l a Kız mı, Oğlan mı? İlim doğacak çocuğun cinsine hâkim olursa ... yanl gazetesinde “Cltment Yante!,, | > Kız mı, oğlan mı? Mesut baba, bu ananevi suali, *men daima ebe veya doktora Borar, tu, değişeceğe benziyor. İlim ma bundan sonra, baba- * müstakbel babalara - sora- caklar; aj Kız mı islersiniz, oğlan mı? yn pek tabii Amerikslı bir SA âlimi, doğacak çocuğun D2İ cinsten olması isteniliyor, Unu temin edecek bir çare bu- Ustur, bir şok kimseler, taiiin seyrin! -siştirecek olan bu keşfin aley- 9dedirler, Ben de öjleyim, bı- “alım bizim düşüncelerimizin Re YYamıyacağı ve kendisine gö- e bir düşüncesi olan tali, dile- gibi yapsın. ,*Anenin karnında tekevyün *n esrarengiz ve şayanı hay- nt hadisenin aksine gitmek, ne il karıştırmak demek değil. Kim iddia edebilir ki cinsiyeti in edecek olan kimsenin mü- ales: tam zamanında olacak * biaenaleyh, kadınlığa do'ru eyletmiş olan n've, onun emir- Tini itiraz etmeden kabul edip “e etini değ ştirecek? Belki de Damzedi, programını değiş- emel istemiyecektir. aşka itirazlar da akla geli- i” Çocuğunun cinsiyetinin böy» arasında niza mevzuu da olabilir; Bey — Ben bir erkek çocuk istiyorum, Hanım — Ben de kız istiyo- rum, Doktor bu iki iddia ve israr karşısmda ne yapacak ? Bir de kızmı, erkelmi o'sun bir türlü karar veremiyen mütereddit ai- leler düşünsün, bu takdirde, dok- tor, uykusundan uyandırılacak, telefona koşturulacak ve : — Doktor bey, dün çocuğu- muzun İz olması için rica et- miştilk.. Şimdi fikrimizi değiştir- dik, ille erkek istiyoruz. Asıl mühim mesele, genç bir | kızın ailesine şu itirazı olacaktır: — Siz, bana, hiç te hoşlan- madığım bir cinsiyeti verm'şsiniz. Een erkek olmak isterdim. — Öyle amma kızım, sen he- püz ortada bile yoktun. Fikrini alamazdık ki.. — Fakat sız beni muvaffak olamadığım bu sahaya, bu cin- siyet sahasına kendi keyfinizle çıkardınız, pek botgâmsınız. Eğer bıraksaydınız, şüphesiz ben er- kek olur, meb'us olur, her ak- şam yalnız başıma sokağa çıka- bilir, eğlenebilirdim. Dünyaya doğacak bir çocuğa, bir cinsiyet vermek bana kalırsa çok büyük bir mesuliyet altına girmektir. Esasen onu hayata çıkarmak bir mesuliyet teşkil eler, nerde kaldı ki, o insanın kadın veya erkek olmasını iste- mek, tabiat ve Allahın hakkına Figaro gazelesinin-cehaleti Şarkta Fransız lisanının vazıyeti neymiş, okuyunuzt!.. Pransada çıkan gazetelerin ekserisi, b» fwkaların fikirlerini neşretmekle İy . hakikatleri halka, tamamen tah- a, rek. sadece, kendi görüş zaviyele ki” temsii ettikleri fırka veya sınıf nok- Pazarına göre arz ve tefsir ederler hgs be gezetelerin icinde “Fizaro,, kp bit gazete vardır ki cehaletin, uka- 4 Ren) “ehuvin,, liğin ta kendisidir. Daha J iyi Erde bu gazetede Fransız akade m Ee ğe ın bir kmesi çıkmış, bizde bunu nak- şti, Bu geline ayrı gazetede de ta Fransiz İlsanının vaziyeti, isimli siakale okuduk, bakınız, su: vi senedir, Türk hükümeti- | dığı tedbirler, Fransız lisanı dı Yhine düşmanlığın saklamak- f Prog zeri durmamaktadır. Haklı ij *stoların - ne yazık ki nadir, Şekingen « yapılmasına rai. Ü inmiönü ik Derz) hikâyesinin eski medeni! le ekseririnde karışık rivayet« a, 92 çok görüldüğünü, şu suretle , Mağa beşeriyetin en eski masala.) Bi, olmakla kemali ihtimamla! sein tetkike lâyık olduğunu müs ' v, t eskidenberi yazarlar, 4 diy, Sine ben de eski zamanlarda na- İ kep açlar okumak fırsatına malik. olan lisanda türlü türlü hikâye kis Pisidey, da okumuştum ve bazıları fa- King — belki de farisiye Türk. Çin, ey, Membalarmdan gelen— Elifül« Yelleyle, Elifünnihar, camiülhi - — #emeratülevrak gibi şimdi hep gelmiyen, hemen hepsinin Manen nda en eski metinleri kütüp LU Cr de mevcut olan kitaplarda *P*8öz) hikâyesine yakın hir Türk masalları meb'usu Velet Beyin Türk muharrirlerine bir teklifi men, Kemalist rejim altında Tür- kiyedeki nufuzumuz azalmakta- tadır. Vaktile de söylediğimiz gibi bütün bir pilân, bi metod dahi- linde tatbik edilmektedir. Bütün mesele, bizim harsımızı yıkmak, Darülfünun ve diğer teşekküller muhitini, bizim medeniyetimiz- den çıkan bütün cereyanlara kapayarak, Türkiyedeki ecdattan kalma rolümüzü oynamıya mani o'ma'lır. Ankaradan verilen haberlere göre, Maarif vekâlet'nin emrile ecnebi (omekteplerde, © ecnebi lisanlarının tedrisi menedilmiştir. Nimi resmi mabafilin de inkâr ettiği bu karar, bilhassa ve şim- kâyeler görmüştüm. Meselâ: (Elifülleyle) nin (Sündit badı bahri) sinde (Acayibülmahlükat) ın barı hikâyelerinde (Tepegöz) hikâ- yesi barı tahrifatla görülebilir, (Camiülhikâyat) ı da tahminen (700) tarihi hierisi halâlinde Türkçe- ye tercüme edilmiş, hemen de o zaman yazısıyla yazılmış Kazan ağniyasın » dan Abdullah beyin Üsküldarda Sul - tantepesindeki hanesinde bulunan kir. tüphanesinde görüp istiare eyliyerek| okumuştum, Aradan haylı zamanlar geçtikten sonra kütüphanemde kalan kitap bakiyeleri arasında (bu yolda (Hikâyat) tan bir cilt elime geçti. Hemen tercümesi esnasında yazılan bu Türkçe eserin otuz beşincisi Şu yaz- dığım (Kaptan baba) hikâyesidir. A», Mavi Tuna Brigitte Helm yeni filminde Maruf Alman yıldızı “Brigitte Helm,, yeni bir film çevirmiştir. ( Mavi Tuna ) adını taşıyan bu film, seesli filmlerin en güzelle- rinden biridir. Gözü ve kulağı dolduran bu filmin çok büyük muvaffakiyet kazanması bekle- niyor. Resmimiz yıldızı, “Mavi Tuna,, da gösteriyor. YY « Wmarlama oluşu, karı koca | taar'uz etmek olur. İ diye kadar Musevi, Rum ve Er- meni memleketlerde en çok oku- nulan Fransız Jisanmi' istihdaf etmektedir. Makalenin bu'asında Yunanistanda da böyle bir karar alındığından bahse- dildikten sonra, Ermenilerin milli varlık- larını idrak etmelerinde, Fransızların ted- tisaunın Amil olduğu kaydediliyor ve şöylece devam ediyor; Kemalizm, modereizm cereyan- larına temayülünü isbat etmiyor. Bazan softa aleyhdarlığı, bazan geri bir ecnebi aleyhdarlığı, ba- zan da her ikisini de birden ya- pıyor. Her halde, Siyasetimiz bu höcumlar karşısında yavaş yavaş mahvolan, Karadenizden Ege de- nizine kadar olan ananavi rolü- müzü muhafaza için, elindeki vesaiti kullanmıyor demektir. Gaetan Sanvaisen ... “Figaro, gazetesinde Çıkan bu maka- leye hayret etmekten başka çare yoktur. İlerkes bilir ki, Türkiyedeki ecnebi mek- me edilmiştir ki (Faris > gemi süav») risi) manasına olduğuna göre (Ebül- faris) de (Kaptan baba) diye dilimize nakledilir. (1) Bu kaptan baba hayatımda bazı fes lâketlere uğrar, bir badireden kurtu - lur, daha fenasına çatar, İşte bu çak kantı esnasında adam yiyen bir çaba- nm tuzağına düşer ki bu çoban (Tes pegöz) den başkası değildir. Gerçe Tepegöz bir peri kızından garip bir şekilde doğmak ve alnında bir tek gözü bulunmak gibi halleriyle ve kılıç kesmez, ok gecmez gayet iri dağ parçasına müşahebetiyle mümtaz bir vücutsa da insan «ti yemesi, ko- yun beslemesi dağ dibinde bir mağa- rada eğleşmesi (Busat) m kızarmış Şişle (Tepegöz) ün gözünü kör etmesi, koyun ağılı kapısmda duran Teperö- zün bacağı arasından bir koyun gibi geçmek için Busatın derhal bir koc ke serek postunu sırtma alip dört ayak» la bacağı hizasında (Tepegöz koçun boynuzlarını yakaladığı esnada altın- dan fırlaması gibi hallerle Kaptan ba- J Delhi rapçaya (Ebülfaris) unvaniyle tercü:-| Maymunları Şehrin başına afet kesildiler Delhi şehrinde, İstanbul şehrin de ne kadar kedi ve köpek varsa o kadar maymun vardır, ve şehrin en büyük caddesi olan Gandni — Şank'ta mevcut maymunlar, şehir- de hakiki bir &âfet kesilmişlerdir. Bunun için, şehir belediyesi bu maymunların imhasını bir mütcah hide vermiştir. Yalnız Hintlilerin dini taassubu maymunları himaye ettiği için bu işte büyük güçlük çe- kileceği muhakkaktır. Delhi maymunları, pazarlara musallat olurlar ve ellerine geçen leri aşırarak ağaçlarda saklanır - lar. Bunun için avlanmaları pek güçtür. Müteahhit, iki sene içinde Delhi şehrini maymun âfetinden temizliyeceğini ümit ediyormuş, Demir cephe Alman Teşkilat- çıları faaliyette Hambourg, 15 (A.A.) — Sos- yalist işçiler Sendikalari'le Al man bayrağı cemiyetini sinesinde cemeden ( Demir cephe) teş- kilâtının dün yaptığı bir içtima- da Alman bayrağı cemiyetinin reisi Holyerman son haftalar zar- fında Sosyalist Sendikalarının ve i amele spor teşekkküllerinin ilti- | hakı neticesi olarak Alman bay- rağı teşkilâtının 100 bin kadar âza kazandığım söylemiştir. M. Holyermann bu mikdarmn daha ziyade artması lâzım gel- diğini ilâve ettikten sonra de- miştir ki: “Hitler mutlak bir ekseriyet kazanarak iktidar mevkiini ele geçirse bile bu muvaffakiyet o- nun hükümeti idare edecek bir vaziyette bulunduğunu göstere- mez. Cumhuriyetçilerin ( Demir cephe ) si kırılıp dağılmıyacak- teplerinde bile ecnebi lisan dersleri var- dır. Binaenaleyh, bu gazetenin yazdığı havadis tamamen yalandır. Çünkü, Bu efendilerin ifade- lerinden de belli oluyor ki, bun- lar, lisan tedrisatı altında başka gayeler takip etmektedirler. Ve eğer rejimmiz bu husustapek ti- tiz davranıyor, onları sıkı bir kontrol altında bulunduruyorsa, hâkimiyet haklarında en tabiisini or demektir. | banın çobanla bu yolda muameleleri yekdiğerinin aynıdır. Hatta (Tepegöz) hikâyesinin bir kısmını aynen İeyit, bir kısmını tashih eylemek itibariyle de bu hikâyenin ehemmiyeti vardır, Türk masallariyle meşgul olan müs teşriklerin bu yolda eserlerini teteb - bu eden Türkçülerden niyaz ederim. Bu hikâyem münasebiyle bu bapteki malümatlarını kâfi bir şekilde yazıp, gazeteye göndersinler. Bu mevuun tekmiline biz de hizmet edelim. (Camiülhikâyat) Oo münasebetiyle şunu da arzedeyim. Hicretin beş bu » çuk, altmcı asrmda Mısırdan, Şam - dan Sıvasa kadar bir çok Türk hükü. meti esnasında Sireti nebevi, tarih, i hikâyat kitapları yazılmıştır ki (Sire-i ti nebevi, kısası enbiya, şahname ter» cümesi, camiülhikâyat, fütuhüşşam, Ettuhfatüzzekiyye, Eledrak lilisanül « etrak, Tercümanı Türki ve Aarabi, Camaspname, Camiülfaris, o Risnlel suphu mesa, Lâgatı matrazi, Tercimei mukâaddimetüledep, Kıssai temimdari, Tezkeretüleyliya tercümesi, İbni me « hna, Dede kurkud, Tercüme; sa - hah, Türkçe tefsirler, Mevlüdü Huti- —— 5—VAKIT 16 Kânunusani 1932 -—— | Garip Tesadüfler 3 sui kastta hazır bulunmuş Amerikanın en meşhur cümhut reislerinden Abraham Linkoln - nun oğlu, garip tesadüflerle üç defa siyasi sui kastlarda hazır bu« lunmuştur. Buna bulunmuştur da demek doğru değildir, üç siyasi sui kastin üstüne gitmiştir. 1865 senesinde Abraham Lin « koln'nun oğlu Rober Linkoln or « duda askerdi. £ Ailesi kendisini Vaşingtona çağırmıştı. Genç Lin- koln Vaşingtona geldiği zaman, babasının tiyatroya gitmiş oldu * ğunu öğrendi ve oraya gitti. Tani içeri girerken babası katledilisor du. Bir müddet sonra Rober Lin « koln harbiye nazırıyken, reisicüm hur Garfild'le Yeni Jerseye bera- ber gitmek istiyordu. Fakat son dakikada mühim bir işi çıklı ve, reisicümhurdan af talep etmek için alelâcele istasyona koştu ve oraya gelir gelmez bir tabanca sesi duydu. Reisicümhur Grafild katledilmişti. Üçüncü defa, Rober Linkoln, Bufalo'da açılan reisicümhur Mak kinley'in de bulunacağı bir sergiye davetliydi. Linkoln şehire indiği dakikada Mak Kinley (katledildi ve Linkoln üçüncü defa olarak bir reisicümhurun katlinde bulundu. İşte bu sebeptendir ki Rober Linkoln küşat resmi yapılan ba - basının abidesine, reisicümhur Harding tarafından davet edilin « ce, gitmekten korkmuştu. Fakat bu sefer, böyle feci bir hadise ol « madı. 45 Gün Dalgalar arasında! Londra, 15 (A.A.) — Dün ya devrini yapmak istiyen Es- tonyalı iki kardeşin idaresi ekinda ea firmam yelkenlisinin Devon kontluğu sas hilleri açığında batmış olmasın- dan endişe ediliyor. Mevzuu bahs yelkenli 45 gün devam eden fırtınadan sonra hafta tatilleri esnasında Torguay limanına girmişti. Bir tahlisiye gemisi tarafından yapılan bütün taharriyat seme- resiz kalmıştır. —— Şevket Pş. nın biraderi ve pi- yango müdüriyeti memurlarından Nuri Beyin pederi askeri müte- kaitlerden Ekrem Bey evvelki gece vefat etmiş ve merkez efen- di de aile kabristanına defnedik miştir. ce) gibi şu anda takriben istihzar eye lediğim Türkçe eserler (o yazılmıştır, Selçukiyenin hüküm sürdüğü Konya, Sıvas, Kayseri o cihetlerine nispetle Türkçe eser az yazılmıştır. oSelçukt memleketlerinde Farisi konuşma, fari ha, Kur'anı kerim tercümesi, Farecü si muharrerat taammüm etmişti. Bu « İ nun seyyiesi olarak Osmanlıların o mahut karışık kitabeti vücuda geldi, Vilâyatı şarkiyedeyse açık Türkçe ya zar ve konuşurlardı, Mamafi: 'Türkle rin ekseriyeti, yani köylüler bütün A» nadoluda hep Türkçe konuşurlardı. Şehirlerde kibarlar farisi ve payrtaht olan Konyada Rumca konuşurlardı, Bu mephasi ayrıca Obir makalede bastederim. Velet Çelebi ——— (1) Gerçe aynen tercilme Ebülfarfa (süvariler otası) demekse de tercü « mede mukabil bulmak tıpkısıyla terci. me eylemiye tercih olunur. Vakıt— Kaptan baba (Tepe göz) hikâyesini yarın bu sü tunlarımızda takdim edeceğiz. EY