bi mii Kİ aa a e aç Hayim ile İsak Cenubi Ame tikaya | Para kazanmağa gidiyor- ika, Vapur tam safe bir fiy, aklaşacağı sırada müthiş Ye gg tutuldu. Parçalandı a, rim ile İsak vapurun bir me yakaladılar ve dalgaların boğu, atıldılar. Direk onlan kuş, saklan bir hayli müddet çk Hava sökün bulünca eğ üstünde © karşı karşıya dadı ©» ortalık kararmaya baş- iyi Attık hiç bir ümid kalma Hyum bevmit ve bitap: İh be âsini versin, başi- Yelene bak eyi Isak daha bitkin ve Yay SN yene” haline şükret, ne yapayım? Vip e aramızda ne İark A Daha de olsun, iki yüz lira beş boyle. olacayırm. bil ; ilâti yidi, 1 > DiYdimz ti yidip yelme alır Uğursuz bir araba m tör Hayri Efendi, arabama Yeri harıl harıl: bozulan bir mi ediyordu. Arkadaşla” tony biri bu kân ter içinde ta karın; üstünde uğraşıp du- vg ayri Efendiye O eğilerek ie Bu makina genemi başına Açtı? Diy 8 sordu. Wğre Sorma, sorma, bir saallır <zorum. So,» Şu uğursuz araba seni en PE zaman kızdırdı Hayri? Satın aldığım zaman.. DE m A Gecelik fiy, Ardanberi işsiz kalan bir bi- li Yet bir akşam evine se- ink gitmiş, karışma şu müj- e iş: a karıcığım, nihayet bir dim, O iy! sevinçle; ST İşi kocacığım anlat... Ahta kalede bir fabrikanm Bey Bekin oldum. Bir habeş üzerine karısı birden- ve: e teak, vah... Ben de sana bir Endişe Mağamkçe ertleşiyor bir kaza gel- Mmdean bileme. N irfan, Us- kz “bisey daha bügün iki a ii — Su kadını tanıyor — Tanımaz myım? — Belli... Bir şey değil Otobüste şiddetli bir sarsıntı. Şoför yolun ortasında duran bir kediyi çğnememek için birden- bire arabayı durdurmuştu. İçin- dekiler birdenbire birbirinin üs- tüne düştüler. Bu meyanda genç bir sporcu güzel bir Rum gelince: — Afedersiniz matmazel.. Dedi. Rum kızı biraz sıkıla- rak: — Bir sey değil. Deyince genç içinden : — Senin için bir şey değil ama bir de bana sor, dedi, Ev sahibi İstanbul ve Beyoğlu tarafların- da yangınların bir meydan ve ar- sa hline koyduğu yerleri son gün- lerde hiç gördünüz mü?. Koca Firuzağa, Cihangir, Fatih, Baya- zıt yangın yerlerinde kat kat, yir- mi, oluz daireli apartımanlar, hanlar ve çıkmıştır, Fakat dikkat ettiniz mi?. Çoğu boş.. Çoğunun üstünde kiralık a- partıman, kiralık kat, kiralık dük kân yazılı.. Öyle ya, İstanbul nüfusu gittik- çe azalıyor, fakat mesken çoğalır yor.. Bunları kim tutacak?. Bize geliyor ki günün birinde insan bir çok katları boş koca bir apar- tımanın önünden her gün geçer- ken kirli bir dilenci görerek hay- kıracak: — Yahu, dilenecek başka bir yer bulamadın mı?. Çekilsene o- radan, mal sahibi seni polise şi- kâyet etmiyor mu?. — Hayır etmiyor. Çünkü mal sahibi benim.. Mİ kızımın üstüne yıkıldı. Kendine ! musun ? Istanbulun en zarif, en şık giyinen kadınıdır. — Geçen gün bir adam bü- tün yaptığım tabloları birden ssliverdi. — Aman kim bu hayırlı zat? — icra memuru. Zarf ve mazruf Karı, koca bahçede oturiyor- lar, akşam serinliğinden istifade ediyorlardı. Derken hizmetçi kız banım efendiye bir mektup u- zatarak: — Şimdi postacı gelirdi efen- dim, dedi. Hanım efendi küçük zarfı aç- bı, içinden kumaşlar gibi bir şey çıktı, evirdi, çevirdi, memnuniyet- le gülmeğe başladı, Kocası başını bile çevirmeye- rek gazetesini okuyordu, yalnız sordu: — Mektup kimden hanım? Dedi, — Paristeki terziden, bu sene kış için bir balo elbisesi ısmar- lamıştım, onu göndermiş. Tabii değil. Kadın mi daha güzeldir, yok- sa erkek mi ? Güzellik müsaba- kası birde böyle bir suale mey- dan verdi. Bir gazete bunu ka- rilerise bu suali sordu. Kimisi kadınların kimisi de erkeklerin daha güzel olduklarını söyledi- ler, Bunu münakaşa eden karı ko- cadan birisi, yani erkek kadın- ların daha güzel olduklarını söy- lüyordu. Karısı da ayni fikirde bulununca sordu ; — Demek sencede kadın er- kekten m güzeldir öyle mi? — Tabii — Bence suni.. Mazeret Meşhedinin gönlünden o ak- şam rast geldiği Ibrişim Aliye bir ikramda bulunmak geçiyordu. — Jbrişim efendi, hele gel kim, ” eşe zatına bir iki eh ikram eyleyem.. Dedi, Fakat Stilim” oralarda değildi : — Eksik olma moruk, ikra- mına çok teşekkürler. Amma gel gelelim içmiyeceğim, Çünkü evvelâ daha vaktı kerahat gel- medi. Saniyen ben bu zokkuma çoktan tovbeliyim. Salisen daha demin bir yüz dirhenilik kıvırdım. Kabahat kimde? Müşteri lokanta sahibine: — Yahu bu ne rezalet, ne ye- mekler yenecek gibi, ne sularmız iyi su, ne peşkiriniz temiz, ayıp değil mi?. Birdesizibana bir dostum tavsiye etmişti. — Öyleyse bize değil, asıl bi- zi size tavsiye eden dostunuza sıkış... Meşhur manifatura tüccarı As rif zade Sıtkı Bey sabah mağaza“ sma geldi. Saat on olduğu halde koca mağazada üç tezgâhtardan başka kimseler yoktu. Üçünün yü- züne ayrı ayrı istifhamkâr nazars lar atfettikten sonra odasına çi- kacağı sırada, arkasından tanıdı. ğı bir 5s : — Vay Sıtkı Bey, sabahşerifler hayır olsun!, Diye yaklaştı. Bu zat komşusu Orban Beydi, Sabah kahvesini içs miye gelmişti. Beraber müdüri- yet odasına çıktılar, Fakat Sıtkı Bey tam masanm başına geçece- fi sırada çıldırmış gibi kanapeye düştü: j — Eyvah, kasamı kırmışlar. | Orhan Bey, kasanın başma geçti. Kapısı açık, bir tarafı kırık ve içi bomboştu. Hâdise anlaşılı- yordu. Gece hırsızlar gelmişler, kasayı soymuşlardı. Orhan Bey, birdenbire bayılan arkadaşına su vererek teskine çalıştı? — Telâş etme birader, polise haber verir, elbet bir çaresi bulu» nur, bulunmasa bile canından da- ha kıymetli değilya.. Bir kaç bin lira giderse gitsin, canm sağ cl- sun.. Sıtkı Bey, biytap bir halde : — Kasamda zaten para yok- tu, dedi.. — O halde bu telâşın nedir?, — Ya hırsız gevezenin biri de kasanın tam takır olduğunu “âle- me yayarsa., a. Ninni Küçük Âdil yatağa yatırılmış, annesi tarafından ninni söylene- / rek uyutulmaya çalışılıyordu. Fa- kat bütün gayretlerinin boşa git- tiğini gören anne; — Adil, dedi, Sana o kadar ninni söylüyorum, neden uyumu- yorsun? Âdil yatağında doğrularak: — Ninniyi kes te uyuyayım! Dedi. Hafıza — Yahu Hayım Efendi, bana bir hal oldu. Hafızamı tamamen kaybettim, hiç bir şeyi aklımda tutamıyorum. ne yapayım?. — Hemen bana kirk lira borç ver, sana dört yun sonra yeri ve- ririm, — Deniz havası beni #deta sinirlendiriyor.. — Biraz da benim odali girelim, tebdili hava edesiniz. A ç