Adliye Haberler Bakırköy cinayeti Türkçeye Çeviren Ö. Rıza CASUS Beynelmilel Freon Kuvvetler Vereme karşı | B.C.G. aşısından Kadın resimlerile hususi mektup- lardan başka bir şey bulamadım ! — Burada bir dakikalık vak- tim var. Çünkü tıraş oluyor. — Tıraş olan kim? —O adam! — Demek onu buldun? — Biraz güçlükle. Vapurda yegâne Rum o idi. Kendisi Lom- bardo nam müstearını taşıyor. Karaya çıktıktan sonra ilk işi traş o'mak ve sakahnı gider- mekti. Vapurdan inmeden evvel kendisile konuşup M. Diozenidis namında birisini aradığımı söy- ledim. İtalyanca bilmediği için benden istifade etmek istediğini söyledi. Beraberce buraya gel dik. Kendisi yarın buradan Ro- maya gidecek, Bugün Napoliyi birlikte dolaşacağız. — Romaya niçin bugün git- miyor? — Anlatışına göre burada ba- zı ticaret işlerile meşgul olacak, sonra Romaya uğrıyarak Parise gidecekmiş. Bana ne işle meş- gul olduğumu sordu. Ben de Is- panyol olduğumu ve Türkiyeye silâh ve mühimmat satmak için çare aradığımı söyledim. Çok alâkadar oldu. Bütün evrakını üzerinde taşıyor. — Nasıl anladın? — İkide birde iç ceplerini yok- İryor. — Onu hangi otele gölürdün?. — Buraya getirdim. — Neye?. — Belki eşyasını aramak icap eder.. — Sen de bu otelde misin?. — Hayır. Ben bu gece Romaya gideceğimi söyledim ve bir oda | tutmadım. Şimdi ben hemen gi- dip onunla bulunacağım ve iş bi- tireceğim!, — Pekâlâ. — Sizi bu gece nerede bulabi- lirim?. — Odamdan çıkmıyacağım. — Dışarda bir kimse bulunup bulunmadığına bakar mısınız?. Aşenden kapıyı açarak etrafı tetkik elti. Ortada bir kimseler yoktu. Zaten otel de bomboş gi- bi idi. Meksikalı hemen çıkıp gitti, Aşenden, Napolinin hâdiseye sahne olmasından memnun olma- mıştı. Bir mesele çıkması ihtima- li onu sinirlendiriyordu. Bütün günü, müthiş bir yorgunluk için- de geçirmiş ve Meksikalının av detini beklemişti. Fakat Meksika- İı ancak geceleyin geldi. Aşenden hemen sordu: — Vesikaları getirdin mi?. — Hayır. Vesikalar üzerinde değil, Üzerinde bulduklarım şun- lar. Meksikalı Aşendenin önüne ko- caman bir defterle bir pasaport attı. — Bunların bize lüzumu yok.. İç ceplerinde bir şey yok muydu? — Yalnız para vardı. Defterini tetkik ettim. Kadın resimlerile hususi mektuplardan başka bir sey bulamadım. Vesikaları bavu- unda muhafaza ettiği anlaşılır yor. — O halde odasını mı taharri edeceksin?. — Evet, odasının anahtarını da aldım. Bir defa arıyalım. İ Meksikalı kapıyı açarak içeri gir- | kat Anderyadi, sizlere ömür!, i madı. Yoksa Meksikalı i Meksikalı memnundu. İ at vardı, i lardı. — Korkmayınız. Hiç bir tehlike yok.. Korkuyorsanız yalnız başı» ma giderim. - Hayır sana refakat edece- ğim! — Otelde herkes uyuyor. An- dreodi'de bizi rahatsız etmiye- cektir, Haydi ayak kaplarını çı- kar. Aşendenin elleri titriyordu. İki- si de ayak kaplarını çıkardılar ve 38 numaralı odaya gittiler. mişti. Aşenden onu takip etmişti. Meksikalı kapıyı içerden kilitle- di ve ışığını açtı. Meksikalı cebindeki anahtar- lardan birini bavulun birine uy- durarak açtı. Bavul elbiselerle doluydu. El biseleri aradılar. Kâğıt namına bir şey yoktu. Diğer bavullarda da bir şey bulunamadı. Odayı | aradılar. Fakat odanın bütün eş- yasını, yatakların içini, dışını ve her tarafı aradıkalrı halde bir şey bulamadılar. Nihayet Aşenden alınan neticeler Müspet çıktı! Paris, 18 (A, A.) — Pastör ens» titüsü, dünyanın muhtelif nokta- larındaki verem, çocuk hastalık- larında en salâhiyettar mütahassıs etibba ile baktriyolojistletinden gelmiş olan vereme karşı istimal edilen B, C. G. aşısının tatbika- tından istihasl olunan netice ve mütalealarını kaydeden 46 raporu muhtevi ehemmiyetli bir eser neş- retmiştir. Bütün bu raporlar, B. C, G. aşı- sının muhakkak surette zararsız olduğu ve bütün uzviyete veremin sirayetine karşı bir mukavemet Gerlach gibi doktorlarrm tecrü- belerile geniş bir surette sabit ol- muştur. Muhtelif eşkâl altında yapılan tecrübeler verem mikro- İ bu olan Calmette-Guerin basilinin küyvet ve hayatiyetini iadeye hiç bir zaman müsait olmamıştır. Bidayette ilân edilen bazı mu- sordu: — Bu adam evrakını bir kon- soloshaneye falan bırakmış olma- sın?. — İmkânı yok. Çünkü bir lâh- | za gözümden uzak kalmadı. İ — O halde burada işimiz bit- ti, Meksikalı, her şeyini derleyip toplamış, ışığı söndürmüz, kapıyı açmış, ikisi de çıktıktan sonra kapıyı tekrar kilitliyerek denin odasına gitmişlerdi. Aşen- — Şimdi ne yapacağız?. Meksikalı cevap verdi: — Miralay vesikaları bulama- dığımızdan dolayı darılacak. Fa- — Herifi öldürdün mü? — Tabit. Öldürmesem parası, kâğıtları ve öteberisi nasıl ele ge- çerdi. — O halde, buradan gidelim!.. — Nereye?. — Ben saat beş trenile Roma- ya! — Sizinle beraber gelirim. — Bana kalırsa siz hemen Bar- selonaya hareket ediniz. Ben de Barselonaya giderim. Ver baka- hm paraları!, — Fakat din... — Getirmedim amma adamı cehenneme yolladım. Aşenden düşündü ve © parayı vermekten baska bir çare bula” | mühim | bir mesele çrkarabilirdi. Aşenden hemen paraları saydı. (On tane biner dolarlığı tas tamam verdi. vesikalar getirme- Aşendenin trenine daha üç sa» | Fakat kendisi otelde kalmak istemedi. Beraber indiler. Kapıcının gözünde (o Aşendene ait bir telgraf vardı. Aldı ve cebine koydu. İkisi de | kapıcıyı uyandırmadan çıktılar.. Meksikalmın gösterdiği bar gibi bir yere girdiler, Bir kaç kadınla erkek oturuyordu. Kadınlar kart | ve boyalı ve çirkindiler. İçiyor- ten mütevellit tenakıs vakaların Lubesk'de ol- duğu gibi teknik haltalardan ileri geldiği izah edilmektedir. Maa- mafih, aşı bizatihi zararsız ol- makla beraber vereme karşı ve hatta kismen ilk yaşlarda sari o- lan bütün hastalıklar için muafi- yet bahşedilebilecek kabiliyette i görülmüştür. Şimdiye kadar Franamda 454 bin ve hariçte 443, 656 ve husu- silesile Araguayda'ki çocuklar ü- zerinde yapılan tecrübeler aşılan- mış olanlar da her hangi vefiyatın aşılan» Kamış olanlara nispetle yarıya veyahut üçte bire tenezzül etmiş olduğunu göstermiştit. Diğer taraftan, bu aşı bilhassa veremli o muhitlerde doğmuş ve- yabut o muhitlerde yaşamağa mecbur bulunmuş olan çocuklar- da daha müessir olmuştur. Romanya'da bu tecrübeleri ya- pan mütahassıslar, bu aşmın çi- çek hastalığına karşı istimalinin mecburi olması lüzumunu ileri sürmektedirler. sebep- Gümrüklerde Tstenbul gümrük muhafaza teş- kilâlına vasi selâbiyeti haiz bir baş müdürlük ilâve edilmiştir. Bu baş müdrlüğede pek güzide işlerde bulunmuş olarak tekaüt istihkâm kaymakamı Hasan Bey tayin edilmiştir. aaa a a | Gelenler gidenler | Tedavi edilmek üzere bir müddet evvel Vişi'ye gitmiş olan mubtelit mübadele komis- yonu reisi M. Holştad dünkü eksperesle şehrimize dönmüştür, müydü?.. Öldürmemiş miydi? Fakat onun yeleklerinden biri hep kan içindeydi. Sonra herifin kâğıtları, paraları hep onda idi... O halde herif öldürülmüştü. Aşenden istasyonun intizar o- dasına girdi. İkisi karşı karşıya Aşenden'le Meksikalı yemek ye diler, içtiler. Sonra oradan kal- kıp istasyona gittiler, Aşenden Aşenden tereddüt etti, Fakat | şüphe ve endişe içindeydi. Mek- Meksikalı onu , teşvik etti: sikalı acaba o adamı öldürmüş oturdular. Aşenden cebinden tel- grafı çıkardı ve şifreyi hal ile meşgul oldu, Sonra hayret içinde okudu: (Bitmedi) di bahşetmekte bulunduğu neticesine | | varmaktadır. Aşının zararsız olduğu şimdiye | kadar William Park, Aldersrof, | 1931 senesi kânunsanisinde Bakırköyünde vuku bulan feci cinayeti karilerimiz hatırlarlar. bıçakla korkunç bir şekilde öldürülmüştü. Katil filinin maz- nunları üç kişidir. Fazlı 17 ya- i şında, Emrullah 12 yaşında Mev- lüt 40 yaşındadır. Ağır ceza mahkemesi, uzun bir müddetten beri girdüğü bu davayı dün neticelendirdi. Maz- | nunlar hakkındaki Kararını verdi. Hadiseyi kısaca anlatalım : Mevlütla maktul Hızır bir ka- dın yüzünden kavga'ıdırlar, bu kadın Hayriye Hanım ismindedir. Ve evvelce Mevlüdun karısı bu- lunmakta idi, Kavganın sebebi Hayriyenin Hızırle sevişmiş ol- masıdır. Mevlüt buna vakıfol- duğu gün karısını boşamıştır. bununla da iktifa etmemiş ve Hızırdan hıncını çıkarmıya ah- tetmiştir. Mevlüt bir gön Fazlı ve Emrul- labı buluyor. Kendilerine yüzer lira vermek vadile Hızırı öldür. me'erini teklif ediyor. iki arka- daş bu teklifi kabul ediyorlar, işe başlanıyor, Fazlı ve Emrullah gene günün birinde, hissettir. meksizin, Hızının peşine takılır yorlar, Yolda ahbap oluyorlar. “Her uça fstanbulda bir mey- hanede içiyorlar, Bakırköyüne hareket eden son treni kasden kaçırılıyor. Üç arkadaş, köye nasıl gidecekler 2. Kafa kafaya veriliyor, bir pro- gram çiziliyor: Evvelâ tramvayla Yedikuleye... Oradan tabanvay... Tramvaya biniliyor. Yedikulede iniliyor... Yola düzülüyorlar... Yo- lun ortasında hadise vuku bu- luyor. Fazlı elindeki bıçakla Ca- feri öldürüyor... . Emrullah ona yardım ediyor.. Ağırceza üç suçlunun üçünü de evvelâ idama mahküm etti. Sonra mahkemece Mevlüdun cür- münde esbabı muhaffife görüldü ve idam cezası 13 sene, İl ay, 15 güne indirildi. Diğerlerinin yaşları küçüktü. F.zhnın cezası 6 seneye, Emrullahın ce- zası ise 15 seneye indi. Burhân Cahit B. Aleyhine açılan dava On Ağustos nüshasındaki resim ve yazılarla maddei mah- susa tayinile ve umumi surette hakaret âmiz neşriyatta bulun- duğu kaydile “Cümhuriyet,, ga- tesi başmuharriri Yunus Nadi Bey tarafından “Köroğlu,, sahi: bi Burhan Cahit Bey aleyhine bir dava açıldığını haber ver- miştik. Üçüncü ceza mahkemesi, dün bu davayı görmiye başladı. Bur- han Cahit B. vekilile, Yunus Nadi Beyin yalnız vekili mabke- meye gelmişlerdi. Dünkü celsede Burhan Cahit B., yazılarında bakaret kasdı olmadığını söyledi ve “ben ken- dimi müdafaa ettimi,, dedi. Muhakeme, müddeiumuminin Hızır ismini taşıyan bir genç İ İ davası açılmış ve dün 9 üç suçlu evvelâ idama mahküm di diler sonra cezaları hapse çevrili evrakı mülaleası için Ağ dd 23'ne kaldı. ' Fransızça”istanbul,, 9979“ muhakemesi 26 6-932 tarihli musbasii çi bir yazıdan dolayı Fra: tanbul,, Gazetesi aleyhine buat kanununa mubalif beli ağır ceza mahkemesinde d” rüyetine başlanmıştır. ş Celsede gazete sahibi V€ z mubarriri Piyer Lözof Had Innmuştur. Müsyö Piyer diri gazetenin bir neşriyat "ys? bulunduğu ve asıl onun ba! dö takibat yapmanın icab ede söylemiştir. İddia makamı g vamız Müsyö Piyerdendir ! miştir. Muhakeme maznunu? kemede bulunmayan vekilini? zuru için 21 Ağustos paz” y İ nüne bırakılmıştır. , Boğulanla! Yeni bir usuli! derhal kurtarıl# bilecek Japonların Jiyüsjitsü dedi güreş tarzına istinat eden sul ile, boğulanları ye kurtarmanın kolayı bulült yi Bu usulü bir İngiliz doktorü muş ve yapılan üç yüz kadar gi telif tecrübeler, tamamen e neticeler verdiği için, ins bahriye nezareti bu usulü kabul etmiştir. gö Doktor tecrübeleri bir çok ”” 4 telif cins hayvanlar ve be insanlar üzerinde tecrübe el” 4 Bu usul sayesinde nihayet dakikada boğulan bir kims©” dine getirilmektedir. Şimdiye kadar yapılan sU yi neffüs bazan saatlerce tat dilmesine rağmen, boğulan zaman için diriltemiyordu * # tor Pokoz, tetkik ettiği Jap9” sulü güreşte, şayanı dilkak lar görmüş ve bunu tatbik gisi aklma gelmiştir. Filhakiks “& jitsü'de öyle tutuşlar ve“ insanı hareketten menedef- gi selâ pehlivan karşısındaki P vanı iki parmağile kolunda” ye tar ve onu olduğu yerde h#' yi siz bırakabilir, Zira, tuttuğu si den bir damar geçmektedir <a damar devranı demi du”, Yahut, Pehlivan - karşısındi” ge öyle bir yerine parmağını? gi” dokunabilir ki, kısa bir yg için hasmının bütün adalele” reketten muattal bırakabili"* İşte doktor Pokoz © K boğulmuş bir adamım, : yerlerine dokunmak, ve van asabiyeyi tahrik etmek w aksülâmel yaparak, dur p* l nan teneffüs cihazını ve ka yeri | İ rekte getirebilmektedir. Y ğine göre kürek kemikleri dalelerine yapılan tesir k bir aksülâmel göstermek di kalp ile kalp nahiyesinde”. # | leleri harekete getirmeki©” süretle teneffüs temin © gf boğulan (o kimseler hem kurtulabiliyor. | (|