Sayıfa 10 wi 3 Eylül İZ Kraliçenin Huzurunda Bir Saa Dünya Güzeli Bugün Gizleniyor! Düne kadar onu ziyaret edenler pek çoktu, iki günde iki o v kahve sarfedildi. Kraliçe dinlenebilmek için gizlenme? karar verdi .. Nereye seyahat edeceğide belli değil “Dünya güzeli,, miz memleke- tine ve çok sevdiği ailesine kavu- şalı bugün dört gün oluyor. Keri- man Hanım henüz dinlenememiş- tir. Kraliçe üç gündür, geceleri müstesna, ziyaretçilerden baş alıp şöyle bir dinlenmeğe değil, aile efradile baş başa oturmağa bile yakit ve imkân bulamamıştır. Ke- riman Hanım artık tam mânasile bir kraliçedir. Güzellik kraliçesi de olsa onun da “resmi,, vazifele- ri vardır. Hayatı teşrifat programlarile tahdit edilen, her gün bir çok zi- yaretleri kabul etmek, ziyaretler» de bulunmak, tebriklere cevap vermek mecburiyetinde olan bir Keriman Hanım: “— Meğer dünya güzellik kra- İiçesi olmak ne kadar zormuş.,, Diyor.. Ziyaretçilerden başka odünya- »ın her tarafından mektup gön- dererek Keriman Hanrmla izdi- vaca talip olanlar da başka.. Ke- riman Hanıma her gün böyle mektuplar geliyormuş. Kırkı bu- Tan bu mektuplar arasında olduk ça komikleri, Hintli prenslerden; Alman zenginlerinden gelenleri de war... Kraliçeyi ziyaret edenler ara- aileyi evvelce hiç tanrma- 'drkları halde, bit kaç defa görme- Fe gelenler 'de varmış. Halis Bey üç defa geldiklerinden kinaye ©- Jarak “üçüzler,, dediği bu kabil tağmen, dünya güzeli kızının isti- rahatı namma biraz *sinirlenmis yor da değil. Halis Bey biz gazetecileri “ü- ,Süzler,, smufma ithal ediyor mu?. en çok ve sık ziyaret edenler ga- Dün de böyle oldu.. Yanımda başka bir gazeteci arkadaşla Fm. 'dıklr apartrmanmın merdivenleri” ni tırmanıyordum. Dördüncü kat. ta biraz durarak soluk alıyor, Kendimize çeki düzen veriyoruz... Öyle ya.. Kraliçenin huzuruna çı» Kacâğız.. Beşinci Kattayız.. Kapı- nm önünde bir an tereddüt eder gibi olüyoruz. Keriman Hanımı Yahatsız etmek ve canmı sıkmış olmak endişesinin doğurduğu bir Tereddüt. Kapıyı çalıyoruz.. Biz» zat “0... açıyor ve bizi cana ya- km bir sevimlilik ve büyük bir ne- xaketle karşılayarak: “— Buyurunuz efendim, safa gelidinz..,, Kerimanın çiçekli balkonun bu Junduğu odaya almıyoruz. İçer- Si kraliçenin pederi Halis Bey, silenin tanıdıklarından bir zat ve., diğer bir gazeteci arkadaş var... Onun karşısında “Dünya güzeli, nin karşısında- gız. Keriman Hanım uzun etekli, Molmz zarif bir rop giy- miş. Elinde son ,zamanlarda Ay- rüpada'âdeta'bir salgm halinde yapılan (Yo — Yo) oyununa mah sus, ortasına İâstikli bir ip takıl- | mış yuvarlak.. İpi yuvarlağa sar- drktan sonra ucundan tutarak bı- rakıyor, yuvarlak cisim aşağı yu» karı inip çıkarken bir çocuk neş- İ esile gülümsiyor.. İstifhamkâr ba» kışımızı farkederek : — Pariste satın almıştık, diyor, On franga.. Orada hemen herke. | sin elinde böyle bir tane var.. O kadar mahirane oyniyorlar ki... Kraliçe bir aralık dışarıya çıkı: yor. Biraz sonra kucağında sevgi li kardeşi küçük Fatiş'le içeriye giriyor. Kardeşini öpüyor ve ohu oynatmağa çalışıyor. Bu aralık Halis Beyle konuşu- yoruz. yol yorgunluğunu anlatı» yor : — Tasavvur edemezsiniz, bu se yahatte ne kadar yoruldum. Hat- tâ “Keriman,, dan da fazla.. Çün- kü o yalnız kendisile meşguldu. Halbuki ben baba olmak dolayi- sile onunla, sonra kendimle meş- gul olmağa mecburdum. Hele o seyahatler.. Sokağa (çıkamaz - dik. Sayısız davetlerden icabeti mecburi gördüklerimize gitmek... Meselâ bir tiyatroya davet edili- yoruz. Muayyen vakitte gitmek lâzrm.. Halbuki bir kaç saat evvel trenden inmişiz.. Bir kere davet edildiğimiz bir tiyatroya biraz geç kalmıştık, Geldiğimiz zaman oyun başlamıştr. Locamıza geçti- | ğimiz zaman sahnede temsil beş altı dakika durdu. Perde araların- da da salonda kimse sıgara salo- nuna ve büfeye çıkmıyordu. On- | larm dışarı çıkmaları için bizim de aşağıya inmemiz lâzım geldi. “Dünya güzeli,, ne soruyoruz: — Bari, biraz dinlenebildiniz mi?. Yoksa büsbütün mü yorul- dunuz?. O cevap veriyor: — Yok, hayır, biraz dinlendim.. Pederi ilâve ediyor: — Kerimanı zaten annesine, a-|| z a i ların bilmem kaçıncısını imzala - ilesine kavuşmak çok dinlendirdi. Sanki bilmiyor gibi soruyoruz: — Çok ziyaretçi geliyor mu e-! fendim?., — Çok, efendim.. — Meselâ günde ne kadar?. — Saymak kabil mi efendim... Fakat üç gün içinde bini bulmuş.. Bizim Muhlis Sabahattin hesapla- mış. Ve Halis Bey gülerek yarı $şa- ka ilâve ediyor: — Size bir mikyas: Evde iki günde iki okka kahve sarfedildi. Kahve sarfiyatından ziyaretçile « rin adedini belki hesaplayabilir- siniz!, Bursadân iki hanım 'Tam ziyaretçi bahsı konuşulur- “ken kapınm zili işitiliyor. Haber veriyorlar: — Bursadan iki hanım gelmiş.. “ne olur, bırakın da dünya güzeli- ni görelim, diyorlar. Keriman Hanrm pederinin yü- züne bakıyor. Halis Bey: yor. Biraz sonra içeriye biri orta yaşlı, diğeri genç mütevazıane gi- yinmiş iki hanım giriyor. Mahcup, mütereddit hareketlerle içerdekile ri selâmlıyorlar. Keriman H. her zamanki sevimliliği ve misafirper veriliğile yer gösteriyor, oturuyor- lar.. Bursada Ömer Bey isminde bir polis memurunun ailesi efra- dı imişler Ötekine nazaran daha yaşlıca olan hanım izahat “veri - yor: — Dün Bursadan geldik. Güze“ limizi görmeden yapamadık. Ar - tık kusura bakmazsımız. — Bursada Türk güzelinin dünya kıraliçesi olması nasıl kar- şılandı? — Tabii çok büyük bir sevinç- le efendim. Memnun olmamak ve sevinmemek kabil mi efendim. Hanımlarla bir müddet daha konuşuluyor. Keriman hanım ev velce bir kere Bursaya gittiğini söylüyor. Bursanın şimdiki u - cuzluğundan, meyva bolluğundan bahsediliyor. Misafirler ayağa kal kıyorlar, gitmek istemekte ısrar ediyorlar, Artık 28 mijİetin gü - zelleri arasında birinci gelerek Türk kadınlığını Avrupada mu - vaffakıyetle temsil etmiş olan kı- zımızı, doya, doya değilse bile, görmüşlerdir. Hanımlardan genç olanı, vedalaştıktan sonra ayakta bir tereddüt anı geçirjyor. Sonra karar vererek çantasından kırali - çenin bir fotoğrafımı o çıkarıyor, mahcubane Keriman hanma u - zatıyor ve adeta mırıltı halinde bir sesle rica ediyor: — Ne olur, bir hatıra, şu res - mi imzalar mısmız? Dünya güzeli çok mütehassis olmuştur. Fotoğrafı alıyör ve bir | ithaf yazabilmek için soruyor: © —imsiniz efendim? — Ikbal, Keriman hanım Mis Univers olalıdan beri imzaladığı fotoğraf» dıktan sonra misafirlerini kapı » ya kadar teşyi ediyor. Bu sırada Halis bey hanımlardan rica edi- yor: — Rica ederim, Kerimanı e « vinde ziyaret ettiğinizden komşu larınıza söylemeyin. Hoş, zaten o, yarın, öbür gün bir yere kaçıyor, Ama nereye olduğunu ben de bil mem! Nereye gidecek? Keriman hanım Türkiye dahi - linde bir seyahate çıkmak tasav « vurunda olup olmadığını sorduğu muz zaman: — Bilmem, diyor, hiçbir ka - rar vermedik. Halis bey de: — Daha yol yorgunluğunu a - lamadı. İkinci bir seyahat şimdi- lik mevzuu bahis değil. — Peki, İzmir belediyesinin daveti? — Onun da ihtimali yok. Çünkü bir kere dediğim gibi yorgunluk, sonra biz bir ticaret meselesi dü- — Buyursunlar efendim, di- İ sünmüyoruz ki.. Fakat İzmire git- meyi hakikaten isteriz. İzmirin çok yüksek hanımefendilerile kı- zımı tanıştırmak isterim, Keriman hanım İzmire gittiği takdirde her halde kendisi için leniyor. Bahis buradan kıraliçe * nin İstanbula muvasalatı tezahü- ratma intikal ediyor. Halis bey: — Eğer İzmirde de tezahüra - tı İstanbulda olduğu gibi bir ko - misyon tanzim edecekse, bilmem ne olur? Keriman İstanbula gel - diği zaman istasyondan bir oto - mobile koyarak adeta kaçırdılar. İstasyonda büyük bir kalabalık zahmetlere katlanarak sırf Türk güzelini görmek için gelmişti. Ke riman onlara vagonun pencere » sinden bir iki kelime ile teşekkür edebilirdi. Fakat buna imkân br- rakılmadı. Saate bakıyoruz. Bir saatten fzla bir zamandanberi kırsliçenin huzurunda bulunuyoruz. Kendi- sini daha fazla rahatsız etmek erener Uşâk'ın kurtuluş günü tuluş bayramının onuncu yıl dö edildi. On sene evvel ilk süvari kikada iki Uşak tayyaresi şehir zahüratma iştirak etti, beyarma meler attı. 2 —am— Mersin Zahire büyük tezahürat yapılacağı söy « | Uşak; 2 (A. A.) — Teylâl kur /l nümü fevkalâde tezahüratla tes'it kuvvetlerimizin Uşaka girdiği da | üzerinde uçuş yaparak halkm te « || Borsasında sada 4 kuruş 25 paradan 8500 çuval arpa satılmıştır. —amiltiinimii Pâmuk ihtilâfı Londra, 2 (A. A.) — Pamuk sanayindeki ibtilâfı halle medar olacak bir itilâf zemininin araştı- rılması için iki taraf arasında bir mülâkat vukuunu temin etmek ü- zere Lancashire omeb'uslarından üçün tarafından bugün yapılan ta | vassut teşebbüsü akim kalmıştır. Sünnet .düğünü Vilâyet jandarma kumandan- lığı fen memuru Ahmet Nazif Beyin Sarıyerde Sular caddesin- deki bahçesinde evvelki gece tertip eylediği sünnet düğünü bir çok ebibba ve davetlilerin huzurile neş'eli bir surette icra kılınmıştır. Mahtumları Kâmiran veUmran ve biraderzadesi Ismail ile diğer komşularından iki çocuk incesaz ve muhtelif numaralarla sabahakadar eğlenmişlerdir. Da- gördükleri ikram ve izazdan müte- şekkiren dağılmışlar ve Ahmet Nazif Beyi tebrik temişlerdir. vetliler sünnet düğünü münasebetile | doğru değil. Müsaade *. Dünya güzeli ve pederi kadar bizi teşyi etmek "“ de bulunuyorlar. Kapımı” | Keriman hanımın aklm& — Yazarsınız, değil gil beccel,, den bir tel Şöyle: “Muvaffakıyetinizde" sizi tebrik eder ve “a kucaklarım.,, Güzelimize teşekkür 9“ vedalaşıyoruz. Halis bey: ka bir yere gideceğini 407 4) — Çok yoruluyor. He il sından korkuyorum. Bir * dinlenecek. Doğru söze ne denir? p p A demedik ve ayrıldık. Mersin, 2 (A. A.) — Dün bor- | HAVA — Dün moaklık sss gl ef 3 dara oan byk GE gün rüzgâr mütehavvil esecek, »” Bugün ( İSTANBUL — 18 den 19 a KSİ” fon 19,30 dan 20,30 m kadar j Bey heyeti, 20,80 dan 21 e kağ” la öpers, 31 den 22 ye kada yur «Ey heyeti 22 dem 23,40 m MAĞ yi VİYANA (517,2 m. — 1230 o konser, 16,10 pilk, 17,50 konseri ” tra, 73,30 konser. s” BUDAPEŞTE (56046 m.) — 30. v , 13,5 konser, 18,30 Çığan opera, 23,30 konser , MOSKOVA (1804 m) — konser, 10,10 musiki, VARŞOVA (1411 m.) — musiki, 20 konser, 21 konsef, 73,50 dan. | os sy KÖNİGVÜSTERMAYZEN Our 7 gimnastik, 7,30 musiki, İS konser, 20,25 musiki, 21,10 Maşari g 320 dana, PARİS <iT26 m) — 10”. | konser, 22.00 orkestra, 29,50 40” | gi Dr. Hakkı müş, Idrar ve Tenasöl ye a” ci sınıf rr i d 0 i il rik Caddesi, yılar apar al