çi 10 Evli 193 Dilimizi Düzeltelim (Üst taralı 1 inci sayfada) gibi oldu ama.. bereket versin te- minatimı kabul etti de konuşmak- tan büsbütün vazgeçmedi. Nat almıya başladıktan sonra Kemal Cenap Beyle şöyle konuş- tukı — Türk dilinin inkişafı için ne düşünüyorsunuz? — Türk dilinin inkişafr için Türk aslmdan kelimeler aramak, mümkün oldukça arap ve acem kelimelerini kaldırmak fikrinde - yim. Bu sözümü de kimsenin ho- şuna gitmek için söylemiyorum. Tam bir kanaatle söylüyorum. Meselâ geçen gün bir gazetede şıkan bir Kastamonu mektubun « da birkaç halis türkçe kelime ver- mişlerdi. Bunların arasında kaj - deye mukabil Oturum kelimesi vardı ki bunu enfes buldum doğ- rusu., Meselâ bu suretle beynin oturumu veya binanm oturumu demek beynin kaidesi veya bina- nın kaidesi demekten çok doğru- dur. Hatta; kuzum öyle yazın, hat- ta münevverlerimizin de münasip zaman ve fırsatlarda O maalesef şimdiye kadar ziyaretlerini bile ihmal ettiğimiz Türk eline ve yurtlarma yayılarak kelime topla maları lâzım gelir fikrindeyim. Öyle değil mi? — Evet.. Çok doğru.. ,, — Bilir misiniz.. Şimdiye ka- dar milli hars meselesinde, köyü- ne gideyim derken aksi istikamet- te yel alan köylü gibi, hedefimiz- den tebaüt etmişiz. — Tebaüt etmişiz?. — Evet tebaüt etmişiz... Doktor gülümsediğimi görünce derhal düşündüğümü seziverdi, kendisi de güldü: — Evet canım.. Tebaüt etmişiz değil, uzaklaşmışız, deyiniz.. Na - sıl ki, ecnebi tabir deyince, bunu fransızca anlıyanlara ben tanzi - mat hastası diyorsam, kendim de osmanlıca hastasıyım galiba!.. Neyse efendim., Sonra “Öteyü- z,, e yayıldım. Düşünün canım, meselâ Vechi Kuddami yerine E - lin yüzü, elin yan yüzü, öteyüzü demek çok güzel olacak değil mi?.. — Ya ilmi tabirler? — Esasların bozulmasına kat- İyyen taraftar değilim, Meselâ Fisiyologi yazılmasmda ısrar et « tiğim tabir için “Dirimbilgisi,, bir ıstılah olarak © alımablir. Yoksa maalesef Fisioloji diye bir keli - me.. çok feci olur. Esasen benim dil meselesinde bilgilerim çok mahduttur. Ben &- tedenberi, yazı inlalâbmın başın - 'danberi beynelmilel ilmi tabirler ve ecnebi ismihaslar meselesini tutturmuş bir insanım. Mütalea - tm buna münhasır daire dahi « linde kalıyor, Burada kalmak şar- tile İlkmektep çocuklarında bu meselelere dair yaptığım Tecrübi tetkikatın ilk neticelerini iki ay evvel Edebiyat Fakültesinde ver- diğim umumi konferansta bildir- miştim. Bu seferki Kurultayda bu tecrübelerimin daha sonraki ne - Veelerini, grafiklerle beraber ar - xetmek istiyorum. Bu suretle bey- helmilel ilmi ostılahlarn bazı harflerini fransızcaxın hatırı için çevirerek esüsta tahrifat yapan - İarın iz olduklarmı, yeni ye- #iyen ve tanzimat hastalığı ile malül olmıyan nesil üzerindeki İm tecrübeler mukni surette göz - #srecektir. -— Meselâ... j > Meselâ, Meselâ (a) bar | finin (5) harfine çevrilmesi gibi. şte bu misal kâfi. — Ecnebi ıstılahları nasıl yaz- malı? — Türk milli alfabesi başta tutulduğu halde yazmalıdır. Her medeni ve canlı milletin evvelâ kendi alfabesine kıymet verdiği gibi... — Buna da bir misal? — Hımm... Evet düşünelim.. Buna da bir misal, Evet meselâ; (Au) Türk alfabesinde (Au) o - kunur, kat'iyyen (0) okunmaz. Şimdi bu (Au) diftongunu Türk mili alfabesile mi okuyarak yaz- mak lâzım gelir ve Türkler için varife budur.. Yoksa milli alfabe- mizin fonetik emrini bir tarafa bı- rakırmışçasına.. — Evet.. — Kuzum, öyle yazın.. Bıra « kırmışçasına bu diftongu evvelâ yabancı bir alfabe ile mi okumak doğrudur?. Böyle şeyi biraz man- | tık bile kabul etmez. Sonra (Au) lâtince (Aurum) ve altın demek olan bir kelimenin ilk harfleridir ki, kimyada altı - nın beynelmilel remzidir. Halbu- ki (0) müvellidülhumuzanın bey» nelmilel remzidir. O halde eğer müvellidülhumuzayı altın yap - mak sırrını bulduksa (Au) yu (0) yazabiliriz! Zaten benim bu davada güttü- ğüm noktai nazar, benim değil bütün dünyanm noktai nazarıdır ve ben bunu beş senedenberi mat- buat ve saire ile neşir ve tamime çalıştığım için fikirlerim esasen malâmdur. — Kurultay hakkında ne dü « “şünüyorsunuz, dil inkilâbr ne ka- dar zamanda mümkün olur tah - min ediyorsunuz? — Kurultay kararı muazzam bir hamledir. İnkılâp tedricen o - lacak zannediyorum. Bir İtalyan Filologundan vaktile ( işittiğime göre İtalyan dili beş asırda tekâ- mül etmiştir, Mümkün olduğu kadar şimdi- den basitleştirmek bir idealimiz olmalıdır. Meselâ ilk ohamlede terkipleri çözerek.. Mevidi mülâ - Tat yerine birleşme yeri diyemez niyiz meselâ,. Güç olsa bile bu hedefe yürü- meliyiz. Fakat zannediyorum ki, büyük kitleler halinde bu tarzda kelime bulmak ve vazetmek acele ihtiyaçlarımıza uygun gelir mi? Kema! Cenap Bey birdenbire durakladı. Cümlesini beğenme - miş görünüyordu: — Bakın görüyor musunuz, dedi, ifade edilmiyor, başka ma- nalar çıkıyor, demek istedikle - rimden... Şöyle yazalım; acele is- teklerimizi tatmin edebilecek fır- satlar verir mi, bilmiyorum. Kemal Cenap Bey geniş bir ne- fes daha aldı, Bir sigara yaktı. — Ters gitmişiz Sırı Bey, de- di. Bakın görüyorsunuz ya.. Os - manlılık bizi berbat etmiş. Aman yarabbi o Endrun.. Müslüman di- li diye arapçaya sarılmak. İranm felsefesi böyle efendim demek. ve lisanda şöyle zahiri bir ahenk.. Bizim Osmanlı erkânını bunlar teshir etmiş.. Düşünün bir kere efendim; a - yıp diye devlet hesaplarında odu- na hatap derlerdi! Sonra eşek de mezler de merkep derler. Bir de.. Bunları da mı yazıyorsunuz, yazmayın canım.. Kemal Cenap Bey de gülüyor Masonlar geziyor! Dün içtima etmediler vapurla tenezzühe çıktılar Dün cuma olmak münasebeti- le şehrimizde içtima etmekte olan beynelmilel Mason kengresi içtima etmemiş ve Seyrisefainin kalamış vapurile o murahbaslar şerefine bir Marmara ve Boğaz içi tenezzühü tertip olunmuştur. Tenezzüh vapuru köprünün, Adalar iskelesinden saat dokuz buçukta hareket etmiş, Kadıkö- yüne uğramış, sonra Fülorya sa- hillerinde bir müddet durduktan sonra Büyükadaya omuvasalat ederek Kalipso otelinde iki yüz kişilik bir öğle yemeği verilmiş- tir. Eu yemekte ustadı azam mu- avini Raşit ve Dr. Osman Şere- fettin Beyler kısa birer nutukla misafirleri selâmlamışlardır. Yemekten sonra vepura avdet edilmiş ve vapur bareketle Anz- dolu sahili takip o'unarak Kara- deniz koğazının sonuna kadar gidilmiş, sonra saat yirmide Köp- rüye avdet olunmuştur. Bütün murabhas'ar, Istanbu- lan, Poğazın, Marmaranın güzel- liği karşısında derin bir zevk ve baytet duymuşlar ve Köprüye çıkarken "ne yazık ki, çok gü- zel bir gün hitam buluyor,, de- mişlerdir. Bugün sâat dokuz buçukta kongrenin soncelsesi in'ikat ede- cek ve öğleyin bir veda ziyafeti verilecektir. Murahhaslardan bir kısmı öğleden sonra memleket- lerine müleveccihen hareket ede- ceklerdir. Bir Alman komünist gazetesi Berlin, (A.A) — Volf ajansın- dan: Rote Fahne — kırmızı bayrak — isimli Alman komünist gazetesi Alman kabinesi bakkın- da kullandığı ağır şütum ve tah- kirattan dolayı 6 Teşrinievvel tarihine kadar kopatılmıştır. m Belgra frangı Brüksel, 9 ( A.A ) — Güya Belçika hükümetinin Belga fran- gının kiymetini tenzil niyetinde olduğuna dair Ingiliz menabiin- den ortaya çıkarılan haberler asıl ve esastan aridir. a ———— Madâm parmak ısırıyor Taksimde kazancı sokağında oturan Madam Dimitrola ile ayni sokakta oturan Madam Ele- ni bir elbise meselesinden kavga etmişlerdir. Madam Eteni Dimit- rolanın parmağını ısırdığı için yakalanmıştır. ———————— ————— du, ben de gülüyordum. — Evet dedi; ecnebi tabirleri, aziz dostum Vâ - Nü nun tabiri veçhile, her millette olduğu gibi türkçede de istihdam edebiliriz, Ecnebi bir kelime.. muayyen bir iş için icat edilmiş olan ecnebi bir kelime, diğer milletlerce istih- dam edildiği gibi bazan aynen yazılarak ya öyle okunur, yahut icat edildiği lisanda okunabilir... Bu da nadir işlerde ve zamanlar- da bittabi.. Şimdilik bu kadar kâfi değil mi? — Teşekkür ederim, ,A. Şir İki gün evvelki polis vukuat raporunda şöyle bir haber vardı: “Yenikapıda oturan Madam Hay - kahi Beyazıtta mukim Mehmet is - minde sevdiği gence Bwvaffek olmak için büyü (yapmış, Mehmedin kapısına yılan suyu dökmüş!,.., Bir muharririmiz dün bu bü - yücülük ve aşk macerasile alâka- dar olmuş ve madam Haykohinin Yenikapıdaki evine gitmiştir. Yenikapı istasyonuna gelme - sokakta 23 numaralı evde otur - maktadır. Sokak dizlere kadar toz için - de,. 23 numaralı evin kapısında lâcivert ipek başörtülü ve tahmi- nen 25 — 30 yaşlarında bir ka - dın kapıyı açtı. — Majğam Haykohinin evi bu rası mıdır? Genç kadın gayet düzgün türk çe ile cevap verdi: — Evet burasıdır. Ne istiyor - İ sunuz?.. — Madam Haykehi ile görüş- #mek istiyordum.. — Buyurunuz. Ben Haykohi - yim, söyleyiniz.. Genç kadın, maksadımı anla - | yınca: —Ha.. dedi. Gazetecisiniz.. yazmak için soruyorsunuz. Anla- tayım., O kapının iç, ben de dış tara- fmda ayakta; Haykohi içini çe kerek anlatmıya başladı: — Sevda » dedi « hiçbir şeye İ benzeme, İnsanın gözü kararır. Şayet muvaffak olamasaydım ilk işim bir tabanca almak onu da, kadını da, kendimi de öldürmek olacâktı.. — Mehmedi çok mu seviyordu- nuz?.. — Ne Mehmedi!. Mehmet kim oluyor.. Ben kocamı seviyo - rum. Mehmet kocamı aldatan ve kara kedi gibi aramıza girmek is tiyen İrfan ismindeki kadının ev sahibidir. Haykohi başörtüsünü düzeltti.. — Bakınız « dedi - böyle ol - maz, Ben size baştan aşağı anla- tayım. Benim kocam var. Vat - man Ferit. Feritle altı senedir beraberiz. Onu çok, hem de çok severim., On iki gündür eve gelmiyordu. Haber aldım, Beyazrtta Soğana - ğa mahallesinde Cami sokağında 14 numaralı evde İrfan isminde bir kadınla berabermiş.. Derhal gittim, bu evi buldum. Aşağı yu- karı dolaştım ve kapıya yaklaşa - rak yanlış kapı çalmış olmamak için kocamın sesini duyarım diye içeriye kulak verdim. Yok.. Böy - le bir ses işitemiyordum. Bu sıra- da evin balkonunda oturan ev sa- hibi Mehmet beni gördü: — Ne dolaşıyorsun, han:m?.. Diye seslendi.. — Hiç! Dedim ve içinde yılan suyu bulunan şişeyi kapının önüne a - tarak hızir, hızlı yürümiye başla" dım.. Mehmet arkamdan koşu - yordu. Beni tuttu: — Karakola gideceğiz. Sen bi- ze büyü yaptın... den sağdaki tozlu sokak “Bostan | sokağı,, dır. Madam Haykohi bu ! . ehemmiyetle devam Yönikapide bir aşk Haykohinin kocası Mef medi büyülemesi Bu madam kendisinden kaçan k& için camiye gidip dua etti Dedi... Böyle bir şey olm”. nt söyledimse de para karakola giderek ifade | çıktım.. — Yılan suyunu nereden nIZ?.. — Yenikapıda bir b — Peki, bu suyu evin * na atmca ne olacaktı?. — Ne olacağı var mu bu İrfan ismindeki karıda” gibi soğuyacaktı. Çünkü ri tık kocamın gözüne yılan $? 4 zükecekti... Uzatmıyalım. # nerken Kocamustafa lr cirli camie de gittim ve © yalvardım: e TE Yarabbi « dedim > iğ kocamı benim elimden.. ork ne bana ver.. Çünkü onu çö viyorum., i — Büyünüz ve duanız ys” ra ne oldu?. i — Büyüm tutmuş, duam olmuş olacak ki: i Eve döndüğüm vakit F de evde buldum.. Haykohi kocasile baş”. — Kocama sordum. vi böyle yaptın. Beni nereye'”4 kıp da gidiyorsun. Dedim. * ne cevap verdi biliyor msi i — Vallahi karıcığım ki; İrfan denilen o kadın* ; büyü yapmış olacak, onul DE b bire o kadar çok sevmiye dım ki; seni hiç Hakla müuştum, Ama şimdi öyle p tık. Seni gene seviyorum “9 ninle beraberim.. Haykohi bu yılan su : olduğunu anlatamıyor: y | — Vallahi bilmem. Boys”! pirtoya benziyor ve belki dö: pirto idi de bakkal beni t çin aldattı. Ama ne olursa epeyce işler gördü ya.. Artık soracak ve o ö; hiçbir şey kalmamıştı. — Rahatsız ettim, sizi. Diyerek ayrıldım. Haykohi seslendi: —A, birader.. Gazeti - dedi - ben öyle yılan suy” gf! falan bu işin olduğuna in rum. Bu olduysa Kocam şadaki zincirli camide a varmamdan oldu... Bir hizmetçiyi tek" ile öldüren dokt0” mâhkümiyeti Adana, 8 (Hususi) — P” 2 çisi Fatmayı tekme ile öld le ten suçlu Doktor Rüştü B*7 limin ağır cezada yapılmak» i muhakemeleri bitti. Rüstü sene dört aya, Selim üç i se mahküm edildiler. i Sirmen R Bir depo yanl! Evvelki geceMarpuçcu!8f gf zapçı banının altkatında p Beye ait zicaciye depo” ye yangın çıkmış, depo ya yanmıştır. > Yangının neden çıkığı ir şılamamıştır. Depo | sigortalı olduğundan diln K edilir: i