A ann 14 #00 s0 DANSA AAA BAN 0 18 BAN İ> EĞLENCELİ YAZILAR 41 ÜL AAA . il ıraş olurken - mektebi açıldıktan son- İ eiki tehlikeler zail ola: iy, Belki çocuklarımız bizim İZ istırabı duymıyacak - akat biz hâlâ dün Ö. Ri JİR Beçirdiği tehlikeleri ge- az Bey dün Sirkecide sa- ih, vâ$ ettirirken müthiş bir İl, | *ramış. Nazik berber Se, yp üzünüzü mü kestim efen- sorunca, Ö. Riza Bey şu ; Vermiş: Hayır kesmedin, ikiye /biç- “€miş Efendinin pe yeni aşkı ; Hai $ Efendi dört senedir ev- < mü, Sakat nasıl evli?. Orasını tenisi. ilir.. Karısını seviyor mu , fe vo: olur mu!.. Bütün his- a mi hi “na medyun idi. Defter - a kadro harici kaldığı bir , Seli, “ildi, sokakta kalmıştı. Be- aba, Versin bu kadın karşısma N “met buya, gözünü kapa - *lendi.. tün bugün hiç bir iş yapma- *vle mahalle kahvesi arasın- ik dakuduğu halde hiç bir Muhtaç değildi. Yiyecek, i- Nüiyecek hazırdı.. Hanımın ğı, üç dükkânı, bir hama- © ay bütün bu ihtiyaçlardan İr kaç liranm da sağlık Üm var, kaygusile bir ke- y lanmasma kâfi geliyor - t ye bu sakin kaygusuz haya- ikpaşadaki evlerinin karşı- man genç bir komşu kızı katar gibi oldu. iş Efendi karısma belli et- “ pencerenin önüne geçiyor, komşuyu süzüyor, o ken kınca içini çekiyor. Men- e $erinler gibi yüzüne du. kı, “iş Efendi ile karşıki komşu gd ti asında on beş yirmi sene- , * © fark vardı amma, nasıl İN oldu, kız Memiş Efen - d bu alâkasına lâkayıt kala- ey aa da içini çekmeye, mendi- rh a amıya başladı ve... Niha- bi, ndeyu verdiler.. Komşu kı- iye 8ece onu bahçe kapısında a *ceğini işaretle tarif etti... © gece, . Memiş Efendi ka- 5 > e pardığı sekiz lira ile ekli t beyaz bir gömlek aldı, dı, , Tâvat aldı, keten mendil tinlerini boyattı. Sinek v eh tıraş oldu ve mev'ut .. ahçenin kapısına düş- dı Genç bey, NS kaz bekliyordu. Yavaşça hy, “Sarak onu karanlık bah- i vk " ayaklarının ucuna ba- ein İtil, Sak altına ka- Oyal rada genç kızın ilk —N > €vlisiniz değil mi? “a *n sordunuz?, ay rmız benimle konuştu Ne Mı, “yacak olursa... ra ve etmeyin duymaz.. © eti, emiş Efendi yılışarak — Sa; sağırdır.., Nikâh şekerleri Rafet iki güzü iki çeşme ağlı - | yarak annesine koştu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, annesinin: | — Rafet ne var, ne oldu, bir yere mi düştün?. | Sualine bir türlü cevap veremi- yordu.. Neden sonra anlattı: — Hani, Nihat yok mu?. Dün akşam rüyasında bir kutu pasta yemiş, bana bir tane bırakma - MIŞ... Sigorta Pek ihtiyatlı ve pek basiretli o- lan Salim Bey yaşını başını aldık- tan sonra uzak bir ahpabının de- lâletile yirmi sekizlik bir kadmla İ evlendi; evlendiğinin ertesi günü yolda bir dostuna rast geldi: — Salmi Bey nereye böyle?... — Bir sigorta şirketine gidiyo- rum, Bizim karıyı yangına karşı sigortaya koyacağım.. İ Dostu onun sözünden bir cinas sezerek: — Pek mi çabuk parlıyacak gi- bi görünüyor?. — Evet, çünkü iki ayağı tahta imiş... da Delikli kaşar Mhallenin bakkalı Artin Ağa- ya her vakitki müşterisi geldi: — Artin ağa, bana yüz dirhem kaşar gönder amma öteki gibi de- lik deşik olmasın.. Geçen şu oal- İ dığım kaşerin delikleri elli dir- hem gelirdi.. Çocuk mantıkı — Anne, arapların kimbilir ne kadar canları yanıyordu. —Neye?s — Ben düştüm, dizim çürüyüp siyah oldu. Şimdi canım yanıyor. Onların her tarafı simsiyah, hiç canları yanmaz olur mu?.. Hile karışmış İki arkadaş tavla oynuyorlar - lardır, birisi yenildi. Oyunu kaza - nan bağırdı: — Oyunu kazandım. Vadetti- ğin bastonu al.. — İmkânı yok. — Neye, kazandım ya!. — Sayılmaz, oyuna hile karış- ta. Ben pul çaldım. ramaz.. Dileciyi def için.. Kapı çalındı. Hizmetçi kız ka- | pıyı açtıktan sonra gelip Beye malümat verdi: Bo- İnanma- — Her gün gelen dilenci.. zuk para yok, dedim. dı bekliyor. Bey kızarak: — Tabii inanmaz.. Git: “Bey-! efendi şimdi hanımefendi ile öte beri almaktan geldi.,, deyiver. . » Herif bir kaç gün semtimize uğ- Bir lokantada bir rica Bir lokontada müşteri garso - nun hesabını tetkik ederken pus- layı iade etti: -- Bunda 67 kuruşluk bir yan- | lışlık var. Bana 67 kuruş daha ge- ri vereceksin.. Garson puslayı alıp kasaya gö- türdü, tekrar geldi ve 67 kuruşu iade ederken: | — Dediğiniz doğru imiş.. Fa- kat lokantanın sahibi böyle mu- teber bir lokantada böyle küçük hesap farklarınm bir daha yüzü- Sayıfa 7 LAN KAV p Kanayan burun Sokak ortasında zavallı adamın burnundan birdenbire kan gelme- ğe başlamıştı. Tesadüfen oradan geçen ahaliden bir zat yanına ge- lerek: — Aman Beyefendi, dedi, he- men bir eczahaneye koşunuz. . .. Çünkü burundan kan gelmesi çok tehlikelidir. — Öyle mi?, — Evet, geçenlerde bir ahpa- bımın burnundan kan aka aka öl dü... — Allah, allah... Nasıl olur bu böyle?. — Evet, gözümle gördüm, sar» hoşun biri adamcağızın kafasına bir kurşun sıkmış. Kan burnum dan gelmiye başladı ve biçareyi aldı, götürdü... Şişman zengin, sıska dilençi Karnı dokuz aylık gebe gibi dışarı fırlamış, parmaklarındaki pırlanta yüzüklere, elindeki tın saplı bastona ve üstündeki 200 ak liralık kostüme rağmen iki adrm- lık yolu şişmanlığından bin müş“ külâtla yürüyen zengine kenarda | duran sıska bir dilenci elini uzat- tı; — Efendi, acım, bir sadaka!; Zengin adam pofura pofura bir kuruş çıkardı, verirken: — Keşki biz de aç kalabilsek!. | Dedi... Çocuğun sesi Bey yazı yazarken içeriki oda- dan altı aylık çocuğun feryadı a- yuka çıkıyordu. Karısına seslen - di: — Aman hanım şu kapıyı ka- pa... — Kapı kapalı., — Öyle ise kilitleyiver.: — Neden?. — Yazı yazıyorum, çocuğun s&- İsi gelmesin... Fıkra muharrirleri Y. masasına oturmuş, yazmadan evvel bir akşam gaze- tesinin fıkrasını gözden geçiriyor» du.. Bir ara başmı sallıyarak: — Allah, allah.. Dedi. Şu koca Babrâlide fıkra muharriri topu to- pu beş kişiyiz.. Burun da iki tane- si doğru düzgün yazı bilmiyor.. Karşısmda kendi işile olan A. sordu: — Öbürü kim? Pazartesi-Perşemhe Hüseyin Bey arkadaşları ara- sında dalgınlığı ile tanınmış - bir zattır. Geçen pazar günü Darül- bedayie girmek istedi.. İlândaki Pazartesi — Perşembe ismini gö- rünce kendi kendine: — Hay aksi şeytan, dedi.' Ne kötü tesadüf.. Kirk yıldır bir ti- yatro seyretmek istedim. Oda yazısını yazmasını mesul müze vurulmamasını rica ediyor.. | bugün oynamıyor!