Yunanlı Jim London güreş yapmaktan kaçıyor mu ?! G. 5. Fener muhteliti bugün Atinada ikinci ve son müsabakasını ya Jim London son güreşinde iplâör üzerinde Son günlerde beynelmilel gü- reş âleminde Jim Londos ismin- de Yunanlı bir güreşciden sıksık bahsedilmekte ve bu adamın bir dev kadar kuvvetli olduğu önüne gelen her pehlivanı birkaç sani- yede yere yıktığı söylenmektedir. Sporun dedikoduya en az mü- sait bir şey olduğu kanaatine rağmen bu haberlerden bir kıs- mının reklâm ve şişirme olduğu anlaşılıyor. Jim Londos isminin ortaya çık- masına sebep, Ankarada yapılan güreş müsabakaları olmuştu, Bu yaz söriünda Türkiye birinciliğini kazanan pehlivan Kara Ali Jim Londos ile güreşirmi, (o güreş- mezmi, güreşirse yenermi, yeni- lirmi diye mevhum bir rekabete vesile adedildi. Sonra, Ajanslar Jim Londosun 1931 Avrpa gü- zellik kraliçesi yunanlı matmazel Diplraku ile evlenaceğini, sonra evlenmiyeceğini yazdılar ve Yu- nan Adonis'i denilen Jim Londos seresaresusumaruraren milli kongre reisiyle bir çok ze- vatı tevkif etmiş ve hapse at- mıştır. Telgraflar Hindistanın bu ha- diseleri derin bir infial ve ma- temle karşılamış olduğun gös- teriyor. Çünkü Gandiyle arkadaşlarının tevkifi İngiltereyle Hindistan ara- sında başlıyan son cidalin en had sâfhaya girdiğini o göster- mektedir, Gandiyle arkadaşları şimdiye kadar birkaç kere tevkif edilmiş senelerce zindanlarda yatmış, fakat bu yüzden zerre kadar sarsılmamış adamlardır. Bunların bu sefer de uğradıkları muame- leden yılmıyacakları muhakkaktır. Fakat aynı derecede muhak- kak olan birnokta Ingiltere hü- kümetinin bu sefer Hindistana karşı şiddet siyasetini istimal ederek Hint milli hareketini aza- mi derecede hırpalamamıya ça- lışacağıdır. Çünkü Ingiliere an- cak bu sayede Hindistan gaile- sini bir müddet için bertaraf ederek kendi dahili işleriyle meş- gul olmak istiyor. Hindistanda logiliz emtiasına karşı tatbik olunan “boykotaj devam edecek, Hindistan gün geçtikçe bir Ingi- İz piyasası olmaktan çıkacak olursa İngiltere iktisadiyatı en ağır darbeyi yemiş ve İngiltere- günün adamı oldu. Bir aralık, Fransadan Ameri- kaya hareket eden serbest gü- reşçilerinden Çeglon, Jim Londos aleyhine bir sürü sözler söyledi ve; — Bu adam, dedi, biölçünün biridir. İyi bir meneceri vardır, bu sayede şöh- ret kazanmıştır. Kendisinin karşılaştığı güreşçiler içinde, isim sahibi olarak kim. se tanımıyorum. Bizyar ben, Amerikada bulunduğum esnada üç defa kendisini güreşmiye davet ettim. Fakat her şefe- rinde Jim Londos'un Karşımdan lodosu pups yelken alınış kotra bafifliğile kaybolduğunu gördüm. Biz, Jim Londosun kuvvet de- recesini okuduklâarımızdan öğren- miye çalışıyoruz. Fakat, şayanı hayrettir, güreştiği kimseler için- de kıymetlerini ve isimlerini ta- nıdığımız pek azları vardır. Yu- karda gördüğünüz resimde de, Jim Londos'u, Nevyorkta bir gü- reş esnasında hasmi tarafından ring haricine atılırken görüyor- sunuz. Jim Londos'u böyle yav- ru bebek gibi atan adam Ray nin iktisadi bubranını halletmesi gayrı mümkün bir hale girmiş olacaktır.. Bundan dolayıdır ki İngiltere hükümeti Hindistan milliyetper- verlerine karşı fazla şiddet gös- tererek ve bunları azami dere- cede tazyık ve (takibederek, icap ederse hapishaneleri yüz binlerle milliyetperverle doldu- rarak vazıyetini tebkime çalışa- caktir. İngiltere tarafından gösterile- cek şiddete karşı Hintlilerin ne yapacakları henüz belli değildir. Fakat (o Ingilizlerin top, tüfek, tayyare, tank kulladıkları sıra- da Hintlilerin sonuna kadar yak nız boykotaj tatbıkıyle ederek şiddete karşı şiddet, tecavüze karşı tecavüz gösterip göstermiyecekleri ayrı bir mesele teşkil eder. Hintliler, silâhsız bir millettir. ler. Fakât silahsız milletlerin silablı milletlere Galip geldiği, görülmemiş bir şey değildir. İngilterenin Hidistandaki va- zıyetinin bu günkü mücadeleye bağlı (o olduğunu (o söylemekte zerre kadar mübalağa yoktur. Bilâkis, hakikat bundan iba- rettir ve bu sefer kim galip ge- lirse, uzunca bir zaman için va- zyetini temin edecektir. Megilizler gösterdikleri şid- İ pıyor 1 Stil isminde bir Amerikalıymiş. Fakat şayanı hayret kuvvetine rağmen, Amerikalı 55 dakika 21 i saniyede rakibine yenilmiş. Her- iktifa | halde, bu, Amerikalınm teknik kabiliyetinin zaifliğine delildir. Atinada ikinci maç bu gün Atinada Galatasaray - Fener mubhteliti ikinci maçını bu gün yapacaktır. Futbolcularımızın hiç olmazsa bu intikam maçında mu- vaffak olmalarını temenni edi- yoruz. Dün Atina belediye daire- sinde futbolcular, şerefine bir kabul resmi yapılmıştır. Bu hu- susta gelen telgrafımız şudur: Atina, 5 (Hs.) Dün Atina belediye reisi, belediye daire- sinde Türk futbolcularının şere- fine bir kabul resmi tertip et- miş -ve bnnu müteakip bir çay ziyafeti vermiştir. Belediye reisi çay ziyafeti esnasında Türk fut- bolcularına hitaben gayet hara- retli bir nutuk” söyliyerek Tür- kiye ve Yunanistan cumburiyet- lerini birbirine bağlayan dostane rabıtaları kaydetmiş ve iki mem- leket spor gençliği arasında vu- ku bulan bu temasların iki mem- leket arasındaki dostluğu daha ziyade takviye .edeceğini ilâve eylemiştir. Atina belediye reisinin bu nutkuna cevap veren Fenerbah- çeli Hayri Celâl Bey, Türk fut- bolcularının her tarafta gördük- leri bararetli ve samimi hüsnü kabuldan dolayı teşekkür ederek bu hüsnü kabulün Türk - Yunan dostluğunun sağlamlığına bir de- bl teşkil ettiğini söylemiştir. amam smmm se erme aaa detle Hintlileri susturacak, onla- rın milli hislerini boğacak olur- larsa, Hindistan meselesi veya Hindistan gailesi bir müddet için bertaraf olacaktır. Fakat Hintliler sebat eder, ve menfi müsbet her fedakârlığa katlanırlarsa o zaman da daha büsük bir hadiseye, Şarktaki İngiliz imparatorluğunun en müt- hiş sarsıntıya uğramasına şahit olacağız. Onun için Hindistan vekayii son derece merakla ğer bir mahiyettedir. Ömür Rıza Beş hasta var Etem İzzet Etem İzzet Beyin yeni romanı çıktı, Kitapçılardan arayınız. Darülbedayi Temsilleri Bugün akşam saat isanbul Belediyesi 21,30 da ad Li Kl Ea Rar nl Yakında: Eninde Sonunda Acuzenin Definesi a a e A Müellifi : Nizamettin Nazif Ressamı : Münif Fehim Kelle, sıçrayıp hoplıyarak teker- lendi. Kesik boynundan kan... Bir kaç dakika sonra araba cellâ- dın bulunduğu yere varmıştı. Kaçışan halk gene toplandı. Bunun üzerine! Abdülhalim atmdan indi: — Geri! — diye bağırdı — Geri! Ve bir ikisinin omuzuna bir iki kr. Iç tersi ekledi. Veysel de yardım et- ti. Güç belâ yirmi adım Okutrunda bir açıklık yapabildiler. Şimdi kadının sesi daha iyi duyu» Juyor, söyledikleri tamamen anlaşı - Jabiliyordu. Fakat hayret, bu kadın| neler söylüyordu? — Derviiliş! Sırrımı vermiyeceğim Derviüiş! Bağırıyordu. Buruşuk yüzünden sönmez bir kin fışkırıyor; gözlerinde avcusunu parçalamak istiyen yaralı bir atmacanın gayzı kıvılermlanıyordu. Omuzları örten dağınık saçlarıy- Ja sırtındaki pis ve yırtık entari, ve| bağırırken içinden tükrükler fırlıyan dişsiz ağzı, mosmor damaklarıyla bu kadm iğrenç ve korkunçtu. Arabanın içinde ayakta duran ikinci mahküm, bıyıkları yeni yenj terliyen bir genç ti, Rengi sapsarı kesilmiş, gözlerinin feri sönmüştü. ,Onun arabanın arka sma kakılı bir halkaya sıkı sıkı bağla” mışlardı. Susuyordu. Dişleri birbirine ke.| netlenmişti; dudakları titriyordu. Bel! liydi ki o korkuyordu. Elbette kor- kacaktı. Bu yaşta, kaderin bu gaddar takibe de- | ŞehirTiyatrosu tecellisine seve seve katlanacak insan| mı olurdu? Mamafi ondan artık has yır kalmamıştı. Hani şu anda kendi! sini azat etseler, biraksalar, “Hadi yi.! Eidim, git işine!,, deselerdi, gene hiç! faydası olmazdı, Delikanlı yari ölü, yarı sarsak bir hale gelmişti. Ölüm korkusu bu.. Şaka şey mi? Cellât, evvelâ onun işini becermek| istedi. Ve doğrusu'yi: Hiç te zalimet çekmedi. Delikânlımın iplerini çözün: ce yamaklar, hemen arabadan indirip yere çökerttiler. — Tuh! Bismillâh! Cellât, kim bilir neden, Allahın nam ve hesabıma ellerini tükürükledi. Sonra şöyle bir gerindi: — Çat! Çat! Geniş yüzlü pala, üstüste iki defa kalkıp indi. Delikanlının kellesi, serginin tepe; sinden yuvarlanan bir karpuz gibi sıç- rayıp hopliyarak bir kaç adım öteye tekerlendi, Bir kaynaktan su nasıl fışkırırsa, kesik boyundan da işte öyle bir kan fışkırdı. Ve yamaklar birakır birak - maz, ceset bir iki krvrıldı, debelendi, sonra hareketsiz kaldı. Herkes korku içinde kalmıştı. Şimr- di meydanda bir tes bile yoktu, Ya- kan, kavuran güneşin altında duran «| Jar dona kalmışlardı. Cellât alnından sızan terleri yeme! niyle sildikten sonra yavaş yavaş ara baya yaklaştı. Artık istirahat zama. nr yaklaşmıştı. Daha bir satırlık işi kalmıştı. Şu kocakarı da gümledi mi? Ovoh! Yan gelip keyfine bakacaktı. Kadın soğuk kanlılığını muhafaza ediyordu. O da herkes gibi genç ar- kadaşının nasıl idam edildiğini sey - retmişti. Fakat gözlerinde hâlâ o gayız ve yüzünde yalnız o kin vardı, Ne korkmuştu, ne de sinirleri bozul» muştu, Herkesi titreten bu tedhiş, ka- dna vız gelmişti. Cellât yaklaşınca gülümsedi: — Hadi!, — dedi — On beş sene evvel başaramadığı işi başar baka. lem... Yüksek sesle söylemişti bu sözle ri.. Deminki haykırışlarına mana ve remiyen halk, bu (On beş sene) lâfmı işitince merak ve tecessüsle kaynaştı, On beş sene.. On beş sene evel baş ladığın işi bitir?, Ne demek istiyordu acaba. On beş senedenberi Yedikulede yattığını mı anlatmak istiyordu? Fakat bu kadın ne diye bu kadar fazla bekletilmişti, Yedikuleyi boylıyanlar bazan yirmi dört saatte ve nihayet bir sene içinde öbür dünyaya göçerlerdi. Acaba bu- nu niçin alıkoymuşlardı? Turşusunu kurmak için mi? Bu işin bir sırrı olmalıydı. Zaten kadın, demin “Sırrımı vermiyeceğim!,, diye bağırmamış miydi? Herhalde mezarına kadar berabe- rinde götürmek istediği «r, pek mü » him olmalıydı. Mühim. Mühim ama, neydi acaba bu sır? Onun bağı mağı yoktu. Kaçması. dan korkulmuyorda galiba. Halk, merak ve tecessüs fazlalaş- tıkça ilerliyor, ortadaki boşluk darala dıkça daralıyorda. — Geri! Geri çekilin! Aptülhalim atını sürerek meydanı gene açmak istedi. Fakat halk Du se- fer atm nallarma, sallanan kuyruğu. na ve hatta muhtemel çiftelerine me telik vermedi. — Geri! Geri çekilin ulan! IAf anlyan beri gelsin. Hele bir ikisi, sanki inat için üç adım daha İleriye çıkrrermez mi? Aptülhalimin zıvanası da üç karış yukarıya fırlayr- verdi: — Hey ağalar! Geri çekilin diyos rum size! Herifler yerlerinden kımıldama « dılar. — Ulan! Geri! Hadi geri geri! Bölük başınm bu emrin; de dinli, yen olmadı. Hatta üstüne üstelik bir tanesi hafif tertip ağzını da bozdu: — Eh artık bıktık bel — Bıktınız mı? — Öyle ya. Aptülhalim kulaklarma İnanamıs yordu. — Bana mı söylüyorsun bu sözle- ri? — diye sordu— (Bitmedi) Bu akşam Melek sinemasında Çok Sevilen üç Büyük Yıldız LİLİAN HARVEY ANDRE , ROANNE ARMAND BERNARD AŞKA TöVBE Filme alınan en güzel Fransız operetinde İlâveten: Paramocnt Jornal Halihazır dünya bavadisleri Bugün İ GLORY MW da | E. A, DUPONT'un şaheseri Haftanın en güzel | Gina Manes ve çemberi filmini göreceksiniz. Daniel Mendaille taralından