25 Eylül 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

25 Eylül 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Şapka ticareti Evde dört beş tane (gelinlik kız vardı. o Geçinmek gün geçtikçe daha zorlaştığı için hem anne, hem de baba bunlara münasip (birer kismet çıkmasına dört gözle intizar (ediyor. Yardı. > Yalnız bir dertleri vardı. Köri çk olan kızlar (Obüyüklerden daha güzeldiler. Bunun için küçüklere da-| ha evvel kismet çıkmak ihtimali vardı, Bir gün baba güler yüzle karısı. nın yanma geldi; Karıcığım, dedi, misafir odasında, bir bey var. Benden kızımı istemeğe gelmiş! Bu haberden sevinen anne sordu: — Ya, neci imiş, işi gücü ne imiş? — Şarap tüccarı, Kadm bu habers büsbütün sevindi: çocuğu, ne de ev sahibinin ken-'yan kadm: Gözü iyi görmiyen baba—Kizım gözüm iyi seçmiyor, plâja doğ- ru pazar kayığı mı geliyor, yoksa annen denize mi girdi? Aç dilenci Ev sahibi, bahçe kapısını çalan ve vç olduğunu söyliyen bir ( dilenciye! dedi ki: — Şu bahçeys girip tırt'harı temiz- ler misin? Pilenci cevap verdi: — Hayir! — Hani karnım aç diyordun? — Evet, ama karnımı doyurmak için tırtıl yiyecek değilim ya. Kimsesiz adam İki arkadaş, vapurda yan yana ©- tu xi — Şu karşıdaki adamı görüyor mu- sun adamdır. Ne evi, ne ailesi, ne akraba- disini seven, bir gocuğu yardır. Yapa — Alâ alâ, dedi, öyleyse kızların yalnız olduğu makaknkl” 04 b çi Öteki hayretle sordu: Dilâram... — Nasıl anlüdin? Ayaspaşsdaki £ eski mezarlık, fani-| — Gayet basit, demin bir paket çiko- J€MİŞ oluyordu. oldu olalı, yeni vellata açtı ve içinden çıkan yaldızla res. mi yete attı. lerin ikametgâhı zarif binalarla süslenip duruyor. Yoluk selviler ve çarpılmış mezar taşlarının (yerinde şimdi modern mi- Rahat! mari eserleri yükseliyor. Yalnız bu) Bir akşam koca, eve gelip göyle kol asri binalardan birisinin ismi garibime|tuğa Yerleşti. Ve karısıa: gitti: Dilâram,. — Oh, karıcığım, dedi, dünyada in- Böyle bir binanm üzerinde bu isim san kendi-eyi gibi rahat. bir yer yok. Nâzım Hikmetin bir manzumesinin üs- tüne bir serlevha koymağa benziyor. xx) Güzli Kavve Şoyanı dikkat bir sesi vardı. Ay- nen üç yaşındaki bir çocuk gibi bağı- rıyordu, Vura'dum, vuruldum, elle rinı karnına banlırıyordu. Bize doğru gelen ileri karaknl 4skerlerimizden bi. risinin (yardımı İle Luksa müayene ettim. Bir piyade mermisi oLuksun karım hizasından — bir parça deriyi çizmişti. Az miktarda kan akıyordu. Doktorun (yardımı ile Luksun yara- sını rus sıhhiye sargısı ile bağlaf- tam bundan maksadım da, Ruslara yakalandığı takdirde Rusları şaşırt- mak içindi. Luks bana tekrar Rus Jar tarafına gönderilip gönderilmiye ceğini sordu. — O, Luks şimdi ser tam manası ie “bir kahramanlık © göstermiş o- lacaksın; yarın akşam yaran iyi ola- cak, ben senj ertesi sabah o başka bir noktadan Ruslar içersine sevkede- ceğim ki, bu nokta Veichsel nehri ile düşmana karşı mestur bir vaziyette- dir. Buradan itibaren (sen grupuna iltihak için ilerlersin. Bataryaları gö- zetmeği unutma. Luks son bir defa daha içini çekti. Son olarak kendisini | Velchsel nehri i Karısı gülümsiyerek cevap verdi: (ler İçinde ne kadar takip etmemi rica etti Ben de kendisine vadettim. Bu mevki hak- kında tertibatım şöyle idi. İleri ka. rakol kumandanından başka kimsenin haberdar olmaması © için o noktaya karakol çıkarılmamasını temin ettim. Brtesi sabah Lüksle beraber nehrin kenarına gittiğimiz zaman © karakol kumandanı orada hazır bulunüyordu. Üçümüz birlikte oturmuş kesif sisin yükselmesini bekliyorduk. o Karakol kumandanı Luksten pek emin gö zükmüyordu. Hakkı vardr. OÇünkü bizim kahramanın dişleri titremekten biribirine çarpıyordu. Ben artık Luk. se talimata başladım: — Arkadaş vazifeni unutma, yazi. feni unutma, sakın aptallık edip ağ- undan bir kelime kaçırmıyasın. Ari kandan şilâh patlıyacak olursa kork; ma, silâh atan biziz. Şimdi suya at. İn ve suyun dibine dal, Kafan gözük. miyecek kadar derine. Korkma o su insanı ısırmaz. Şimdj tekrar o sudan çık. Yanımızdaki küçük bir fundalık- ta Luksun hareketi lâzımdı. ikızla yaşlı ve muj rea bir ka- ruyorlardı. Bir tanesi ötekine dedi! ye ? O biçare her halde kimsesiz bir Kırkından sonra Rumca Dedikodu yapıyorlardı. Birisi sor. idu: — Şu karı kocanın da bu . yaştan sonra rumca öğrenmeğe kalkışmala.! rına (hayret ediyorum. — Aman azizim, hayret etme. Ma- İlüm ya onların çocukları olmaz. Son| günlerde bir rün. ailesinin yeni doğ; muş çocuğunu ülıp (o çvlâtlık o edindi- Ter. Çocuk büyüştince konuşmak için lâzım olur diye rumen öğreniyorlar. Müskiratta otomo- biiler Müskirat idaresinin (Fındıklı civa- rında yaptırdığı cleiji bicili binaların bir tarafı şık şik otomobillerle dolu- dur. Tramvayla oradan gelip geçenler biribirlerine soruyorlar: — Bunlar kimin, inhisar müdürleri- nin ne kadar çok otomobili Var? Büâna kalırsa bunlar idarenin değil dir. Olsa olsa başdöndürücü sürstle giden otomobillerdir oki onları oda müskirat o İdaresind, (o bulundurmak yersiz sayılmamaktadır . Cigara ve kadın Bir toplantıda © genç ve asti bir dın gelecek diğer misafirleri berliyor- lardı. Bir aralık genç kız, kadına: — Birer cigara içelim! dedi. Aldığı terbiye icabı kadmlarm ci- gara içmesini pek büyük bir ayıp sa- — Allah allahpdedi, cigara -içece- Eime ilk gelecek arkeği öperim1 Kadın bu suretle bu işin ne dere- <elere kadar imkânsız olduğunu söY- Genç kız ceyâp verdi: — Ben de öyle Yapacağım ama, o) gen kadar birer cigara içebili- Menetmedi İki arkadaş konuşuyorlardı; — Peki azizim seni doktor şarap İç- Hamam ve banyo Beşiktaşta namma heykel (dikilip dikilmemesi (o bahsi suya düşen Nedi- min o hamamiyesi (meşhurdur. Eski matbuat kanunu zamanmda ( İntişar eden divanında obu parça vardır, ve okuyanlardan bir kısmı onu bir şaheser! addederler. | Eskiden Nedime mevzu © veren h-| mam, şimdi de banyo şekline gizle) Vâlâya sermayei makal oldu. Üç, dört defadır, banyolardan bahsediyor. Bir bakıma edebiyatın kuruluğunu gidermek için — hamam olsun, banyo Sıcak nükte Eski mübadil ve yeni gayri müba- dillerden Selimi İzzet bey Fransız gazetelerinde adapte edecek fıkra bu lamadığı günlerde kendi cevval ka hasından çıkardığı nüktelere Bu nüktelerin bir kısmı Toplu İğnenin yazdığı yazılarm soğukluğuna dair. dir. . Toplu İğnenin yazıları soğuk da . olsa, bilmeyiz, bu, Selâminin fıkra- larına hararet verir mi? Dünkü Aksamda yine bu (mealde bir fıkra vardı, Srcak fıkraya misal olsun — bahse biraz su karıştırmak! olmak üzere istinsah ediyoruz: fena da olmuyor hani. Zamane hizmetçiler Müşkülâtla eve hizmetçi bulunabil- mişti. Evin hanımı ilk günü hizmetçi- ye sordu: — Kızım, sen bundan evvel nerede oturuyordun? — Behice hanımlarda. — O hanım nasıl hanımdı? NÜKTE Geçen gün Ahmet bey yolda Toplu İğneye rasgeldi: — Azizim, dedi, dün bir nük- te yaptım... Toplu İğne güdü: — Olabilir. — Amma her kes: Yo, bu nük- — Bilmem hanımefendi, çünkü ben)te senin değil, bunu muhakkak o kapıya girdiğim zaman kendisi mi/Toplu İğneden duymuşsundur, de- safirlikte idi; o gelmeden çıktım, git- diler. tim, Şatranç meraklısı — Ben odam! vermek için bir şat- ranç meraklısı arıyorum. — O da neden? — Çünkü odanm tahtaları malüm. İnsan ancak şatranç meraklısı olmalı ki ağır ağır hareket edebilsin. Eski moda İki hanrm konuşuyorlardı; birisis.. — Seni, dedi, bu elbize ile hiç görme- miştim. Öteki: — Bu elbise bana yirmi bir yaşıma basmak hediyesidir. — Ya. o zaman da bu moda mıydı? Kaçta kaldırayım Kadının biri otelde kalıyordu. Ote lin hizmetçisi sordu: — Efendim, sizi sabahleyin kaçta u- mekten menetmedi mi? — Meneimesi Tâzmgelirdi ama, et- (Bir teranei tahassür) şeklinde| — Galiba bugün mahalle kahvesindemedi; çünkü ben onun kaynatasından! — Odada zil var ya, ben çalar, Seni kavga ettin! şarap alırım, Ve istikamet gösterdim. — Hayır efendim ben yalnız gitmem siz beni fundalığa Okadar takibi va dettiniz. Yalnız gitmem, — Haydi öyle olsun korkak herif sen de. Dediğimiz mahâlle kadar gittik. Artık benim sabrım bitmişti. Revolve- — Fakat şimdi seni gö sen gitme? Dedim. Luka yi ai e nöbetçisinin doğru gelmekte olduğunu gördüm. kaç el silâh attım. üzere İkmal olundu. İki Ogün sonra telefonla Luksun avdeti bildiriliyordu. — İki saat sonra yine Luksla karşı karşıya idim. Bu defa Luks o esir karargühmda değil, kolordu erkân: harbiye dajresinde.. — Luks bu da ne? bu bir yüksek krymette salip madalye.. Göğsündeki madalyayı ( gösteriyordum. — Ya efendim. Avdette Ruslar be ni takdirle karşıladılar. Yaramı gör dükleri zaman bu mada)yayı verdiler. Fakat bunu benden ziyade siz hak ettiniz. Madalyayı bana vermek isti», yordu, — Hayır Luks o senin hakkındır. Kahramanlar (dalma taltif olunma; ıdırlar. Bataryalar nerelerde? Bir Her şey program — Haydi Luks vakit geldi, dedim. yandırayım? Kadın şu cevabı verdi: çağırırım. Luks (gösterdiği harita üzerinde; bataryalarm (yerlerini çok mülkem-i mel tesbit etmişti, Ayni günde düş- man bataryalarını susturduk, o Luks! mükâfaten (o Lodz'daki üilesini gör- meğe gönderildi. e Fakat harp niha. yetine kadar üsera karargâhında bek diyecekti. ZEHİRLİ GAZ TAARRUZU Benim hudut casus zabitliğim baş- ka bir vazife ile tebdil olunmuştu. Bu-! gün bile beni tedhiş eden bu yeni) vazife, harbin en hunharane safhast- nı teşkil ediyordu, Tik zehirli gaz o taarruzunu şark cephesinde (bizim tarafa yaptılar ve bu gaz hücümunu bütün safahatile! cephede benden daha mükemmel müşahede eden yoktu. Erkân: harp reisi bizzat beni tele: fonla çağırdı. Birkaç gün sonra Bo İimov civarında (gaz taarruzu (o ya- pılacağını bildirdi. o Erkâmharp rei- sinin emrine göre benim vazifem: Ze. hirlj gaz muharebesi esnasında. bu (r1-! zın, ilk kimya muharebesinin mucidi meşhur profesörü (zehirli gaz harp sahasmda dolaştırmak ve profesörün bir kılına hata gelmeden sağ salim cephe gerisine getirmekten ibaretti, Kumandan telefonda çok keskin emirlerle bu meşhur adamın hayatın-| — Söyle bakayım bu nükte ne idi? — Söylemiye değmez, soğuk bir nükte! i Hizmetçi (küçük © hanımın sevgilisine ) — Hanımefendi, artık bunları getirmesin diyor, almak istemi- çöpçü bunlar yormuş... dan mematından mes'ul (o oldüğumu tekrar (tekrar söyledi. O gece, gaz taarruzu yapacak kıf'aya iştirak ettim. Profesör de az sonra Lodzdan geldi. İhzarat profesörün (nezareti altında yapıldı. Rasadatı havalye merkezi havan müsajt, yani rüzgürm düşmana doğ- ru eseceğini bildirdi. Zehirli o gazleri havi çelik şişeler en ön siperlere yer- leştirildi. Biraz sonra bir rüzgâr şarka doğru esmeğe başladı. Maksat da bu rüzgâr idi. Ben profesörle az cenupta gazin tesirini en mükemmel müşahede (edecek bir noktada bulu- nuyordum. Zabitan ve efrâat gaz maskelerile mücehhezdiler, Ben gazın üflenmiş olup olmadığı- ni profesöre sordum. Profesör bilmi- yordu. Hiç kimse bilmiyordu. Bizden bir zabitin alay kumandanma bir şeyler anlatmakta olduğunu gördük alay kumandanı profesöre (bakarak (felâket!) dedi. Profesör bir şey söy- lemiyordu. Ben ileri zehirli gazin üf- Tendiği mahalle gittim. Bizim asker- lerin ohasta teskeresi (ile siper £g& risine taşmdıklarmı gördük. Bu mik. tar gittikçe çoğalıyordu. Profesör? — Rüzgâr fena esiyor, bari bırak lan gaz rüzgârla tekrar geri gelmese. diyordu. i (Bitmedi) ay

Bu sayıdan diğer sayfalar: