i Ça buk yazmak meselesi Bizde istenoğrafi ' * dilin kendisine mahsus istenoğ- A Mpg, kale Darülfünunda P i kursunun açılması» p plaka etmiştir. Bu müsa- tini a vühimdir, Zira . memle- stenografinin taammü- kayi atılan ilk ve ciddi H 'r. Bilhassa Darülfünun de bi, İn stenografi ellerin * alet olacaktır ki gerek inde gerekse staj ve gerkse müstakbel Rin edeceği nde şok büyük fayda» *deceği şüphesizdir. İp ».” 4 ? inkelây dolayısile steno- ç ehemmiyet ve lüzw- ne, Süne artmaktadır. Bu» ii, | Erafi olmamış olsaydı N Mülleş Meclisi müzakera" ii, “e müşkülât çekilmesi bu seri yazının vazifesi i 'i meclislere münhasır N hi, Avrupada stenografi» İL sahası çok geniştir. 1 meclislerile mahkeme- Kk, "Sada mali ve ticari müs led gün kullanılan bir ! atâ şehrimizde bile a ve şirketlerde, Fran v Sinir İngiliz stenogra- n yüzlerce steno dak- Ma bay inkılâbı yapıla yin halde milli > Mirketlerimizin hangisind. aşi bilen e e He *diliyor?. j | / v N Nes 'arpan noksanın esba» / İ air biliyoruz. Fakat ka- N vir olan vaziyet uzun am 'edemez ve yakın My Sankalarımıza girmesi ya a» #ene şehrimizde ikinci etansı toplandı. Mü- sign amen Fransızça ce- işin Fransız steno- Nİ kimseler tedarik etme- İn Ecnebi banka bi, müracaat ederek 12 Srup teşkil edebildim. sayesinde konferansın ve Üzakeratı günü gününe Devredildi. b Mektup vardır. Beynelmileli yoktur Yazan : A. Benaroya Yakmda şehrimizde bir Dil kongresi toplanacağı haber veril- mektedir. Bu kongrenin müzake- ratı Fraüârzça değil Türkçe ola- caktır ve bunlârın zaptı lâzım ge- lecek olursa hangi stenografiler bunu yapacaktır. Koca İstanbul- da bu vazifeye iştirak edebilecek hakiki bir stenografi henüz yetiş» memiştir, Binaenaleyh Ankaradan Büyük Millet Meclisinde çalışan #teno- grafları celp etmekten başka ça- re yoktur. Esasen bu efendiler, hükümet erkânımızın irat buyur» dukları nutuklarm zaptı için, ses- li film makineleri gibi yerden ye- re taşmılmaktadır. Ne garip bir vaziyet!. e Bugün memleketimizde isabet ve kıymeti tamamen tesbit edilmiş bir milli stenografimiz vardır. Bu #tenografinin işaretleri Fransız wsullerinden alınmışsa da Türk» çenin hususiyet ve bünyesine gö” re kullanıldığı için öyle bir sistem meydana getirilmiştir ki bununla yalnız Türkçe lisanı yazılabilir. Esasen her dilin kendine mahsus bir stenografisi vardır. Binaena- leyh beynelmilel bir stenografi | alfabe tasavvur etmek doğru de- ğildir. Stenogrâfinin işaretleri pek ba- sik olduğu için herkes onları ko- layca çizebilir ve bir kaç saat zarfında öğrenebilir. Bunun usu" lünü tamamen öğrenmek için de iki veya en çok üç ay kâfidir. Şu iddia Ankara ve İstanbulda tica- ret mekteplerinde tertip edilen kurslarla sabittir. Geçen hafta şehrimizde çıkan bir mecmus stenografi hallenda şayanı dikkat bir etüd neşretti. Bunun mübarriri Ankarada ye- tiştirdiğim ilk talebelerden ve bu- gün Büyük Millet Meclisinde bi- | rinci sınıf stenograflardan Ahmet Remzi Beydir. Makalesinde pek cesurane yazılmış olan şu satır ları aynen iktibas ediyorum: 1) Meclis ve kongrelerde olduğu gi- bi adliyede de zaplın en milhim bir mesele olduğu muhakkak iken sırf hdkimlerizitzin stenografi Mya Ve.. Cevabı — Küçük Roman — e Muhaeslel . M. $. Senir ga Anadoluya yar- NER söyliyeceksiniz! m Ya, onu da söyle- başka şeyler de söyle » İN ii v esen ege şok safsınız? tey inle? Sizin söyliye - iç ben ben hemen inana» anlatsın? Bundan da başka, si - | zinle senelerce oturan bir kadın İ sizin ne olduğunuzu bilmez olur mu? Siz memleketi seviyorum; fi- (lân işi yapıyorum demekle hemen Çok cesaretlisiniz! | size inanır mı? — Ben memleketimi muyum? — Sevmek., Kimbilir size göre seviyor ak şeyler söyli - | sevmek nedir? — Sana göre sevmiyor mu - yum? Seviyorsunuz ya, sevdiniz de şimdiye kadar ne yaptınız? Şinasi bey bu sefer karımı çok haksız buldu, — Yok Saide, dedi, bu kada- rı benim hakkımda çok olur. Ben : hicbir say yapınassın bile gene VAKTİ Koca bir Sayıfa 5 Doktorların istatistiği Kervan mahvoldu, Doktorlar mı fazla, yoksa hastalıklar mı azalıyor? itti! Beyrut 2 (Hususi) — Bağdat: tan aldığım son haberlere göre “El'küveyt,, ve “EVammare,, ye yakın “Cezire,, onamındaki bir köyden 44 kişiden mürekkep bir kafile yola çıkmışlar. . Bunlar çöl- de elli kişilik başka bir kafile ile de birleştikten sonra yollarına de- vam ederken gece mühim bir fır- tına çıkmış. . Çok şiddetli anafor- lar yapan bu fırtma bir müddet sonra kafileyi tamamen kumlar altına gömmüştür. Felâketten pek geç haberdar o labilen hükümet derhal bu kafile nin izini aramak üzere tayyare ler tahrik etmiş ise de ancak, kum lar arasında 10 kişinin cesedi bu- lunabilmiştir. Diğerlerinin araştırılmasına de vam ediliyor. sapına «nara asans0narmaaramayanmnarunmasasadan yüzünden, stenograf yetiştirecek kura, lar açılmasına müsaade edilmemiş tir, 2) Avukatlarımızın kanunu mide faa ederken kanunsuzluk yapması, yes ni Arap harflerile hâkim huzurunda not tutması ulanılacak bir keyfiyet tir, 3) Darülfünundan çıkacak gençle rin umumiyetle lise ve orta mektep muallimi oldukları düşünülürse, bu. rada açilacak bir veya o müteaddit karalar, ayni somanda stenoğrafi bi. len mektep hocaları yetiştirilmesine imkân hasıl olacaktır 4) Zabitlerimizin, malümatlı tüccar» | larımızın, memurlarımışın, meclis ve kongre âzalarının, hattâ meb'uslo- rın; hülâsa herkesin gerek fikirleri ni sür'atle tespit noktasından ve ge- rekse karşılaştıkları ehemmiyetli ifa deleri kayıt noktasından derece, de reca stenografiye ihtiyaçları vardır. 5) Rilhassa memur ve daktilograf- ların seri yazı uşulündne haberdar ol maları, az insanla Yazla iş görme gi- bi bir gâyenin de yardımcısı olacak. dır. Açıkça konuşalım. memleketi» mizde yapılan inkılapların en müs | Kinimi şüphesiz harf inkılâbıdır.. Bu inkılâp dört sene geçtiği halde | benüz itmam edilmemiştir. Evet, İ Aarap elifbası tarihe karışmıştır, Arap hurufatı matbaalardan tar- dedilmiştir. Arap harfelrile' tek bir kelime neşredilmiyor.. Fakat maatteessüf Arap yazısı aramızda henüz tamamile zail olmamıştır. Bu yazıyı kökünden söküp atmak stenografinin tamimile kabil ola | caktır. ğelaketi 4 söveri. Kimse bus | nun aksini iddia edemez, Kime istersen sor. — Kimseye sormam, soraca - ğım adamlar sizi benden daha iyi mi bilecekler? Biraz durduktan sonra Saide Hanm gülümsiyerek dedi ki; * — Hem Anadoluda sizin ettiği niz hizmetlerden hiç memnun ol- muyorlarmış! Şinasi bey “Ne söylüyorsun?,, der gibi karısınm yüzüne baktı. — Yolladığınız dinamitler pat lamıyormuş!.. Şinasi bey bir şey anlamadı. Gene Saide hanım devam ede « rek: — Ben de, dedi, eve getirdiği- niz kutuyu açtım, içinden taş parçaları çıktı. Size göstermek i- gin sakladım. Hiç olmazsa içine dinamite benzer #eyler koydur « ! rek söylüyor» cevap verme - Saide hanrm gü du. Şinasi be Beynelmilel Doktorlar birliği, | mubtelif memleketlerde ne ka- | dar doktor bulunduğuna dair | son günlerde bir istatistik vücu- | de getirmiştir. Bu istatiştik netices'ne göre bir çok memleketlerde doktor adedi- nin ihtiyaçtan fazla olduğu anla” şılmıştır. Tetkikata göre, Avus- turyada bir doktora 387 kişi isa- bet etmektedir. Bu nisbet, gene bir doktora Ispavyada 1000, Ka- nadada 1066, lugilterede 1069, Macaristanda 1100, İsviçrede 1140, Yunanistanda 1166, Almanyada 1237, Amerikada 1326, Filistin- de 1333, Danimarkada 1346, Felemenkte 1417, Belçikada 1465, Norveçte 1555, Fransada 1596, o Çekoslorakyada 1666, Portekizde 2333, Isveçte 2660, Brezilyada 2665, Romanyada 2879, Bulgaristanda 2900, Lehis- Yunanlı tanda 3100, Yağdslavfada 3450 kişi isabet ettiği şeklindedir. Beynelmilel doktorlar birliği, bir doktorun İyi bir tarzda hayatını (o kazanabilmesi O için, 1400-1500 “hiç değilse 1000 kişi- nin hastalandıkları zaman tedavi bususunda kendisine müracaata mecbur olacakları bir yerde yerleşmesi icap ettiği kanzatin- dedir. Bu yerin bedava tedavi imkânını veren berhangi bir müessesenin bulunmadığı bir yer olması da, zaruri görülmek“ tedir. Fakat, böyle bir vaziyet, yukarıda kaydedilen memleket- lerin ancak yarı kısmında mev» zuu babsolmakta, bu memleket- lerin büyük şehirlerinde ise im» kânsız bulunmaktadır. Doktorların para kazanmakta en çok güçlük çektikleri mem- leket, şimdiki halde Avustur- yadır. ana - kız dolandırıcılık iddiasile Viyana ceza mahkemelerinden birinde, son günlerde iki Yu- nanlı kadın aleyhindeki bir da» va görülmüştür. Bu kadınlardan birisi, 46 yar şında bulunan Madam Diyana Bayros, diğeri kızı 26 yaşında Matmazel Mariya Piya Bayros- ur, Uzun müddettenberi Viyanada yerleşmiş olan ana, kız, kendi- lerinin kontes olduklarını ve Yu- nanistanda büyük servet sabibi bulunduklarını ileri sürerek, bir otel müdürü, bir fotoğrafhane sahibi ile bir banka memurunu dolandırdıkları ıddiasile mahke- meye verilmişlerdir. Madam Diyana, Yunanistanda Itaka'da bir saryı, bağları ve zeytinlikleri bulunduğunu, yalan si ylemediklerini ileri “sürmüş, di. Neresinden başlansa söz bir çıkmaza gidiyor. Dinamit kutu- su diye getirilen kutuyu Saidenin açacağı nereden akla gelirdi. İyi ki içinde dinamit yoktu. Biçimsiz işler.. Saide ona “Safsmız, çocuk- sunuz!,, diyecek kadar ileri git - mişti. Bundan sonra bu evde dir» lik olur mu? Bu işler neden böy- "a oldu? Her şey yolunda sandığı bir zamanda hangi aksi şeytan bunları karıştırdı? Şimdi ne ola * cak? Nasıl bu işler düzeltilecek? Epeyce düşündükten sonra Sai « denin önünde durdu ve: — E, Saide şimdi ne olacak? Dedi, ” — Ne olacak? A — Bu böyle gidemez ya.. — Gidemiyen nedir? — Ben sana karşı, ele güne karşı böyle kalabilir miyim? —Bugüne kadar kalıyordunuzya? — Kalıyordum ama ben bil - miyordum ki.. Resmi © vaziyetim de var.. Dosta düşmana karşı... Viyana mahkemesi tarafından muha- kemeleri görülmüş; kız beraet etmiştir mahkeme, Yunan hükümetinden bunun doğru olup olmadığını sormuş, gelen cevapta Madamın kardeşinin o Konstantin Manos isminde bir kaptan ve gemi sahibi olduğu, geminin birkaç sene evvel battığı ve kendisinin de bu arada buğulduğu, bu adamla obemşiresinin İtaka'da bir çiftlikleri obulunduğu ve bundan başka batan gemi sigortalı olduğundan, sigorta be deli etrafında hemşiresinin varis sıfatile uğraştığı bildirilmiştir. Mahkeme, bu cevap Üzerine, hakikata uymıyan iddialarla ka- dınların üç kişiden para almak suretile dolandırıcılık yaptıklarını sabit görmemiş, haklarında be- raat kararı vermiştir. Mevkaf bulunan kız derhal serbest bıra- kılıştar. Saide hanım "daldaki bül. tü ve: — Bunun çaresi ne olacak yap- tıklarınızı yapmazsmız! Bu cevap Şinasi Halil beyi kandırmadı “Ben © yaptıklarımı yapmam, o belli ama halk unutur mu? Sen benim kabahatlerimden geçer bağışlar mısm?,, demek is* tiyordu, Diyemedi, yalnız: — Halk unutur mu? dedi. — Eh, zaman ile unutur.. Tam bu sırada onları yemeğe çağırdılar. Karı koca ne büsbü « tün darılmış ne de anlaşmış ve barışmışlardı. Yemeğe indiler, Ya hudi kızı dikkatle ikisinin de yüz lerine bakıyordu, Götürdüğü mek tup üzerine bir fırtma kopacağı nı tahmin ederdi. Yukarda karı kocanın ne konuştukları dinliye memişti, Saide hanımın böyle şey» leri ne kadar tez sezdiğini bildi. ği için cür'et edememişti. Ne geğ- tiğini anlıyamadığıma sıkıldı. (Bitmedi, ad