyeti tekrar etmeğe kâazır bir vaziyette olduğunu söylemiştir. Meclis reisi de, bu abidenin ölüler için o'maktan ziyade di- riler için yapıldığım ve bunun | drilere milli gayeye vusulü işa- ret ettiğini izah etmiştir. milletinin gene bu gayesini bir gün elde edeceğini (Edirne ve | Trakyayı işgal) edeceğini bara- retle beyan etmiştir. Bir Bulgar gazetesinde gördü- ğgümüz yukardaki haberi, söyle- nilen sözlerin bakikate uygun olduğuna inanamıyoruz. Çünkü bizimle pek dost geçinmek iste- diğini birkaç kere gösteren Uu'- | bütün Pul | gar bökümeti gibi, gar asker ricali de pek iyi bi- lir ki Bulgar ordusu eşki Bulgur ordusu iss Türk ordusu eski Türk ordusu değildir. Pulgar dostlarımızın hem buna çok iyi vakıf olduklarına, bem de Tür- kiye ile iyi dostluk göstermek cehtlerine emin olduğumuz için | bu sözlere inanamıyoruz. Balkan konferan- sına doğru ER ECZ (Baş tarafı I inci sayfamızda) pıldıktan murahhaslar memleketlerine döneceklerdir. sonra Konferansa memleketimiz na- mına iştirak edecek olan murah- has heyetimiz dün sabah Prenci- pesa Maria vapurile Köstenceye hareket etmiştir. Heyetimizi va pürda Bulgar elçisi M. Pavlof, Romanya ikinci konsolosu ve di- ğer bir çok zatlar teşyi etmişler. dir. Heyetimize tahsis edilen ve bayraklarla donanmış olan vapur saatt 11 de hareket etmiştir. Dün giden heyetimiz B. M. M. reisi vekili Trabzon meb'usu Ha- san Beyin riyasetindedir. Umumi kâtip Ruşen Eşref Bey- dir. Diğer murahhaslarımız alfabe sırasile şunlardır; İnhiserler er munvini Ahmet Mitat, sit ve Ahmet Samim Akil Muhtar, Abâlihak Şinasi Beyler, Ki: idürü Wktem Desin, 0 reis musvini Hümit, mebus Fnzı An Müderriz İbrahim Fas), Muslahat. tin Adi, Anadolu sjahert müdürü Muvaffak, Müderris Müzaffer, mebus Nazım, Nemli zade Mitat, Diüdlerris Nizamettin Âli, Resit Snffet, Müderrin Tahir, mab'us Vazfi Raşit, Yakup Kadri ve Zeki M Murahhaslardan bazılarma zevceleri de refakat etmekedir. Fust ve Milliyet gazetesi Arkara Diecdi Südretlin Beyler de dür Eltkraşe git- Enişlerdir. Bugün saat on beşte Bükreşte konferans meclisi, müteakiben de komisyon ve komiteler toplana- caktır. Saat 21 de murahhaslar ve hanımlarının şerefine Romen askeri mahfelinde Romanya gru- | gibi bu merd venler ipe" maçlar” i ee (Baş tafatı Lİ yetle koy ölçüşece k bale j lerdir. İşte bu gençle ten bir mubtelit getir! muhtelitle bu gün Kar? te'Halk stadında k p muvaffakiyetinide gö Selânik muhteliti, bebe kımdır. İçlerinde iki tan€ ban milli takımı oyu9cU Selânik takımı bu £ şu suretle çıkacaktır? w Mangizoğlu, Parsanik?” rot, Anastasya, CrasopWi naplus, Kavoni, Yordai Sofya metjepo'idi de Bulgar vanis, Argiryadis, Fil , Karagümrük takımı © yeni oyuncularla takviytp miş bir haldedir, Takımı“ kilde çıkacaktır: Miço, Mahmut Ah, Hikmet, Lütfi, Cemal, Seyfi, Rıza, Ibrahim, R4 Karagümrüklülere mv yet temenni ederiz. Türk - Rus mi?) Bügün Fener stadında cak Türk - Rus maçının tice vereceğini kestir bavh müşküldür. vi Ruslerin çok kuvvetli © ları ##uhakkak olmakla kendilerini yakın zamanli" | hamızda görmediğimiz temleri hakkında bildiği” ler pek azdir. Yalmız şöf” min ediyorüz ki Türk ta kurulursa ve arasıra diği iyi oyunlarından bi çıkarmıya muvaffok o'Hİ, neticesini hafıf bir fa kasanabiliriz. Aksi takdirde teknik of salar bile vEcutlen ve * itibarile Rus takımı kaf ağırca bir mağ'übiyete U5 mız tabii addolunabilir. Hakömler İlki tarafın kaptanları © dan tesbit edildiğine göğü günkü maçın hakemi Tür zar maçının hakemi Rus* tır. Yan ve kale kakemle birer tanesi Rus, birer Türk olacaktır. Müsabaka esnasında kal dabil her takım üç oyu fazla oyuncu değ ştremiyfi Rus misafirlerimizin © Evvelki gün Yalovayajif Rus sporcuları dün saba simde Cümhu.iyet abidesi rasimle bir çelenk koymul hürmetle selâmla rdif Dün geceki yaf | Bin Dün gece Üsküdarda vi Ral gın olmuş ve belediyeye ' köşk yanmıştır. i Üsküdarda Altunizade lesinde Şehitler sokağındf diyeye ait ve temizlik işl€. #urlarından İhsan Beyin “4 ğu büyük alışap köşkten şasi da yangın çıkmış ve bins mile yanmıştır. Yangının sebebi anl | mmtır, Tahkikat vapılma” ———— Iskelelere iren çık” merdivenler Köprü üzerinde iskeleleri merdivenlerden aşm 75) inip çokılmasının kalaba) bebiyet verdiği belediyeY€ yet edilmiştir. . Üç, dört sere evvel a pu tarafından bir kabul resmi ter- | çıkanlara mabsws olmak tip edilecektir. ikiye ayrılacaktır. “yi e di