19 Temmuz 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

19 Temmuz 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gençler Diyorir ki : Bazı şartlar dahilinde şapkasız ve ceketzsiz gezmeğe taraftardırlar (Geçen sayımızdan mahss0 istisnalarla taraf- tarım Üsküdarda Mahmut Nedim B. diyorki: işte haylı zamandan beri beni düşündüren bir mesele; ceketsiz ve şapkasız gezmek doğrumu? değilmi?. Ve neden?. cidden bu mesele beni çok ve zihnimi kurcalıyordu bari düşündüklerimi şurada bil- vesile anlatmış olacağım. Efendim benim (zibniyetime Gençlik Anketi Gençler size soruyoruz Yazın şehirde gezinti yer- lerinden hengisini tercih edersiniz? Sebebi nedir ? şapkasız bil- göre cekelsiz ve hassa şehir dahilinde gezmek titizlendiriyor | Bugün | gündür bizi bunaltan sıcaklar hatıra getirdi muhakkak... Maamafih ne olursa olsun ben ceketsiz ve kasketsiz çok- tan beri geziyorum, şu halde “Yazın, ceketsiz gezmenin ta- raftarıyım. Amma siz taraftarı değilseniz ona karışmam!!! Dikkat ederseniz yazın taraf- tarı oluyorum, zira kışında ge- zecek olsam- amma ceketi kı- şın çaldırırsak o başka - adama zirzop deli diye haykırırlar. Fakat şunuda zikretmek arzu | İ ederimki yaz ceketsizlere bir İ nimettir, zira: öyle beyler tanı kat'iyen doğru değildir. Maama- | fiyh bundada birçok kabul etmekle beraber şu aşağıda sayacağım şeylerin haricinde bu halleri “pek abes buluyorum. tisnalar Kabul ettiğim istisnalar da şun- | lardır: Meselâ; spor yapılırken veya sporun icabettirdiği ber hanği bir işte böylece gezilebilir; Son- ra sayfiyelerde bu suretle 'dolâ- şanlara hatta hak veririm. Yal- biz benim: kızdığım“ şahsiyetler şehir dahilinde bilâ ceket ve şapka dolaşanlardır. Bakınız ne- den. Meselâ insan yolda şehrin eri büyük erkânından birine far- nı mahal valiye rasğelebilir, ve yahut kendinden büyük bir zata bir ahbaba bir akrabaya tesadüf edebilir onların karşısına (belki- de biraz köhnecedir amma) doğ- rusu ayıp olur. Bilmem ben bu fikirdeyim © Maamafiyh bunun telâkkiye göre değişti mederim. Ancak ben kendimden büyük bir zata bu kiyafetle ras- ğeldimmi bir daha imkânı yok onun yüzüne bakamam? Yalnız şu noktayı arzedeyim meselâ ceketi yanında taşımak şartıla sıcaktan pek fazla muztarip olun- duğu takdirde ceketin biraz çıkmasına bence cevaz vardır. Yoksa şehir dahilinde muhakkak şapka ve ceketle gezilmelidir vesselâm... Bazıları müstesna ben böyle gezenleri müsaadenizle söyleye- yim. “Zöppe,, likle ittibam ede- rim. Onlarda kusura bakmasın- lar. Ne yapayım bu fikrimi im- kânı yok değiştiremem. Canı is- teyen beni neyle ittiham ederse etsin ben bu usulü her zaman takip edeceğim işte bu kadar... ... Sıcaklar böyle giderse göm- leği de çıkaracağız galiba?! Abdullah isan B. diyor ki: Bu hafta gençlik sayıfasında genç okuyucularınıza bütün kari- lerinizi alâkadar edecek bir su- al soruyorsunuz: Gençler başı açık, ceketsiz gezmenin taraf- rım ki sıcaklığı bahane ederek mintansız bile gezerler. Lâkin, ne hal ise amma gü- neş bir az daha azacak olursa ozaman seyreyle sen İstanbul halkının halini: Frenk gömleğini bile çıkarân, çıkarana.. Şu satırları yazarken alimal- lah alnımdan şıpır şıpır, damla, damla ter akıyordu. Hatta o kadar ki, bana sıcağı üstünde şu şiiri ilham eyledi “AMIN,: Kızdı, gök kut Bo ki Bus Yolunda slnımdan terler sızdı... Sarki" vücudum Benimi #udurn; yudum Yaptığım. be kızdı, ye benziyor solar sızıyor. Babamın küpünde su ok... İçerim dim & at sırı ÜSTÜ uyu. Evet... Sıcaklar böyle giderse frenk gömleklerini de çıkaraca- gız galibal Doğrusu bu sıcaklar insana; Taaaaa... e kutuplardan kalkıp kalın buzdan asasına dayana; dayana gelen kış babayı aratı- yor, yoksa hattı üstüvanın gö- beğinden gelen bu gün eşini ortadan mı kaldıralım, nedir? Ammada tuhaf isyancı insan- larız be... Bunları kendime yazarkende (kendi, kızıyorum, hırslanıyo- rum; Sıcak olur -ölİf yandık, diye bağırırız, soğuk olsa, - aman imdaaat donuyoruz diye figan ederiz... Tanrıda şaşırdı... Hep bizim gönlümüze göre mi yapacak... Bak beş parmak bir mi? ki- | misi ufak, kimisi büyük... Hattı üstüvadan yananlar, kutplarda donanlar ne yapsın, acaba ken- dimizden başka biç bir gün ow- ları düşündüğümüz varmı? Ha- Imize Şükredelim doğrusu... Âdet meselesi Muallim mektebi talebesinden Nazmi B. diyor ki: Şapkasız her yere gidilebilir fakat ceketsiz her yere gidilmez, meselâ resmi bir müesseseye gi- diyorken şapkasız fakat ceketsiz gitsek ayıp olur. gitsek olur | | İyordu. (Amatör sahne İki temmuz perşembe akşamı Türk Gençler.birliğinde şu üç eser oynandı.! 1 — Bekirin rüyası, 2 — Tellal, 3 — Yetmişlik bir genç. Bekirin rüyası Eser: Mahmut Yesari Bey, Suflör: Recai Bey, Dekor: Nurullah ye Necmettin Bey ler. İ Perde açıldığı zamn Bekir masa-| nın başında korkak bir tavırla duru- Sahnedeki harektleri altı Ya şındaki bir çocuğun tavırlarına benzi. İyordu. Bilhassa son meclis İyi olacağı yer de fena tarzda oynanmıştır. Bekir ro lünde Musa Bey faciadan ziyade ke medilerde muvaffak oluyor. İmam rolünde Nurullah Bey rolü- nü ezberlememiş mütemadiyen suflö- re bakıyor. Hasan usta rolünde (Ferruh Bey)| sahneye girdiği zaman vaziyetinde kav gadan yeni çıkmış bir insan hali var- dı. Velhasıl Ferruh Beyin ( jestlerine| nazaran faciadan ?iyade komedi tiple) rinde daha ziyade muvaffak (olacağı yeknazarda belli oluyordu. Müstantik rolünde Necmettin Bey| acele etmese daha çok muvaffak ola.| bilirdi. Sahnede gayet yavaş sesle ko- nuşuyorlardı. »*.. Nurullah Kâzim Beyin (Tellal) » mümkün olduğu kadar iyi oynanmış- tır fakat çalışılmadığı belliydi. .*.. in (Yetmişlik bir genç) yoktu» ve yazılmış bir Hikmet B. isimli komedisinde mevzu öteden beriden alınarak eserdi. En çok muvaffak olan kadm rolünde (Enver) Beydi. Hikmet oTey sahnede fazla taşkınlıklar yaparak ya nmdaki arkadaşlara söz bırakmıyordu. Dekorcu Geçen haftaki bilmecemizi halledip mükâfat kazananların listesile yeni bilmecemiz arka sayıfamızdadır. Kampa giden talebemiz Dünden itibaren Galatasaray, tevniyal, Darüşşefaka ve Feyziye li- seleri Pendikte kampa çıkmışlardır. Ver- VAKIT Gençlik sayıfası Müsabaka kuponu 19 Temmuz 103) elle nee İLA, SALE. Adres; —k G—CCC.. — <—-—- Bilmece halli; — ....... —— sız dolaşırsak olur. Resmi bir | yere gidince hemen giyiniriz fakat sokakta ceketsiz şapkasız gezmek çok doğru bir düşünce- dir. Hatta pantolonlarımız kısa olsa daha iyi olur. Şimdi yaşlı bir adam bu vazı- yette sokağa çıksa gülerler çün- kü âdet olunmamış halbuki bir | kaç kişi bir olup bu vaziyette çıksa onlardan görenlerde ayni tarzı taklide çalışırlar doğru de- —> İjihanenin İrümeğe başladık. İdan sahile doğru 'arasma sıralanmış. ilk evvel | istidasını pek âlâ görebilirsiniz! 7 — VAKII 1Y lemmuz 151 — arasnda) İLiseler kampında günler nasıl geçer ? istanbul, Kabataş, Feyziati, Hayriye, Terakki, İstiklâl liseleri kamplarında gençler neşeli ve sıhhatli günler geçiriyorlar Kampta öğle yemeğini yiyen bir grup Liselerimizde okuyan gençlerimiz ders kesimi (dolayısile kamplara çıktılar. Istanbul, seleri Pendikte, rakki (liseleri at mesafede Feyziati ve Hayriye H- Kabataş, Şişli Te. Pendiğe yarım sa- güzel bir çiftlikte, Is tiklâl lisesi Ode Bostanerile Maltepe arasında (kamp kurmuşlardı. Bu suretle gençlerimiz okudukla rı askerlik derslerinin tatbikatını bi- hakkin görmektedirler. Kampları gezen (bir arkadaşımız jm üşahedelerini anlatıyor: ... HM dakikalık o bir tren yolculuğu. Maltepe.. Kartal. ve nihayet Pen-| dik. İstasyona çıktık. Kampın bulundu. ğu yeri soruşturduk. Ve . bakteriyole bulunduğu istikamete yü- 40 kadar küçük çadır, tren yolun uzanan çamlığın Ses seda (o yok. Kampta silâh talimi Kamp kumandin Yapan liseliler © mülüzimM Kemal Birdenbire muntazam ayak sesleri işi- İtildi. — Bu da ne? i İ — Talimden geliyorlar. wv TE 00 Kamp hayatı o kadar tatlı ki... Ta, yetmiş, seksen metre uzağa (Lütfen sayfayı çeviriniz) abakamız Beni aldatıyordu amma .. Bu haftaki hikâye müsabail amızda Aptüullah Ihsan B. birinci gelmiştir Salamon (aksuntayı) pek severdi; iki limon olan sermayesiri büyültmüş portakalcılık, — kibritçilik toplu iğne, makaracılıktan terfi ede- rek küçük bir manifaturacı dükkânı açmış, sonra da bu dükkânr lokantaya tebdil etmişti. İşi tıkırında idi. Tıkırın da idi amma gelin de sorun. Canım ona sormıya ne hacet bir kere kazanç memurlarına gidin, itiraz dosyalarmı karıştırın, on beş lira ka. zanç vergisi tarhedildiği için şikâyeti ... Salamonun bugün düğünü vardı. | Balattaki Yasefaçinin kızı Reheka| ile evleniyordu. Nasılsa göğnünden koptu, Üskü, dardaki bit pazarından elden düş sevgilisi için kuş başlı bir toplu ;#nel aldı. Yo..o..0. Ehemmiyetsiz sanmayın, gözümle gördüm bakırın üstüne altın kaplama, çok kıymetli bir şey, Kaç ku- ruş bilir misini; Tamam elli kuruş kıymetinde.. Doğrusu a2 para değil7.. ... Salamon evlendiğindenberi bet bereket arttı, lokantada müşteriler ka rınca gibi hiç eksik olmuyordu, Çünkü Yasefaçinin kızı güzel Rebeka o gün. den itibaren belde peştemal lokantada! yemek pişiriyor ve hatta çırakık, gar.|Fitin ka sonluk ediyordu. | Salamon artık kasa başında pat. ron olmuştu... ... | Ne tuhaftır iyi günler pek çabuk kaybetti, Bunun üzerine Salamon tamam kirk gün, kırk gece matem tuttu, Siz de ben de şaşayımki Rebeka ölür, ölmez lokantaya rağbet kalmadı. Salamon her gün ağlamağa başla. dı. Sakın ha Rebekanın ölümüne müte. essir oldu sanmaym, eski müşteriler kalmamıştı da ondan. ... Balattaki, Hasköydeki, Kuzguncuk. taki arkadaşları onu teselli etmek için uğraşırken o hep: — Ah, Rebekam ah, tambir aksu. atacı olmuştu. Ben onü aramıyayım da yim arasın be? dedi. Arkadaşları ona yeni bir kiz hul- muşlardı, ediler: — Canım ne tasa ediyorsun be, Ya- sefaçinin kızı öldüyse Mişonun kızı ne yüne duruyor. Çok namuslu kızdır, harama helâl katmaz. * Salamonu arkadaşları yine ağlar buldular; bu sefer içlerinden birisi da yanamıyarak atıldı: | 7 Uğursuz oğlu uğursuz, kadem. siz oğlu kademsiz. Yazik be yöz yaşları na. Ne ağlıyorsun. Zaten Rebeka se. ni lokantanın müşterileri ile aldatıyor du be. Bu cümle Salamonun üzerinde kib mdaki barut gibi tesir yap. tı ve; — Ah iki yözüm. Dedi. Ben de * pun İçin ağlıyorum yal evet haklisin, o beni aldatıyordu. Fakat yel, yelelim yanlış hesapları ile müşterileri de al. gecer. İşte bu da böyle oldu, Salamon,| datıyordu. bir gece Rebekayı Ah Rebekam ah.. Tam bir aksuata ci olmüsi

Bu sayıdan diğer sayfalar: