Apdülhamidin Sön Günleri Vesikadedikleri bu hatıra- nın eler tutar TS tarafı 1 inci saysfada) sim Bey dahi olsa yürüdüğünüz >. sizi döndürecek kimse ola- maz. Yazdığınız yazılar verdiğim fendim dye) Görülüyor ki Na-i , bep ensali atiyeyi düşün düş ve onları karanlıktan kurtar- resk endişe ve gayretile bu neşri- yata vasıta olmuştur. Yoksa baş- Kalöç'bir menfaat taki polunma- amaştır. Fakat acaba hakikaten Na <iEfendi bu vesaiki Son Postaya fisebilillâh mr vermiştir? Ve Son Posta bunun neşrine hasbetenli!- Ihmı vasrta oluyor? Eğer bu dü- şünce-ile ve yalnız vazifesi vatani- Ye olarak yapılmışsa hepsine çok! çok teşekkürler olunur. Şimdi söylediğim gibi mülâzim i mektuburida (Abdül. bamitlin son günleri için başta Ra 7 la müeyyettir.) diyor. Bir defa Son Postayı yürüdüğü yoldan döndürmek istiyen kimse *yoktur. O yolunda yürümekte her vakit serbesttir. Bahusus Naci E. fendiden bu büyük müsaadeyi ve tarihin bu faslma ait bütün vesaj. ki aldiktan sonra hic bir korku ve s1 olmadan yoluna devam e- 'debilir. Buna kimsenin bir sey de-! miye'hakkı yoktur. Yalnız mülâ- zim Naci Efendiye sorarım tari- hin bu-faslına ait bütün vesaik si- #in elimizde midir ?eğer elinizde ise ensahi atiyeye müjdeler olsun, zul- met ve delâletten kurtuldular de- ektir. Hal böyle olunca bu bü: yük şerefle iftihar etmek hakkı de yalnız mülâzim Naci Efendi ile Son Postaya kalmıs demektir. — Şeren vi Postanın , oktor Atıf Beyin not defterinden alıp neşrettiği vesika» yı 'unuz mu? Okudunuzsa bu ra ne vr — Evet vesikayı okudum. Fakat bu bir vesika değil. bir ha- tıradır. Hatrra başka, vesika gene başkadır. Hatıra kabili ret ve cerh tir, fakat vesika kabili ret ve cerh ğildir. i Vesikanın ifade ettiği TR e e ban ifa” i a kat'iyet yoktur. Meselâ merhum doktor Atıf Be « Yin bu hatırasında Abdülhamit, e > Yıldız sara- ya ük tiyalıosu ve talyadan gelme oyuncuları oldu- Yunu, musiki takımının da ilerle- 'diğini ve Traviyeta gibi parçala- rm gittiğini, prima donna- en da güzel bir İtalyan kızı ve se- sinin de fevkalâde gözel olduğu- : e i kızı hir sefirin takip ettiğini ve tanı ka”-| “bahk bir yere gelince kız dönerci sefire bir kaç tokat aşkettiğini vo sefirin fena halde mahcup oley. ve bunun gibi daha bir ta- : yaveler naklettikten sonra: “Ben Selâniğe gittikten sonra on- Jarm her biri bir yere dağılmış yalnız Alfred ile zevcesi yani 'primadonna İstanbulda Kalmış.) diyor ve gene vesikanım biraz nşa-| ' sında “Selânikle köşk civarmda Pir İtalyan evi vardı. Bir gün pi- “yanoda benim sevdiğim havalar. la primadonnanm hazin sesini işit tim. Tabii müteessir oldum. Fakat sesi tanıdım. Güzel piyano da ça- lardır. Beni severdi, oraya kadar iş bana sesini dinletmişt;. diyor ve fakat (bu sesin filhakika pimadonnaya sit olduğunu tah- ettirdim.,, demiyor. İşte vesi- ka dedikleri bu hatrranın iler tw- tar yeri yoktur. Bir defa vesikanın 14 şubat 917 tarihli oluşu calibi nazarı dikkattir. Çünkü bu tarih- © te Abdülhamit Selânikte değil İs- © tanbuldaydı. Demek ki: Abdülha- mit . yazılı olan ifadatını Selânikte değil İstanbulda neklet- miş ve merhum Atıf Beyde o ta- rihte not defterine geçirmiş. Za- ten Abdülhamidin vesikadaki ifa-| 'datından bunum böyle olduğu sa-| tan rahaten r. Meselâ “Abdülhamit vesikanın bir yerinde! ben Selâniğe geldikten sonra de- miyor, “ben Selâniğe gittikten son rın her bir bir yere dağılİ rek yeri yoktur! mış. Lâkin Alfred zevcesi yani primadonna ile “İstanbulda kal. mış, biz madamki Yıldızda oyna-! dık, artık dışarda oynamayız de- mişler.,, diyor. Mademki bu vak'a nm Selânikte cereyan ettiği iddia edilmektedir. O halde bunun, İs- tanbulda değil Selânikte Atıf Be- ye nakledilmesi ve tarihinin de o- na göre atılması lâzm gelirdi. Hem Abdülhamit Selâniğe gel dikten sonra onların her birinin bir yere dağıldığını ve primadon- nanın zevcile birlikte İstanbulda kaldığını ve dısarda oynamadık- larmı Selânikte kimden isitecek- ti. Halbuki Abdülhamit bunları 1 Son Telgraflar — Gandi Memleketine dönüyor Yuvarlak masa konferansından hayır kalmadı Londra,13—Mösyö Makdonald, | yuvarlak masa konferansından hiç bir nefice vermemesinden dolayı teessüf . beyan etmiş, İn- gilterenin o Hindistan hakkında çok iyi şeyler düşündüğünü söy- lemiştir. Konferans müzakeratının neti- cesiz kalması Müslümanlarla Hin- dular arasındaki itilâfa atfedili- yor. Gandi ingilizlerin teklifleri kabul edilemiyecek gibi oldu- ğundan müzakerenin neticesiz | Lorelay vapurunda damatlardan ve İstanbulda bayram ziyaretine gelen kızlarından ve kadmların- dan öğrenebilirdi. Binaenaleyh Abdülhamidin A- tıf Beyesöylediği sözlerin Selâ- nikte deği!, İstanbulda söylenmiş olduğu sabit olunca (Son Posta) nın neşriyatındaki mânasızlık ken di kendine meydana çıkar. Sonra Abdülhamit gene vesika- nun bir baska yerinde “Selânikte köşk civârında bir İtalyan evi ver dı.,, diyor ve “köşkün civarında- ki şu evde zannıma göre bir İtal- yan ailesi oturmakta ve bu ailenin benim primadonnam . olmasını kuvvetle zan ve tahmin etmehie, ve çünkü oradan gelen kadın s6-| sini tamamile primndonnanm s6- sine benzetmekteyim.,, demiyor. Kezalik Abdülhamide atfedi- len bu sözlerin telâffuzi şekli gene! bu sözleri söylerken Abdulhami- kaldığını söylemiştir. Konferans akim kaldığından ekalliyetler meselesinin müzake- | resi de tehir edilmiştir. Londra, 14 (A. A) — Yu- varlak masa konferansında müs- lüman murahhaslar ile Hindis- tandaki küçük ekalliyetlerin mü- messilleri arasında bir anlaşma hasıl olduğu haber alınmıştır. Bu küçük ekalliyetler Hindistandaki Avrupalılar ile Hintli 'hırıstiyan- lar, Hindistanda doğmuş ingiliz. ler ve inhitat halinde bulunan ahali sınıflarından ibarettir. Bu ıtilâfa ait tafsilât hentiz öğrenil- memiştir. Fakat bu husustaki müzskerelerin intihap hakkına, bu akalliyetlerden her birinin kanunu esasi lâyihasında müser- rah merkez eyalet meclislerinde din Selânikte değil, İstanbulda bulunduğunu ; gösterir ki (Son | Posta ) vin neşriyatındeki işsabetsizliğe kuvvetli bir delildir.! Hülâsa Atıf Beys atfedilen Set) defterindeki yazılar temâmile A- tif Beyin eliyle yazılmış olsa bile gene orada (Son Posta) nm iddi- asını teyit edecek hiç bir kelime yoktur, . Ve hiç bir kıymeti haiz değildir. Çünkü meselenin esası Abdülhamit Selânikte ordu Ala- tini kökünde iken yanma haricle iMibatını tömin “decek, su veya bu meselenin tshkikine vasıta ola- cak,'daha doğrusu muhafizlek he- yetinin malümatı olmaksızın. onai hafiyelik ve casusluk edecek bir! adamın bulunup bulunmadığı nok tasıdır. Ben böyle bir şeyi bü in| mevcudiyetimle reddederim. Ve| tekrar mubafırık heyetine karşı bir hakâret addederimi.. Kaldı ki Abdülhamit ila hususi mükâleme-| lerde bulunduğu tefrikada iddia edilen mülâzim Naci Ffendi de Selânikte muhafızlar arasında bu- İanmamıştır. Ve fazla olarak Se- lânikte köşkün'civarında —vesi- kada gösterildiği gihi— bir İtak yan evi de yoktur. Orada köşkün civarında yalnız Orenos zadeler- den Osman Reye ait bir köşk ile civarında Piloka daen'len şarino ve mesire bulürnmaktarlır. Bütün bu sözlerimin aksini id- dia edebilecek bir kimse buluna” maz. Ni Maamafih şunu da ilâve ede- yim ki (Abdülhamidin son günle- ri) tefrikasımdaki neşriyata csvan verişim, ne mülâzim Naci Efendi gibi ensali atiyeyi tenvir etmek, ne de nasıl olursa olsun kendime bir şeref ve iştihar fırsatı aramak değil, ancak o vakit büttin mes'u- Hiyeti herkesten evvel şalısıma ©- lan bir vazifemee hic bir ihmal ve! tekâsül vuku bulmadığını ve be- nim rsfakatimde bulunan muha- fız zabitandan' hic birinin Vazife- lerine karşı hiyanet etmemiş bu- Tunduğunu efkirr umumiyeve ar- zetmektir. Başka hiç bir fikir ve garezim yoktur. Vakit — Bu mülâkat varıldık. an sonra sabık sermuhafız Ra- sim Beye gösterilmiştir. Rasim B. mülâkatı tamamen okumuş ve baş tan aşağı her'sözünün ' doğru ola- Tak yazılmış olduğum temsili hususuna müteallik oldu- ğu anlaşılmıştır. Londra, 14 (A, A) — Gan- di bu ayın 2İ inde Londradan ayrılacaktır, Mahastata” isviçreyi ziyaret ettikten sonra Cenova- dan vapura rakip olacak ve Hin- distana dönecektir. W. Musolini — — Tiyatro sahnesinde Paris, 14 — (A.A. > Ambigu tiyatrosu, M. Forzano'nun Mus- solininin — senaryosundan almış olduğu “ yüz gün ,, ismindeki 3 i perdelik ve 12 tabloluk tarihi dramı temsil etmiştir. Halk tiyat- ronun Önünde toplanmakta ve ilânları merakla (Ookumaktadır. inzibat servisi alelâde ifa edil mektedir. Temsil sükün içinde icra edilmiştir. — Bulgar başvekili ne vakit geliyor? Sofya, 14 (A.A) — “Balkan muhabiri mabsusumuzdan,, Bir müddetten beri <Karlesruhe'de hemşiresinin nezdinde bulunmak- ta olan Pulyar kralı iki güne kadar Sofyaya avdet edecektir. Başvekil M, Mouchanoflun kra- in avdetinden ve günün mual- lak messlelerini hallettikten son- ra Ankaraya hareket edeceği burada kuvvetle söylenmektedir. Doktor Hafız Cemal Dahili hastalıkları mutahassısı beklememek isti- yorlar, kabineye müracaatla veya felefonla randevu saati almalılar. Cumadan maada her gün öğleden sonra saat 2,30 dan 5 e) kadar İstan-| bulda Divanyolunda 118 numaralı he-l susi kabinesinde dahili hastalıkları muayene ve tedavi eder. Telefon: İs ae 2395. Sıra numarası bie ila o ein e GU ir ii Verem mücagelesi yolunda son zamanlarda memleketimizde hayırlı bir uyanıklık görünüyor. Bu intibah memnuniyeti muciptir, fakat afetin büyüklüğü karşısında yapılan, maalesef pek azdır, zira verem mücadeleside esâs'ı para yardımına ibtiyaç gösteren bir iştir. Doktor Can Bey, evvelce gazetemizde intişar eden bir mektubunda ortaya şöyle bir fikir atmıştı “Bu muazzam belâya karşı el birliğile yürümiye (o mecbu- ruz. Du işi bin bir dert ve bin bir ihtiyaca cevap vermiye mec- bur olan devlet bütçesine bıra- kamayız. Senede müskirat inhisar idaresi on iki milyon 12,000,000 kilo içki satıyor, kilo başına on kuruş (verem) hissesi alırsak hiç kimseye hiç bir yük tahmil et- meksizin senede 1,200,000 lira gibi iyi ellerde çok büyük fay- dalar yaratacak kuvvetli bir menba elde etmiş oluruz... ,, Doktor Can B. bu bahsin et- rafında yeni bir teklifte daha bulunuyor. Bu dikkate şayan mütaleayı aynen kaydediyoruz. Doktor Can Bey,“ sıhhat ve içtimai -muavâhet vekili Refik Beye hitaben yazdığı açık mek- tupta diyorki: 1 — Verem canayârının zalim tırpanını bileyen ümillerden biri “içki,, ise, hiç şüphe yokki bir diğeri de “ Tütün,, dür, inhi- sar idaresinin resmi istatistikle- rine nazaran son sene basılâtı safiyesi o 24,000,000 yirmi dört milyon lirakaya pek yakındır. Ortadan epey yfksek olan 20 kuruşluk bir pakete 20 para gibi nisbet itibarile . kırkta bir nisbetinde bir verem - hissesi konduğu taktirde senevi miktarı 600,000 altı yüz bin lira tutar. 2 — Ban medeni Avrupa memleketleri gibi ve çocuk haf- tası, tasarruf haftası gibi bir verem haftası.. Yahut daha zü- zel bir tabirle bir (sağlık bhaf- tası)... Bu bafta zarfında sinemalarda sbatta meccanen- verem filimleri gösterilecek, radyoda umumi sa- lonlarda 'verem hakkında konfe- ranslar verilecek, gazetelere ve- reme dair yazılar yazılacak ve vereme dair sergiler âçılacâk... ve ilâh; ve bu hafta zarfinda -mâtbaalar istisna edilebilir. bü- tün posta ve telgraf mulhaberat ve muamelâtımda muayyen be- delli verem pulu -sağlık pulu- yapışacak... Posta ve telgraf idaresinin 920 istalistiğine nazaran -mat- baalar hariç. dahili ve harici adi ve taahbütlü, teili ve telsiz her şekil muhabere ve muamele ade- di 91,000,000 doksan bir milyonu mülecavizdir.. Ve bunun yedi günlük vasati miktarı 2000000 iki milyona yakındır. e Bunlara yapışacak verem pulunun da ve- rimi meydandadır. itiraz etmek isteyenler bir takım şeyler söyle- yebilirler, Buna verilecek cevap şudur; korumak için iki mühim teklif Verem mücadelesi için esasl! varidat membaı rek Hilâliahmer Pulu yapış” 'şamaları ve inkişaf bulmaları Umumi yerlerde rakmın sunun sekiz ve hatta on, OP | liraya satılması o yerleri m risiz bırakıyor mu? Markasi şekline göre rakı fiyatları çe ç « şecektir. Herhangi bir dükk 6,75 lik bir şişe bulamıyan âlâ yetmişe kuruşluğunu se$ karmadan alıyor ve yüz rakı da üç kuruş adam için bu para kalacak bir meze kırıntı başka bir şey değildir. Diğer taraftan Tütün lı geçen senelerde paket fiatlar. bir zam yapmıştı. Arz ettiğ” . yi a3 nispetten çok fazla olan bu mış midir? Aynen böyle düşüs” dan sonra İdarenin satışı günlerde, Posta muhaberat muamelâtında bir tenakus kajl edilmişmidir? ... 4 Bu itibarla, ben aykırı, 5” nasız bir şey söylemediğimi » pratik düşündüğümü zannedi rum. Söylediklerimin, millet büyüğü ve devlet adamı olan sizin sizlerin uzun ve şümullü görül | ve düşünüşlerinizle yontulmal!” düzöktilmeleri elbette lâzemdi Şu kadar var ki bunlar $i nazarı tetkikinizden geçip devlet kai ve il hale getiri i > y ve müstakil Türkiyeyi di birinci Dumlupınar gibi genç i rimizin ciğerlerini:kemiren : #8) un düşmana karşı ikinci Du” lapınara, kuvvet ve emniy' yürür ve kavuşuruz.., Küçük sanayiin | inkişafı | Üsestarafı 1 inci sayı'amızda T da böyle bir santral fal İ tesisi imkân ve şeraiti tetkik © lince ber şeyden evvel küf fabrikalarm şehir içinde çok d8* 1 nık bir vaziyette bulunması rı dikkati celebdiyor. Bu dağın ık vaziyeti devam ettikçe i fabrikanın tesisi ve idaresi 4 müşkül olacağı şüphesizdir. Binaenaleyh sırf bu noklai zardan da İstanbuldaki küçük nayii toplu bir hale getirmek 7umu hasıl oluyor. Bunun içir y meselâ Aksaray gibi müsait yerde küçük sanayi mmntakasi w cuda getirmek iktiza ediyor. Küçük sansyi denince bunu if, mal etmek doğru değildir. Çünki İstanbulda en aşağı bu sanayi ye zünden on beş, yirmi bin güle geçinmektedir. Bu on beş giri bin nüfusu geçindiren küçük 18” gâhlar iktisadi harp sahasmde deta ileri karakol neferleri | $' mücadele etmektedir. Bu itibari memleketimizde küçük yi miktârmr artırmak © vazife? iken en küçük bir himaye > hakkak olan Snevcudiyetleriziğ D rer birer mahvolup gitmeleri ir sadiyatımız namına ağlanacak ! şeydir. Sami sözi Sü didi çilek ide SELİ GİR en İY elm ilin Elk