Zeki bey kahve fincanını ya - tak çarşafının üstüne döktükten sonra hiddetli hiddetli kalktı, ban yösuna gitti. Yıkanıp burnusuna sarılarak geldi, endam aynasının karşısında kurulanırken, o göbek salvermekte olduğunu © fârketti, Demek ihtiyarlıyordu. Henüz o tuz beşini bitirmiş bir adam için, bilhassa bu asırda göbek koyu - vermek hayra alâmet değildir. Zeki bey, aynaya bakarak gö- beğini içeri çekti. Pek tabit der- hal göğsü fırlamıştı, Kollarmı kal dırarak bazularını şişirdi, öylece bir müddet aynada kendini sey » retti, Sonra memnun bir tebes - sümle giyinmiye başladı. Zeki bey çoraplarmı giyerken çorap bağlarının artık eskimiş ol duğunu gördü. Bir kenara attı. Kendi kendine: — Çikar çıkmaz bir çift yeni- sini alırım, Diye düşündü, ve ( filhakika, sokağa çıkıp Beyoğluna gelir gel- mez — Taksimde oturuyordu — bir mağazaya girerek çorap bağı istedi. Bir satıcı kız, kendisine bir sürü çorap bağı gösterdi. Zeki bey, muktesit bir adamdır, onun için babasından kalan serveti mi- rasyediler gibi yememiştir, fakat bu satıcı kızm o kadar tatlı bir bakışı, güler bir yüzü, çukur çu - kur yanakları ve öyle bir gülüşü vardı ki, Zeki bey, aklından 75 kuruşluk çorap bağını alacağı yer de 250 kuruşluğunu işaret ederek — Şunu, dedi, alacağım. — Başka bir şey lâzım değil mi efendim? Zeki beye başka bir şey lâzım değildi. Bünunla beraber, satıcı kıza hasis birisi hissini vermemek, ve iç çamaşırına büyük bir itina gösterdiğini ispat etmek için, ta - nesi 275 kuruştan, yarım düzüne | hakiki derbi çorabı aldı. Zeki bey sokağa çıkınca, bu yeni aldığı şeylerden bir an evvel isti- fade için eve döndü, paketi aça- rak bir çorap çıkardı, yeni çorap bağlarile beraber giydi. Yalnız, is karpinleri biraz eskimişti. Bu ço- raplara gitmiyordu. Çıktı, on se - kiz liraya yeni bir iskarpin aldı. Halis İngiliz malı. Bu sefer de kostümü, ayakka- bılarma uymuyordu. Ne çare, madem ki bir defa işe başlandı, bir hamlede hepsini yenileyiver - meli, Bunun için Zeki bey, terzisi ne gitti, ve, yüz yirmi liraya, çift pantalonlu bir kostüm 1smarladı. Bir hafta sonra, gidip bu kostümü aldığı zaman, yıpranmıya başlı - yan pardösüsünün, artık giyile - miyecek bir hale geldiğini görmüş tü, hatta, terzi de bunu farketmiş olacak ki: — Bey, dedi, Börbörü marka bir pardösü alsanız, pek iyidir. Zeki bey söz dinler bir adam- dır. Hem de zevk sahibidir, Fakat bir “Börbörü,, ona 150 liraya mal oldu. Pek tabii bu şık kıyafetini bir de “Lincoln Bennett,, marka $apka ile tamamlamak icap etti, Bu da 18 Tira tuttu. Şimdi, Zeki bey artık mes'ut- tu diyebiliriz değil mi? Her şeyi, üstü başı tamam ve mükemmeldi. Lâkin, bu kadar şık, zarif asri gi- yinmiş bir adam; nuhu nebiden kalma bir evde nasıl otururdu? Zeki bey buna da bir çare buldu. Taksim meydanmın asrileşmiye yüz tutan siasına bir leke teşkil eden eski viran konağı yıktırdı, J onun yerine konstürktivist üslüp- ta bir apartman yaptırdı, içini İ bu üslüba uygun bir şekilde dö - şetti, Bu masraf kendisine tamam 148,950 liraya mal olmuştu. Zeki Bey kendi kendine: — Artık her şeyi tamamladık, dedi, bakalım masrafımız ne? Eline bir kalem kâğıt aldı ve sırasile yazdı: 250 kuruş çorap bağı; 1650 ku ruş altı çift çorap; 18 lira iskar - pin; 120 lira kostüm, 150 lira Börböri pardösü; 18 lira şapka; 148,950 lira apartıman ve mobil- ye yani cem'an yekün 160 bin 275 lira. Bu hesabı yaptıktan sonra Ze- ki Bey, banka hesabını tetkik et ti. Yaptığı masraf santimi santi - mine bankadaki servetine tekabül ediyordu. Elini cebine attı, üç onlukla birinci mevki bir tünel bileti bul- du. Zeki beyin nakit bütün serveti bundan ibaret kalmıştı. İşte, Beyoğlundan geçerken e- disine dikkatli dikkatli baktığınız zaman yanınıza gelerek: — Beyefendi, sakın ola ki pa ça bağınız bozulursa yenisini al - mıya gitmeyiniz. Diye yoluna devam eden, ga - rip meczubun hikâyesi budur. Anadoluda Yeni yeni fabrika- ların temeli atılıyor Memleketimizde yeniden yapı- lacak fabrikalar hakkında tetki- kat yapan Sovyet mütehassıs beyeti faaliyetini ikmal etmek üzeredir. Haber verildiğine göre, biri Nazillide diğeri Kayseride olmak üzere iki pamuklu mensucat fab- rikası tesisine karar verilmiştir. Nazillideki fabrika boyalı iplik- | ten pamuklu mensucat yapacak- tır. Kayseri fabrikası ise kaput bezleri yapacaktır. Kayseri fab- rikasının pamukları Adanadan tedarik edilecektir. Basma imal edecek fabrikanın yeri henüz tayin edilmemiştir. Ziraat Vekâleti de sanayi ha- reketine müvazi olmak üzere memleket pamuklarının cins ve nevi itibarile ıslahı için fenni tetkikat yaptırmaktadır. Yetmişlik babasını vuran adam Ceyhanda Avatepe göyünde oturan Mustafa adlı birisi yetmiş yaşındaki babasını tüfekle vurup öldürmüştür. Mustafa bir gece bazı arka” daşlarile köy haricinde bir eğ- lenti tertip etmiş, orada İçip sarhoş olduktan sonra sklına eve gidip mavzerini zlmak gel miştir. Fakat evde babası silâhı vermek istememiş, Mustafa mav- zeri zovla alarak babası Raşit Ağanın üzerine sıkmıştır. Yaka- lanan katil ölümün bir kaza eseri olduğunu söylemektedir. Tahkikat bu moktadan derinleş- tirilmektedir. linde bir paça bağı dolaşan, ken- ! Dünyanın En zengin Kadını öldü! Birkaç gün evvel bir aralik dünyanın en zengin kadını tanı- lan Ediskokfeller Makkormik Şi- kagonun hastanelerinden birinde öldü. 3 Kendisi 1895 de Amerikanın en güzel ve en değerli gençle- rinden olan Harold Makkormik ile evlenmişti. Bütün matbuat ondan bahs ederken “Istandartdovil prenses, , derlerdi. Düğünü, kralların dü- gününden parlak olmuştu. Onun yaşayışı da binbir gece masalla- rındaki yaşayışa benziyordu. Misa- firler altın tabaklardan yemek yiyor, Şikagonun en büyük ope- raları milyonlar sarfile evine getiriliyordu. Onun boynundaki inciler 2 milyon Dolar kıymetinde idi. Onun verdiği ziyafetlerin, zi- yafetlerde dağıttığı hediyelerin hesabı yoktu. Bir aralık Madam Edis sinir bastalığına uğryarak Amerikadan Italyaya ve İsviçre- ye gilti ve Zurihte Darülfünuna intisap ederek rubiyatla meşgul oldu. Sonra kocasını bırakarak bahçıvanı olan Edvin ile Ameri- kaya döndü ve kocasının bir bafta sonra geleceğini söyledise de ondan ayrılmış bulunuyor- du, Çok geçmeden karı koca boşandılar. Edis Amerikaya döndükten sonra evinden çıkmaz ve misa- fir kabul etmez oldu ve berkesi hayret içinde bıraktı. Onun si- nirleri büsbütün bozulmuştu. O- Dun için tuhaf tuhaf işlerle meş» gul oluyor, müneccimlik yapıyor, İ ve tenasühe inanıyordu. Ona göre kendisi binlerce sene evvel Mısır Fıravnlarından birinin ka- rısıydı. Madam Edis vasiyetnamesinde servetinin en büyük kısmını bah- çıvanına bırakmıştır. Ona kalan para 1,260,(00 Dolardır. Akrabasma ve çocuklarına bi- raktığı miras buna nisbetle pek cüz'idir Adanada müşhur bir kaçakçı daha jandarmalar (tarafından yakalanmıştır. Madenli deli Meh- met isminde olan bir kaçakçının i Dereköyü civarında olduğu ha» ber alınmış ve jandarmalar bu- lunduğu yere giderek kaçakçıyı yakalamışlardı. o kaçakçının ya- nında otuz kilo tavlanmış tütün ve bir tütün bavanı bulunmuştur. Jandarma müfrezesi Mehmedi yakaladıktan sonra ocivarda ta- rama barketine geçmiş ve bir şafak vakti Sarıçam mwtakasmna gitmiştir. jandarmalar bu sırada dört atlının kaçdıklarını görmüş- ler, kaçanlar syn zamanda jan- darmalara silah atmağa başla- mışlardır. Kaçakçılar kolaylıkla kaçabilmek için yanlarında bu: lunav 150 kilo tütünle kaçak sigara kâğıtlarını yere atmışlar lardır. rm Bekir, Mehmet, Ali ve Mus- tafa isimlerinde olduğu anlaşı- mıştır. Kaçakçılar aranmaktadır: alçak lk düre dielie di İlkim eken Mİ hai 24 Bir kaçakçi takımı- inın ormanda takibi Rakıyı ne için içerler ? Aslan olmak için ! Evvelâ tilki, sonra kaplan, sonra aslan, daha sonra fil ve en nihayet de kömürcü devesi oluyormuş.. Otuz beşlik, kara yağız, göğüs bağır açık saçık, kılık kıyafet allablık... Kendisi iş bulursa ya- pıyor, bulamazsa boş Oturuyor. On sekiz yaşındanberi rakı içi- yor. Bundan yedi, sekiz sane ev- vel bir kere kafadan gayrı mü- sellâh çıkmış... Sonra iyi olmuş... Ismi Nikogos... Lakabı Arslan dede oğlul,, — Rakıyı niçin içersin Ars- landede oğlu? — Ben wahıyı arslan olmak için içeriml — Ya? Rakıyı içince nasıl arslan olursun bakayım? — Diğnede birer birer ağna- tayım! — Winci dubleyi bitirip de ü- çüncüye başlarken evvelâ tilki olurum! Yani ikinci dubleden sonra, zibnime bir başkalık gelir, envai türlü kurnazlıklar, şeytanlıklar (o fikrime (toplanır. Üçüncü dubleyise yuvarladım mı, bu tilkilik yavaş yavaş bakarım ki kaplanlığa yüz çevi- rir. Yani ya, biraz evvel fikret- tiğim kurmazlıklar birer birer çekilir, yerlerine bir atılganlık, bir çeviklik, bir hırçınlık, gürcü- lük baş gösterir. Derken efen- dim, bende kulaklar . tetikte, gözler fermededir. Sağdan sök | dan biri bir parçacık bava yan baksa veyahut afili bir “öhhö” etse sanırım ki beni kastedeor. Meyhaneci bir azacık bana yan çizse bemencecik bende küfür, künah hazırdır. — Kaplan gibi derhal atılmı- ya hazırsın değil mi? — He yal — Sonra efendim dubleler beşi altıyı buldu mu büsbütün değişirim, kaplanlığı da bırakır da ağır başlı bir aslan olurum! Artık öyle ufak tefek şeylerden kolay kolay öfkelenmem ve li- kim birisi biraz okkalıca tarafın- dan dalıma basacak o'ursa vey onun haline! — Tabii, arslanlık bu, kolay m? — Amma efendim, bu ars'an- lık da çok sürmez ki.. Yarım saat sorrası bir de bakarsın ki kadehler sekizi, onu bulmuştur. — O raman ne olursun? — Ne olacağım, o'duğum yer- de ağırlaştıkça ağırlaşır, lâpa- taştıkça lâpalaşır, âdeta bir fil olaram | Fili bilirsiniz elbet! Ko- ca bir mancınık lâzım ki yerin- den kımıldatasın! İnsan içe içe bir kere de fil oldumuydu artık çek onun hortumundan! — Peki, fil olacağına arslan- lıkta kalsan daha iyi değil miydi? — Onun daha ekstra elstrası ve orman içersinde kaybolmuş» | f Yapılan tahkikatta kaçakçıla- | tilkilikte kalmaktı ama, İnsanın İ elinde değil ki. Mübarek irakı- yı içtikçe insanın içeceği gelir. — Peki.. Fil o'duktan sonra arlik içmez misin? — Ovu de uruma... Eğri oldu olacak, fillikte kalsan! Hiç yo- lumu var? Bizim gibisi birkeret ağzını bulaştırımıya görsün yoksa! Fillikten sonra bir iki tane dahi çektinmiydi, tam yerinden kalk” : mar, üzeri yüklü bir kömür de vesi olursun ki artık işin yoksâ bekle de birisi gelsin yulanndam başka birisi gelsin, kuyruğundat asıla © asıla seni o olduğuf " yerden kaldırsırlar! — Rakıdan ne zevk duyarsın bakalım? — Söyledim işte, rakıyı insa arslan olmak için içer. Ama, biz” kömür devesi oluncıya kadar iç- tiğimiz için çok defalar onun ne zevki kalır ne de keyfil Şu halde aslan olduğus dakikalardaki keyfi anlat! — Kaleme gelmez ki ağna- tayım! O birkaç takikalık bir iştir, Meselâ etrafına bir bakım ca sanırsın ki dünya âlem envai çeşit irenkler içindedir. Herke$ sana imreniyorsa © da senin as” lanlığındandır. Gözlünde, gözüm de ne ki varsa hepsi o saatte olacaktır. Karşında gördüğün, eğer, meybanenin küçük havuzü ise o şimdi sana Kumkapı deniz hamamıdır. Saksıdaki bir tek çiçek koskoca bir gülüstandır. Daha ne keyfi isteorsun ? Bum dan ötesi can sağlığı! — Ya kömürcü devesi oldu” gün zaman neler düyersin? — Onu hiç bana sorma, onu bizim meyhaneci Garbis efendi” ye sor, çünkü o vakit neler duyduğumu ben değil, o bilir! Osman Cemal Dünya Faşistleri Kongre aktediyorlar Viyana, 20 — Viyananın Mar” gerten tarafında ikamet eden ve Faşizm enternasyonalinin mü” essisleri olan Her Wiednam ve Her Altmen diyorlar ki: “Gelecek senenin Mart ve Nir san mebadisinde Faşizm enter” nasyonalini toplamak için lânü olan bütün tedbirleri aldık, £# beynelmilel kongre üç gün de” vam edecektir. Sekiz Avrupf memleketi ile Amerika, kongr& ye iştirak edeceklerdir. Faşistlik Avrupanın her tarafına yayılmıf bulunuyor. Faşistlerin meydani İ çıkmaları ve kendilerini bütüf R dünyaya göstermeleri zamanı b” Jül eti, i “Dünya buhranı Faşizmi © gunlaştırmıştır. Bu sistem say€” sinde Faşist relah yüzü görecek” tir. Faşist enternasyonali, Fra#” sanın örta Avrupayı hükmü * | ına almak hareketine mukabel? edecektir. Bu enternasyonal merkezi Roma yerine Viya olacak ve bu suretle İtalya, br tün dünyayı alt üst edecek Bi ibtilâl hazırlamak töhmetinde” kurtulacak; saniyen Fransiz Fe şistlerile diğer milletlere mene Faşistler daha iyi bir sureli? teşriki mesai edeceklerdir., dj j DE ği > | |