k Beyaz Kadın Ticareti Sinema ve talebe Bizim 15 liranın hikâye: Domingonun kadın tacirlerine yap- tığı hizmetler pek çoktur Yazan :? Demirtel Röne devam etti: erke me ter) memnun olduğumu size tarif ede mem: Tam bu sirada bir kıza ih- tiyacım vardı. Tayfaya sordum: “ — Nasıl iş yolunda gitti, kı - zı vapurdan çıkarabildiniz mi? Adam garip bir tavırla elleri- ni kımıldattı. Sonra cevap verdi; — “Dur sana meseleyi anlata- yımı,, İçimi bir endişe kapladı sor - dum: “Ne o, bir mesele mi oldu? Yoksa yakayı ele mi verdin?,, Tayfa sakin bir eda ile şu ce- vabı verdi: “— Hayır, mesele çıkmadı, fa kat uzun bir sergüzeşt geçirdim. Kızı kamarama £ yerleştirmişti. | Oldukça güzel ve on yedi yaşında hırçın bir şeydi. İlk üç gün iş yo- lunda gitti. Onu bıldırcın gibi besliyordum. Kendisine roman - lar buluyordum. Her saat ziyaret ediyordum. Velhasıl iş tıkırında gidiyordum. Velhasıl (gece kız güverteye çıkmak istemesin mi? Onunla tatlı tatlı konuşarak bu - nun olamıyacağını anlattım, Za- bitler devriye çıkıyorlardı. Bir ta nesi onu görecek olsa işim duman dı. Bunları güzelce kendisine an- lattım, Fakat hırçın kızlâfan- ıyacak Omahlâklardan değildi. | Başlamasın mı tepinmiye. Kama- rada ne varsa yere atıyor, kırı - yordu. Bir taraftan da durmadan bağırıyordu: . “. — Dinlemem! Mutlaka gü - verteye çıkacağım. Denizi, yıldız- ları göreceğim.,, diyordu. Niha - | yet sabrım tükendi: “Al sana yıl- dız, ay, deniz!,, diyerek suratına | bir tokat indirdim. Sen misin vu- ran. Doğru kapıya (koştu. Hem | kapıyı tekmeliyor hem de olanca | sesile: “— Adam öldürüyorlar! Yeti- gin! Adam öldürüyorlar!,, diye bağırıyordu. o Artık yakalanaca - ğrmızi ve her şeyin mahvolduğü - nu anladım. Başka çarem (yoktu ensesinden yakalıyarak (susması için boğazımı siktim. Galiba bir az fazla sıkmışım.. Yere düştü. Canı çıkmıştı.., Tayfa sözün bu - rasına gelince durdu. Son derece sakin görünmek istemesine rağ - men boğazının kurumuş olduğu anlaşılıyordu. Elleri de titriyor - du. Maamafih büyük bir nefes aldıktan sonra vak'anın bakıyesi- ni anlatmıya devam etti: “Gördün mü meseleyi? Şimdi kamaramda bir cenaze vardı. Kız küçücük bir şeydi ama yerde uzanmış yatarken bana kocaman, kocaman gözüküyordu. İki gün kamarama girmiye cesaret ede - medim. Onu kamaranın bir do- labına sokuşturmuştum. İşimle meşgul oluyordum. Her halde bu cenazeyi yok etmek lâzımdı. Bir çok düşündükten sonra bir çare buldum. Onu parça parça kestim. Gece olunca parçaları denize at - tım. Bu işi yapmak kolay bir şey değil, Ömrümde bir daha böyle bir tecrübe yapmıyacağım. Sözün burasına gelince alnı - ini sildi, “ — İyi yaptın, dedim, hainin biri imiş!,, Gemici ilâve etti: “.— Size hiçbir şey söyleme - mek yahut martaval okumak elim de idi. Fakat işin doğrusunu söy- lemeyi hayırlı buldum. “Iyi et. İN dkp i e. Tefrika : 7 tin!,, diye cevap verdim. Cüzda - nımı çıkardım. Filhakika bu a - dam büyük bir tehlikeye göğüs germişti. Eğer bir kaza olmuşsa kabahat onun değildi. Vadolunan pâraya kespi istihkak etmiş sayı - lırdı. Ben bir taraftan ona parala- rı sayarken diğer taraftan da ka- dının gelmemesine . içimden tees | süf ediyordum. Tam o sırada ka - rım mortoyu çekmişti, Talihsizli - ğime içimden küfrediyordum. Ge- mici benim sessiz duruşumdan şüphelendi galiba. Onun yalan söylediğine hükmetmiş olduğumu zannetmiş olacak ki, birdenbire heyecana geldi: — Sakın ha! Onu Montevideo- ya çıkararak salıverdim zannet - me. Yahut yolda başkasına sattım | mı sanıyorsun?,, dedi. Bu sözleri birdenbire söyleyin- ce biraz tereddütle cevap verdim: — Yok canım, öyle bir şey ak- kma gelmedi.,, O vakit herif: — Bana bak arkadaş bu yaşa kadar yalan söylememişim. Ya - lan söylemediğimin ispatını ister- sen o da burada,,, dedi ve cebin- den murabbalı büyük bir mendil çıkararak ihtimamla açtı. Mendi- lin içinde ölen kadının on parma“ ğı duruyordu. Jak Laroz tebessüm ederek: — Birer tane daha atalım! Dedi. arnica ima $ beceren Domingo Büenos Ayres kadın tacirleri - nin hızır imdadına yetişen bir a- dam vardır. Bu adamın adı Do - mingodur. Domingo gayet nazik ve hiz - i met etmeyi sever bir adamdır. Daima tebessüm eder, daima hüs- nü muamele eder. Ne vakit müra- caat edilse şikâyet etmez. Sanki bu adam, sıkıntıda olanlara yar - dım etmek için dünyaya gelmiş - tir. Domingo yaptığı hizmetler i - çin para almaz değil, Ne yapsın parasız yaşanmaz ki.. Fakat iş ya parken o kadar meharet gösterir ki, insan verdiği paranın acısını çabucak unutur, Bu adam her şeyden evvel sevimlidir. Onu bü - tün kadın tacirlerinin sevdiği gibi, memurlarla zabıta arasında da birçok dostları vardır. Bu ada- mın kendine mahsus mümtaz bir mevkii vardır. Ayni zamanda hod bin değildir. Elde ettiği münase battan bütün bildiklerinin istifa- de etmesini ister. Bir söz vardır: “Dostlarımızın dostları dostla - rımızdır,, derler, Domingo bu $ö- zü tatbik eder ve bundan herkes istifade ettiği için onun ismi söy- lendiği zaman bir takdir. tufanı - dır kopar. Kiçek bozuğu adama ye ni bir kadın gelmiş; kadını çıkar- mak mümkün olamamış. Hemen Domingoya haber gönderdi. Do - mingo bir taraftan ter dökerek, bir taraftan tebessüm ederek gel - di. Adamcağızın şişman olduğu - nu da söyliyelim. Gelir o gelmez samimane sordu: — Mesele ne, anlat bakalım yoldaş? Neye üzüldün? Herif derdini anlattı. Bekledi - ği kadmı memurlar Otutmuşlardı. Hükümet geldiği yere iade ede - cekti, Domingo dedi ki: Midi © (Devamı var) Bazı filimlere talebe- Din gitmesine müsa- maha oluumayacak! Maarif o Vekâleti dün bütün resmi, hususi, İise ve ortamekteplere sinemalara dair çök mühim birtamim gön- derilmiştir. Bn tamimde: a — Milli hisleri rencide ede- cek ve milli mefküreye zarar verecek, tarafmdan b — Cumhuriyet rejimi aley- | binde ve diğer idare tozları le- binde telkinleri havi, c — Askerlik aleyhine fikir telkin eden ve Milli Müdafaa hislerini zayıflatacak mahiyette olan, d — Aile fikrini zayıflatacak e — Talebede ahlâki hisleri zafa uğratacak, f — Gerek müsbet, gerek menfi şekilde din hisleri tahrik | edecek, g — Açık saçık sahneleri ve selabat manzaralarını havi h — Cinayet ve intihar gibi vakaları ihtiva eder, i — Büyük şiddet ve vahşet manzaralarını, hayvanlara karşı bile olsa zulüm levhalarını gös- teren, k — Talebede disiplin hisle- rini azaltacak mahiyette olan filimlere talebenin gitmesine mü- samaba edilmemesi için tedbir alınması bildirilmiştir. YA Dolapderede yangın Dün saat on beş buçukta Beyoğlunda dolapdere cadde- sinde Katina'nın 70 numaralı evinden evde kimse bulunmadığı sırada yangın çıkmış, ateş Katinanın evile bitişiğindeki Vartanın ku- lübesi yandıktan sonra etfaiye tarafından söndürülmüştür. Yangın çıkan evin bin liraya sigortalı alduğu anlaşıldığından tahkikata başlanmıştır. EYE NE PAN Ba AA A AAA EAA GA AM Yü Malbanmıza gelen eserler; Bolşeviklik Devletler arasınde en büyük : istikrazı çarlık Rusyası Fransa- dan yapmıştır. Bu itibarla Fran- sa ve bolşevik Rusya biribirile iktasadi ve mali zeminde birçok | müzekerelerde bulunmak zatu- retindekalmışlardır. Bu müzake- relerde Fransa murahbasları he- yetine bemen ber defa mösyö Dö Monzi riyaset etmiştir. Bu zat Fransa da Rus işlerinin en büyük mütehassısı sayılır. Dö Monzi Fransada meb'us- luk, ayan azalığı ve nazırlık yapmıştır. Şimdiki Fransız kabi- nesinde de Marif mazirı olarak bulunuyor. Mösyö Dö, Monzi geçen sene yeni Rusya hakkın- da icmali malümat mahiyetinde mübim bir eser yazıp meşret- mişti. Haydar Rifat B, bu eseri son | günlerde dilimize çevirip o bolşe- viklik ismile bastırmıştır. Tarih meraklıları, politika ve ticaret erbabı bu eserden çok istifade edeceklerdir. Tevsiye ederiz. İçtihat çıktı içinde Ahmet Ihsan, Mithat Cemal, Abdullah Cevdet, Ebu- bekir Hazım, Irfan Emin Beyle- rin yazıları ve şürleri vardır. "ciğerci Yorgi'nin “Kızı” Yankesiciler de 20 Eylül 1932, paranın kimde olduğunu çaktılar, Eski bir yankesicilik hikâyesi Kaç gündür rastgelen soruyor: — “Geçmiş olsun yahu! Nasıl çaldırdın bu parayı bakalım ? — Basbayağı : çaldırdım işte! Herkes nasıl çaldırıyorsa ben de ölye!l : — Para nerende idi? — Cebimde idi! — Hiç cebe para konur mu a kardeş? — Nereye konur ya? Cebe konmaz da mahalleye yeni çık- mış leblebici çırakları gibi kese ile boyuna mı asılır? Hoş öyle de olsa çalınamaz mı idi acaba? Yeter ki, sen biraz yorgun, bi- raz dalgın, biraz düşünceli, bi- raz telâşlı olmaye gör! Senin biraz böyle olduğunu hisset- timiydi, o herifçi oğlu, değil senin cebindeki patayı, Tahir Nadi Efendinin gözündeki sür- meyi bile çalar! . » : Hay o yankesici denilen it oğlu iti “boynu altında kalaydı da bana bu işi :yapmayaydı. Adeta polise ifade'verir gibi kaç gündür eşe dosta bu ifade- leri vere vere artık bıktım! Ya “geçmiş olsun,, diyenlerin haddi, hesabı yokl Vaktile uzunca bir hastalıktan kalktığım zaman inan olsunki bana bu kadar geçmiş olsun! Diyen olmamıştı... .. ç mal, buhr: cak, benim bu on beş liranın acısı bütün eşi dostu müteessir etmiş | Geçende gene gazeteler yaz» mışlardı, yankesici denilen bu it oğlu itlerden birisi de Eminönün- de Ertuğrul Sadettinin kırk Jira- sım aşırmıştı. Bundan bir kaç gün evvel ise Sadri Etemin ce- binden on papel havalanmıştı. İşin biraz daha evveliyatını kur- cahyacak o'ursak galiba geçen kış .Salâhattin Enisin de aynı benim gibi, tramvaya atlarken koynundan bir deste lirasını w- çurmuşlardı. Anlaşılan bu buh- ran zamanında paranın ancak muharrirlerde bulurduğünu!! yan. kesiciler de çaktılar. Zaten mes- lek sahibi olan ahbaplar da öyle söylüyorlar: di — Dua et ki, bu zamanda sen gene on beş lirayı birden ce- binde taşıya biliyorsun ! Herifçi oğlu, ya bizim ceplere el atsa idi ne alacaktı? Öyle ise, hazır olun muharrir arkadaşlar, madem ki yankesi ciler bile bugün paranın bizde olduğunu hissettiler, sıra şimdi ya Mahmut Yesaride, ya M, Gay» yurda, ya Kemal Ahmette, ya- but Senih Muammerle Feridun Osmandadır. Kemalettin Şükrüyü de bu ara- Ida saymak lâzım ama, bereket versin, kendisi burada yok! vx Bizim macerayı duyanlardan bir muallim arkadaş: — Sen teşekkür et ki, dedi, ! herif on beş liranı almakla ikti- 353 numasalı 15 Eylül nüshası | fa etmiş, ya sonra, tutsa da bu on beş liranın üstüne bir de tüy dikse idi! — Nasıl tüy dikse idi? — Sen bilmezmisin azizim, iü ü 'dolayisire"ola “ vaktile yankesicinin biri, vapuf adamcağızin cebinden Kesi aşırmış... Vapur iskeleye: yaf” şıp ta zavallı adam işin f: varnca yanındaki arkadaş! karşı döğünmeğe başlamış: | — Eyvah, bizim çantayı dılar. İçinde tam beş yüz param vardı. Ben bu para kışlık odun kömür alacak, yatakları yorganları hallaca # racak, bakırlarımı kalaya veri cekdim, Şimdi ne yapaca bilmem kil. «| Henüz yanı başında d yan kesici bu sözleri hemen vapurdan atlamış, zati kendisini ta evinden beri ti ettiğiiçin diğer bir vapurla dönüp zavallının evine giti kapıya yanaşmış: — Kimsiniz, ne istiyor — Şey efendim, yatal yorganlar . hallaca, bakırlar © kalaycıya götürülecekmiş, bunl# için Bey beni gönderdi. | Evdekiler derhal yataklar! yorganları bir denk yapmışlif bakırları sarmışlar, sarmalar" lar: — Buyurun ! Deyip herife teslim etmişler Aradan biraz geçmiş, t€ içinde Beyefendi gelmiş.. — Hayrola, niye böyle — Biraz rahatsızım dal — Biz yatakları, yor; bakırları gönderdik! — Nereye gönderdiniz? — Siz nereye dedinizse ora?” — Aman, demeyin, ne ya? nız, işte şimdi tam hapı yut!” Bey, tekrar telâş ve heyeca' dışarıya fırlamış, karakola muş, bu sefer yankesicinin er bir arkadaşı kapıya gel — Efendim, müjde, hırsız kalandı, Beyefendile o ber#' karakoldalar. Beyefendi . yorulduğu için ter içinde ks vi üşümüş, soğuk almamak * pardösüsünü istiyor! 3 O'da pardösüyü alıp gitti” sonra artık netice malüml! Işte bubun gibi, ya senin İ? kesici de cebinden aşırdığı | onbeş liranın üzerine böy? , iki tüy daha dikse idi ne 994 caktın? Onun için bukadi” teşekkür et, otur aşağı! Osman .asturya ve M£ ristana yaş üzü”” Verilen malümata gör€ l nanlılar Orta Avrupaya bil Avusturya ve Macaristani him miktarda yaş üzüm ib” bna başlamıştır. “ği Bir dayak Dün saat on bir de da cami arkasında Haydat “4 odun deposunda amele 5 Siritli Şefik ile amelede” Ibrahim arasında iş ve! İ selesinden dolayi bir kavi, | mış, Şefik İbrahimi döY”. Şefik yakalanarak bakkı” i gi ,İ kibete başlammapteri iğ