22 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

22 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 MEMLEKETTE VAK 1 KIT ür Faaliyet mevsimi Paşa yaylasında yaz eğlencesi Aydın hususi muhabirimizden: Kurutulduğu gün binlerce dö- nüm mili ve münbit toprak- larından pek çok istifade edil “ mesi kabil olan Cellât gölü ge- çildikten sonra Reşadiye Ger- mencik sahası aşılırken pek bü- yük himmet ve itina ile munta- zam bir surette dikilen iseir bah- | çelerinde hummalı bir faoliyet görülüyor. Hilkatin bu muhite bahşeyle- diği ve Aydının en mühim ibra- cat mahsullerinden olan incir bu sene pek bereketli olduğu kadar da iyidir. On beş yirmi gündür esen poyraz rüzgârı incirlerin bir an evvel büyümelerine tesir yap- mışsa da bugünlerdeki hava ta- havvülü bu endişeyi gidermiştir. Gözlerinizin alabildiği kadar ge- niş ve muntazam olan bu bah- çelerin manzarası nekadar hoş- tur. Hem bu manzaradan, hem de havalardan istifade için bü tün babçe sahipleri ve komşu- ları bu mevsimde bahçelerde oturup kalkörlar. Bilhassa bun- dan evel yapılan (İlek) yani er- kek incirin aşılama merasimi uğraştırıcı olduğu kadar boş ve eğlencelidir. Erkek incirler Bur- sa kestanesi gibi iplere dizilir, bu (ağaçların Üzerine o atılır yalnız merasimin güneş etrafa yayılmadan yapılması şarttır. Ba ileklerin içerisinden çıkan kurt- lar ağaçlardaki yeni mahsulleri aşılar. Bu saretle her kurt kırk inciri aşılar ve ölür. Deniz mıntakasına doğru iler- ledikçe diğer mahsullerin çoğal- dığı ve münbit arazinin arttığını görürsünüz. Aydının Umurlu ve dağ eteklerindeki köylerde kırk türlü meyva ve mahsul vardır. Bu zümrüt ovayı yılankavi kate- den Menderis nehri daha fenni ve ihtiyaca göre tevsi edilse ta- biatin ender verdiği bu münbit ve mahsuldar ovalar ve toprak- lardan Nil topraklarından kat kat fazla istifade edilir. Aydın ve havalisi yalnız incir memle- keti değildir. Bu muhitte birçok meyva, zeylin, portakal, pamuk tütün de yetişir. Civar nahiyeler- de bahçecilik hem de asri vası- talar ve usullerle islah edilmek suretile ilerilemektedir. Meyva, sebze ve zümröt mem- leketi o'an Aydın ayni zamanda zevk diyarındır. Burada az emek ve az para sarf edildiği takdirde ileride Ege mıntakası- nıw küçük bir Isviçresi olmağa lâyik. baha biçilmez derecede güzel hava, su ve manzarai tabi- iyeyi haiz meşhur paşa yaylâsı vardır Bu yaylâ yolunun her kilo- metresi katedildikçe gözler bir kat daha güzelleşen manzaralar- la karşılaşır. Bu şirin yerde ci- var köy halkı bu mevsimlerde hep göç ederek sudan, havadan istifade ederler. Aydın şehirli- lerininde istifadesini temin için valimiz şebri yaylâya rapt için muntazam yol yaptırmaktadır. Yüzü mütecaviz amele faaliyetle çalışmaktadır. 0.S. İ ! eddini Keykubattır. Alâeddin bu- Gök mavi, hava turunç kokuludur Buna mukabil Alâiye bir mumya kadar yanık yüzlü, beş bin sene kapalı kalmış bir ehram gibi sessizdir Alâiyenin efsanesi — Beyaz güvercin gibi evler — Portakal, muz ve frenk inciri— Mektep meselesi. Antalyanın en güzel ve meşhur kazasını, Alâiyeyi çok işitmişsi- nizdir. Fakat size tuhaf bir şey söylersem inanır mısınız? Antal- yadan Alâiyeye yol yoktur. Yani gitmek isteseniz gidemezsiniz. Bir gün nihayet vapur gelir ve is- | tediği zaman Alâiyeye gidemiyen birisini ağır ağır oraya taşır. Se- nelr var ki merkeze yol yapılma- mış. Bu iki şehir arasında bir haf- İ ta mütemadiyen hiç bir münase- bet olmaz. Yalnız telgraf servisi müstesna. Haftada bir vapur ge- lir ve posta bırakır, Zaten (az git sem, öz gitsem, dere tepe düz gitsem) diye yola çıkılsa üç gün- de Antalyaya varılmaz. Arkadan i Anadoluya hiç geçit vermiyen dik başlı Torosları da göz önüne ge tirirseniz Alâiye güzel bir hapisa- İ neden başka bir şey değildir. Son zamanlarda merkeze yol yapılı- yordu. Vapurla akşam üstü Alâiyeye gi rerken ruhunuzu melânkolik his- ler sarar. Güneşin nasıl battığını görmeden kıpkızıl bir Akdeniz görürsünüz. Üzerinde eski, pek es- ki bir sur zenciri ve kale olan bir yarımada denize ilerlemiştir. Gü. neş bu yarımadanın arkasında gurup eder. Bu yarımada eski şe- hirdir. Harap olmuş bir bina eka- zı gözünüze tarihin gölgesini ve- rir. Eskiden akşam olunca bir bo- ! razan çalar ve ahali surden içe- | ri girer, tunç kapılar kapanırmış. Hükümder, kalenin baş döndürü- cü irtifamdaki sarayında oturur- muş. Hükümdarın sarayında her akşam bir mahkeme kurulur ve cezalı olanları kalenin yanındaki uçurumdan aşağı atarlarmış. Ka- leden tam şakuli görünen denize bir taş atsanız denize düşer düş- mez, irtifa pek fazla olduğu için cazibeye mukavemet edemiyerek toprağa avdet eder, Bu çok tuhaf- tir, Yarımadanın ovaya doğru gitti- ği yerde (Kızıl kule) vardır. Bazı tarihi eserler bu sekiz cepheli mu» azzam kuleyi acaibi seb'adan sa- | yarlar. Şehri zapleden Konyada Mevlâna zamanımda imparator- lük eden Türk sultanı büyük Alâ- rasını Yunanlılardan ele geçirince hazır bulduğu kale ve surların ki- | tabelerini yazdırmış ve her tarafa kendi ismini kazdırdıktan sonra ilk işi bir tersane yapmak olmuş. Bu tersaneden Osmanlılar da is- tifade etti. Sokullu, Kıbrıs harbi esnasında burasın: üssübahri yap- mış ve bir çok kalyonlar imal et- tirmişti, Alâiye, asıl şehir ovadadır. Bembeyaz güvercin gibi evleri gö- rür görmez hayret edersiniz. Biz | de hiç bir şehir bu kadar güzel ve beyaz evlere malik değildir. Sabahleyin yepyeni bir gözle görüyormuşsunuz gibi Alâiyeye | bakarsmız ve doyamazsınız. Ova | j düm düzdür, bahçeleri yemyeşil | Alâiye civarındaki şelâla- lerden biri ve evler tertemizdir. Gök mavi, hava turunç kokuludur. buna mukabil Alâiye bir mumya kadar yanık yüzlü, beş bin sene kapalı kalmış bir ehram gibi ses- sizdir. Yalnız De gençler kel kola kumsal n yollara lila ve o nefis havayı teneffüs ederler ve ağır ağır gezi- nirler. Akşamın sevdalı büznü i- çinde serbest ve kayıtsızca şarkı- lar söylerler. Şehir, geniş ovaya dağınık bir tarzda yapılmıştır. Bir İder ke ve başından bir başına iki satte gi- | demezsiniz. O kadar dağmıktır. Fakat o kadar düzdür ki en hendesi ve kübik bir sehir ku- rabilirsiniz. Ne yazık ki portakal bahçeleri ve malikâneler arasın- dan gelişi güzel, manasız yollar açılmaktadır. Bu nefis beldeye bir plân yaptırmak kimsenin ha dan geçmemiştir. Plânsız mahvo- lan emeklere ve silinmez bir çizgi gibi açılan yollara bakarak insa- nım yüreği sızlıyor. Alâiyenin beş milyon Türk li- İ rası sermayeli meşhur zengini A- | ev Kayseride Meydana cıkarılan ta- rihi eserler Kayseride Kani meydanında hükümetçe bazı inşaat yapılırken zemini üç renk murabba taş mo- zaikler ile müzeyyen bir salon meydana çıkmıştır. Gelen heyet Bizansa ait olduğunu söylemekte isede bazı yerli müdekkikler Sel- çuk hükümdarlarından Alâettin Keykubad'ın kızının sarayı oldu- ğunu söylüyorlar. Beş metre kut- runda bir sahada parça parça bu mozaik görünmektedir. Renk- lerin tanzim usulü fevkalâde a- henktar bir şekildedir. Canlı re- simler olmamasına ve eşkâli hen- desiye ile yapılmış olmasına gö- re Selçuk asarından olması ih- timali daha kuvvetlidir, Fakat, i buraya | zak zadeler küçücük bir yardım- la memleketin müstakbel plânını yaptırabilirler. Mahalli hükümet te hemen bu mühim işe teşebbüs | etmelidir. : s.s Alâiye, Türkiyenin en nefis portakalını yetiştirir. Yafa deni- len meşhur cins bile bazı evsaf i- tibarile Alâiye portakalları kadar nefis değildir. Bu portakalların çekirdeksiz denileni pek makbul- dür. Zaten buranın ihraç ettiği portakallar ya ecnebi memleket- | lerde, yahut İstanbulun Lüks yer- lerinde satılır. Hatta Antalyada bile Alâiye portakalı meşhurdur. Bir portakal ağacı bine yakın por- takal verir. Alâiyede muz da yetiştirilir, Bir muz ağacı çok gariptir. Bir buçuk iki metre boyunda gayet geniş yapraklardan ibarettir. Bir sene .zarfında yetişir ve kocaman bir salkım muz verir ve ölür. Ölmeden evvel âdeta bir yavru doğurur ve bu yavruyu yere indirir. Firenk incirini bilir misiniz? ! Alâiyenin tuhaf bir meyvasıdır. Bir el kalınlığında etli ve geniş, | dikenli yapraklar tasavvur ediniz. Bu geniş yaprakların üzerinde sa- rı çiçekler açar ve ferma, doğ- Tu bu çiçeklerd TO lur. Bu yemiş MA ve üzerin- de yüz binlerce diğeni vardır. Bu meyvalar olduğu zaman bir maşa ile koparılır ve el ile tutmadan bir bıçakla kabuğu soyulur, için- den domatise benziyen tatlıza bir yemiş çikar, İçte bu firenk inciri- dir. Firenk incirini elle tuttunuz mu çok fenadır. Sayısız dikenleri a- yıklıyamaz ve çok ıstırap çekersi- niz, Firenk inciri budur bir nebattır. Alsiye toprağında o kadar arsız» dır ki yaprağından bir parça ko- parılsa ve toprağa fırlatılsa derhal orada intaş eder. Alâiyeliler yemişlerinin kıyme- tini bilirler, Yahut bilmeğe başla- dılar, Simdi şehirde boydan baya muntazam portakal ve limon bah- ——İ çeleri yapılıyor. Fakat bu sene li- mon ihraç edildikten sonra Alâi- yede bir limon buhranı oldu. Bir tek limon bulunamadı. Alâiyede koyun pek azdır. Ke- çi beslerler. Zaten halk koyun eti yemez. » Alâiye maarifine pek az ehem- miyet verilmiş bir kazadır, deni- lebilir. Bütün kazanın otuz bine yakın nüfusu vardır ve topu topu köylerde şehirlerde on iki ilkmek- tep vardır. Bunların yalnız ikisi ! beş sınıflıdır. Düşünecek elursak bu üç smıflı mekteplerde de an- cak 500 çocuk okuyabiliyor. Hal buki otuz bin nüfusun içinde o- kuma çağındaki çocuklar muhak- kak ki altı binden fazladır. Şu halde okuyabilen çocuk nisbeti yüzde sekiz, dokuz kadar bir şey- | dir. Üç sınıflı köy mektepleri ka- Na | | Kemençe ile Fokstrot! Fatsaya giden Tiyatro hey'etİ Fatsa husus! muhabirimizdeP * Buraya ve civar kasa muhtelif mevsimlerde seyyar tiyatro kumpanyâ. liyor. Geçenlerde şehrimiz böyle bir heyetin garip * luklarmı görmek betbabt! karşılaştı. Bunlar gemici çesile fokstrot, davulla bis tom oynıyorlar. Bir ka$ erkek bir araya geliyor vul ile bir klarnet tedari yorlar, biç hakları m olmadığı ha'de isimlerini? na bir de “Darülbedayi kârlarından,, unvanını ta ki başlıyorlar Anadoluyu do! Bu gün Anadolu eski lu değildir, halkın zevki, yükselmiştir. | Onun için r tiyatro heyeti ismi altındi laşan ve bir takım e ralıklar yapan bu biçat yüz vermiyor. Fakat san'at namına bu kopansl devamına müsaade etmemek 4 zımdır. Onun için hükümeti heyetlerle alâkadar olmasi leket irfanı için bir zarureti” Fatsada fındiklar Toplanamıyor Fatsa, (Hususi) — On be$ denberi fasılasız yağan vali lar elan kesilmemiş gibidir. VA murlardan fındık toplanma Tiyesine devam edilememek Eu seneki fındık mahsuli ir makla beraber piyasa olma Gi dan fındık sahipleri betbindi” Ordu vilâyetind? Fatsa, (Hususi) — Doya yi makamı Bedri, Fatsa baymak Ferideu Beyler motörle Ori gitmişler, vali Nazif Beyin setinde yapılacak içtimada bulunmuşlardır. Bu topla vilâyetin idari ve inzibati ! konuşulmuştur. ka ilk llnKEİ Kepsüt panayıf” , Balıkesirde Kepsüt pa çılmıştır. Kepsüt panayiri ur dileli henüz iki sene ol si Buna rağmen pek sizde seli. ağı kazanmıştır. Balıkesirden re pek çok tüccar ve esnaf etmiştir. Panayir Balıkesir - Dura şosesi üezrinde ve Kepsüdü” güzel bir mevkiinde bal tadır. Nahiye müdürlüğü V* diye lâzım gelen srbhi ve İ tedabiri ittihaz etmiştir. Merkez kaza dahilinde” pe ğu gibi merkez kazaya Tw kaza ve nahiye köylerden ları panayira iştirak si dir. serseri dar az bir tahsil bile bul gf beş binden fazla çocuğu” kikaten fecidir. laf” Halk yazım mutlaka * seygsr © göçtüğü için köylerde 99 Bef kuma teşkilâtı yapı dır. 31“ ka türlü bu acıklı bal ” o Fapri KO verilemez. ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: