i Bu da bir başka Spor:1 Göbek nasıl iner ? Uzun bir yürüyüş! - Bereket versin elimizdeki kavuna! - Istanbul güzelliği ! kırlarının Veli Et. çayı rından dönüş ak, çocukluk arkadaşlarım. | eşekli de bize iltihak edince bu biri, son zamanda, nedense, Salvermeğe başladığı için zlar ona: Yürü birader! Mer Derler a, haklarıdır. Allah: » Yürü ya kulum! İ ecek değil a... Kimine de iş- Se doktorlar: £ Yürü birader! girer ve o da kalkar, benim Wa yürümeyi beceren birini İç, bulur ve beraberce yürür ha hağonbaharda kırlarda yürümek #porun zevklisi var mdmr Mİ Hele Cuma günkü gibi etli bir poyraz alabildiğine İiğünzlan iterse! Artık ne yürü» ei duyar, ne Yorulduğu- rr yold, pda olursunuz. Fakat, Mikler; nıza “bostan kö“ We Sıkmamak şartile! 5 son derece £ sadık, ılara ise aşırı (o derecede a o bu mübarek hayvan- X da çoğalmış! Hemen her | her ahırın bahçesinde ve Misir, domatis tarlasınm ke- da bir tane... Bereket versin, anda göbek Ma, bizim çocukluk arkada- Say altuğunda ayrıca irice bit Vardı, yoksa en tenha bir es ilk karşılıyan kara baş- n elinden pek kurtula- P " : salvermiye mez, ve yumuşak topraklı nın kenarından eski ço- uzu anarak neş'eli neş'e- ii Pe yetdaki idrislerin aralarından | ! sert bir uluma ile karabaş, gibi çiti atladı. Aremızda e Me, “sekiz on metrelik bir mesa » Arkadaşın benzi kül ke- N bende, ise tam manasile şa> k, eştr, ün değil, O kıpırdamanın | Yoktu. İkimiz birden avaz- İ çıktığı kadar bağırmağa N z leme Hoşt! an saniyede yanıbaşımıza iy z havli bu, kolay mı? l e kolundaki ka- | cağımı yakala- dalan hayvanm kafasına Pamaşak kavun çok olgun i debi, hırçın karabaşin Sanı acımamıştı, fa- Yuvarlağın kafasına | ıslak çekirdeklerin | bizi aktığını görünce, *m babacan gevşedi, NI, saldırmasını hafifle- Süre soldan geri yaptı, On- are TA tehditçi, biz'ya- Yanyana * müddet havlıya, tın dalğın giderken birden- ! dört ayaklı bahçe kapıcısı kuyru- ğunu kısıp aheste beste kirişi kır- dı, geldiği yere defoldu. Bu an- lattığım vak'a Gümüşsuyu ile Çır- pıcı arasındaki Katranlı Florya- Topkapı şosesinin biraz berisinde. yolunda.. geçti. Ah, bu dediğim yerler ne güzel yerlerdir. Yorgun kafalar, sanlar için buralar sonbaharda ne munis, ne ruha yakmdırlar, Küme küme incirler, cevizler; | sıra sıra kavaklar, yığın yığın bö- | ğürtlenler; yer yer narlar, hün- !naplar,... Girintili, çıkıntılı akar / sular, geniş kuyuların üstünde gı» cır da gicir dönme dolaplar, yas maçlarda metruk kar kuyuları, te- pelerde tek tük fıstıklar, çamlar.. Aşağılarda geniş havuzlar, su ke- merleri.... Ve ucsuz bucaksız, yem i yeşil tarlalar, böstanlar... — Daha yürüyelim mi dersin yahu? — Seni bilirsin, göbeğini indire- cek ben değilim, sensin! I — İskarpinler ayağımı sıkmiya başladı dal — Biraz daha gayret! İşte bak yarış yeri göründü, öraya varma- dan Çoban Çeşmesinde bir mola veririz! — Hangi Çoban çeşmesinde, Faruk Nafizin “Çoban çeşmesi,, nde mi? — Hayır, bu Çoban çeşmesi başka! Şimdi varınca görürsün! — Köpek möpek tehlikesi kal- madı ya artik! — Kalmadı ama her ihtimale karşı biz dönüşte Veli Efendiden ihtiyat bir kavun alalım! ... — Ey gele gele geldik buracr- ğa, daha gideceğiz nereciğe? — Eğer göbeğin matlüp derece- de indise dönelim, yok, daha in- dirmek istiyorsan yürüyelim! — Önümüz deniz artık, nereye yürüyeceğiz? yürüdük. Biraz yoldan geçen bir Sant yedi idi, Sakız ağacına gelmiştik, Birer molada orada Çoban çeşmesinde ve Çırpıcı | VAKTT Ecnebi ve akalliyet mekteplerindeki mu- allimlerin içtimaı Ecnebi ve akkalliyet mektep- lerindeki Türkçe, tarih ve coğ- rafya ile yurt bilgisi muallimle- rinin çarşamba günü öğleden sonra içtima edeceğini yazmış» tık, Muallimler içtimada görüşe- cekleri esasları tesbit etmişler- dir. Öğrendiğimize göre 12 mad- deden ibaret olan bu esaslarda muallimlerin vaziyeti, terfihi, ce- zalandınlması ve pakillerile mu- allimlikten çıkarılması ve bilhas- sa maaş meselesi vardır. Davet Ecnebi ve akalliyet mektep- lerindeki Türk muallimler cemi- yetinden: Ecnebi ve akalliyet mekteplerinde Türkçe, tarih, coğrafya ve yurt bilgisi okutan cemiyetimize kayıtlı veya kayıt- sız bilâmum muallim arkadaş- ların çarşamba günü öğleden sonra saat üçte Halkevinde ak- tedilecek fevkalâde içtimaa gel- meleri ehemmiyetle rica olunur, Hindistanla ticaretimiz 1925 senesinden 1932 senesi haziran nihayetine kadar Hindis- tandan (28,713,000) liralık itha- lat yapılmış buna mukabil Hin- distana 201,000 liralık mal ihraç Iki memleket arasındaki harici ticaret açığı memleketimiz aley- bine büyük bir yekün tuttuğun- dan ihracat ofisi Hindistana mal ibracı için toşebbüsata başla- ile Türk şekerlemesi gönderil- mesi için mahreç bulunmuştur. PE Bir öpücük 16 bin lira hasılât getirdi Bu yakında Nevyorkta eski artistler şerefine bir müsamere tertip edilmiştir. Varidatı eski artistlere ait olan bu müsame- rede fazla bir varidat temini maksadile meşbur artist Beti Den 10 dolar mukabilinde puse vermiş ve güzel artistin bu ca- zip buluşu büyük bir alâka uyandırmıştır. Birçok zengieler artistin pusesinin mukabili olan 10 dolar yerine 100 dolar ve daha fazla vermişlerdir. Fakat Beti bir puse için 10 dolardan fazla almamıştır. Bir tütün fab- rikatörü Betinin puselerine mu- kabil bu müsamerede 8 bin do- lar vermiştir. Yani 16 bin lira. mmannamsazasmantan mn aaaaaaak sas verdikten sonra Bakırköydeki bir ahbaptan ödünç birer kalın baston alıp karanlıkta geriye döndük, ayni yolu güderek saat ona çeyrek kala evde soluğu aldık ve hemen bir mezura ile arkadaşın göbeğini ölçtük. Ne dersiniz tam dört san- tim inmemiş mi? Böyledir işte, ki- mine Allah; — Yürü ya kulum! Der ve o, yürüye yürüye boyuna göbek şişirir, kimine de böyle bi- zim gibi doktorlar: —Yürü ey birader! Der, biz de dağ, bayır, dere, te- pe demez, bir günde Haliçten Marmsraya, Marmaradan Haliçe yürüyerek göbek indiririz!... İ. OSMAN CEMAL Safa 5 Hiristiyanlıktan Müslümanlığa .. aramama sarsan senem se emep een ear sammN Ran 2 NA Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş ! Bu yüzden dostlarile arası açılmış, fakat asla pişman değil .. İngilterenin en meşhur ricalinden ve milyonerlerinden olan Sir Palmerin kızını ve Sarvok racasınmn veliahtı Sir Vyner Bro- nun zevcesi prenses Dayaney Muda birkaç ay evvel hiristiyan- lığı bırakarak müslüman olduğunu ilân etmiş, bu hadise İngilte- rede ve bütün dünya gazetelerinde uzun uzadıya mevzubahis ol- muştu. . İngiliz prensesi son günlerde, çok meraklı ve cazip bir eserle piçin müslüman olduğunu izah etmiş, bu eserde bütün görüp geçirdiği maceraları anlatmıştır. Dikkat ve merakla okunacak olan bu eseri VAKIT karileri için tercüme ediyoruz. “İhtiyatsıziık,, en belli başlı va- | yete girmekle ya çocukluğumdan sıflarımdan biridir. En küçük ya- ! beri bana telkin olunan her kana- şrmdanberi doğruyu söylemekten | ate isyan etmiş oluyordum. Bu is bazeder, ve hiç bir kimseyi iğfal | yari yüzünden zerre kadar pişman etmemekten zevk duyarım. Be- nim bu halimden memnun olmı- yanlar, hiç şüphesiz, pek çoktu. fakat ben onlara aldırmadan bil- diğim gibi hareket etmekte devam ettim. İsabet mi ediyorum?!... Bana kalırsa öyle. Çünkü ne diye kendi- mi bir sürü gösterişlerle muazzep edecek, ne diye bir sürü yalanlar- la vicdanıma eza verecektim7!.... Yazık değil mi? Gösterişe, yala” na, riyaya ve bunlara benzer bir sürü zencirlere tâbi olmak insanı canlı bir varlık olmaktan çıkara- rak onu başkalarmın esiri, başka larmm aksi sedası yapmaktan baş- ka neye yarar? Yaşamanın, bence iki yolu var- dır. Birisi mukadderata — ğerek o ne kısmet ettise ona ra- zı olmak, kadere mukavemet et- meden yaşamak ve bu suretle hem kendi nefsinizi, hem ailenizi sürü sürü zahmet ve azaplardan koru- mak, İkincisi mukadderatmızı kendi elinizle çizmek ve hedefinize doğ- ru, sarsılmadan, yılmadan, yürü- mek. Behim tuttuğum yol, bu ikinci yoldur. Bu yüzden bir çok defalar aya- ğa sürçtü. düştüm, fakat sonra- dan kalktım ve pişman olmadan, tereddüt etmeden, kendi yolumda tekrar yürüdüm. Geri dönmek, gerçi elimde idi. Fakat bir adım bile gerilemedim, Hayatımın en mühim dönüm noktası hiristiyanlıktan çıkarak İslâmiyete girmem idi. Dinini de- giştiren her insan hilir ki, böyle br hadise, ona umulmıyan bir çok kederler getirir, ve ona bir. çok fedakârlıklar yükler. Çünkü bu yüzden bir çok dostlar, akrabalar, insandan yüz çevirir, insanın aley- hinde bulunur, onu kıracak, eze- cek bir çok şeyler söylerler. Ben hiristiyanlığı bırakarak İs- lâmiyete girmekle eski ideallerimi bırakmış, döstlarımın türlü türlü tel'inlerine uğramış, zevcimin ai- lesi ile bütün münasebetlerimi kırmış ru, Doğduğum zeman adım Gladis Palmer'di. Sir Walter Palmerin biricik kızı ve biricik varisi idim. Babam geçen asrın en meşbur si- yasi simalarından biri idi. Sonra yetiştikten sonra dünyanın en muhteşem ailelerinden birine men sup bir erkekle evlenmiştim. Bu aile, dünyanın yegâne beyaz ra- cası Brook'lar, yani Sarvak hü- kümdarları idi. Hiristiyanlığı bırakarak islâmi- değilim. İ Kocam Sarvak racasınm veliah» © olduğu için, kendisini bu ülker! nin tahtına oturduğu zaman, onun tebeası içinde 80,000 Müslüman da bulunacaktır. Ben de Müslü- man olmakla bu seksen bin Müs- lümanın biri ve onların hemşiresi oldum. Bundan dolayı derin bir mes'udiyet duyuyorum. H Beni en acı kelimelerle tenkit edenler var. Hele bu yazılarımdan dolayı bana bütün şiddetlerile hü- cum edecek olanlar, hiç te az de- ğildir. Çünkü hakikat, her zaman, kolaylıkla kabul edilmez. Buna rağmen ben münhasıran hakikati söyliyeceğim ve münhasiran has kikatı yazacağım. Hayatımda bana en çok zevk veren şey, Londra sosyetesi için- de geçirdiğim senelerdir. O za» man, bütün emelim, sosyete içinde muvaffak olmaktan ibaretti, Dünyada Londra sosyetesinden daha donuk, daha sıkıcı bir şey tasavvur edemiyorum. Londra s0 yetesinin sayısız partilerinden, danslarından, yarışlarmdan, mo- dalarmdan tiksindiğim kadar, bir şeyden tiksinmiyorum. Sosyete hayatını için için kemi ren türlü türlü rekabetler, kinler, hırslar beni hastalandırıyordı. Bu hislerde yalnız değildim. Çünkü Londra sosyetesine benim gibi is“ yan edenler pek çoktur. Londra sosyetesinin beni Kat- iyyen tatmin etmiyeceğini anla- dıktan sonra kendimi başka sey- lerle alâkadar etmeğe çalıştım ve okumağa başladım. Zaten eski- denberi, çok okuyan, okumaktan İ zevk alan bir Ikadındım. Terbiye İ işlerile derinden alâkadar olan babamdan, klâsiklere ve vee tevarüs etmiştim. o Ve daha çok genç iken babamın bütün kütüpa- nesini okudum. Ve on sekiz yaşında iken İslâm idini hakkındaki (tetebbülerime başladım. > (Sonu yarın) EN FE NBA SEBA EE YAA Bulgaristanda bir tirene taarruz edildi Sofya, 11 (Hususi) — Pilevoe ile Sofya arâsında bir yök tireni üzerine etraftan korşun ahlmak suretile tevkif edilmek istenmiş! fakat tren yoluna devam ederek | Sofyaya gele bilmiştir. Atı'ani kurşunlardan © yanlız bir gardi- firen yaralanmıştır Hükümet treni tevkif etme' istiyen bu Suikastcıların yaka- lanması için hadise mahalline asker ve zabıtâ kuvreli sevk etmiştir.