açak 24 Kânunuevvel 1931 çılara tatbik edilecek cezalar Hazırlanan lâyiha meclise verildi. Bugün müzakeresi muhtemeldir Son şeklini alan kaçakçılık kanun İâyihası dün heyeti vekileden meclise gönderilmiştir. Son haberlere göre lâyiha 64 maddedir. Ceza kununile ceza usulleri kanu - nunun bazı maddeleri tadil edilmekte dir. Vazifelerini sui istimal (oeden rümrük ve adliye memurları hatta hâ- &imler için ağır cezalar konmuştur. Baçakcılık yapanlara üç seneye ka * dar hapis cezası verilecek, kaçakçı» lkta memleket İktsadiyatı ve dahili! idaresi zararına cürümler görürse bunun da ayrıca cezası verilecektir. Bu ceza hiynneti tavaniye derecesinde en ağır hupse bile çıkarılacaktır, Kaçakçılık cürümlerile meşgul o « lscak hâkimler ayrı, ayrı kaza halk kma malik olacaklar ve münferit ka-| rarlar vereceklerdir. Bu (hükimlerin bulunacakları merkezler tesbit edil «| Kadın ve ilham! | Üst tarafı 1 inci sayfada | i da heyecanlı bir akis bıraktığını ve diğer bir muharririn de yaka - rıki noktai nazara iştirak ederek: — Evet, çok odağru. Kadınların erkeklere ilham verdikleri iddiası s4- dece bir masal ve kuru lif. dediğini de dün kaydetmiştik. Büyük ve ciddi bir ' alâkayla karşılanan bu iddizları bugün bü- tün Londra müneverleri münaka- sa etmekle meşguldürler, Mevzuu bir haylı cazip ve dik- kate değer gördüğümüz için biz de Türk san'atkârları, muharrir ve sairlerile görüşmiye başladık. Bu- gün Güzel San'atlar Ooakademisi müdürü ressam Namık İsmail bey- le şair Ahmet Hasim beyin sözle- rini yazıyoruz: Ahmet Haşim beyin sözleri Odacı, beyaz, temiz, yağlı bo- ya kapıyı yavaşça araladı ve geri çekilerek yol verdi» — Müdür bey size muntazırdır! endim.. . Kendimi aydınlık, ferah ve ses- siz bir odada buldum... İlk gözü - me çarpan, inik tül perdelerin gerisinde boğazın silueti. Ana - dolu sahili, beyaz damlı evlerile mor bir tiyatro dekorü gibi. Es- mer denizde bir ili stümpot... Ha- ni tekerlekli, tenekeden yapılmış müni mini oyuncaklar vardır. Trp » kı öyle, denizi karıştırmadan w -| sul usul geçiyorlar... Gözüme çarpan ikinci şey: Na- mik İsmail bey... Ve.. Şsir Ahmet Haşim bey. Kendi kçndime: — Bir taşla iki kus.. Fona de » gil, dedim. Biri şair, biri ressam iki san'- atkâr, anket mevzuunu pek ente- resan bwrldular.. En evvel Ahmet Haşim bey hararetle ve kısaca an- lattı: — Bü #i yaratan ve onu bize tattıran İissin mensei, son meda fi- lozof Froyd'a nazaran torasüli his » ir, Yani. Erkek ve dişinin yekdi- ğerine karsı duydukları cinsi istek... “Tonasili arzu. hedefine varmadığı ön, rahi hastabilar vücude getirir. â ; yolunu bulamıyarak ve uzviyyetie mahpüs kalmış bir hissi ratlığı hastalıklardan « mra, ekseriyetle (katiller, rlcrimler gene tatmin edilmemiş bir hissi tenasülün rühi kurbanlarıdır. Artist hassasiyeti de aynı nazari tenşeden gelir. Bunun içindir Kİ, bir çok büyük sam'atkârlar, bilhaser şairler muvaffakiyetli birer Aşrk ol » mak için icap eden güzel bir tesekkili- Tü haiz değillerdir. Artistin çirkinliği ve beceriksizliği, onun kuvvet ve kudretinin, dehasının, şan ve şerefinin membardır. Bahset tiğiniz İngiliz muharririnin yazıları, san'at mahsulâtı meyanma giremiye- cek şeylerse #lhammın membaı düşüs nülmiye değmez. Fakal... Sanatkâr. sa, istediği kadar kadından ilham mektedir. Dahiliyeden adliye vekâ» İetine verilen projede bunlardan bi.) rinin Karadeniz (sahilinde, ildeinin, Trakyada, ikisinin şark, ilçünün garp, diğerlerinin cenup vilâyetlerin- de ihdası lüzumu işaret edilmiştir. Tutulan kaçakçı malının yüzde o- tuzu hükümetin masraflarma karşı lik tutulacak, yüzde yetmişi okaçak malı haber verenlerle müsadere eden- lere ikramıya olarak verilecektir. Bu kanımun lüzumu görülmediği o vakit tatbik edilmemesi salâhiyet; höküme. te verilmiştir. Kaçakçılık aleyhinde alınacak ted- birler arasında ticaret odalarına da kaçak mal aramak vazifesi verilmiş- tir. Kaçnkelıktan sabıkası olanlar muayyen bazı yerlerde oolürmaktan! menedileceklerdir. almadığmı söylesin, o, haberi olmı « yarak onun cinsi hâkimiyeti altında-. der, : Froyd'un nazariyesi hana çok doğ | ru gibi geliyor.. Cinsi kudretin tü » kenmesile yaratma kudreti de bitmi! yor mu?.. Sayısız omüşahedeler de hep bonu görüyoruz. Büyük hadım san'atkârı henüz tanımıyoruz. Rica, ederim, hârem ağaları arasmda bir sair, bir ressam hatırlıyor musunuz? Gülüştük. Bir dakikalık süküt.. Ahmet Haşim bey, ellerini pan- talonunun ceplerine sokarak pen- cere yanma gitti. Tül perdeyi a - raladı.. Uzaklara, ta uzaklara baktı... Gözlerini Çamlıcanın ar - kasında, saç kırana tutulmuş kı - ranta bir baş gibi yükselen karlı tepelerde gezdirdi. — Odununu getirip ( sındığımız dağların sekmesi, zavallı (o çakallar! soğuktan donuyorlar şimdi. Garip te celi. , Diye söylendi... Namık İsmail bey bir gazetede çıkan (Hafife hanım akademide) yazısını okumakla meşgul.. . — Namık beyefendi.. Sıra siz- de.. Kadınlar erkekler için ilham memba: mıdırlar? — .. Şey... Ben mi?.. o Evet... Ben.. Ben de Ahmet Haşim beyin fikrindeyim doğrusu... —??? — .. Ama... diye; yanağını ka- şıyarak söylendi... Hocanın ne dediklerini de duymadım sahi!.. Ve suale şöyle cevap verdi: — Kadım belki yezine #iham mem- bar değildir. Çünkü tabiat unsurları da san'atkirlara ekser ilham vermiş lerdir, Yalnız ilham hâleti rahiyesini yapan salkin umkumuzda gayet giz li şehevi kuvvetlere istinat etilğine kaniim. Froyd, san'at omengeler” hakkımda tetkikat yapan filereffarın! şimdiye kadar müphem olarak İleri sürdükleri fikirler; teihiş elmiş ve vr» zah bir şekil vermiştir.. San'at ihtis| yacmın menşei hakkında Froyd na - zariyesine İnânmaktayım. hissin menşeinin şehevi his olduğuna işaret etmekse, kadınım ilham mem ba olduğu bence muhakkaktır. Fan - sen bütün mevcudata bakarsak, kedi! CUMARTESi AKŞAMI iki Ruldırm Bakâr, Georges Milton. Gaby Morlay, Argen- tina, Saint-Grenier, Roland Touthin, Mauricet Yıldızlar Revüsü (Opera de Paris'de Le Bal des petites lirs Blanesi filminde ! bara taşırlarken çuvalların içinde Kadından ham almak fikri, bedi). aran Sa) Seker. İGLORYA'da CUMARTESİ AKŞAMI Izmirde Emlâk müzayedesi devam ediyor Izmirde Yunanlılara ait emlâ- kin müzayedesine Ziraat banka- smca devam edilmektedir. Mü- zayedeye iştirak için şehrimizden bir çok gayrı mübadiller istib- kaklarıma “mukabil aldıkları bo- | nolarla İzmire gitmişlerdir. Sa- tışa çıkarılan Sakarya sineması için 55 bin, Anadolu bankası için 45 bin lira verilmiş, fakat verilen fiat haddi lâyıkında gö- rülmediği için bu binalar tekrar | müzayedeye konulmuştur. Kemer istasyonunda yakala- nan kaçak kâğıtlar ! Izmirde Kemer istasyonunda | 5891kaçak sigara kâğıdı yakalan- mıştır. Sigara kâğıtları çuval | içinde kestane diye gönderilmiş, istasyonda hamallar çuvalları an- sigara kâğıdı olduğunu anlıya- rak haber vermişler, iki gün son- ra kâğıtların sahibi de yakalan- mıştır. Izmir - Urla yolunda feci bir kaza Pazar günü İzmir- Urla yolu üzerinde feci bir kaza olmuş, devrilen bir kamyonette bulunan 13 yolcu, bir şoför ağır ve ha- fif surette yaralanmışlar, yolcu- lardan biri ölmüştür. Kaza, şoförün dikkatsizliği ve | iki otomobil arasında yarış yap- mak yüzünden ileri gelmiştir. Kaza bakkında İzmir gazeteleri | şu malümalı vermektedirler: Şoför (o Fazılın (idaresindeki kamyonet Urladan yolcu alarak Izmire kareket etmiş, İzmire 15 kilometre mesafede önüne baş- | ka bir kamyonet çıkmıştır. Iki kamyonetin şoförleri yolcuların ibtarlarına rağmen aralarında yansa başlamışlar, neticede ş0- för Fazılım kamyoneti yo'un ke- narındaki bir çukura yuvarlan- mıştır. Kaza neticesinde yolcu- lardan Çeşmede o'uran Kavalalı Ferbat Ef. ölmüş, dört yolcu ağır, sekiz yolcu hafif surette yaralanmıştır. Muallimlerin seyyahati İzmir muailimlerinden seksen kişilik bir gurup sene başı ta- | tilerin de Balıkesre bir seyahat | tertip etmişlerdir. izmirde çay ve kahve fiatları artı İzmirden gelen haberlere re, a kahve ve e fiatları artmıştır. Çay 70, kahve 20 guruş birden yükselmiştir. Euna sebep olarak da İstan- bul tüccarlarının izmir piyasın- | dan kahve ve çay almaları gös- terilmektedir. Bu ayın bidaye- tindenberi İzmirden İstanbula üçyüz çuval kabveyle aynı mik- lerin, kuşların hatta ağaçların rf tenasüli vezaifini yapmak için güzel- leştiklerini gürürüz.. | Reşat Enis Sirden (Küçük Daktilo) filminin muzalferi Armand Bernard, Andre Ro- &nne ve Suzânne Deheliy ie beraber Meccie ii V ok Haltanın en çen filminde bu vodvilin yıldızı olan ARMAND BERNARD ile bir saatlik kahkaha Acuzenin Definesi Müellifi : Nizamettin Nazif | Ressamı : Münif Fehim — Dikkat et kendine su başı, yf benimle beraber ya benden ayrı!» meli ğe Bir taraftan söylüyor, bir taraftan; da sol elini açmiş, sağ eliyle sayıyor. Bir kadının emrine itaat du: Lâkin İstanbul subaşısı için bumüs” — Etti üç. Ya vadide sultanm cep! böyük zül mü olurdu? ub harçleği.. Etti mi dört? Birdenbire kükriyerek kapıy8 — Evet. Bunların hep«j bu bir iki; drrdi: ; . — Çekil önümden! Alıkoyma 1? » O “dur!,, demişti de ondan m çi gün içinde olup (o bitmelidir.. (Dedi, Keru, ni! bur” Ve subaşıya garip bir gülüşle göz-| o Kadm bu gürültüye pabuç ÖL lerini dikti: madı. Bilâkis evvelkinden daha — Ya paşam. İşte yapılacak iş bu.) bir tuvurla ve Kati bir lisanla: | dur. Malümya.. Huzne tamtakırdır,. — Dur orada! — dedi — “ | Asker para ister. Bilhassa © valide Ve daha ilerisine vardı, Ko& sultanın kesesini doldurmak lâzımdır kalk paşayı göğsünden itü, hez” kavuğu düştü kafasından.. — Valideye kafa tutmak, iyi celer vermez.. Dikkat et kendine başı. Ya benimle beraber... Ya VE. den ayrı... j Yaşmağı yüzünün yarısı örtüy” du, gözlerinde sert bir bakış “Mİ Ve bir tehdit savurdu: ki... Bir saniye kadar sustu. Sonra muhatab: üzerinde her ke- limenin tesirini tartmak (oister gibi teker teker ilâve etti: — İstanbul sübaşışı emir altında yaşamaktan kurtulsun. OAma altma vezir değil, yeni padişaha Jaln oleum.. . — Benden ayrı olmak istersen Bİ Ru sözler, ahşap bir evi zelzele nâ»| yana söyle, günlerini saymrya bf” sıl sarsarsa, öyle sarsmıştı pasayı. | sın!. — Sus kuzum.. Sus: — diye söy - lendi — Ne biçim söz onlar?... Fena halde şüphelenmişti. Mut laka, mutlaka ağzını arıyorlardı, Sad rizam olmak. Onun beynini gece gündüz yoran tülü emelin ta kendisiy- di bu.. Karı gelmiş, gelmiste hazretin tam bamieline basmıştı. Sadrizam olmak! Derviş paşa bir an bu tatlı rini yumdu. Sadrâzam olmak için para bulmak lâzımmuş.. Şu parası lâzım, bu para- sı lâzımmış.. Şuraya ve buraya ver » mek lâzım geliyormuş. Röyle bir ne- tice İçin, kesesinin ağzını açmıyacak hargi vezir vardı? Ama parası yet» miyecekmiş.. Elin; uzatır, para her- deyse oraya varır, vermezlerse ke »| ser, yakar, yıkar, gene alırdı. Alırdı ve verirdi, netekim bir iki saat evvel sarayda valide osultanm karşısmda da bu bahsi açmıştı ama, Halil paşa atik davranmış, osubaşıyı müşkül bir mevkie sokmuştu. Acaba? Acaba bu kadın ve şa şeytan suratlı Paşa yıldırımla vuruşmuş ei Heybetlü subası hazretlerinin tutuluvermisti. “ Valide... Evet, tanımıştı. Bir saat evvel, kubbe altında kendisi!” konuşan kadındı bu? 18 Fakat burada ne işi vardı? Ve” Kera ne esrarengiz nesneydi? p Hamam işletiyor, evine garip si #afirler kabul ediyor, siyametten Op radan bahisler açıyor ve gidene 4 mel) diyen de valide sultan ri Fakat ne işi vardı burada © sultanın... Acaba yanılmış mıydı? vet muhakkak yanılmış olacakif. * aşılan Kera valide sultanla müm” bettardı. i Gözlerin; hafifçe Keradan ui çevirdi. Ana oğul yerlerinden kımldamamışlarör. Hayret: Valide sultana bu evde!” kadar da teklifsiz muamele edil” da, Bu düşünceler kafasında dört birbirlerini kovalarken valide sal? yavaş yavaş yanından geçti Kersi” hülya ile sermesi, gözle genç sadaret kaymakamınm hafiyele-| sedirine oturdu. ri olmasın? — Bana bak paşa... Bir an, tıpkı bir şimşek gibi çaktı — Emrediniz sultanım... g — Bu eve böyle teklifsiz geli? tiğinize çok memnun oldam.. gi“ Paşa rahat bir nefes almıştı. Tümsemiye çalıştı: — Allah saadetinizj arttirsm- — Şimdi, otur şöyle de beni “ Derviş paşa derhal oturduğu çöktü: — Sana burada tesadüf ya pek memnun oldum. Her sureti? niyetle konuşabileceğimiz bir yeri ' burası, . Paşanm gözüne sedirin b i duran mıahtar ilişmişti. Bi kafasını perdeli kapıya doğru — Dinliyor musun behi, kafasında bu fikir. Evet, evet öyle olacaktı. Mutlaka... Mutjaka!.. Sarayda para bahsi Hahil paşanın midesin; bulandırmış olabilirdi.. Ve Halil paşa şu vasıtayla ağzım arala. bilirdi. . Hemen, ayağa kalktı, Keranm ısrar- larma zerre kadar ehemmiyet verme- di: — Ben artık gidiyorum!.. — diye bağırdı — Böyle bahislerle kaybede - cek vaktim yoktur. Allaha ısmarla» dak. Kera onu önlemek, bırakmamak istedi. Hatta hil'atmm eteğinden çekti: — Elbette sultanım. " — Dur canım! Gitme. oOAz daha — Burada sona bazı tekliflerde iğ. | dur! Junacağım... Ve tekrar ederim» O zaman Derviş yaşanın yumruğu sıkıldı. Tehâide kadar Subaşı: — Çekil önümden... Çekil. eteğimi çekil yoksa, » Ve eteğini hızla çekerek oOkapıya doğru yürüğü. Yürüdü ama, haddin varsa çık dı. garı. . Eşiğin üzerinde gene tıpkı deminki gibi ve tıpkı yerden biten bir mantar gibi bir kadm belirmişti, Uzun boylu, narin yapılı ve yaş - maklı bir kadın... X — Dur! Nereye gidiyorsun?. Ora» da dur! Bu hitap... Hayır, hayır, pek yük» çekinme, açık konuş. Bu evde yet altmdayız. . g Son kelimesi ağzından henüz * mıştı ki, az evvel Alfonsoya , açan sarı saçlı cariye gene lirmişti. Yüzü fkapkırmı, el yücek bir tepsi, kahve getiriyord”” Kera hemen ayağa kalktı. sultana baktı: — Şekerli mi? — Evet.. yardırdı işi. Bırak Bitmedi Darülbedayi Temsilleri” Bugün akşam isyepui / saat 21,30 da Şehir'Tiyal di n ONLAR ERMiŞ Ur sekten gelen bir emir işte bu kadının TU | Ni ağından çıkmıştı. Subaşı bir ig | MURADINA p P © Vodyil it | dım geriledi, sonra gene ek İl Ta ANN ya dışarı çıkmak, gitmek istedi. — Fakat) Yazan: G- Feydau kadınım kılığma kıyafetine, duruşuna, Tercüme eden: boyuna bosuna, bir göz atınca gene) Vasfi Rıza ve NI rl durakladı. Acaba nerede görmüştü Bedia M. ; bu kadını? Kafası darmadağın olmuştu. Bir! türlü hatırlıyamıyordu. Hatrleyamır.| ap Perşembe günü okramndan ii, yordu ama İşte o duruyordu. Nigim? | ei e ” Beodavacılar. şahı: A Yakmda: MAYA /7 Kadıköy Süreyya Sidas ”