| Ustearafı 1 inci sayfada | ber fabrikasının isuihsalân ihtiyacın ancak İç 20 sine kadar tekabül etmektedir. ika evvelâ Trakyayı ve sonra resmi selere karşı olan taahhütlerini kar- Şilamak, İstanbul ihtiyacına cevap ver Mek mecburiyetindedir. Fabrikanın İs #enbul piyasasındaki rolü fiatlarda nde Zum olmakısn başka bir şey değildir. Bü zikredilen fiatlar fevkinde mal perakendeci veya toptancı tacir var- *A, tüccart vesikalarla ispat etiği, yani larını ibraz eylediği takdirde şeker şirketi aleşhine dava ikame edileceği 1s- ildir. Son zamanlarda Uşaktan oz Şşe- celbine başlanılmıştı. Uşak fabrikası, İZ ekerini kilosunu 38 kuruşa istihsal #tiğini ve 2 kuruş nakliye masrsfı ve #ildikten sonra “sif İstarbul.u #ırka ve- Rbileceğini bildirmiştir. Bunun yam ku- ağ vesiyle kırk buçuğa tücema sı leceği anlaşılmaktadır. Fiatlerm kırk ğu çıkması Uşek fnbrikasının mâl nn İstanbul piyasasındaki hususi fia NU VE vazıystidir! Alpullu şeker fabrika. / #ınım Ve toptancıların ihtikâr yapmadık muhakkaktır. Fakat, bununla bera * Şekerin pahalı yendiğini de kabul €tümek lâzımdır. Şekerin kilosu on kuru $a mal olmaktadır. Bura 8 kuruş inhisar Tesml, ve diğer masrallarda binmekte ve Şekerin kilosu büyük toptancıya 91 - 32 Wuşe mal olmaktadır. 45 - 50 kuruşa İğimiz bu şekerin 17 - (8 kuruşluk rlalığı, muravassıtiaım iktikân netice #idir. Bu ihtikâra mâni olmak ta beledi. in vazifesidir. Ancak belediyedir ki ciyla perakendeciler arasındaki fi tesbit edecektir. Şayanı dikkat bir iddia iğer taraftan piyasanın belli başlı tüccarlarından ve Alpullu brikasının mutemetlerinden bu- lunan Istifan Çoğopolos Er, şe- ker pahalılığında Alpullu fabri- kasının yegâne âmil olduğunu etmektedir. On beş gün $wval normal toz şekerin yüz ki- oluk çuvalını 34 lira kırk kuruş- kuruşa çıkarmasıni ibtikâr sayan İstifan Ef. de, ticaret müdürlü- günün aradığı vesikada mevcut- tur. Anlaşıldığina göre bu vesika, Istefan “Ef. ye, allığı yüz kilo toz şekerin yedek alındığına dair verilen bir makbuzdur. “İstanbul ve Trakya şeker fabrikası T.A, Ş. ,, başlığını ve altında “Bahat- tin,, imzasını taşıyan “Ö,, numa- ralı makbuzda şöyle denilmek- tedir; “İstanbul için İstelan Çoğopulös €- fendiden (60 çuval toz N. şeter bedeli olarak yalnız dört bin yirmi Türk lirası alınmışar.., 34-35 lira olan tabii fiyatların fevkinde bir fiyatla mal alan bir tüccarın kendisine vesaikle müra- caat ettiği takdirde şirket aley- hine dava açılacağını söyliyen tcaret müdürlüğü, gösterdiğimiz makbuzu tetkik etmelidir. Görüştüğümüz şeker tacirleri- i nin hemen hepsi de, fiyat artr şında Alpullu müessesenin âmil olduğu iddinsındadırlar. Bir tüccar daha söylüyor! Tüccar Debreli Hayrettin bey diyor ki: “ — Piyesa Alpullu fabrikasına &- bidir. Fabrika, Gatariyle piyası da na zım rol oynamaktadır. 400 vagondan fazla şekeri olduğunu bildiğimiz halde şirket “malım yok 1, demiş ve şeker ver- Viharet piyasayi da şekersiz doğru Olmıyacağını düşünen fabrika, Teakyanın ihtiyacına tabsis estiği maldan bir mikterım, fazla fist istiyerek, tüctara vermiştir. Diğer bir tüccarın fikri Şeker tüccarı Irfan beyde şun- ları söylemektedir: * — Alpullu fabrikası 450 vagonluk malı depolarında sâklemış' ve kendisine veren şirketin bayram ertesi | yürscyat eden tüccara şekerin mevcudu irdenbire bu fiati 40 lira 20 | helme (0... 0.0....ö..... m.bildirmiş. şirğetn tarz yemi Zİ 8 Bu işte ihtikâr var! (Alimve kral! Hâkimlik Isveç kralı Fransız mütehassısiyle nasıl ahbap oldu? Fransız alimlerinden birisi, İs- veçte seyahat ediyor ve orada vs tetkikiyle meşgul oluyor- u. Bir gün gene, İstokholm civa- rında nebatat aramakla meşgul- ken kendisi gibi meraklı bir baş- ka adama rast geldi ve ikisi bir- den nebatları tetkik etmiye baş- ladılar ve ahbap oldular. Fransız nebatatçı, biraz sonra, acıkmıştı. İsveçli olan arkadaşına © civarda yemek yenebilecek bir yer olup olmadığını sordu. İs- veçli derhal kendisini yemeğe davet etli ve evine doğru yola koyuldular. ege Bir müddet sonra, İsveçli kı- ralın sarayı önünde duruyor ve arkadaşına; — Buyurunuz, diyordu, max lesef size burada yemek yedir- mek mecburiyetindeyim.. Çünkü başka yere götüremem.. İsveç kralıyım. Teketi ve düşündüğü şudur : Şeker mevcut olmadığını söyliyetek Uşaktan Istanbula şeker geürtilmiye kal- kılıyor, Uşaktan gelecek şekerin çuvalı, dakliye masrafı yüzünden 40 Tira 20 ku- tuşa mal olacaktır. Şirket Usaktan gele- cek şekere intizaren, şimdilik piyasayı şekersiz birakmamak için Trakyaya ayır- dığı maldan tücesra tevziat yapmıştır. Bu tevziar, Uşaktan gelecek şekerin maliyet İla üzerinden olmuştur. Şeker pahahlı- Hını icabettiren sebep İşte budur. Şirke- ün bunda düşündüğü yegâne şey, kon- tenjan sırssına piyasayı yükseltip daha fazla kazanmaktır. Alâkadar makamın şir ketin depolarında bir araştırma yapması bütün hakikatleri meydana çıkaracaktır ,, Vakıt — Yukardaki mütalealer ve iikkar ve alâkaya değer çok .—— uu TARİH ET KİTARI mama Üst tarafı Dinci sayfada | görüştüğümüz bazı avukatlar şunları söylediler: Nazmi Nuri bey diyor ki: “Hukuk ve ceza mevzuatımı- zın yeni tarihini açan 1926 dan sonra mektepli olmıyan, bazı hu- kuk fakültesi mezunu bulunmı- yanların bâkim olmaları esasen menedilmişti. Bu tarihten sonra da mektepli olmıyan bir kimse- nin bâkimliğe tayin edildiğinden malümattar değilin. Evvelce bu | edenlerin | suretle ifayı vazife memuriyete devamlarının mük- tesep bir hak olduğu kanaatin- deyim. Avukatlığa gelince; avukatlık kanununun peşrinden sonra da ka- Bun ile muayyen olan staj dev- resini ikmal etmiyenlerin avukat- hık yapmalarına imkân yoktur. Gene burada da müktesep bak kaidesi (o mevzuu Obaksolabilir Eskiden imtihatla barolara gir- | miş bulunan tabsilsiz avukatlar, avukatlık kanununun neşrinden sonra imtihan vererek dava ve- kili olmuşlardır. Memleketimizin teşekkülü, mülki taksimatımızın ve idare merkezlerimizin çokluğu dolayısile bugünkü diplomalı a- vukatların veya hukuk mezunları sm adli kadromuzu tamamen işgal edip edemiyeceği tetkik ve ista- tistik işidi. Yalniz bu haberdeki 10 senc müddetin çok olduğu muhakkaktır. sne sarenesmanaasmnnanana san mühim kısımlar yardır. Bununlabereber bunlâr bir hüküm vermemize kâfi ola- maz. Esasen bir büküm çıkarmak da, bu mevzu Üzerinde işlemek ve iki tarafın iddialarını karşılaştırmak suretle alâkadar dairelere taa'lük eder, Biz yalnız söyle merleri kaydetmek'e iktifa ediyoruz Zekâ: Fakat insanların bütün bilgileri, inanışları insan zekâsmın eseridir. Ze kâ tabii olan dimağdan çıkar. Zeki tabiati anlıyan en büyük cevherdir İ ve tabiatin mahsulüdür. Tabiatin haricinde mefhumlar insan zekâsının a uydurduğu şeylerdir. İki yüz sene evveline gelinciye kadar dünyanın 5 — 6000 senelik bir hayata malik olduğu zannedilirdi. Bu zannm sebebi bazı dini fikirlerdir. : Halbuki dünyanın hayatı milyonlarca senelik bir kıdeme maliktir. Evvel ce tarih adeta bir takım hırafelerden ibaretti. Yüz senedir ilmi usuller dairesinde arzın hayatı hakkında tetkikat yapılmaktadır. Arzın güneşten geldiği ve milyonlaçca senelik olduğu anlaşılmıştır. Ha Dünya ve hayat ik. döke 5 — VAKIT 21 ŞUBAT 1932 — , avukatlık bizel geşsecessssesesesesesseseseussssecsssesueu Askerlik gibi mecburi bizmet mükellefiyeti istisna edilirse di- ğer devlet vezaifinde müstahdem olanların hakkı istifası olduğu esasına kıyasen bir hâkiminde ya maaş azlığı, ya memuriyet mıntakasının iklimi veyahut sair esbap dolayısile istifa etmek ve rızkım meslekin diğer mütemmim cüz'ü olan avukatlıkta aramasın- da gayet tabii bir hak mevcut- tur. “Bu hakkın uzun müddet bundan nez'edilmesi doğru ol- madığı kanaatindeyim. ,, Avukat Ali Galip B. diyorki — Bana kalırsa bu 10 sene müddet hiçbir mana ifade et'nez. Avukatlık ve bâkimlik ayni şey- dir İyi bir avulat iyi bir bakim olabileceği gibi bir hakim de bir avukat olabi.ir. Ve bundan tabii ne vardır? Evvelâ hakimliğe ya- but avukatlığa intisap etmiş bir kimseye: “10 seneden evvel avu- kat olamazsın!,, demek bilmemki ne kadar doğrudur? Şurasıda meydandadır ki iki mesleği bir- birinden ayırabilecek hiçbir vasfı farık mevcut değildir. Fakat diğer taraftan hâkim olacakların muayyen bir müddet staj görmeleri hususu şayan memnuniyet bir cihettir. Hülâsa avukat olmak stiyen bir bâkimin; yahut hâkim olmak is- tiyen bir avukatın arzusunun ka- bul edilmeyişinde hiç bir mava göremiyorum. ,, Avukat Necip B. diyor ki: “Bu kararın avukat ve hâkim- lerin bir dalda durmamalarından neşet ettiğini ve bu istikrarı te- min maksadiyle ortaya konuldu- gunu zannediyorum. salik 4 a Beşer tarihine giriş yat da aynı suretle milyonlarca senelik bir kıdeme maliktir. Fakat şunu nazarı itibara almalı ki, arz hayata nazaran daha eski, bayat arza na- Halin maziyle alâk dayan seleri menşelere irca etmek istiyen insan daha derinlere, Asyanın mer- ie eldir) 3 i Sall a 0 y sicillidir) ilk kayalarda hayat eseri yoktur. İlk hayat izleri pek ba- o Haya ve orada yaşamış İpennlerın hapis heder Dae vadi sit şeylerdir: Küçük hayvan kabukları, deniz otlarının sapları gibi. Bun“ | | Fe Ki gökmes li ayal ye bm ik bel eği yere dan sonra (1 — 2) milyon sen: süren bir devrede (Balık) teşekkül etti. > Sonra karalar ve yosunlar meydana geldi. Denizdeki hayvanlar kara - w İyi bilmek, iyi tanımak için hadiscleri bu kadar derinleştirmek ihtiya» vardır. Fakat insanların malümatı son asır keşfiyatından yemiyor. Her gün yeni yeni keşiflerle bilgilerimizin hududu genişli - bu günü bilmek için dünü tanımıya mecburdur. Bu suretle bizden evvelki, ondan daha evvelkini tanrmak mümkün olur. Fakat hadi- Kâinat — Tabiai Nik insanların iptidai telâkkileri ve bugünkü hakikatleri daha ileri zaran daha yenidir. ilk hayat izleri : Hayat eserinin belirdiği devri bize hatırlatacak eserler ancak (Kaya * Insanların ilk ceddi : İnsanın ilk ceddi kayalar arasında koşucu bir mablüktu. Bu mahlökun milyon sene kadar evvele aittir. Onun da ceddi (14 — 140) milyon sene evvel yaşıyan ağaçlar ara - yaşadığı zaman bizden (4 — 40) iyiynlar 400 sene evveline gelinciye kadar arz ve kâinat hakkında pek sında baran bir hayvandır. düşüncelere sahiptiler. Arzın kâinatın merkezi olmadığı, güneşin ilk izler : <den Gi tâbidir. j En büyük kanun : Yeti yafında değil arzın güneş etrafında döndüğü düşüncesi ve umumi- feza hakkındaki düşünceler yenidir. Kâinatın mevcudiyetini idare knaunlardır. Tabiat kâinatın varlıklarının birliğidir. Hem kanunlarma tâbi bir unsurdur. Tıpkı millet ve devlet gibi. Manlaş ev lettr. Kanunları kendi yapar, fakat aynı zamanda kendi ka - evvel keşfetmişlerdi. & hiç bir şey mahvolmaz. Hiç bir şey yoktan halkedilmez ) & hee ei a az” . kafa tasları da bulunmuştur. kaba yapılıydılar. Bu adamlar soğukta mağaralara kapanıyorlar. Kendilerini soğuğa karşı mukavemet le koyuyorlardı. Halbuki insana benziyen mahlüklar bu müdafaa çaresi â xi MP üni m lara çıkmıya başladılar. Bu suretle denizde ve karada yaşıyan hayvan- lar gözüktü. Daha snora yerde sürünenler, nihayet bu günkü hayvanlar | ve nebatlar teşekkül etti. Hayvanlar silsilesinin son tekâmül halkasi l san teşkil eder. İnsanlara ait ilk kıymetli izler milâttan (50) bin sene evveline yakın bazı taş aletlerdir. Taştan baltalar, kargılar kazmalar gibi bunlara ait Bu adaamlar bu günkülere nazaran daha in ser da. Ateşi bu Zamandan edebilecek ha- |