Kadri ağanın kızını vermek istediği k unduacı Fuadın dük- âmnda iki memur ne öğrenebildiler? Bir takım rivayetler 37 agzi he Beni kilittemeyin, kendimi pence- da, Alarım,, diye haykırdığım za 4, 9 geber. diye cevap veriyor- Annem, öteberi getiriyor, ö d ağ Yatmıyacağı bir yatakta yatı- hn, 5 Annem babamdan çok korku. g, Korkmasa.. Ben kaçabilirdim . mektubu kiminle gönderece »Allah bilir.,, uş ktubun son satırları silinmiş, dan m bir hale gelmiş, arkasın- typüsbütün başka ve uzak bir «© devam ediyor: *eollim, dün Ramazan davulu © Uzaktan minarelerin yandığı- Mrdüm ve anladım ki bu tavan &- ha n deli olacağım. Be- şlarını çatarak “Beni daha da hapis yatıra- “Aklın başına rt aydanberi pp e diye sordum », “İle kadar, o keratadan vaz ge- “ki ortağım Sadık ağanın oğlu *Wenmiye razı olunciya kadar, , Sevap verdi. Ben mi asla razı ol- ağın. Ben senin karın demek İİ cin satırlardan sonra meklup itiyordu. Daha doğrusu bü- a, unlar biribirinin içinde bulu- ç kâğıtlara sıra ile yazılmıştı ay yazılanların gönderileme « koması diğelerinin ayni kâğıt- N arkasına devam edilmesine Sap olmuştu. Adil; > Zavallı kız, dedi.. Anlaşılan landı falan mektuplara de- edemedi. #İ Rıza Efendi baştnr salladı: İ i. Hayır böyle bir şey yok.. Bi- iğ © mektupların hiç birini sev “ğine göndermiye imkân bula- iş... e Derken günün birinde pla babasının eline geç- > Nereden anladınız?. — Ma Mektupların babasına ait & <ede nz z Gülüşlü İki. (lar. Mehmet Ali Efendi bunu tas dik etti: — Tabi ihmabelli iişeyi. TEE: kat şimdi bize ne kaldı?. Demek ki umduğumuz adam, Kadri ağs- nm tavan arasında sakladığı a dam değilmiş. | — Hayır, o değilmiş. Fakat bu neticeye varır varmaz Kadri ağa: nım yakasını bırakmak icap et mez. Kadri ağa da bu Erenköy i- çinde yegâne şüpheli adamdır ... Onu takip etmek kat'iyyen lâzım» Şüpheli hareketleri de eksik de- ğil ki.. Meselâ anasmdan kaldığı: nı iddia ettiği servet, sonra serveti elde eder etmez savuşup gitmesi, esrarengiz bir surette sa- vuşması ve hiç bir iz bırakmadan nereye gittiğini kimseye söyleme den bir gece yarısı gitmesi!.. — Nereye gittiğini kimseye söy lemediği ne malüm?. — Ben hepsini tahkik ettim, sordum, Konusunun, komşusunun ve kimsenin haberi yok.. Bir lâhza hepsi sustular, Rı - za Efendi bu bir lâbzalık düşün - ceden sonra: — Onun kızmı ısrar ettiği delikanlı kimdir? İşte bunu araştırmak lâzım. Mühim bir. itiraf Kadri ağanın eski ortağı Sa - dık ağanın oğlu... İşte Kadri ağa- nın kızmı vermek istediği ada; hakkında iki bundan ibaretti. o Maamafih bu kadar malümat dahi Sadık ağayı i bulmalarına kâfi geldi. Sabah erkenden istasyona in - | diler. Kücük kahvede “birer. çay vermek için içtiler. Kahvecinin çırağı,nm ağ - izmı ararlârken oranın eski yerli- lerinden bir adam onlara izahat verdi: — Sütçü Sadık olacak.. Kadri- İ nin eski ort Şimdi. oğlunun Göztepede küçük bir (kunduracı dükkânı var. Onunla geçiniyor - Ka Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 79 Yazan: Mocis £öblan- > Kaçacak bir yer yok! Bu bir sebep değil ki! — dürüre, > Ölü, Münuz de ie rsem müteessir mi olur- N küstahlığında bulunan a- Cevap ie acır mısmız?. Hayır. < *rmeyiniz.. Uzun müddet di vaktimiz var.. Ancak bir za, da aş hakaret etmek, el ü- m e ikamız var.. Halbuki size *öylemek isterdim. “ürü, ; &Snç kıza dokunmadan, en, ve ey, genç kızm bu Onu, şar en haberi bile olmadanı araf geden ve bahçenin hiçbir İN süygre Börülmiyecek bir tara- “uya, eMişti. Harap bir mabet a“ l “a © Yıkılmış taşlar arasın- haya ğe genişliğinde bir sa- Buray, nce durdu, * UŞuruma bakan bir yer- mma ateş ederler, sizi öl- | en, size bu şatonun için- | Türkçeye çeviren : fa M Duvardaki küçük bir pencere gibi yerden, uçurumun (dibinde, da ilk defa söze Antonin başla” dı: — Ne olacağını bilmiyorum . Fakat eskisi kadar korkmıyorum.. Ve size Marki namına teşekkür etmek isterim.. Şatoyu, vadettiği- niz gibi muhafaza edecek değil mi? — Evet... —Bir şey daha... Öğrenmek is- tediğim bir şey daha.. Marki ba- İ bamdır değil mi?. — Evet.. Annenizin ona gön derdiği mektupta bunu okudum.. — Zaten emin idim amma, e- limde bir vesika yoktu.. Şimdi, ona bütün şefkatimi verebilece- İ ğimden memnunum, Marki ayni zaşmanda Klaranın da babası de- i ğil mi2, bu | memurun bildiği | nehrin aktığı görülüyordu. Bura- i Ve iki memur hemen Göztepe- ye fırladılar, Sadık ağanın oğlu Fuadı kolayca buldular. Rıza e - fendi, bu iri boylu genç kundu - | acıya pabuçlarınm bir tekini u - zatarak; — Şunu çiviler misin Dedi. Genç kunduracı bu meşgulken: — Seninkiler savuşmüş bal. — Benimkiler kim? — Canım Kadri ağa... Kulü - beyi bir gece içinde boşaltıver - mişler. Haberin yok mu? — Hangi Kadri, sütçü mü? Sahi mi söylüyorsun; (ağabey! Kimse yok mu içerde? — Bomboş.. Delikanlı o derece hayret ve teessür içinde kaldı ki, Kadri a - ğaların savuştuklarından hakika- ten haberi olmadığı belli idi. — Kızı da gitmiş mi acaba? Zavallı Fatma!.. Kimbilir nereye götürdü? Kimbilir kızcağız neler çekiyor? — İyi ama senin yüzünden çe- kiyor. Ben hepsini biliyorum, ben Fuat! pabuçla Ahsen beyin amcasıyım. İzmir » | den yeni geldim ama hepsini duydum. Sen kızı istiyormuşsun, kız da başkasını seviyormuş. (Devamı var) Sezar matı irlra larada Ae EEERŞA RI EEEE A0 TAE PEŞE 0202 Zavallı bir müvezziin daha bacağı kesildi 69 nümaralı tramvay arabası 1067 numaralı vatman Idaresin de Beşiktaşlan Fatibe giderken Tephanede Necati bey caddesin- de bir çocuğun bacağını kesilmiş- tir. 12 yaşlarında olan ve hüviyeti benüz tespit edilemiyen bir kü- ve tekerleklerin altında kalmıştır. Çocuğun bir bacoğı kâmilen kesilmiş olduğundan derhal has- taneye kaldırılmıştır. e Vatman bakkındâ tahkikat başlamıştır, — Evet, Klara kardeşiniz.. — Bunu Markiye söyliyeceğim. — Zannederim biliyor.. — Hayır, her halde, bana ne İ yaparsa, ona da onu yapmasını is- İ terim, Bir gün kendisini görece- İ ğim değil mi7. Lütfen söyleyiniz- de bana mektup yazsın! Antonin gayet sade, yürekten konuşuyordu. Güzel gülüşü, şim - İdi, dudaklarını gene süslüyordu.. “İRaul titredi ve gözleri bu dudak- lara saplanıp kaldı. Antonin m rıldanıyordu: — Onu seviyorsunuz değil mi? — Evet.. Fakat onu; sizin gü- lüşünüzün arasından, ve asla un- utamıyacağım bir teessüfle sevi- yorum.. Onda sevdiğim şey, Pari- se geldiği gün benim kapımı ça- lan kızın hayalidir.. Bu genç kı- zın gülüşünde öyle bir hususiyet var ki onu asla unutamıyacağım . Antonin veya Klara isimlerini ta- şıyan bir tek kadın olduğunu zan- tliğim zamanlar, ben hep bu şün arkasından koşmuştum... Şimdi, bunlarm ayrı ayrı kadm- | lar olduğunu öğrendim, güzel ha- sizin evdeki | Düşmanlarımız ağzından bir itiraf Savıfa 5 Amerikada Türkiye lehine cereyan var .——— “ Biz mütemadiyen düşüyoruz, Türki- yenin dostları ise çoğalıyor !,, Amerikada çıkan Taşnak organı | (Ağa (Hayrenik) gazetesinin (20) Ağustos 1932 tarihli başmakalesinde şu itiraf- ları dikkate ' lâyık gördük, alıyoruz: “Amerikada Türkiye başlıyan cereyan günden güne kuvvetlenmektedir. Bunun sebe- bi Türkiyenin uyanışıdır. Biz ni- çin yavaş yavaş gözden düşmek- teyiz? Bunun sebebi de uykuda bulunmaklığımızdır. Türkleradam akıllı kendilerini tanıttırmak için olanca gayretlerile çalışıyorlar. Biz ise böyle giderse ve gözü- müzü açmazsak etrafımızda bir tek dost bile bulamıyacağız. Zaten bize doğru göz ile ba- kan ne kaldı ki? Mütemadiyen sukut ediyoruz. Türkiyenin dost- ları ise günden güne çoğalıyor.,, Pariste çıkan ve Taşnak fır. kasının resmi organı olan (Haraç) gazetesi bu hususa dair 10 ey- lâl tarihinde yazdığı bir maka- lede şöyle diyor: “Hırlamamakla dava kazanıl. maz. Bütün dünya teşkilât ve propagandaya sarılaıştır. Yalnız biz ellerimizi, kollarımızı bağla- lehine mış, bekliyoruz. Hatta biç ol- mazsa Türkiyeden bile ibret al- mıyoruz; Bir şeyimiz var ki gün“ den güne zayıflıyoruz ve uçu- ruma doğru yuvarlanıp gidiyoruz. Acaba bu uykudan kim uyan- dıracak? Bitaraf Ermenilerin bu vaziyeti düşünmesi bir borç de- | gilmidir? Acaba niçin düşünmi- yorlar?.. ,, (VAKIT) — Yukarıya derç ettiğimiz yazıların her ikisinde de Türkiyenin yükselişinin zaruri itirafı vardır. Türk milletinin za- istifade etmek istiyen düşmanları bu yükseliş ve uya- nış karşısında ne yapacaklarını şaşırmış bir bale gelmişlerdir. (Haraç) (gazetesinin yazılarını okuyan bir Ermeni dostumuz yali, aşkımın hayalini muhai za €- | diyorum.. Bunu elimden siz bile alamazsmız, Antonin kıp kırmızı olmuştu: — Yarabbi, yarabbi, dedi, ba - na niçin bunları söylüyorsunuz... Böyle şeyler söylemeğe artık hak- kımız var mı?. — Var,. Zira artık bir daha biribirimizi göremiyeceğiz. (Bir benzeyişin tesadüfü öyle yaptı ki, artık biz biribirimize maddi bağ- larla bağlandık.. Klarayı sevdi- ğim gündenberi sizi seviyorum ... Ve onun aşkma, biraz da sizinki- nin karışmaması gayri kabildir ... Genç kız, saklamağa muvaffak olamadığı bir heyecan ile fısılda- dı: Raul uçuruma doğru bir adım attı: — Hayır, hayır.. Oradan değil! | — Başka kaçacak yer yok! .— Fakat bu müthiş bir şey! Olmaz.. Olamaz.. İstemiyorum ... Hayır.. Hayır. Rica ederim... Bu ölüm tehlikesi genç kızı de. ğiştirmişti.. Bir kaç saniye kendi- ni kaybetti, ve genç kızlığını unu- Şavarş Misakyan) ım bu sözlerini gördükten sonra bize şöyle demiştir: “Hey gidi günler hey, yemek içmek, Ermeni mil- letini günlerinin sonu geliyor. Öyle mi Ağa Şavarşl,, soymak (Dün öyle, bugün böy- le, fakat yarın?.. Taşnak Ermenileri Türki- yedeki yeni tarih cereyanı hakkında ne diyorlar? Pariste çıkan Ermenice ( Ha- raç) gazetesi de 15 eylül 932 tarihli nüshasında şunları yazı” yor: “ Türk tarih encümeninin Türk- lere dair verdiği son kararları keyif için yapılmış şeyler nevin- dan zannetmek doğru değildir. Bunda siyasi bir maksat vardır. Ve daha doğrusu bizim fikrimize göre Türkiye siyasi hattı hara- ketine yeni bir cereyan vermek- tedir. Türkiye bu tarih kongresi ile şunu ispat ediyor ki şimdiye kadar zannedildiği gibi Türkler Mongol cinsinden doğmamıştır, Avrupa milletlerinden biridir. Bu yeni bir siyasettir. Çönkü şimdiye kadar mensup olduğu zannedilen hem cins ve hem mezhep şark milletlerini inkâr İ ederek garplı olduklarını söylü- yorlar. Yani (Alp adamı) cin- sinden olduklarını iddia ediyor- lar. Abdülhamit zamanında böyle bir şey hatırdan bile geçmezdi, Bu ( Türkizim ) ideali meşruti- yetten sonra iptida Ağa oğlu !İ Ahmet ve Yusuf Akçora Bey- lerin gayretile ileriye sürüldü, Sonra Türk mütefekkirleri bunu yavaş yavaş daha açık bir surette meydana koydular. Ve Türk ocakları bu fikre beşik hizmetini yaptı. Bugünkü ideale can ver- diler, ,, tup, kadmlığını duyan bir heye- İ can ile bütün hislerini açığa vura- rak bir şeyler mırıldandı.. Bununla beraber, şato tarafım » dan, bahçeden sesler yükseliyor- du: — Durunuz, müthiş şey!., Raul ayaklarından birisini boş- luğa uzatmıştı: — Korkma, dedi, Antonin.. Bu- rasını evvelce tetkik ettim.. Hattâ bir defada buradan inip çıktım .. Binaenaleyh, buradan inmek be- nim için işten bile değil. Bir defa daha, genç kız Raw- lün tesiri altında kalarak, kendi- ne geldi: — Şimdi bana gül bakayım, An - tonin! Genç kız büyük bir cebri nefse- derek gülümsedi: iri Ah, dedi Raul, bu güzel gü- lüşü gördükten sonra hiç başıma bir kaza gelebilir mi? Antonin, daha emin olarak inmekliğim. i- kaçmayınız.. Ne çin, bana dost elini uzat!.. (Devamı var)