N aş Kk zi 16 Ağuston 1937 VAKIT Sarhoş iz tarafı 1 nci sayfamızda) Yatmak yan geceleri kayıkta | Yann adır ve dün gece de saat ) iğ kayığa girmiş, üstüne | Başk, i çekerek uykuya dal- Bu Pina a da sabıkalı Mehmet haftayı bir köşesinde bir ta: Sekme rakı bir taraftan esrar İyice tedir. Saat ona doğru ii Sarhoş olduktan sonra Bağ- lang esine çıkmış, sallana deliği Yürürken karşısına çıkan li aydara bıçak çekmiş, i sahilde Nikonun kayığına $miştır. Mehmet, kayıkta ya- | ig ba'ıkçıyı uyandıranışı o neden Nikonun kayı IYotsun, Benim yerime Beni diktini ,, in satasımış ve Süleymanın Vay cevap vermesi Üzerine daki kamayı Süleymanın bo- Saplamıştır. tşirman can hev'ile kayıktan iğ kaçınış ve caddeye koş, Sİ atmışsa da daba fazla ne Bamış Hacı Alinin kahvesi müş ve orada yuvarlapa- Ülmüstür. Katil elinde ka- N olduğu halde caddede ko- i ©N yaka anmış ve kendisini Van jandarmıya : "e bir adam bıçakladım 3. Gidin, bakın öldü mü? raga. Katil sabaha kadar i Arma karakolunda yatmış iş, Yilmca cürmünü şu suretle : etmiştir ; « © Bir az içtim, Fakat ça- k sarhoş oldum. Kayığa Sü- Mapı öldürmiye gitimedim. lamaler Xi yan beni kızdışımca yara" er. Fakat ben fazla sar- biyo uğum için ne yaplığımi "Yorum.,, adım kavığı nar Migg yet tahkikatına Üsküdar tin Bey vaz'ıyet etmiştir Fansız sefiri da, müddet evvel hükümetinin iş sepeterine Per'ss giden Fran- aş *firi Kont de Chambrun dün i *imiz i Semp'on ekspresile şeh- * gelmiştir. ka ilini hı Kaçak tütün Üy, En İnbisarı memurları Be Ma Asmalı sokakta bir evi kı, lar ve kaçak tütün bulmuş- İL sahibi yakalanmıştır. 1 iki gülü üŞ m Antonin ise, o bundan tı sine “derek yan sokaklardan > İki Sapıp kaçmıya başlamış | va derhal onun peşine ta Yu Önl va atıldı. Fakat Raul, lemişe Talay > azizim, demişti, bu- in silmez, Birak şu sarı ie rahat rahat © Mem bu hikâyeyi | “izim İri Pol! eniemiyor, mütema- siiri k istiyordu, Fakat | nce karsisinda Rau- karşılı « #eöİrtince çene #Yordu; Y etmiy. Bü İçecek şladı: ü bir Pİ? Geçmiyecek Zu 9 eş bie > değil mi? U - | nasıl olur | | geçmesi mühim bir mesele idi. İ yeli olanlar gözlerini dikerek u- | “umumi muavinlerinden Sa. | İ deniz geçit resmi icra edilmiştir. | | i yağlıyorlar. Fakat suratını da bir ü kadın | Arsen Lüpenin yeni bir macerası Eski Çapkınlar (Baş tarafı 1 nci sayfamızda) olduğu günlerde caddeden rahat İ Küçüklü büyüklü çapkınlar pe- şine takılır, 6öz âtar, biraz terbi- zaktan takip ile iktifa eder, tram- vayda perdenin arkasında elini | veya yüzünü görmek için can a | tardı. Bugün deniz mayosu modası vücudü bir taraftan diz kapakla” rın üştünden, bir taraftan da o- muzlardan açtıkça açıyor. Faket buna rağmen kadını sokakta ta- kip etmeyi bir tarafa bırakınız, kumlar üstünde veya denizde ya- rı çıplak uzanırken gördüğü hal- de başını çeviren var mı? “Nehirde Bir gemiye atılarak 100 kişinin ölümüne sebep olan Müthiş bir yılan Bombay, 15 A.A) — Ko'ha- pur yakınındabir feribotun ka- zazede olması net'cesinde 100 kadar insanın ölmüş olmasından endişe ediliyor. Gemi, 120 yolcu ile nehri ge- | yözmekte | çerken su üstünde olan ve üzerinde fevkalâde bü- yük bir yılan bulunan bir ağa- cın çek yakınından geçmiştir. Yılan, büyük bir kuvvetle ge- | minin içerisine atlamış ve o ka» İ dar müthiş bir paniğe sebebiyet | vermiştir ki bütün yolcular bir larafa toplanmışlar ve geminin devrilmesini inteç ey'em'şlerdir. Itâlyön bahriye Manevraları bitti Tarente 15 (A.A) — Dün sa- ! altında ve hükümet âzası- nn ve on binlerce insandan bah kıralım riyaseli M. Musotini ile Öt Karagöz var mı, yok mu? Or- taya gene bir mesele çıktı. Da- rülbedayi san'atkârlarından Ha- | zum Bey Karagözü sever, çocuk- luğundanberi de fırsat buldukça oynatır, Dariilbedayiin son Bursa turnesinde : Çekirge yolundaki | Karagöz mezarmın bakımsız bir halde olduğunu görmüş, mütees- sir olmuş, Bursa Halkevine teklif etmiş: | — Ben bir Karagöz oynatayım, &iz de hasılâtile bi şnezarı tamir ettirin? | İyi ama bakalım bu mezarda yatan ölü, $u bizim yedisinden yetmişine kadar hepimizin tanr- yıp sevdiğimiz her zaman canlı Karagözümüz mü? Şimdi münakaşalar oluyor: Bursa Halkevindeki toplantıda Doktor Osman Şevki Bey “Kara- göz diye bir adam yoktu!,, demiş.; Vay efendim, sen misin, Karagöz İ yok diyen?... Karagöz yok olur müu?... Oyunu var, gazetesi var, Karagöz var, Karagözlü var! Bursada münakaşa uzıya dur- sun, İstanbulda da fikirler, an- ketler, mütalealar aldı yürüdü. Karagözün varlığı, yokluğu hak- kında ihtilâfa düşenleri pek te haksız bulmam; çünkü : öteden- beri rivayet muhteliftir. Yıldırım Beyazıt Bursadaki cas | mii yaptırdığı Zaman orada işçi | olarak çalışanlardan Karagöz ve Hacı Evhad isimli iki kişinin tu- haflıklarile mütemadiyen işçileri güldürdüklerni ve camiin'yapıl. | masını geciktirdikleri için cezaya İ çarpıldıkları söylenir. Karagöz oyunu bu iki kişinin gülünç ko- mürekkep bir hal kütlesinin ku- zurunda İtalyan bahriye manav- ralarına nihayet veren büyük bir Geçii resminâ iştirak edenler | Torente, 15 (A A) — Resmi geçit yapan kuvvetler 124 ge | miden, 200 tayyareden, 1070 babriye zabitinden, 2770 küçük | zabitten ve 16,785 bahriye ne- | ferinden mürekkepti. o İskeleye kumandanlık bayrakları çekil mişti. Amiral neşrettiği emriyev- mide kıralın tayfanın hareketin- den fevkalâde memnun olduğu- nu bildirmiştir. nuşmalarının tesbitinden vücude gelmiştir, denilir. Karagözü da» | ha gerilere götürerek Salâhattini | Eyyübinin vezirlerinden birinin karikatürüdür diyenler de vardır.| Daha eski zamanlarda Çinlilerin ve Hintlilerin uzun müddet bi | “gölge oyunu,, oynattıkları söy- lenilir. Bütün bu rivayetler arasında tahkik ve tesbit edilebilen bir ta- nesi şudur: Altıncı hicret asrın- da Araplar arasında tayfı hayal İ şöhret ve rağbet kazanmış bir o- yundu. ! Muhiddini Arabi hicri 599 da | | 803 de öldüğünü söyliyenler de * vardır. | ötekisinden pek farklıdır. Arap- | lârın oyununda bizim Karagöz | karşılığı olarak oyunun temel | direği sayılacak, patavatsrz, sö- ! zü ölçüsüz, yarı saf, bu saflık al- bir münasebetle şunları söylüyor: “Bu meselede işaret etmek istedi- ğim şeyin hakikatını öğrenmek isti. yenler hayal perdesine, oradaki su- retlere ve o suretlerden söyleyene bakmalıdır. Küçük çocuklar bu per denin mahiyetinde gafildir. Onun karşısında neş'elenir, gülüşür, oynar- lar. Hakiki hayatta da bir çok Insan lar vardır ki; bu çocuklardan fark: sızdırlar.,, bizim ayni de- Araplarm tayfı hayali Karagöz oyunumuzun ğildir. Fakat Karagözü meydana koyan Seyh Küsteri Orhan gazi zamanında Araplar arasında se yahat etmiş, Bursaya gelince bi- zim Karagöz oyununu tertip et- miş, oynatmış, Orhan gaziden sonraki padişahların zamanında da yaşamış, (H. 768) de ölmüş. Bu vaziyete göre Arapların tayfı hayalini görüp bizim Karagöz oyununu ondan ilham alarak vü- cuda getirmiş olabilir, deniliyor. Şeyh Küsterinin daha sonrala- rı yaşadığmı, Yıldırım Bayezidin Nedim, muzhik ve mukallitlerden! hoşlandığını bildiği için Karagöz oyununu tertip ettiğini ve hicri Şeyh Küsteri Arapların tayfı hayalini tamamen almış değil dir. Bilâkis bizim Karagöz oyu- nu içtimai hayatımıza uygun ve tında alaycı bir tip, bunun karşı- denilen edebi, erkâni, muaşereti bilen, hayal o | yununun hakiki hayatını tasvir ettiğini söyliyen çelebi bir adam vardır ki bu da bizim Hacıyvadı hatırlatır. Bunların haricinde âşık vardır. Vaiz, eczacı, kan alıcı, utçu, rükçü, aslancı, filci, kedici, kö- pekçi ve saire vardır. Horoz dö- wüştürülür, kadehler tokuşturu- lur, kasaplar hayvanları keser- | ler, aşçılar yemek pişirirler, her- | kes toplanıp bedava yemek yer, çalgılar çalınır, içki içilir, Azrail smda da “reis, Sahife 5 edenberi * Rivayet Muhteliftir “Karagöz,, Var mı Yok mu? Altıncı Hicret Asrında Araplar Arasında Şöhret Ve Rağbet Kazanan Oyun: Tayfı Hayai gelir, âsık ölür, cenazesi yıkanır, namazı kılınır, gömülür, Türlü türlü kimseler perdede görünür, i yarı İâtife, yarı ciddi sözler söy- lerler, : Bizim Karagözde tipler de, mevzular da bambaşkadır. i Karagözcülük san'atinin usu- lünü inceden inceye bilmekle be- raber ayni zamanda musikişinas bilhassa yaratıcı bir zekâ sahibi güzel buluş, tatlı söz sahibi olma» ği icap ettiren bir oyundur. Asmr- larca pek ince ruhlu, oldukça, tahsilli, san'atkâr kimseler her s1“ nıf halka, güzidelere, münevver» lere Karagöz oynatmışlar, yük- sek zerafet ve nükteperdazlık, istiyen bu tulüat oyununu işlemiş« lerdir. Bu itibarla Karagöz oyunu şu kadar yüz sene evevl doğrudan doğruya bir Türkün karihasın- İ dan da çıkmış olsa, başka bir yerden adapte de edilmiş olsa asırlarca Türk zekâsınm işlediği, yuğurduğu ve güzelleştizdiği bir oyundur ve Türk eseridir. Kara- göz, başı yukarıda, duygusu, ve düşüncesi hür öz Türkü temsil eder. Hacıyvat ta eski Osmanlı sitesinin garip münevverini! Bursadaki mezara gelince: Ha» yali Mustafa Tevfin Efendi is- minde bir zatla Bursadaki Bahri tekkesi şeyhi eskidenberi Kara- gözün Bursada Çekirge yölunda' gömülü olduğu rivayetine ellerin- de hiç müsbet delil olmadığı hal- de inanarak 1310 senesinde bu- raya bir taş diktirmişler. Kim bilir, belki bu taşın altın- da bir kara gözlü yatmaktadır, ne ziyanı var! Refik /hmet Kitap panayırı Halkevi müze ve sergi şube- sinin teşebbüsile bir kitap pana- yırı tertip edilmiştir. Panayır, Beyazıtta darülfünun meydanında 30 Ağustosta açılacaktır, yeni barflerle neşredilmiş olan bütün kitapların teşhiri ve tenzilâtla satışı temin edildiğinden bu pa- | hâyir kitap alâkadarları için pek istifadeli olacaktır. Yazan : Moris ; Löblan Teirika No:19 da küçücük bir çocuğun önünden geçemez? Halbuki, bu esnada, kuş gitti ve halâ da gidiyor.. Eh azizim İri Pol, asıl kavga başlı - yor, hazır mısın? Raul, bir hamlede İri Polun üzerine atılmış, bileklerinden tu tarak onu, sanki olduğu yere mıh lamıştı. — Nasıl âdeta birer kelepçe değil mi? Bana bak iri Pol, sen o kadar mühim bir adam değil- mişsin. Arkadaşların da öyle, en küçük bir patırtıda tabanları i kabil olmuyordu. Bileklerinde pençeler, o kadar acıtıyordu ki, ayakta durmağa bile mecali kal- mamıştı, nerede İse yere yuvar- lanacaktı. Raul: — Haydi, dedi, yüzünü göster bakayım çocuğum... Hem şöyle fotograf çıkarırmış gibi bir poz al da, seni tanıyayım.. Ne o, iste» miyor musun? Raul, ağır bir yükü kıpırdatır gibi, yavaş yavaş, iri Polü yanma doğru çeviriyor, yüzünü, bir fe nerin ziyasına getirmek istiyor- du. İri Polün mümaneatine rağ» men, nihayet buna muvaffak ol- du ve onun yüzünü görür gör- mez: — Vay, diye haykırdı, Val- göreyim bakayım. İri Pol, bu suretle yakalanışına hayret ediyor, sezinden utan çırpınmak istiyordu. Fakat | | teks.... Demek iri Pol Valteks ve Valteks iri Pol... olur şey değil. | Gündüz külâhlı, gece silâhlı ha! Hem Markinin paralarmı çeki- yor, hem de çete teşkil edip ay- rıca çalışıyorsun, demek... © © / lek din İri Pol, son derece hiddetlen- miş idi, homurdanarak cevap verdi: — Ben de seni tanıyorum, sen Markinin kiracısısın! — Evet... Ben Mösyö Raul... Bir emriniz olursa hizmetinize âmadeyim... Hem bak, ikimiz de ayni işin peşinde koşuyoruz. Doğrusu şansın yokmuş. Hem üs- telik bugünden itbaren Sarı Kla- rayı bimayeme alıyorum. Sarı Klara ismi, Polü, deli gi- bi etmişti: — Ona dokunmaktan seni me- nederim, yoks — Ey yoksa?... Ne olur sanki. Şu haline bak, benden bir yaş da- ha büyüksün... Herhalde yumruk ve bıçak kullanmasını da bilirsin, buna rağmen iki parmağımla s6- ni karşımda susta durduruyorum. Doğrusu haline acıyacağım ge- liyor. Haydi bakalım ne yapa- ame SA Raul, herifi bırakmıştı. Val teks: — Serseri, dedi, seninle görü- şürüz. — Ne diye görüşürüz. İşte karşı karşıya duruyoruz, anlat bakalım... i — Eğer kıza elini sürdünse... | — Çoktan, yavrum... Gayet i- yi ahbap bile olduk. i — Yalan söylüyorsun. Yalan! — Hem de daha yeni başladık. Alt tarafı yarın devam edecek. Karşı karşıya duruyorlar ve biribirlerini süzüyorlardı. Fakat iri Pol herhalde vaziyeti lehine görmedi ki, bir kaç küfür salla- makla iktiaf etti. Raul, bunlara kahkahalarla gülerek cevap vers di ve Valteksin çekilip gitmesine müsaade etti, Herif giderken söy. leniyordu: — Elbet senin derini yüzeces| dimi.