gp yy yy yg ag | Acuzenin definesi TL si gg Müellifi: Nizamettin Nazif 409p Ressamı; Münif Fehim > - Binadan iceriye hiç kimseyi sok-| Aaeta çıplak gibi hava banyosu Mayınız.. He'e benim yanıma kat'iy- Yen, bir hiç ki a mse girmiyecektir! ,, “ Öğrenmek mi İstiyorsun? işte.. Bunları serpe serpe geldim yanına... k Halbuki bu evin üç seneden faz! bir zamandır kiracısı olmadığı»! İk epimiz biliriz.. Bunu haber a-| Vu evi dört taraftan çevirip bas-| e Beş erkek ve beş kadını işinüş keinde rezilâne demsüzar olur» b yâkaladık.. Ne esef ki herif-! den ikisi açıkgözlük edip elimiz») kurtuldular.. Kactılar, yakalı-! Tamadık., Yakaladıklarımızı hap- » ik, Gece sabaha kadar müna- v5 ile nöbet bekliyerek kaçır-| al gayret ettik. Bugün de bi kollarını bağlayıp, paşa- za ilettik ki ürf ile âdet yerini a. Re. 2 Şimdi ne olsun ;stiyor- iz? Malüm.. Recmedilmeleri lâ- ii Ndır ki “Çinari Selim, mahalle- Yaş» Namusu yerine gele.. İllâ bu plan sonra biz rezil rüsva kalr| > elâlem icre haysiyet ve şerefi- Z Miayimal olur.. — Alaâ.. & Subaşı bu tek kelimeyi ağzm-! D. çıkarırken ayağa kallmıstı.| karlar da hemen ayağa Xelee) iâini eteklediler. iggartık rahat rahat evlerinize ebilirsiniz. Ben bu işin icabma Muz. rım. Emin ve müsterih olu- » Ben bu şehirde subaşı olduk- Zânilerle zaniyelere taşlana taş ç gebermek mev'uttur.. day, liyarlar bu celâlli paşayı bir ha steklediler; Çinari Selim ma| diki inin namusunu kurtarabil- en emin ve müsterih, o Çıktılar, ! sil anda, dehlizde duran nöbet- Yüpg, Paşan:n ellerini biribirine! dl Gir p koy Sönu işittiler. Biri derhal e Param. A, Inadan içeriye hiç kimseyi kağpammız. Hele benim yanıma Biri €n, kimse.. Ama, hiç kimse Bu, <eektir. özleri, emirlerinin muhak- iş bi, ette icra edileceğinden e- Seiişgir aşbuğ âmiriyetiyle söy- ka ine sordu: | Men dağıldı eki kafile tama- li paşam., T Yedik Paska şeydir vesselâm.. agasiyle saatlerce uğraş i dol, Ardı, f bir tü a b vi la i Buyrun, o işi; e. başarıvermişti: | Nöbetçi kapıyı çekince köşeye kuruldu, kavuğunu çıkardı. — Enfes! « diye mırıldandı - Artık telâşa lüzum kalmadı. Yedi- kuleli temizlenecek adam bulsa da bulmasa da bu hafta işimiz iş.. Bepti» “fahişe” 'kâdım..” Her za“ man ele geçer nimet mi bu? Anah.. Şurları ağız tadiyle bir recmetti- reyim de, İstambula nasıl parmak ısırtılır, bir görsünler.. Hele o üç zâniyi güvercin başı pastırma gibi dilim dilim doğratacağım.. Sakalını sıvazlıyarak bir iki kerre yutkundu.. Kimbilir, belki de, gözlerini daldırdığı yerde, üç gencin nasıl parçalandığını: görür gibi olmuştu. Bir müddet daha oturdu. Son- ra kalktı: — Artık kaybedecek vakit kal- madı; Sultan hiddetinden dokuz doğurmıya başlamıştı bile.. Dokuz doğurmak! Bu tabir çok hoşuna gitmişti galiba ki hafifçe sırıttı. Fakat “gülme komşuna gelir basma,, derler a.. Dağrudur.. Tam bu anda kapı ecılıp başı bürümcük bir şalla örtülü bir ka- dın odaya girmez mi? Hazret birdenbire küplere bi- niverdi: — Hangi mel'un saldı seni bu- raya.. Hangi asılacak köpek bısak- tı seni? Haa.? Çık dışarı. Ve kapıyı açıp kadını tekme to- kat, kapı dışarı etmek istedi. Lâ- kin kadın daha atik kavrandı, he-! men kendisini önledi. Hatta göğ- sünden iterek onu geriletti, Bu lâ- übalilik paşayı bir kat daha alev- lendirdi: — Nereden çıktın a baş belâsı sen? - diye haykırdı « Kim soktu seni buraya? Çık dışarı.. Çık! Kadın arkasmı kapiya daya- mıştı, Elinde tuttuğu bir çıkını u- zatarak: — İşte. dedi - odana beni sokan budur.. , Kese epi mörmetliceydi. Bu - şaşağı çevirince şangır şungu- ve-İ re altınlar döküldü: — Anladın mı? İşte bunlar. Çok değil; beş kücük kese altına mealoldu.. Fakat senin yanına gi- rebildim ya,. Ne mutlu bana.. Subaşı altınları görünce ve beş kese lâkırdısını işitince afallayr- vermişti. Beş kese.. Bir kese de yere dö- külen altınlar.. Etti altı. Altı kese altın sarfederek ya- nına giren bu kadın; acaba bu ziyaretten nasıl bir istifade veh- mediyordu? Bir an kadını süzdü. Mamafi kadın da boş durmuyordu; gözle rini ona dikmiş, yiyecek gibi ba kıyordu. Biribirlerini tartmca bir kırat- ta olduklarını anladılar. Nihayet subaşı; — Gel bakalım.. - dedi - Şöyle otur da ne derdin varsa dinliye- lim.. Anlat! — Derdim mi? Ne derdim olacak benim.. Oturmaya gelince (Obuna hiç lüzum yok.. — O halde nicin geldin bura- ya?. Hem de böyle sağa sola altın- lar serpiştirerek. — Basit. Size bir teklifte bu- lunacağım.. Kabul ederseniz ne âlâ.. Etmezseniz gideceğim.. An- laşıldı mı ayakta bir teklif.. Paşa ne olur ne olmaz gibiler- den iki adım geri çekilerek arka-| sını duvara dayadı. Sakallarını a- sabi asabi hilâlladı: — Söyle bakalım. | — Şimdi benimle beraber yola çıkacaksımız.. Uzak değil, yakın! bir yere gideceğiz.. Alınız şu a-| nahtarı.. | Parlatılmış çelikten bir anah - tar uzattı: - — Ben yayan gideceğim, tabit siz atla geleceksiniz.. Kuytu bir! sokakta, bir kapmın önünde bir saniye kadar duracağım. Bu an- ahtarla işte o kapıyı açıp, içeriye gireceksiniz., — Peki ama ne yapacağım ora- da ben? — Hiç.. Beni bekliyeceksiniz.. — Hayır hayır. Ben belki de sizden evvel, evin içine girmiş bu- lunacağım.. Paşa bir an düşündü; Saray vakti gelmişti. Fakat ka- dın konuşması da epi merak ver mişti ona.. — Adam sen de.. - deye söylem- di kendi kendine - Yarım saat da- ha geç gidiveririz saraya.. Kıya- met kopmaz a Ve sesini yükseltti: — Peki.. Düş önüme! Kadın yere döktüğü altmları toplamıya tenezzül etmeksizin ka- pıyı açtı.. On dakika sonra, Binbirdirek- sge şık ve cüvuduna dikkat eden Avru- İ zilm değil, vilcudüm bozuldu. mama ten Kumkapıya inen yokuşta, elli —7— Hanımlar nasıl güzelleşebilirsiniz? VAKIT 21 Teşrinsani 1931 — alınız dıyorum ama.. —11 Hava ve güneş banyosu hakkmda kadmlar, hatta erkekler yanlış bir kanaat vardır. Zanneder. ler ki açık havada yaşamanın yalnız sıhhate faydası vardır. Filkakika a- çık havanm teneffüs cihazına, dola- yısile sıhhate olan faydası inkâr edil- mez. Kışın şehirlerde kapalı odalar. da yaşıyan insanların içleri pas tutar. Rol oksijen almak o pasları giderir. Açık havanın bir de cilt üzerine fev- kalâde tesiri olduğunu ekseri kadım- Jar bilmezler. Cilt için yapılacak hava banyoları nı iki kısma ayırmalıdır: Güneş ve hava banyolarına girme- den evvel şunu söyliyeyin:. Hava banyosundan hakkile istifa- de etmek için mutlaka hafif giyinme- lisiniz, hafif çok hafif, adeta çıp- Tak denecek kadar hafif giyinmeliyiz. İşte burası mühimdir!.. Biraz du- ralım... Hanımlar, size çıplak bir halde ha- va banyosu almız diyordum. Nasiha- tim sizin aile istirahatinizj kaçıracak kadar fena hadiseler ( doğura bilir. Karşıkı evin balkonundan yabancı bir erkeğin sizi gözetlediğini kocanız, kardeşiniz görebilir. Hiç bir şey ol - masa hava banyosuna © geceliğinizle, pijamanızla devam edememek mecbu. riyeti hasıl olur. Çıplak bir halde ha- va banyosu alırken evde gürültü çı - karmamak hünerini sizlere, £ İstedi - ğiniz zaman erkekleri istediğiniz şek- Je sokabilecek kudrete malik olan ka- dmlara bırakıyoruz. Size burada çok meraklı bir hikâyeden bahsedeceğim. Vak'a hakikidir. Hatta mareray: ge çiren kadınm ismini vereceğim. Vak” anın geçtiği yeri söyliyeceğim... Bir; zaman bütün Avrupa o dedikodu ile çalkanmıştı. Sizi inandırmak için oOdaho ileri gideceğim. Avrupa kibar âlemini ây- Jarca işgal eden vak'anın kahramanı prensesin resmini de vereceğim. Prenses J, 1. De Faucigny Lucin- pa kadınları içinde en büyük şönrete malik gazal gibi bir kadındı. Hadiseden evvel benim müşterilerimdendi. Prensesin serveti her yuz Fransa. nm muhtelif banyo şehirlerinde ha - yat sürmesine kâfi gelecek kadardı. Bir ilk bahar günü prenses atölye. me canı sıkılmış bir çehreyle (girdi. Tatlı, lik bakışları değişmiş, - ince kaşları çatılmıştı. Merak ettim. Ken- dine sordum. — Bırak dedi, canım sıkılıyor. Yü- Güğ - sümün dekoltesinden aşağı kısmın. düzlüğü bozulur gibi oldu, Çok canım sıkılıyor. Çek. Ben prensesi gülerek dinliyordum. Bana can sıkımtısmı anlatırken bir şey kulağıma çarpmıştı. Prenses cil- devamlı adım geriden, üç süvari bir kadını takip ediyordu. Kadm, bir müd - det yürüdkten sonra, adımlarını yavaşlatarak, sol tarafta cok dari bir sokağa saptı, O derecede si! süvarilerden ikisi atlarını üçüncü! süvariye bırakıp yürüyüşe yayan devam etmeye mecbur kaldılar. Kırk elli adım ötede kadın ge- ne $ol tarafta bir kösevi döndü. Burada yol merdivenli bir yoku- şa müncer oluyordu. Kadın, birkaç basamak inince, küçük bir kapının önünde bir sa- niye kadar durakladı. Sonra, ko- şa kosa uzaklastı. hir köşeyi dö- nün sözden kavboldu. İki süvari bir an bakıstılar. Nihavet şuh», anshtarı alarm: — Bismillâh! - diyerek deliğe soktu. — Sen burada kal! Sakın haa, bir vere kıpırdavım deme. s Ve karıyı edarım burnuna kapayıp içeriye daldr. (Bitmedi) arasında İ Markiz dö lâ Folz Lido'da bu kıyafette tenis oynuyordu. dinin yavaş yavaş bozulduğunu anla. tırken göğsünün dekoltesinden aşağı olan kısmının bozulmıya başladığını söylemişti. Ben hemen anladım. Prensesin göğslinün dekoltesi daima havaya ma» ruz olduğu İçin teravetini muhafaza etmiş, daha aşağısı elbise ve korsa altında bozulmıya başlanmıştı, Prensese iyi bir tesir, inandırıcı bir itimat verebilmek için o her şeyi keşfeden bir falcı tavrile şu kelimele- ri söyledim; — Prenses! Siz vücudunuza lâ » zır olan güneş ve havayı vermiyorsu- NUZ, Hayretle yüzüme baktı. — Nereden biliyorsunuz. Dedi, Hikâyesini dinlerken dikkat etti « Zim cümle ile huva banyosu 'almadı« ğmı söyleseydim tavsiyelerimi belki aynen tatbik etmiyecekti, Kadmlar ekseri gariptirler, İna « nırlar fakat inandıktan sonra daha çok İnanmak için de bir şeyler arar- lar. . Gene bir Yunanlı kâhin tavrile şun« lar söyledim: — Prenses! Ben bir kaç aydır vi- cudunuzun ait kısmının bozulmıya başlıyacağını anlamıştım. Yüzünüz - de masaj yaptığım vakitler dikkat edis yordum; gördüğüm emareler cildini. zin bozulacağını belli ediyordu. Ce- saret edemiyordum. Sizden daha faz- la kâr etmek için yeni işler cıkaraca- ğıma zahip olmanızdan korkmuştum. Dedim. Keşke güzel prensese (o vücudünü hava banyosile tedavi etmesini söyle. meseydim. En iyi ve en kibar müşte. rilerimden biri olan prensesi boş bo. fazlığımdan kaybettim. Oo Prensesi kaybetmekle eksilen kazancımdan ?i- yade müesseseme devam ede» en şık bir kadınnı eksildiğine hâlâ yanarım. O en nazik kuşların tüyü gibi olan kadının tuvaletini şimdi başkaları ya- pıyor. Güzel prensesin rahatini kaç''an, az daha evinin bozulmasına kadar da- yanacak bir'hal alan vak'ayı mlişım. Hnımlar! Hikâyemi dinledikten sonra açık hava banyolarınızı nasıl alabileceğinizi siz bulacaksınız. Ben her birinizin hususi hayatını, koca. larımızm tahammül derecelerini bil « mediğim için size takip edeceğiniz tar. zı hayatı doğru olarak lavsiye ede mem, (Bitmedi)