i v e i , . ' £ Son derece heyecanlı bir boks maçı ( Maymun pehlivanın nasıl şampiyon olduğunu gösterir 6 perdelik komadi » g günü burnunda patlıyan ip Bereket Vers Dalatlara... Gerilince onu öyle o rlattılar ki, ne demek olduğunu anladı. ilk yumrukla ikinci yumrukla ayakları yerden kesildi. U anda seyirciler bir ağızdan bağrıştılar: Ya- Maymun p ivan. SANS AsEr ASE FENERE EAA EEEEEEEEEEREESEENEEERUNEEENEA EUN AAA ENER EAAEEAEEEEAEERAAEEYEEEEBENAERA EEE Doktor Bomba ! £ Çocuklar, mektep müsamereleri için bu moncleg biçilmiş kaftandır ) alin, evet ben şu karşımızda Müği zat, yani bu rada bulun- Bini size şeref veren bu âlim, Y şahsiyet Dr. Bombadır. , be zannettiniz? Dr. Bom: &, * söbreti dünyayı tutmuştur. | A duymamışsanız, szin gibi çok kimselerde duyma- a a kabakat sizin ve onia- Yoksa benim şöhretime k p “adar noksan gelmez. Hem ye lâzım? ister duyun, İsli Yın Ben, yani Dr. Bomb İlgli iradi ikti UN <n ziyade deri hastalıkla- bişe Sörülmektedir. Öyle uzun uzadıya tedavi | Yapı alamam, işi kestirmeden | te rim olur, biter. Olur bi- » bu cihet biraz da has- bip ihtiyatına bağlıdır. Kü- edu, edbirsizlik herşeyi ber- İoelar A bü hastalar, biç te tavsiyelerini dinle- SE LE * Sonra netice fena çıkar- kati bizlerde bulmak is- e münasebet! ne mü- nasebet efendim. Hele ben, Dr. Bomba, hiç hate eder miyim? Bunu aklınıza getirmek bile ayıp. işte daha bugün, böyle ihtiyatsız bir hastanın başına ne felâket ; geldi! Arin yarabbi, aman, ama aaaanl... Bu adam deri hastalığına tu- tulmuştu, Kendisine mükemmel * bir tedavi yapmak istedim. Her gün kaşı kaşık yemek için kü- kürt ve güherçile verdim. Fakat bu tedavi müddetince - kat'iyyen cıgara içmemesini de iltar ettim. Her iş yolunda gidiyordu. artık eyi olmuştu. Tedaviyi bir müddet için kestim, Kükürt ve göherçileşi yulturmışordum. Bu sabah evinden bana tele- fon ettiler: — Aman, çabuk geliniz... Acaba ne var, dedim. Hasta- wa birşey mi oldu? Hemen koş- tum, Haslamın odasına girdim Müthiş, mütbiş bir barut kokusu!, Fakat hasta meyanda yok! yal nız odanın ütesinde, berisinde yanmış et ve kemik parçaları!. Ne ololmuş canım, bubal ne? Düşündüm, düşündüm, düşün düm... Anladım. anladımm! Mutlaka zavallı haslam, ihtiyatsızlık edip sigara içmiş. Öyle yal Bir aydanberi kendi- sine kükürt ve güherçile vermis yor mu idim? Veriyorsam nemi Doktor, çabuk, İ Yeni Bilmecemiz 2 ai Solden sağa: 1— Bir gazete, 2— Bir makil vasıtası, 3— Bir erkek ismi, 4— Arapça akıtmak. Yukardan aşağ: 1 — Boğaziçinde Anıdolu tarafında bir köy. 2 — Bir muzari İlik, 3 — Başa gelen: bir belâ, 4 — Horosa yakışan, 5 Varken daba istemek. Vakıt bilme kuponu Takdir varakalarınızı, siniz Idarehanede kmiş çocuk ve genç- lik sayıfaları bil elerinden kazanılmış bir çok takdir varakaları Vardır. Taşrada olanlara ait bulunanlara posta ile gönde ril bulda bulunan karilerimizin vk arı ile hediyelerini pazar tesi günü; saat ikiden dörde kadar'per. şemb saat “beş büçuktan sonra almaları yahut aldırmaları — rica ol Hal vatakaları üzerinde kupon bı sı şarttır) a a a an olur? Allah, Allah biraz düşün- müyor musunuz? Kükürt ile kü- herçile birleşince be Yapar? Ba- rut yapar, yawum barut! işle hastamın vücudu bir ay müd- detle bir barut fıçısı baline geldi. — Buuvum!.. Bir bomba gibi pstlayıverdi. Ah doktor sözü dinlemiyen hastalar! A.İ, ! Çocuklar dikkat |. Yazılmış veya terceme edilmiş güzel moroloğunuz var- $â bize getiriniz. Telif hakkı veriyoruz.) nur, am3- baş çk inmek ia g— SAYFASI (|| Çalınan çocuk ||| —5 VAKTT 15 Teşrinsani 1931 ss Yazan: N.H. Şimdi, ihtiyar amca hapisanede son gününü, ölümünü bekliyor... Hüseyin de vahşi hayvan mü- rebisi olmak istiyor, fakat bu fik- rinibir türlü efendisine açamıvor- du. Recep Beye bu san'atı öğret-| mek için yalvarmıya cesaret ede- miyordu, Recep Bey bu çocuğun cesaret ve zekâsmı anlamıştı onun da fik rinden bu geçiyordu. Hüseyin bir gün efendisini yu- vo buldu ve arzusunu söyle- n. O günden itibaren derse başla- dılar. Birinci ders: Hayvanların kafesine girildiği! zaman alınacak vaziyet. Hüseyin bunda az çok muvaf- fak oldu. Çünkü aylardan beri e- fendisinin hep vaziyetlerine dik- kat ederdi. Bu tavur: Kuvvetli bir sarılışla kamçıyı yakalamak, her an vurmı ya hazır durmak fakat hiç bir va- kit vurmamak. . Yalnız şiddetle hayvanm gözleri hizasmda şak- latmak. . Kaşları mümkün olduğu kadar çalıp, hayvanın gözlerini hiç kaçır madan dik dik içlerine bakmak. Vücudunu sımsıkı tutup, par - çalamak ister gibi cesur bir hal al- mak. . Hayvanm çok yakma gelmesi» ne maydan vermemek. . Çünkü hayvan yakma geldikçe, gözler gözleri kaybeder ve cesaret azalır. Halbuki hayvan cesaretin azalışını derhal hisseder, ondan sonra bir şey para etmez, parçala» lanmak muhakkaktır. Kamçıyı kullanmakta da büyük! meharet vardır. Kamçı onların | çok korktukları şeydir. Onunla hayvana bır de'a vurulacak olsa derhal terisini kaybeder. Zira o zaman hayvan anlar ki bu kadar korktuğu kamçı bir şey değilmiş, Eldeki çatalı demir de kamçı kadar hayvanı korkutur ve Bunları Bu resimde gördüğünüz şe- killer şişe tıpalarından yapılmış- tır. Sizde bunlara bakarak aynı şekilleri yapabilirsiniz... Birinci; ikinci, altıncı ve onuncu şekiller- de kuyruklar için bir parça kay- tan, beşinci şekil için de bir ho- ros tüyü ve yarım metre kadar esas müdafaa alcii budur. Yalnız çoh mecbur olmadan kullanma" malıdır. Bunların hepsinin fevkinde en lüzumlusu: Soğuk kanlı olmaktır. Bir kaç gün sonra Hüseyin efen disiyle beraber kafese girmiye başladı. İlk günlerde biç bir sey yapmadı, ancak yanında bulundu. Hüseyin ilk kafese girdiği gün hayvanlar öyle korkunç bakmış- lardı ki. . Hah!. tam bize göre bir av diye üstüne atılmak istediler, fakat sahiplerinden korktukların- dan, hırsla etrafında dolastılar. Yavaş yavaş Hüseyin vahşi hay vanlardan korkmamıya başladı ve soğuk kanlılığı çok çabuk elde et- ti. Hüseyine yeni kostümler yapıl” dı. O da tıpkı Recep Bey gibi siyah meşinden bir ceket ve beyaz dar pantalon giydi. Koltuğunun altın» da büyük bir kamcı, bir elinde de çatallı demir. . Hüseyin gene kafese Recep Beyle beraber giriyordu ama, Re- cep Bey bir şeye karışmıyordu, hayvanları o idare ediyordu. Bu srraalrda birkac defa Hü- seyin parçalanmak tehlikeleri ge- çirdi. Artık Hüseyin kafese yalnız gis riyor ve hayvanlar ondanda Pe | cep Bey kadar korkuyorlardı. Bir gün ilk oyununu' büyük bir sehirde verdi, pek çok'alkislandı. Bico bile mavlamasile bu alkışlara iştirak etti, Aradan zaman geçti Recep Bey hayvanları çoğalttı. Bir kaç tane daha aslan, kaplan, sırtlan, pars aldı. Bir kısmını kendi, bir kısmı- nı Hüseyin idare ediyordu. Hüseyin de on beş yaşına gel- di. Uzun boylu, geniş omuzlu, ko- ca bir delikanlı oldu. Recep Beyin kimsesi yoktu; Hü seyni kendisine evlât etmişti. Ba» ba, oğul pek güzel calısıyorlardı. Artık Hüseyin müthiş bir vehşi havvan mürebbisi olmuştu. Bir gün Recep Bey büyük bir bağa yılanı elde etti ve buna çek memnun oldu. Çünkü canbazhane de boğa yoktu. Bu öyle uzun ve kalın, öyle korkunç bir hayvandı ki; günde bir keçi yiyordu. Müt- hiş gözleri koskoca kafasınm üs“ tünde fıldır fıldır dönüyordu... Recep Bey yılan terbiye etmek usulünü bilmiyordu ama cesareti” ne güveniyordu. Keskin gözlerile onu da yola getireceğine emindi. Fakat vazık ki iş öyle olmadı... Recep Bey boğanm kafesine ilk girdiği gün, çıkmıya meydan kal- madan yılan yerinden ek gibi fır- ladı ve bir saniye içinde Recep Beyin vücuduna dolandı. Mel'un yılan öyle sıkmıştı ki za vallı canbazhane. müdürü bütün kemikleri birbirine geçmiş, yam- yassı olmuştu. - Recep Beyin ölümü Hüseyni (Lütfen sayfey: çeviriniz) mecemizin cevabı. ince N kullanmak lazımdır... ye. şiiiyek çalışanın kakkıdır.». iu iki öç anla sea il Zel u