—4— VAKIT 9 Kânunusani 1932 - Gal istiklâl istiyor! Bu memleketteki İngiltereden ayrıl- mak teşebbüsügünden güne ilerliyor Irlandanın İngiltereden istik- lâlini kurtarması ve bugünkü vazıyetini alması, senelerce de- vam eden müsademe ve çarpış- maların neticesiydi. Milliyet ha- reketi, İngilterenin diğer aksa- mina da sirayet ediyor ve biz- zat İngiltereyi (oteşkil (o eden ülkeler de birer birer istiklalleri- ni istiyorlar. İskoçyalılar arasın- da milli bir hareket bulunduğu gibi Gal ahalisi arasında da aynı hareket başlamıştır. Hali hazırda bilhassa Gal ül kesinin Milli bareketi (o nazarı | dikkate çarpıyor. Son postayla gelen Londra gazetelerinin ver- diği malümattan Gal milliyet- perverlerinin istiklâllerini iste- mekte oldukları anlaşılıyor. Gal ahalisi de sair dominyonlar gibi muhtariyet sahibi olmayı istib- daf etmekte ve bu emellerini tahakkuk ettirmek için çalış" maktadırlar. Gal milliyetperverleri bilhassa son günlerde mütemadi içtima- lar aktederek gizli bir vesikayı münakaşa ediyorlar. Bu vesika- nın Gal ülkesini tam muhtariyetli bir dominyon olarak ilân eden kanunuesasi olduğu anlaşılıyor. Kanunu esasi, Londradaki mu- teber Galliler tarafından bazır- anaıştır. Bunlar iki sene devam eden mesai neticesinde bu vesi- kayı vücude getirmişler ve onun- la İrlandanın müstakbel mukad- deratını tayin etmişlerdir. Bu vesikanın başlıca madde- lerine göre Gal ülkesi, Kanada ve İrlanda gibi bir dominyon olacak, Galde bir parlamento açılacak ve bu parlamento Gal milletinin menafiini sıyanet eden her kanunu tam bir salâhiyetle çıkaracak ve memleketin bütün idare şubelerini, ezcümle mali işlerini kontrol edecektir. Hükü- met bu mes'uldür. İngiltere kralı, Gal ülkesiyle İngiltere imparatorluğu arasın- daki yegâne irtibat vasıtasıdır. Kralın Galde bir mümessili ola- caktır, fakat bu mümessilin Gal lisanını konuşması şartlır. İngiltere tarafından bir harp ilân olunduğu taktirde Gal mem- leketi ona iştirak etmek mecbu- riyetinde bulunmiyacaktır. Galin de böyle bir harbe iştirak et- mesi için onunda parlamenlo- render yaam 001 sese s9 0A4 PANE parlamentoya karşı Matbaamıza gelen eserler: Askeri mecmua Askeri mecmuanın (83) üncü sa - yısı intişar etmiştir. Bu sayıda as - kerliğe ait mühim ve faydalı yazılar vardır. Alâkadarlarına tavsiye ede riz, Kafkas cephesinde Askeri mecmuanm tarih Oo kısmı neşriyatından olan ve onuncu kolers! dunun büyük harbin (o iptidasından, Sarikamiş muharebeleri (o nihayetine kadar olan harekâtı gösteren Kaf - kas cephesinde adlı eser intişar etmiş tir. Muharriri kaymakam Salâhat - tin beydir. Tavsiye ederiz. Nezip Osmanlı ordusunun eski harpleri» ne ajt eserler arasmda mütekalt yüz başı (Feridun beyin ONezip mus) harebesi hakkında mühim membalar- dan istifade ederek vücuda getirdiği eserdir, Osmanlı devletinin son asrr- na ait mühim bir. hadise olan Nezip vak'ası ve (1831) den (1940) a kadar devam eden harp vazıyeti bu eserde İyi bir şekilde tetkik edilmiştir. İl sundan harp kararı alınması şart- tır. Gal, dominyon vazıyetini ihraz ettikten sonra Akvam cemiyetine ayrı murabhas gönderecektir. Galin dominyon vazıyeti ihraz etmesiyle sanayiini İngilterenin tazyikından kurtaracak ve kendi işlerini yoluna koymıya çalışa” caktır. Ingiltereden sureti kat'iyede ayrılmıya taraftar olan Gal milli- yelperverlerinin moktai omazarı şöylece bülâsa olunabilir. “Ingiltere hükümeti Gal ülke- s'ni istismar ediyor. Bu yüzden Gal ülkesi geri ve fakir kalmış- tır. Bütün İngiltere içinde bu derece sefalet içinde yüzen, ve- rem ve çiçekten mıytarip olan, en süfli seviyede yaşıyan, işsizleri (o bukadar çok bir yer yoktur. Onun için İogil- tereden ayrılmak zaruridir. Alman Müneccimlerine Göre ... 1932 senesinde Almanyada neler olâcak ? Alman müneccimleri 1932 se- | nesine girerken Almanya için yeni senenin neler hazırladığını söylemişlerdir. Hamburglu Rondelli, Hitler taraftarlarının Komünistlere bu sene zarfında galebe çalacağını, Hindenburg'un Reisicümhurluk- tan çekileceğini, idare adamları- nın değişeceğini söylüyor. Bu müneccime göre halk arasında sari hastalıklar çıkacak, birçok kimseler mahvolacakmış, alma- cak sıhhi tedbirler kâfi gelmiye- cekmiş. Möneccimlerden Ludvig Hof- man'a nazaran da, bu sene Al- manya için kat'i bir siyaset dö- nümü olacakmış. Bu müneccim, buhranlara rağmen Almanyanın iktisaden yükseleceğini söylüyor. Dresden şehrindeki müneccim- lerden Huler yeni senenin Al- manyaya 1931 den daha müsâit olacağı fikrindedir. Bu münecci- min dediklerine göre Alman parlamentosu o dağılmıyacakmış. Fakat bunun için Kânunusani ve Şubat ayında parlamentoyu top- lamamak, bu suretle parlaman- tarizme meydan vermemek lâ- zarimış. Müneccim Vehlov Almanyada “inflation,, korkusu olmadığını, mali cihetin emin olduğunu bil- diriyor. Velbasıl 1932 senesini Almanya için inkilâbın başı ola- rak göstermekte bütün münec- cimler birleşmektedirler. Kömürden Petrol Çıkarılıyor logilterenin en mühim mese- lelerinden biri şudur: Bir harp vukuunda bu memleketin petrol sıkıntısına uğryacağından kor- kulmaktadır. Buna mani olmak için birçok tecrübeler yapılmakla ve bilhassa kömürden petrol is- tihsaline çalışılmaktaydı. Bu tecrübelerin tam bir mu- vaffakıyetle neticelendiği anlaşı- lıyor. Son postayla gelen Deyli Telgrafın verdiği malümata göre kömürden kâfi derecede petrol istibsaline imkân hasıl olmuştur. | Bu meseleyle meşgul olan he- yetin verdiği malümata göre bir ton kömürden 120 galon petrol istihsal edilebilmiş. Ve en son tecrübelerle galonların sayısı 150 ye kadar çıkartılmıştır. İngiltere imparatorluğu kimyevi sanayi cemiyeti bu rakamı bir tondan 165 tona çıkarmış bulunuyor. Daha fazla tetkikat ve tecrübe neticesinde bu miktarın 200 den 300 tona çıkarılması bekleniliyor. Kömürü istismar için birçok para sarfolunuyor, Ve türlü tür- lü tecrübelerle ondan azami de- recede istifade için çalışılıyor. Muvaffakıyet hasıl olduğu tak- tirde kömür pek büyük bir ehemmiyet ihraz edecektir. Kömürün yüksek bir derecede karbonize edilmesiyle oduman çıkarmadan yanacak bir madde istihsal olunuyor. Kömürden petrol istiksali şim- dilik çok pahalıya mal olduğun- dan halihazırda bundan mühim istifadeler (temini pek mev zuu babs (değildir Fakat bir harp vuku bulduğu taktirde In- gilterenin petrolsüz kalması ve petrolle işliyei “Bütün sanayi ve vesaitirin durması mevzuu bah- solduğundan bir kömürden pet- rol istihsaliyle bu tehlike berta- raf edilmiş olacaktır. Buhran zamanında bu çeşit petrolün pa- halıya malolması mevzuu bah- solmadığından İngiltere fazla kö- mür sarfederek petrol istihsaline ehemmiyet verecektir. Bununla beraber kömürden is- tihsal olunacak petrolün azami dereceye vardırılmasiyle masrafını koruması da çok muhtemeldir, Tecrübelere devam edilmektedir. Darülbedayi Temsilleri Bugün akşam saat iypui Belediyesi 2130da — ŞehirTiyafrosu Yazan: ll O. Mirbeau Tercüme edeni” Reşat Nuri UN Yakında: Eninde Sonunda Tashih Dünkü sayımızda çıkan tiyatro yazı- sındaki Mirbo ismi matban sehvi olarak Mirabo şeklinde intişar Etmiştir; tashih ve İtizar ederiz Bu akşam Glorya sinemasında HUGUETTE EX -DUFLOS ve ROLAND TOUTIN'i GASTON LEROUX'nun meşhur zabıta romanından alınmış SiYAHLI KADININ KOKUSU filminde görmek ve âlkışlamak için gidecekleri istiap etmek için çok küçük olacaktır. İlâveten Fox halihazır dünya havadisleri : Menfada bulunan sabık Kaiser ile ilk mülâkat. Yerlerinizi tedarik ediniz. (SARI ODANIN ESRARI) nı görmeyenler için bu film II pazartesi, 12 salı, 13 çarşamba, 14 perşembe, 16 cumartesi günleri saat 14,30 seanslarında göste- sileceksir. Temaşiran, aynı biletle saat 16.30 seanslarında. “Siyahlı Kadının Kokusu, filmini dahi görmeğe hakkı olacaktır. Acuzenin Definesi Müellifi : Nizamettin Nazif Ressamı : Münif Fehim Halil paşanın telâşı zülüfiünün gözünden kaçmadı .. ME > Kapı onun arkasından henüz ka» panmışti ki, bitişik odadan gene a. nahtar sesleri geldi ve hemen açılan! kapıdan alı alına, moru moruna Sej- manın dışarıya çıktığı görüldü. Pa- şanm da yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Kızın carını giymesine yardım etti. Az evvel oturduğu şiltenin bir ucunu kaldırdı. Bunun altı küçüklü büyük. lü bir takım keseciklerle ( doluydu. Bir tanesini aldı, Slemaya uzattı: — AN Bugünkü hizmetinin mü - kâfatı değildir bu. Sana ne yapaca- ğımı, neler vereceğimi (o göreceksin. Yalnız işi işittiğine kanisin değil mi? Veliaht şimdi İstanbulda bulunuyor demek... Kız yaşmağmı o takmıştı, keseyi koynuna, iki memesinin arasına yer leştirdi: — Nah! —dedi — Bu para gü züme, dizime dursun eğer zerre hi lâfım varsa... — Madi, öyleyse (o Allah selâmet versin... Bundan sonra en ufak bir hadiseyi gözden kaçırma.. Genç kız odadan çıktı. Paşa bir müddet onun arkasından baka kaldı, Acaba “Endamının hâyâlini gözlerin- den,, m; silemiyordu? Mamafi bu hayranlık yahut.. (Kim) bilir belki de bir dalgınlıktı bu) bu| dalgınlık çok sürmedi: çünkü kapı| gene açılmış ve zülüflü riyakâr bir gülüşle: — Paşam. — demişti — Getireyim mi? — Kim var? — Topal Galibin strast... — ANH... Getir... Bir dakika sonra orta boylu mü. ral bakişir, boz bir adam aksak © bir yürüyüşle odaya iie ve kapı ari kasından — Anlat bakalim! Herifi otu “Şiltenin al tından bir kese daha çıkardı: — Al şunu da söyle! — Allah ömürler versin... saadetini arttırsm... — Anlatl, Var mr bir şey?. — Dün akşam (Yahya efendiyle birkaç yeniçeri zorbası, Baki efendi, hep iftardaydılar.. — Nerede? — Subaşının konağında... Misafir. leri teraviyi kılarken subaşı, gizlice selâmlıktan çıktı; karanlık sokaklar. dan geçerek Lâleliye gitti. Keranın evine girdi. — Sonra? — Sonra Yedikuleye vardı: şimdi hâlâ oradadır. . — Hâlâ orada mı? Ne işi var o - rada? Yoksa siyaset edilecekler hâlâ Yedikulede midirler? — Yoook., Hepsinin icabı görüldü. Yalnız Beyazıttakiler kaldı. Onlar da nerdeyse tamam olurlar... — E ne işi varmış paşanm bu sa- atlere kadar Yedikulede?.. o Tahkik etmedin mi? — Hayır paşam. — Haydi git öyleyse. Topal kapıdan henüz çıkmıştı ki, zülüflü gene odada peyda oldu: — Satır Mehmet geldi sultanım. Acele huzura girmek ister. — Sırası gelmeden nasıl olur? — Sakm beni bekletme dedi. Pek mühim maruzafı varmış. — Gelsin., Allah ari Şatırın Mehmet. Bu zayıf, sıska, öksürüklü ve kılıksız, kıyafetsiz bir) adamdı. Hemen paşayı etekledi ve sualine meydan bırakmadan nefes nefese: — Aman saadetlüm!, — diye ba» gırdı — Yahya efendi hazretlerinin konakları önünde, kan gövdeyi götü. rüyor, « — Ne dedin? Paşa, gene şiltesinin kenarını kal dırmış, büyücek bir kese © seçmiye çalışıyordu. Çünkü adına Şatır Meh- met denilen bu mendeburun, çil akçe- lere ne derece düşkün olduğunu İyi bilenlerdendi. Fakat herifin söyle »j | düklerini işitince, gelişi güzel bir iki kese kavrıyarak, telâşla, herife saf) dırdı: — Ne dedin? — Vallah; söyledim... Şatır bu ani saldırıştan ürkmiüşti. Çünkü payitahtta her (görülen şey, her yerde ağza almmazdı. Sıska a * dam: “Acaba baltayı taşa mı çarptım, diye düşünmüş ve birdenbire heyeca- na tutulmuştu, Halil paşa, hafiyesinin dilini aç- mak için, hemen keseleri Oavucuna sıkıştırdı. — Söyle, Herif rahat bir nefes almıştı, Ke seleri koynuna (soktu. Acele acele anlattı: — Gece ben evdeydim... Fakat hiç bir şey işitmedim. Uykum biraz a - gırdır. Demin, yataktan çıktım. Her günkü gibi kuyudan su çekip yıka nacaktım. Bir de ne göreyim? Yer kan içinde değil mi? Az kalsm ava zım çıktığı kadar bağıracaktım. İzler kapıya doğru gidiyordu. Derhal ka- pıyı açtım ki el'iyazübillah.. Ben de- yim on, siz deyin elli.. — Bu ne be? Bostan mı sayıyor. sun? — Nenin bostan paşa. Ceset. Ceset... Vallah az kalsın ödüm patlm yacaktı.. Hemen buraya koşmak is- tedim, fakat efendi pencereden ses- lendi: “Koş! Git.. Karakol ağasma haber sal... Gelsinler, bunları kaldır« #ınlar,, — dedi — Ben kapıyı çekip tabanları yağladım. Ama karakola uğramadım; doğru buraya geldim... Halil paşanm başı açıktı, hemen kavuğunu geçirdi kafasma: — Hadi Şatır. — dedi — Düş önü. me). Kaybedecek bir saniyemiz bile yoktur. . Kapıdan koşarak çıktı, merdiven leri dörder beşer atlıyarak (o aşağıya indi, kaynanasından kaçan bir da « mat gibi bahçeye fırladı. Hemen se lâmlık kısmma çıkt. Uyuklyan bir hizmetkârı tekmeliyerek kaldırdı: — Atımı! — diye haykırdı — MW tımı eğerle mel'un! Zavallı adam bu hiddet ve şiddete bir mana veremeden ahıra koştu. A. radan iki üç dakika (ancak geçmişti ki, efendisinin arkasından pür telâş çıkan zülüflü, paşınm önde Şatır.a arkada, dört mala koşan atların sırtında, bir yıldırım sür'aliyle sok- ğa çıkıp gözden kaybolduklarını gör- dü. Tekmeyi yiyen hizmetkâr, uyku sersemi, hâlâ gözlerini ovalıyarak, bu sebepsiz dayağa bir mana vermiye çalışıyordu. Zülüflüyü görünce, ona doğru ilerlieyrek dert yanmıya ça - lıştı. Fakat dinliyen kim? Zülüflü, iki eliyle onu göğsünden İtmiş ve saniye (kaybetmeksizin ta « banları yağlıyarak sokağa fırlamıştı. Acaba onun da görülecek bir işi mi vardı? Zavallı hizmetkâr şaşkına dönmüş- tü. Sümüğünü çekerek, yemenilerini sürükliyerek gene ahıra doğru yürü miye başladı: — Anlaşılan bu gün bize uyku hw ram. Bari şu hayvanları bir hala yola koyayım... Fakat bu da ne? Ayağma bir şey çarpmıştı. Lâkayt baktı: — Vay canma! Bir gümüş kutu. Eğildi, etrafma baktı, kimse tara fmdan görülmediğine emin olunca © Dini uzattı: Bu efendi işi bir sey be, oSakıs paşa düşürmüş olmasın? oğs?uor eden Demiye kalmadı, zülfülünün çık* tığı gibi dehhaş bir sür'atle avdet ef” tiğini gördü. Tıpkı bir arap atı gibi burnundan soluyarak gelen iç oğlank kutuyu görünce, hemen hizmetkâr yakaşsma sarıldı; ö — Ver onu bana! i paşam... Gördüğümü (Bitmedi)