Mançuriye gidecek heyet “ Akvam cemiyetinin nüfuzunu iade etmelidir , Londra, 20 (A.A.) — Cemiyeti ük- vamın müdahale: rine Çin — Ja- pon meselesinde hadis olan vaziyet bu hafta Economist mecmuasınm bilbas- sa nazarı dikkatini celbelmektedir. Economist, Cemiyeti akvam tara- fından ittihaz olunan kararın ehem - miyet ve şümulünü ve Japonya ile Çin tarafından muktazi bir esas mevcul olduğunu beyan etmektedir. Bu eya! lette ikj tarafın iktisadi menfaatleri) i uarız olmayıp (bilâkis tmam etmektedir. »Romist mecmuası, Cemiyeti uk vamın aksayı şark buhranı esnasında kaybolmuş olan manevi onüfuzunun yerine gelebilmesi için adilâne ve kar) bule şayan br tesviye suret; bulmak hususunda Cemiyeti akvyamın Man çuriye göndereceği murahhaslara ait olduğu mütaleasındadır. Cemiyeti akvamın ne nüfuzünü ve ne de müessir âmil mahiyetinj kaybet» memiş olduğunu söylemek doğrudur.! Cemiyetin mekanizması henüz tecrir be halindedir. Mamafi, Cemiyeti ak- vam, Japonyayı kendi nzmi önünde serfüru ettirmemişse de hiç olmazsa Japonyanın Mançurideki (o siyasetine bütün cihanm nazarı dikkatimi celbet. miştir. Bu da cemiyetin mütavassat s*fatile nilfuzdan mahrum olmadığını gösterir. diki halde bu kıssanın hissesi gudur: Cemiyeti akvam nabehengâm üfül edecektir, diye ağlamamak, bil-| Akis okir selim ve hüsnü niyet kuvs vetleri onun nüfuzunu takviye etmek için seferber hale gelmelidir. leneral Claudel, kabul etmiştir Paris, 0 (A.A) — Mançuriye gi »i decek tahkik komisyonuna iştirak et- mesi için Fransa hükümeti tarafından jeneral Claudel nezdinde yapılan tek- life mumaileyhin muvafakat O cevubı vermiş olduğuna artık muhakkak na- rille bakılabilir. “ sng-Kai-Chek tekrar iktidar mevkiine gelecek mi? Şangku?, 20 (A.A.) — Dün akşam iyi malümst âlmâktaolan mahafil, Cang — Kai — Chekin merkezi icra komitesile Koo — Min — Tnagın mer kezi komitesinin bir? kaç gün sonra aktedilecek heyeti umumiye içtima» Zührevi Hastalıklarla Mücadele f Use tarafı birinci sayfa: trolü bu vasıtaların en mühim- | lerinden biridir. Bunların başı boş bırakılması, memleket aley- hine fena neticeler verecektir. Fuhuş, kaçınması kabil olmıyan | bir fenalıktır. Bu sebepten fuhb- şun © varlığın daima nazarı dikkate almak mecburiyetinde- yiz. Bunun sebepleri mubteliftir; Fabişeler üzerinde yapılan tet- kikler bunlardan büyük bir kıs- mınn ruben malül olduklarını göstermekledir. Diğer bir kısmı da yaşamak mecburiyetinden do- layı fulışa sülük etmiştir. Şu iki noxtai nazardan fulhşun önüne geçmek icabeder,. Genç kızları münasip yerlerde terbiye etmek, ruhi tedavilerine çalışmak, bun- lara iş bulmak lâzımdır. Fakat zamanımızın geçirdiği buhran düşünülecek olursa, bu mesele- nin zannedildiği kadar kolay ol- madığı pek çabuk anlaşılır. Fa- hişelerin muayene ve kontrolü, basta bulunanların tedavisi de makul bir tarzda yapılmalıdır. İ Şimdi artık eski kerhane sistem- leri gibi, fabişelerin bile olsa | medeni haklarını tehdit edecek ve onları esarete sevkedecek bir tarzın tatbiki gayrı kabildir. Bu- na mukabil diğer medeni vasıta- larla . bunların kontrolü “ müm- kündür. Zührevi hastalıklar mücadelesi | yalnız fuhuş mücadelesi değildir. | A -İÇin, Tokyo'daki sefirini çağırdı | tikametinde bir ihata taarruzu , deniliyor da tekrar milli hükümet reisliğine in -| tihap edilmesine intizar etmekte ol -! dukları haber verilmekteydi. Filhakika, dün Canton ve Nankin hükümetleri rüesasının aktetmiş ol -| dukları içtimada milli orduya kontrol edecek olan müdafaa komitesi reişli. ğine Tehang — Kaj — Chek'in inti- habr takarrür etmiştir. Bu içtimam yetinde Canton murahhasları Tehang — Kai — Chek'in büyük bir ekseriyetle tekrar riyasete intihabının hemen hemen muhakkak © olduğunu söylemişlerdir. Mokden, 20 (A.A.) — Chang — kai — Chek'in tekrar milli hükümet re-| isliğine intihap edilmeği o reddetmiş olduğu istihbar olunmuştur. nil Tokyo, 20 (A-A.) — Rengo ajansı nâ nazaran Çinin oTokyo sefiri M Tehang — 'Tehu — Pin geçen aksanı! Çine müteveccihen Tokyodan müfa - rakat ötmiştir. MMumalfleyh Nankin hükümeti tarafından vuku bulan avi bir davet üzerine hareket eylemiştir. | Askeri hareketler Tokyo, 20 (A,A.) — King — Tehis ou mntakasmdaki (o Çin kuvvetleri; tahrikâtlarını arttırmak niyetinde gö- rünmektedir. Mezkür kuvetlerin, ce- nubi Mançurideki Japon mıntakası İs» icra etmek maksadile Japon dümdar kuv- vetlerini çevirmiye teşebbüs suretile mezkür kuvvetleri izaç etmek tasav- vurunda bulundukları anlaşılıyor. Mukden, 20 (A.A.) — Japon kuv - vetlerinin garbi Mançuri (demiryolu mıntakasmdakij Çinli haydutlara kar-| şı bir taarruz hazırlıkları söyleniyor. 'Tokyodan gelen haberlere göre Japun kumandanı pek yakında Çin askerle rinin Ching — Ghowden büyük selin içine çekilmesini istiyecektir. Ataşemiliterler, Jeneral Hon- jo'nun nezdinde Mukden, 20 (A.A.) — Bir aydan- beri Chiüdhow mıntakasında müşahit sıfatile hareket etmekte olan İngiliz, Fransız ve Amerikan ataşemiliterleri! buraya vasıl olmuştur ve jeneral Hon-| jo tarafından kabul edilmişlerdir. Je- neral Kendilerine Mançurideki askeri vaziyet hakkında izahat vermiştir. Seünc # Mesele, daha geniştir. Zührevi hastalıklardan korunmak çare- lerinin herkese ögretilmesi lâzım- dır. Hastaların süratle teşhisi ve tedavileri temin olunmalıdır. Emrazı zübreviye O hakkında malümat, çocuklara daha mek- tep sıralarından öğretilmiye baş- lanılmalıdır. Halk bu hastalıkla- rın ne olduğunu tamamile anla- malıdır. Halka bunları anlatmak için neşriyat, konferans ilâh ve- saite müracaat etmek lâzımdır. Halkın duçar oldukları hasta- lıkların mahiyetini tayin edebil- meleri iç'n fenni vasıtalarla tec- hiz edilmiş mahaller olmalıdır. Aynı zamanda fukâranın süratle tedavisi de temin edilmelidir. Ancak bu şekilde zührevi has- talıklara karşı ciddi bir müca- dele yapılabilir.» Tekzip İstanbul belediyesi zührevi has- talıklarla mücadele müdürlüğünden aldığımız bir tezkerede, teşkilâta mersup hiç bir zat tarafından beyanatta bulunulmadığı ve za- ten teşkilât mensuplarının beya- i natta bulunmak selâhiyetini haiz olmadıkları bi'dirilmektedir. #Kiymellar bir e Uzunköprünün eski âilelerin- den hafız Seyit Ali merhumun kütüphanesinde orta Asyada ya- zılmış manzum bir Oğuz destanı bulunmuştur. Eser maarif vekâ- letine gönderilmiştir. hastalıktan kurtulamıyarak dün tedavi edil- ONLAR ERMiŞ F.B.—G.S. muh- teliti galip DünTaksim Sstadyumunda Fe- nerbahçe Galatasaray muhteliti son eksersiz maçını şehrimiz Ital- yan birinci takımile yapmıştır. Muhtelit takım gene bir kaç mühira oyuncusundan mahrum olarak sahaya çıkmıştı. Oyunun birinci haftaymı bazan Italyanların hücumu, bazan da muhtelitin höcumiyle geçmiş ve İtalyanlar bu baftaymda bir gol atmışlardır. İkinci haftaymda mubtelit ta- kım bâkimiyeti eline almış ve birbirini müteakip 5 gol atmış, bu suretle oyunu 5-1 olarak F.B, - G. 5, muhteliti leyhine neticelenmiştir. Cano - Otomobillerin sür'at rekoru Londra, 20 (A.A) — lagiliz- ler, harici motörlü Cano - Oto- mobiller sür'at rekorunu Italyan- lardan almışlardır. Bunu temin eden Mr. Harrison olup Sovos'de Medina nehrinde bir deniz mili mesafeyi saalte vasati 55,33 mil sür'atle katetmiye muvaffak ol- muştur. Eski rekorun sahibi Ital- yan Dacco olup aynı mesafeyi 54,16 mil sür'atle katetmişti. Ev- velki rekor Garde gölünde tesis olunmuştu. Alman kadın tayyareci neredeymiş ? Buşire, 20 (A.A) — Bir kaç gündenberi kendisinden malümat alınamamış olan Alman kadın tayyareci Elli Beinhorn, Buşire gelmiştir. Mumaileyha, perşembe günü Buşirin bir kaç kilometre şimalinde bulunan Benderiranda mecburi surette karaya inmiş ve yaya olarak Bujiye gelmek mec- buriyetinde kalmıştır. irtihal Hocapaşa maliye tahsil memuru ve kiymetli maliye memurlarımızdan Hakkı bey epey müddettenberi müpteli olduğu mekte olduğu Sihhat yurdunda istihali darübaka eylemiştir. Genazeşi bugün Alemdar sihhat yurdundan kaldınlarak cenaze namazı Ayaspaşı camli şerifinde eda edildikten sonta Feriköyündeki silesi kabristanına defnedilecektir. Cenabı hak geni gani rahmet eylesin. | Gelenler, Gidenler | Hâmit Bey Belediye reis muavinlerinden Hâmit bey dün Ankaraya git- miştir, Belediyeye ait bazı işleri takip edecektir. Darülbedayi Temsilleri Bugün akşam saat 21,30 da İİ ei ŞehirTiyatrosu | MURADINA azan; Ğ. Feydau Tercüme eden: Vasfi Rıza ve i Bedia M. TN Talebe gecesi. Yakında: MAYA Üsküdar Hâle sinemâsında (Sumru) Polanegri : İlâveten (Kanlı mağera) Matbuat balosu 9 Şubatta | kuyan usta bir ses işitiliyordu. Acuzenin Müellifi : Nizamettin Nazif Definesi Ressamı : Münif Fehim Bir kahkaha ve arkasından bir 8€5' ihoşgeldiniz,safalar getirdiniz Pe —44— Dar bir merdivenden çıktılar, epey genişçe bir taşlığa geçtiler. Havada bir fışkı kokusu vardı. Rezeleri gıcır- dıyan bir kapıdan bahçeye çıktılar, | Hava karanlıktı, kuyunun çıkım» ğına bağlı iki at, sesiz sessiz duru »' yordu. Bağları çözdüler,, hayvanları yedi- yerek sokak kapısından geçtiler. Alüş kapıyı kaparken, karanlıklar içinde şekli pek belli olmıyan binaya son bir nazar atfetti; — Hey gidi günler hey! mırıldündı — Bir kaç dakika sonra, Direkler a - rasında nargile içen mahalleliler: Fas tih semtinden gelen âtlarm rhavan bir yürüyüşle önlerinden geçtiğini gördü- ler. Ramazan gecelerinde sokaklarda o kadar atlı adam vardı ki, hiç kimse bu iki yolcuya ehemmiyet vermemişti. — diye Fakat bu iki yolcuya ehemmiyet vermek lâzımdı. Çünkü bu iki arka- daş, tam iki yıldır, koca şehri alt üst €den eli kanlı bir çetenin elebaşılarıy- dı. YIRMİI BİRİNCİ KISIM DERVİŞ PAŞA — KERA Lüâleliden Kumkapı (taraflarına inen genişçe bir cadde vardı ki, o de- virde reâyanm zenginler; ve bazi men- küj vüzera bu caddenin kenarlarında sıralanan büyük konuklarda oturur- Jardı, Bu konakların hepsi, ağaçlıklı ges| niş bahçelerin içine gömülmüş ve bahı- çeler sür gibi yüksek ve kalın duvar- larla çevrilmişti. Derviş paşa, Şarki Romadar arta kalan ve İstanbulun en eski o caddesi olan Diyanyoluna; bir takım çapraşık çapraşık ve karanlık yellardan dolu. şarak çıkmıştı. Yolda tek tük insana) rasgeliniyordu. Fakat Çemberli taşı geçtikten son- ra yüz adım İlerde cadde birdenbire kalabalıklaşmıştı, oKendinj belli et» memek için kavağunu gözlerine kadar indirdi, kuşağından kırmızı bir yaz» ma çıkardı, boynuna doladı. Şimdiki Parmakkapı civarı, üçün cü Mehmet asrında, küçüklü büyüklü bir takı mkahvehaneler afyon ve esrar satılan attar dükkünlariyle do- Tuydu. Paşa, caddenin o kısmından geçme. yi muvafık bulmadı. Dar bir sokağa sapıp arkadan dolandı Cambaları bir- birine değen evlerin urasından fener- siz mahallelerden geniş bir kavis res- metti, sonra Boyazıfın ez altında tek- rar ana caddeye çıktı, Hiç kimse ta- rafmdan görülmediğine emin Lâleli ye kadar indi. Bir çeşme başında iki yeniçeri af» larına su veriyor; az ötede, ellerinde testileri üç dört şehirli, ayakta yu- renlik ediyorlardı. Biraz açıktan ge çerek köşeyi dolandı, Kumkapıya inen caddede hızlı hızlı yürümiye başladı. Bu sokak da ıssızdı, fakat çok ay- dınlıktı. Hemen her evin kapısında, kalm mumlu asma fenerler yanıyor, ve bazan bir kanunun bağrında öten bir taksim, bazan yanık bir gazel o « Derviş paşa yüksek ve uzun duyar- lar ve feneri; evler boyunca epey yü- rüdü Nihayet kapısı o hafifçe aralık, yeşil boyalı bir kapıdan içeriye kaldı.| Madam Keranın oturduğu konak âdeta küçük bir saraydı. Mahir bahçevanlar elinden çıkmiş tarhlar ve belki her biri bir asır ya- şamış koca koca yemiş ağaçları ve çı- narlariyle, öyle güzel ve o muhteşem bir bahçesi vardı ki, hani Hint padi- şahı bile buraya gelmiş olsa imren» mekten kendini alamazdı. Çakıl döşeli dar bir yolun kenaria- rına, muntazam yetiştirilmiş taflân -| lar ekilmişti. Derviş paşa on beş yir- mi adım kadar ilerlemişti ki, bir fi- danm etrafındaki tahta parmaklığa bağlı, bir çoban köpeği zincirini şar! kırdatarak havlamıya başladı... Paşa| İkurmızı bir fener sallanıyor: birâz açıktan geçerek küçük vuza ulaştı. Bir asma $' fıskiş*” den fışkıran suyun şzltsi yala” geliyordu. Subaşı bu vaziyetten vedalar yet Ba ne biçim evdi? Kapısı aşik kılmış, köpeğin tasması er ti ama, görünürde kimse yoklu- dö Bir havuza baktı, bir de 48” yanan fenere, — Enfes! — diye mırığan Enfes ama, ortada kimse olm daki mana ne? m Bina az daha ötedeydi. Elini yaten hançerinin kapzasına Ss oraya teveccih etti, Yi farketti ki, okonağın kendi kapı! ardma kadar açıktı. . Durdu. Bağırmak istedi. yan hayır, bağırmak burada olm Acabâ evde kimse yok muydu” ez ni. e a. canı sıkılır gibi oldu. Kendisi?” lay mi etmişti Kera? Kendi kendine sunturlu bir savurarak, kapıya çıkan çift€ mer merdivenin basamakların? du. — Hah hah hah ha! mezi Kalın bir ses, kahkahayla tL Subaşının aturmasiyle kalk” bir old Maaşallah? — Hoş geldiniz paşam. gesi” safalar getirdiniz.. Kafasında, kenarları | piril yanan bir siyah takke vardı. etekleri yerlerde sürünen yesil bir entari giymişti. Elinde bif gi yelpaze ve boynunda ipek bir 9 dı. Başmı geriye cevirip de; otur, yerden ayağa kalkmena Keray! işte bu kıvafette görmüştü, — Maşallah: Yahudi karısı güldü: — Demek ki beni pek bei öyle mi paşam? — Allah nazardan saklasın» Sörpük etli gerdanı ve boya tiyle Kera, hiç şüphesiz şu “ duğu kadar hiç bir zaman iğcen$ mamıştı. Derviş paşanın midesi ei Hiğdetle homurdandı: — Maşallah dediğimiz hüsf mn ze, İetafetinize odeğil, misafi eği karşılamıya tenezzül etmey ed Acap bu ne mâna harekettir. bizi istiskal olmasa gerek? gi” Kera sesini tatlılaştırmıyA rak: — Ne yanlış düşündünüz pA$* retleri.. — dedi — Biz böyle dü miştik, — Ya nice düşünmüştünüZ! di — Derviş paşa hazretleri: vi misafirliğe değil, kendi evin€ gibi geliyor zannetmiştik. Subaşı bu şeytanca verilmi$ ba söz yetiştiremedi.. . — Hadi öyle olsun... Ve merdivenleri çıktı, Bin di, sy” Könaktakj depdebe hayr*i* & derecelerin pek fevkindeydi- oi ler, o sedirler. Her şey fe”! vesselâm.. » Hele paşayı, ikinci katta vir soktu Kera.. Billâh böyle pi mefrüş bir daire (Darayı b ayyelesinde bile güç canlanabi Duvarlar baştan başa Hay” mus, ipeklileriyle paklan 4 Yere kıymettar acem böl rilmişti, Öteye beriye serpisii postları, sedirleri süsliye” Bülüç halıları ve şilteler m - züne bir rahatlık, içine gi” veriyordu. Perdeler sıkı sıkıya pif Tavandan beş yüz mumluk. yaf sarkıyor. Kim bilir nerde 4 saz takrmı, odanm oranml g fıskıyenin şmıltısiyle ku Velhasıl Keranın evi, ev dadın cenneti gibi bir ş€”'