Ali bir orta mektebin birine sını. ka daydr. Çok zeki, çok çalışkan; fa- # fakir bir çocuktu. Kıyafeti hiç te 99 gidecek bir halde değil, kitapla! t mektep müdürü temin etmis, her mektebin bakkalı, gene müdür he- tavassutuyla, ona öğle yemeğini or. Ali bu düşkün halinden d mun olmamakla beraber bütün ke *rlerini kücücük ruhunda saklıyarak Arkadaşlarıma sen görünmüye çalışı rdu, — Ne neş'eli çocuk! şte arkadaşları hep böyle söylü -| Yordu. Bir de ona sorun, evdeki yok -! in verdiği ıstırap, iyi beslene- Memek neticesi olarak derslerine de i İ çalışamamak, öteki çocukların ya. *Ada pek düşkün bir vazıyette bulun- ve saire, ve saire. Ali bir gün mektebe biraz daha eli gelmişti, diyordu ki: Ge Çocuklar, bana inanmıyacaksı - be ama zararı yok; gene anlataca » Gi Gece anneme bir perj göründü, hi i mes'üt edeceğim) diyerek hir si. İli trak verdi. Arkadaşları kahkahalarla gülerek: — Amma yaptın, Ali! Yoksa ma-| MAİ kap söylüyorsun? X Çocuk ısrar etmedi. Bir daha'si - ig taraktan bahsetmeyi düşünme » İ bile, Fakat bir iki hafta sonra Ali, de bir değişiklik görülüyordu. Arka- sları bunun farkına vardılar: — Yoksa?.. Acaba doğru mu?. Sordular, sıkıştırdılar, bir şey, a- Ma hiç bir şey söylemedi. Herkesin rakı devam eliikçe Alinin vazıyeti * boyuna iyileşiyordu. Üstünde yeni efbise, ayağımda temiz ayakkaplar PA yardı. Artık bakkaldan da yemek Msyor, evinden getiriyordu. ü Bir gün müdür beye müracaat et. | Mad Efendim, dedi, sene iptidasında 1, ehize kitap vermiştiniz; bu lüt - aydan bir başk arkadaşımın da de etmesini istiyorum. Bendeniz — onları kullanacağım, satın aldı. bu yenileri muhtaç olan bir kar-| e. Müdür bey. zaten Aliy; tetkik edi.) me. verir misiniz? e —— - Sihirli Tarak yor, halinde görülen dakka merak ediyordu; sordu: — Peki yavrum; fakat anlat ba - kayım, nasıl oldu da seni böyle iyi bir halde görüyorum? — Efendim, şey... Sihirli tarak! — Ne tarağı? Sihirli ne demek? — Efendim... Anhem yemin ettir - di, kimseye söyleme dedi. — Annen biliyor demek? — Evet efendim! — Peki çocuğum, sen mes'ut ol da... İki içün sonra, müdür beyin daveti üzerine, Alinin annesi mektebe gel - mişti. Müdüre izahat veriyordu: — Çocuğum her akşam mektepten | geldikçe ağlıyor; (o (Beni bu halden kurtarmak için bir çare bul, ben saba. ha kadar çalışırırm, sen üzülme!) Di. yor, ısrar ediyordu. Ben yaşlı bir ka-' dınım, ne yapabilirim? Düşündüm. düşündüm... Nihayet buldum. Ertesi günü Aliye dedim ki: — Oğlum, gece bana güzel bir peri göründü, bir sihirli tarak verdi. Eğer bunu onun dediği ( gibi kullanırsak mes'ut oluruz. Çocuk derhal boynuma sarıldı, si- hirli tarağı görmek istedi. Kimseye söylemiyeteğine (yemin ettirdikten sonra tarağı gösterdim ve ne suret'e kullanılacağını öğrettim. o, derslerin.| den vakıt buldukça benimle beraber çalışıyor. İdaremize kifayet edecek! kadar para kazanıyoruz. Hamdolsun. Alinin ve benim üzerimizdeki elbi- seler hep o İaraktan çıkmıştır. Ka - zandığımız paradan arttırarak bir de çorap makinesi aldık; çoraplarımızı da o suretle tedarik ediyoruz. Müdür bey hayret ediyordu. Bu nasil türakti Böyle? Kadm önü me- raktan kurtardı: — İş yalnız tarakta değil, beyefen. di! Biraz peri masalma benzesin di - ye öyle söyledim. — Nedir o halde? Eskidenberi evin köşesinde unu - tulmuş kalmış bir dokuma tezgâh. 'Tabif onun tarağı da olmaz mı? A. İSMET az Yazısız Hikâye “İ beni sayayım, «5 Eğlenceli Biller i Elektirik | Tecrübes Kendi kendini: hiç masrafsız e« lektrik vücuda görerek eğlenceli is- tifadeler temin nek istemez misi - niz? İ Şüphesiz değimi? O halde söy « liyeceğimiz. şeyi yapıverin. | KR : Evvelâ oti kırk santimetre uzun» luğunda yiri santimetre genişliğin « de bir cam Jrçası bulunuz. İsterse bir kenarı Wk olsun, zararı yek. Dört tane kin kitap alırsmız. İkisi. ni üst üste k tarafa, diğer ikisini de aynı suretlevvelkilerin karşısına ko yunuz. Yakz dikkat ediniz ki aralar rmda en Ağı bir karışlık bir fastla| olsun. Üsti kitapların kaplarmı a» İ çar, enmı İ kaplarm alta koyarsı»| niz. Pek külik kesilmiş kâğıt parçala. rmt camına atmız. Şimdi bir çu- ha, yahütrünlü bir kumaş parçasi a») Tır, cammistiine hızlıca sürtmiye baş larsınız. Böyle devam ettikçe kâğr parçaların zıpladığını ve cama 3 sıldığını şöreceksiniz.. Elinizi cama dokundumca asik bulunan kâğıtlar yere düsr, Bu d sizi kâf; derecede eğlendi » recek fani bir oyun olur, Juda Başkası Birsarça keliğittan bir ok kesiniz. Bir tofu iğne alır bunu da başından bir şiş manlârina saplarsınız. Sonra kâğitin yaptığınız oku, ama tam or tasımdn toplu iğnenin sivri ucu üze! rine hyarsınız. Sakm iğne kâğıdı del- mesil Akadaşlarmıza deyin ki; — Bakmız, bu ok, şimdi içinizden birki gösterecek. İ o Hatta isterseniz (İçinizden ena - kılısını gösterecek) de diyebilirsiniz. Bindan sonra İyice kuruttuğunuz bir bırdağı — ayaklı olmasın — yavaşça olun üzerine kapayıverin. Okun hangi arkadaşmızı gösterme #ni istiyorsanız, bardağın o tarafına ir yün kumaş parçasmı hızlı hızlı şırtmiye başlayınız. Bu suretle bar - dak elektriklenerek okun ucunu o ta- rafa geçecektir. Arzu ederseniz yün kumaş parça İ senı sırasıyla, bardağın her tarafma sürtünüz; bu suretle okun her tarafı göstermesini temin etmiş olursunuz. —— —— EN SR Duvar kâğıdı Hanım evinin (duvarları için bir dükkânda kâğıt intibap © ediyordu. Kendisine gösterilen ( bir kâğıdı biri müddet tetkik ettikten sonra dedi ki: — Bu fena değil, fakat rutubele pek dayanmaz zarnediyorum, Çocuğu söze karıştı: — Anne, niçin kurutma kâğıdı als miyorsun? Odunnn hizmeti Hayat bilgisinde koca hanım s0»! ruyordu: — Odun nedir. söyle bakayım! — Şey. Hocanım, aman, biliyo . rum... Hani Allah ağaçları onunla ya- pıyor. Kardeşs yardım Küçük Nükhet hastaydı, muayene edivordu: — Biraz hizli nefes al yavrum, ök- sür... Tamam, Şimdi de sayıları say bakayım, doktor Nükhetin küçük kardeşi oradaydı. Doktorun bu sözünü işitince dedi ki: — Doktor bey ablam ecalmağ| 9—VAKIT 7 Kânunusani 193 Zem © 6 ÇOCUK SAYFASI o 0 | Çocuklarımızın Yazıları | Benim hakkım değil! Teşrinisaninin soğuk günlerinden biriydi. Çarşıya gidiyordum. Gür, fa. kat yalvaran bir sesin: — Hemşerim, polis karakolu nere- si? Demesiyle arkama döndüm. Ayakla- gördüm. — Polis karakolunda ne yapacak. sın? Dedim, Ağlıyan verdi: — Bir arabacı süt testilerimi kar - dı. Şikâyet edeceğim; belki yl alırlar, İ — Sen bu yaşta mektebe gidecek! yerde, neden böyle çalışıyorsun? — Baham üç sene evvel öldü. Aw-| nemi de iki aydanberi hasta, yatıyor. Ben her gün, (Yoğurtçu çiftliği) ağa-| smın sütlerini satıyorum. Ağa, bana! günde on kuruş veriyor, Bu zahmete| değmez ama, ne yapayım? Anam has ta; ben çalışmazsam aç kalırız. On| lira kadar birikmiş paramız vardı, şimdi o da bitti, Bugün de sütleri ge. tirmiştim, arabacı Hasanın arabası bir sesle cevap! hem de iki lira cezal.. testilerime çarpıp kırdı. Sütler dökül. dü, Ben köye nasıl dönebilirim? Ağam beni dövecek, hem de bir ay kadar be- dava çolıştıracak, Ben bedava çalışmasına razı ol#- yım, peki, ama annem ne olacak? Aç mı kalacak? Böyle konuşarak polis karakoluna gidiyorduk. Yavrucak hıçkırıkla ağ yordu. Karakola geldik. Benim işim olduğu için onu orada biraktım. Av. | detimde kendisini buldum. Bu sefer pek neşeliydi. — Ne oldu? Diye sordum. Çocuk gülerek anla tiyordu: — Ne olacak? Arabacı Hasanı bul- dular, hem sütlerin parasını aldılar, Bu iki hirayı bana verdiler. Almak istemedim; zorladılar, aldım. Aldım ama, hak - kim değildir değil mi? Götürüp geri ye versem mi? Daha bu yaşta hakkı düşnen be temiz yürekli; Türk yavrusunun elle. rini sıkarak ayrıldım. Çanakkale? Avukat Davut bep oğlu Muammer | Başka Memleketlerde | 1 Kolombun Vatanı Friston Kolomik kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? -Hani: — Dünya yuvarlaktır, daima gar-i ba doğru gidersem Hindistana varı - Yrm, Diyerek Amerikayı keşfetmiş olan gemici! Belk; resmini de görmüşsü » nüzdür, Bu cesur adam İspanya kras Lı hesabma bu büyük işe girişmişsede gendisi İspanyol (değildir. Pekâlâ, nerelidir? Nerede doğmuştur? | İşte son günlerde bu yüzden müna- kaşalar çıkmıştır, Cenevaya tâbi olan yedi şehir, büyük kâşifi obir türlü yaplaşamıyorlar. Hepsi de (Bende doğmuştur. ) diye bağırıp çağırıyor. Bunlardan biri de Korsika adasın. daki Kalvi — Calvi şehridir. Bu şe) hirin de idiası şu: — Meşhur Amerika kâşifinin ismi Kolomp değil, Kolommuş. Bir müd-i det Katalan âsilerinin başımda bulun- muş; sonra Fransız amlralı Kullam — Coullom 'un yanında korsanlık et- miş, daha sonra Cenevelilere karşı â- çılan bir harbe iştirakla mağlâbiyet neticesind: Portakize kaçmış. Ceneve- lilerin intikamından kurtulmak mak- sadiyle izini kaybettirmek ( istiyerek ismini değştirmiş ve “Kristokoro Ke Tombo, demiş. Fena bir hikâye değil. Kimbilir, belki bir kaç gün sonrü bu büyük kâşi- fin Alman, Fransiz, Ros yahut Ja. pan olduğu da'iddin edilecektir. Şim- diden bunu da bekliyebiliriz. a vo NN Murabbalar içerisine harfler koyu» nuz, yukarıdan aşağıya ve soldan sa. ğa okununca şu kelimeler çıksın: 1 — Bir çiçek ismi, Z — Vücudun Çin Uçurtmâları Çinlilerle Japonların uçurtma mü tahassısı (olduklarını biliyorsunuz. Bunlar hayret edilecek, hatta korku- lacak şekillerde uçurtmalar yaparlar. Hele hayali şekilleri pek korkunç « tur. Bayram günlerinde Çin ve Japon yanın her şehrinde bu garip uçurt» malar yükselir. Bazıları da fenerli olarak uçtukları için, geceleri havadâ kamildıyan bir çok ışıklar görülür. Resimde gördüğünüz uçurtmayı Çinin Şanghay şehrinde meraklı bir adam yapmıştır. Bu o kadar büyük ve kuvvetlidir ki, rüzgârli havalarda üç kişiyi kaldırabiliyor. Dikkat eder- seniz kuyruğunda bir sepet olduğunu görürsünüz. Bu uçurtmayı vücuda getiren Çinli bir çok defalar sepete binmiş ve yük. selmiştir. Şanghayda bü uçuş bir ha- dise olmuş, sahibi binlerce halk tara- fından alkışlanmıştır. Mamafi, böyle tehlikeli uçuştansa tayareye binmek ve tayyareej olmıya heves etmek daha doğrudur. tap, diğerlerine takdir varakası veri- lecektir. bir parçası, 3 — Hazreti Yakubun o-|“7 Zullarından biri, 4 — Toprağın ver - diği mahsul, © Halledenlerden on kişiye birer Geçen haftaki bilmecemi» zin halledilmiş şekli: ( Mes'ut bir sene temenni ederiz.)