vg) m Ni İnmadan benim tabutum mezara,! zi Ni ryan yy yy gg yg yg yy yy Acuzenin definesi inen Müellifi: Nizamettin Nazif pfMinyşillily Ressamr Münif Fehim um şangırtıdaha işitildi.Kalyonlar bo- / Şalan toplarını tekrar doldurmuşlardı Bir lg , Muradın gözlerinde hayâlperver Bunda bir şeamet ver . bir şenmet var ... Resim ve > Binaenaleyh —diye devam) *R ecel bu kapılardan gene içeri-| girecek ve taht gene boşala - « O zaman ağabeyim Man' An derhal buraya gelecek ve ho- emin ol, babamın namazı kı- m Genç öyle hüzün dağr Msle konuşuyordu ki, Bâki det söyliyecek söz bu! Mu. . Rüstem Paşa köşkü inde, sessiz, sahile çarpan a kulak verir gibi kaldı Cingoguklu yediyi çaldı «Bâki, binbir inceye tarmış, dalmış, gitmişü. bulunacak.. Annem bir Cinguguklu saat sekizi ' ça! dç< ile talebesi, hâlâ, * d tüncelerinden ayrı âki'nin kafasında kap tuşmuşlar, kestikleri ha alarının üstü . k yg atlar gibi tir gencin ağzından çıkan söz a tahlile uğraşıyordu: Osmani, imparatorluğu LR küçük bir şehza Böy, inden korkunç nice m Y Tiyordu. h la aram, kardeşi Yal sür edem bir zaferin ne May ken katlettirmiş di, yoğulları, birbirlerini yem desi âvuz Selim, arslan gibi kar- ç erini gözü önünde boğdurrauş dei Beyazıt, Sultan Cemi zehi tek için neler neler yapmıştı. .| ta Btü h, İdi etmiş bir hanedanın tc: *Sığmı herkesten iyi bilen ustafa için elbette ki akıbetlerdi. . afi o öyle yapmış, bu böv- miş idiyse, bugünkü veliah- » tahta çıkar çıkmaz elini ka Yaması lâzım gelmezdi? Senelerdenberi Manisada' a veliaht Mehmedi hiç sör- ij, iti. Onun hakkında takarrür bir fikri, bir kanaati de yok- ka Mieşipi ; » MZâde, annesinin günlerden- Ağzma lokma koyaadığın-| bahsediyordu. Acaba ana o- eyler mi duymuşlar, bir < Mi sezmişlerdi? Sonra, Da- ran olacak bu marsik rif de, temin, garip ima- bulu; garı A dağlara kar yağ) ek ne demekti?. | e pa pibiseli fellâh gözleri ö-| lirir gibi oldu. Herif kam) De küstah bir eda ile seller; kendisini hafif tertip “eylemiştir.. 21 e & m: Filipe "da P m bunlar, artık tamamiyle! yazıların ielif hakkı mahfuzdur | Acaba habeşinin ağzında geve| Yehzade— Bugün değilse ya-! lenen garip sözler, yarınki hangi! fırtınanm serpintileriydi? Şehzade baktı.. O da dalmış, o ordu. Talebesini alıp dıs bahçede şöy le bir dolanmak istedi: Balki gen; açılır, neşesi biraz'yerine gelirdi. klı, Fakat şelizadeyel- z bir adım atabilmişti , çakılları ezen bir kaç ald tildi. . fırladı We Biz stinize dua arel .. Hem de dun? Wyorlardı.. Padişah ne ar hayatlarından o kadaı zaman için emin olacaklardı. st onlar için bir ortaydı. Bir sigorta ki üc- dus ile Sleniyoydüz Murat gevrek gevrek — Dua etmek size yaraşmaz gi- bi geliyor bana.. Vaz goç sen şu işten de gel bizi hievet.. — dedi— Ve, dermansız ayaklarım zorla hareket ettirerek (o vezirlerinin İ yardımile, adeta sürüklenir gibi, İ pencere kenarındaki sedire ulaş» tı; güçlükle bağdaş kurdu. Az sonra sazları ellerinde her- biri genç ve yakışıklı sekiz on has çalgıcı, baş eğerek huzura giriyor lardı. Üçüncü Murat, şehzadesine di- zi dibinde yer gösterdi, Bâki efen- dile vezirlere de oturmalarını işa- ret ettikten sonra çalgıcılara ses- lendi: — Çocuklar.. (İçime doğdu.. Bir şarkı vardı... Bilmem hatırlar mısınız? İ ın zaman yasarsa onlar uzun| ! girizgâh yaptı. Sonra birbirinden : Herkes padişahın bu sözlerini alâka ile dinledi. Hattâ vezirlerle Bâki biraz da hayret ettiler. Çün- kü bu günedek Üçüncü Muradın bir defa olsun “Falan şarkı okun- sun!,, dediğini duymamışlardı. Sazendelerin en önünde duran ve elinde fildişi çerçeveli bir san- tur tutan sari bıyıklı bir genç, dik- kat kesilmiş padişahı dinliyordu. bir bakış belirmişti. Bir müddet sakalını sıvazlıyarak (düşündü. Sonra elile dümtek tutarak, ba- şını oynatarak, hafif sesle bir şar- kının perdelerini aradı. . Rüzgâr gittikçe azalıyor, deniz de akıntıya göğüs veren iki kal- yon çala kürek çabalıyordu. Gümüş çubuklu kafesteki bül- büllerden biri tatlı tatlı öteniye başlamıştı ki, padişahm sesi sü- kün içinde yükseldi: — “Bimârım ey ecel, bekle câ- nım al!,, var ya.. Onu çalın bana. Santurlu genç arkadaşlarma kaş göz arasında bir işaret verdi. Takım muntazam ve ustaca bir y- sulle kürdi Hicazkârdan kısa bir güzel sesli on genç yanık ve doku- naklı bir âhenkle fasla bâşladı- NE Başladılar ama işte o kadar, . Şarkının ilk mısramı yarılamıya bils vakit kalmadı, hep birden ir- kiki, korku ile geriye sıçradır| ar. » Oda zangır zangır sallanmış, pencere camları, tavandaki âvize, ve ötede, beride kılabilecek ne varsa bir an içinde şangır sungur devrilmiş, herbiri bin parca olmuş tu Padişah korkusundan süytü P< talehenin önü- re geçerek göğsünü ona siper et- ti. İçlerinde en kork:k çıkan su bası Derviş Paşa olmuştu. Çünkü hasrsi soluğu kapının dışında al- mıştı, Peki ama ne olm»siu? Fasıl baş lar başlamaz zelzele mi olmuş, yoksa kıyamet mi kopmuştu? Ne o ne de bu? Gayet basit bir hâdise olmuştu. Az evvel, akıntıyı göğüsliye- « saray burnuna doğru yol al- ya çalışan gemiler, Sinanpaşa künün önüne gelince, seferden dönen her harp gemisi gibi şehri selimlamak istemişler, toplarını fitillemişlerdi. Bu iki kalyon, açık denizler için yapılmış, yüksek bordalı ve kaca» man toplu iki gemiydi. Galiba Mı sırdan geldikleri için olacak ki, gemi suvarileri barutu kıskanma» mışlar namlıları tıka basa doldur muşlardı. Kalyonların böordaları yüksek olduğu için toplar patlayınca Si- nanpaşa köşkünün camlı salonu- na şiddetli bir hava tazyiki yük- lenmiş ve bu tesirle camlar devril- miş, tavana raptedildiği yer her- halde çürük olacak ki avizenin çengeli de boşalıvermişti, İşte meselenin hakikati bundan ibaretti. . Bundan ibaretti ama, gel gele- lim padişahı cihanın da, vezirler! le çalgıcıların da az kalsın ötle patlryacaktı. Hâdise o kadar a olmuştu ki, ne olduklarını şaşır- mışlardı. Dalgın avlanmışlardı vesselâm. . İlik şaşkınlık geçince Bâki he- men padişahr omuzlarından kav- radı, doğrulttu. Bir şangırtı daha işitildi. Kak yonlar boşalan toplarını tekrar) doldurmuşlar, tekrar ateş etmiş» lerdi. Bu ikinci atış, ilk sadmeden sağlam kurtulmuş ne kadar cam varsa hepsini kırmıştı. yun dilmedi) İ i rın yumuşaklığını muhafaza et - 7 — VAKIT 26 Teşrinsani 1931 —— Hanımlar nasıl güzelleşebilirsiniz? Hergün baş yıkamak saçların hayatına kasdetmektir —16.- Şimdi Fransızlar saçların ba - kılmasını ve tuvaletini çok iyi öğ- renmiştir. Amerikada uzun tecrübeler ge çirerek Fransaya gelen Mis Har- per'in yalnız saç tedavisi için aç- tığı müesseseye gidenler, saçlara verilen itinanın ehemmiyeti vi tak: dir etmişlerdir. Mis Harper'in saçların muhafazasına dair yazdı. ğı kıymetli eseri Paris kadınları bugün incil gibi yastıkla.ının al - tında saklarlar. Şunu evvelâ söyliyeyim; Su saçların köklerini zayıflatan bir şeydir. Onun için sık sık başını- zı yıkamayın! Tavsiyesini hanım- lara tereddütsüz verebilirim. Üç haftada bir kere sabunla taş yıka- mak kâfidir. Yalnız başınızı üç haftada bir yıkadığınız vakit saç- larınızın tozlu kalmaması için, her gece yatarken uzun ve ser! telli bir fırça ile dakikalarla fır - çalayınız. Sert ve uzun telli fırça saçın bem temizlenmesini hem de tabii surette masaj yapılmasını temin eder. Yalnız fırçalarken her istika - mte arkadan öne, önden yana fırçalamalısınız. Hafta araları baş yıkanırken, katran ve kükürt hulâsasile yapıl- mış (Fonil) şampuvanile güzelce friksiyon yapmak çok faydalı - dır. Fonil friksiyonunun saç kök - lerinin haline nazaran ku cak iki çeşidi vardır. Kükürtlü- sü dipleri çabuk yağlanan saçlar! için şayan tavsiyedir. Katranlısı dipleri kuru kalan'saçlara daha iyi gider: Pariste son zamanda yalnız saç tedavisi ve saç yıkanması için açılan ogiliyie müessesesinde ekseri Fonil friksiyonu k.llanılır. Uzun müddet güneşte durmak suçların rengini soldurur. Hatta ifrata gitmek beyazlaştırır bile... Onun için yıkandığımız zaman uzun müddet güneşte kalarak sa ları kurutmaktan © çekinmeliy Başa şapka gecirerek kurunmak da yanlıştır. Çünkü saç dipleri havasız kurursa sertleşir. En doğ-! ru usul, güneşin hafif olduğu sa- atlerde saçları kurutmak, yahut gölgeyi tercih etmektir. Saçları kat'iyen tüylü havlu ile kurutmamalıdır. o Saçlarınızın berbat olmamasını isterseniz! Her yıkanışta sert vedüz bir ketenhavlu ile saçlarınızı kurula-| yım... İspirtolu sularla friksiyon yap - mak da yanlıştır. Vakıa yıkan « dıktan sonra ispirtolu sular, me - selâ kolonya kullanmak başa hoş bir rahatlık verir; fakat sacları mahveder. Saç diplerindeki me- samata nüfuz eden ispirto hava alacak deliklerin başını yakarak onların kapanmasına, bu suretle saç göklerinin havasız kalmasına sebep olur. Saçların rengi bozulmaması için kadmlar muhtelif ilâclar kul- lanırlar. Bence saç boyaların hep si fenadır. Saçları kırar. Yalnız yıkandıktan sonra Alman papat - yasını kaynatarak onun suyu ile bir iki su başımızı çalkalarsak, saçlarımızın rengi tabiiliğini mu - hafaza eder. Sabunla yıkanıldık- tan sonra hafif limonlu sade su ile çalkanmak da kepek ve saçla- mek için iyi şeylerdir. Saç boyalarının en iyisi safı Hennâ suyudur. Paristeki mühim güzellik mü- esseseleri saçlara renk vermek! için ekseri bu boyadan kullanır - lar. Hakikaten va en | duğu için ilk hiç bozmaz. iyi bakılmış saçlar böyle hem tane tane hem de ipek gibi durur tık herkesin bildiği bir hakikat ol- muştur. Bazı kadınlar yastıkla» rında fazla saç döküntüleri gör « dükleri zaman bir haftalık hayat- larında yaptıkları hataları hatır « larlar. Halbuki bu yanlıştır. Yukarda söylediğim gi şen saçlar üç ay evvel ölmüş saç- lardır. Yastıklarınızda fazla saç dö- küntüsü gördüğünüz sabahlar bir hafta evvelini değil,“ üğ'ay &vve- lini düşünmelisiniz. ; Saçlar da vücut gibi hava ban yosuna muhtaçtır. Bu hava ban- yosu saçlardan ziyade, saç kök - lerinin cildine yarar. Biraz evvel fazla güneş banyosunun saçları - mızı soldur mı, batta beyaz« laştıracağını söylemiştim. Saç kök lerinin sağlamlaşması için ala - cağımız hava banyosunu mutlaka gölgede almalıyız. Gölge rütu « betli bava demek değildir. Gü neşli lerdeki gölgeden bahse » diyorum.. İlk bahar ve son bahar güneşleri yakıcı olmadığı için saç“ ları ihya eder. Yazın güneşin kız- gm olmadığı vakitler, sabah ve akşam da güneş banyosu almak iyidir. Netice itibarile kızgın gü“ neşten çekinmeliyiz. Biliyoruz ki, saçların beslen « mesi için masaj başlıca âmüldir. Saçlar tıpkı nebatat gibi kökle « rinden beslendiği için saç kökleri yani başımızın cildine ehemmiyet vermemiz lâzımdır. Çildin ha - yatiyeti de kanın cevelânmı faz- lalaştıran masajlarla artar. Başımızı üç haftada yıkayaca- ğımıza nazaran üç haftanın kirini başka suretle defetmemiz lâzım « dır. Baş masajını yaparken saç » larımızın de beraber temizlenme- si, kepeklerin dökülmesi için frik- siyon yapacağız. Friksiyonun en halis bir suyla yapılmasındaki faydayı izah ettim. Bir çok fay- dalarını sayarak tavsiye edeceğim friksiyon suyunun ismini yazaca- ğıma , doğrudan doğruya friksi- yonun ismini yazmağı daha mu vafık buluyorum. Size tavsiye edeceğim suyun ismi Harper'in Tonigue isimli frik siyonudur. Elektrikli taraklarla her akşam taranmak da bazı kimselere çok yarıyor. Fakat ben şahsan müte- addit tecrübelerle elektrikli tarak» ların söylendiği gibi, büyük fay- dasını görecek tecrübeleri yapa - madım. Saç pek nazik bir şey ol- aylarda (görülen hüsnü tesirle bir tarzr tedavinin en iyisi olduğuna kani olmak doğ- ÜLüeen sayfayı çeviriniz)