| | VAR VE WE Tikeşkeşe kişkaşelib Peyami Safanın plâğ Bir şairanç meraklısı la Geceyarısı sinemalardan çıkan-| ir, (Şenyuva) isimli kahvenin ö- Ründen, geçerken içeri bakarlarsa Börecekleri manzara şu olur: Masalara iğilmiş ve karşı karşı- k Oturmuş ebabil kuşu gibi hare- “siz adamlar. ii adamlar baza nmihaniki biv ps ketle kollarını hareket ettirir- si Bazan da, eğer nlar b $iliyorsa kiş! diye bir ses du- Yarsmız, v Şiar şatranç meraklılarıdır. , > Yatı oyunu için bir iptilâdır derler. Bam bilmiyorum. Fakat M İsine inandığım şatranç üstadı uzaffer Muhittin böyledir di- Kendisine Yum, çünkü, onu bir gün kahvede, Matraş bir halde şatranç oynarken! Müş, üç gün sonra da, ayni kah- a önünden geçerken, resimde! düğünüz şekilde bulmuştum. | te, kaivecinin verdiği izahata gö- he uzaffer Muhittin üstat, tekeş-! kişkaşelibil diye diye, yeme-| inandığım diyo-| İve 240 müstahdemi i1—Charlie Chaplin— —Amar canbazanesi | Acaba kız Charlot'yu gözleri «| çıldıktan sefaletini gördükten —. İra da sevecek mi, ret mi edecek? İ “Size'nasıl geliyorsa öyledir... Memleketimizde son zamanlar- & a zührevi hastalıkların arttığı mev zuu (o bahsolunmaktadır. Fuhşun | öfon “plâklı d Bsitle devlet murakabesi altına almması ei Eb ARİN 1 Sİlâzım gelirken tatbikine (Obaşlanı- İTevfik Fikretin (Halükun defte- lan fuhuş talimatnamesinin bu na- Jrinden) bir parça okumuş. Bu plâ zariyeye mugayir bir esası ihtiva ğı zevkle dinledim, ve bir gece, etmesi münakaşa mevzuu teşkil e- plâğı, büyük sesli sinemalardan bi|diyor. Doktor Hulüsi Behçet ve Os risinin makinesine koyarak dinle-'man Şerefettin Beylerin bu husus dik. Netice fevkalâde idi. Ses, oku»|taki mütalealarını geçen nüshala- yuş, telâffuz, ahenk tam. Yalnız ikilrrmizda yazmıştık, Bu Ogün de küçük hata var. Buna hala da de-jayni mesele etrafnıda bakteriyoloğ mek doğru olmaz, çünkü doğrudan! İhsan Sami Beyin fikirlerini neşre- doğruya anrejistrman şefinin bil. İdiyoruz. İhsan Sami Bey diyor ki: mesi ve o noktaya işaret etm. si Oo “Frengi tedavisi ile meşgul ar- cap eden bir şey. O da (k) ve (ş) kadaşlarımız, memleketimizde son İharflerinin sertliği. senelerde frenginin oçoğaldığına Mamafi, (k) harfleri geçen sene| sahit oluyorlar. Maamafih bence Nazım Hikmet'in okumuş olduğu|de frengi battakığı yüzde e Me ( iğ sor. mediğini zannediyorum. Bir tara Ga) gla de ye gla Sa vol mta bir J program ile mücadel eyaptırıyor, radyoya okunacak olan şeylerdeli, taraftan fena bir tesadüf ile bu bu iki harfe dikkat lâzım. hastalığa tutulanlar eskisi gibi has- Türkçe, ahenk itibarile almanca talığı gizleyemiyor, hemen dek- İve ingilizceden daha güzel işitili- torlara müracaat edip kendini teda yor. İlk yapılacak sesli filmde bu)yi ettiriyor. Nitekim hastanelerde açıkça görülecektir. ve etıbba muayenehanelerinde p frengililerin çoğalması ba m delildir. Ancak bu mücadele yal- Fransanın belki de Avrupanın en sö Kğ Se e Ee olmalıdır. ani hastalığın sirayeti ol olduğu için ona ar, |göre şiddetli tedbirler alınmalıdır. diğ i Fuhş ile mücadele, gizli veya Bunların isimleri Mustafa, Ahmet, | e ikalı fahişelerin delme teftiş Ali, Mehmet Amardır. | m : ie elimi 5 ii iye mi i veya tedavi edi Cambazhanenin Gi. E9vAMİleridir. Fakat maalesef yalnız fa- z z : hişelerle değil, bi diğer vası- Taksim talimanesi meydanında kul larla da fesösi e pe sğe racakları bir çadırda oynıyacaklar Peyami Safa, Sahibinin sesi Bu ayın 12 sine doğru İstanbula İbüyük cambazhanesi gelecek. İ Cambazhaneyi dört müslüman Cezairli kardeş idare ediyorli #uyu, tıraşı unutmuş, karşısında Mi mat etmek üzere üç gün üs! € masadan kalkmamış. « Geliniz, bundan sonra siz bunun “bila olmadığına inanınız. ki a i il, Charlis Chaplin, Şehir ışrklerri deg semanın hemen hemen ilk e $aheserini verdi demektir. aş ehir ışıkları ta başından sonu- a adar bir an sıkmıyan, her sah- i hem komik hemde felsefi, d & bir tek lüzumsuzluk olmıyan da, ilmdir. Dünyada Chaplin ka yı , ahkaha ile gözyaşı bir ara iy tirmiş ve ayni zamanda ver- tuş, ii sinema san'atkârı daha yok aylin birçok sahnelerinde aniya eğlenmektedir. bi ge lin küşat resminde bu gi- imlerle olduğu kadar söz- r > k İsi mücadele bu ehemmiyet veril- m vahşi hayvanlarını gösterecel “İmiyen veya verilemiyen yollarda e. yapılmalıdır. Evlenirken, hizmet- çi, sütnine, aşçı, hasta bakıcı arar *İken frengi noktai nazarından mu- Cambazanede 27 aslan ve kap»! lan, 2 büyük fil varmış. Bu filler biri 4,5 öteki 4 ton çekiyormuş. Frengi artıyor mu Doktor ihsan Sami B. Bu husustaki müftaleasını anlatıyor | ? biyolaji kongresi Vasserman te amülünün frenginin her devrinde behemehal tatbik edilmesini, ancak bu işile daima mesgul mütehas- sıs bakteriyoloğlar tarafından ya: pılmasmı müttefikan kabul etmiş- tir. Vasserman teamülünden başka 'yapılan diğer taammüller, ancak Vasserman teamülüne bir yardım- İcr olarak yapılmalıdır. Yani diğer !taammüllerle frengini nmevcut o- İlap olmadığına kanaat getirme- melidir. İşte elimizde böyle mü- kemmel bir teşhis usulü varken tees süf olunur ki buna riayet edilmi, yor. Her evlenen gencin ( yalaız| İsathi ve seriri bir muayene ile| sıhhat raporuna kanaat getirmeme- li, Behemehal kan tahlilini şart koymalıdır. Bunda tereddüt ede- cek veya utanacak bir şey yoktur. Hiç kimse istiyerek başını felâkete| İsokmak, hastalığa tutulmak iste- mez. Fakat fena bir tesadüfle, ta- lisislikle tutulur. Yahut (bazan ısen intikal eder. Vaktile tutul- muş olanlar kısa müddet bir tedavi; ile iyi oldum zannederek evlenir. Çünkü kendinde zahiri bir şey gör mez hissetmez. Fakat evlenmeğe| karar vermeden evel bir kan tahli- İli yaptırırsa hatasını derhal anlar. Eğer kuvvetli ve uzun o bir tedavi görmüş ise tahlil menfi çıkar vel pek âlâ evlenir. Fakat buna riayet edilmediği için bazı teehhüller fe- lâket ve musibetle neticelenir. He-! İe hizmetçi, aşçı ve süt o ninelerin hiç birisinin elinde böyle bir kan| tahlili yaptırdığına dair rapor yok- tur, Biz de aramaz ve sormayız. Hükümet bunu şart koymalı, halk da kan tahlili yaptırmadan hizmet- çi, aşçı, süt nine almamalıdır. İş- te en iyi mücadele budur: Böyle dal ayene edilip edilmediği aranmı- yor. Yalnız bir sıhhat raporile ik- tifa ediliyor. Bu çok noksandır. Bu hastalık eskisi (gibi artık mu- ayyebattan değil, ancak sari ve can sıkıcı bir hastalıktır. Tedav vardır. Hem de kat'i ve pek mi kemmeldir. Yalnız hastalığın baş! langıcnda doktora müracaat et- mek, Kuvvetli ve uzun bir tedavi- ye maruz kalmak lâzımdır. Frengi teşhisi bidayette, müte hassıs doktorlar tarafmdan ko- lay bir keyfiyet olmakla (beraber çok da aldanıldığı vakidir. Onun Bu işiM' yayani Hayret tarafı A- mar kardeşlerin bu kadar muazzam bir teşebbüsü bir saat intizamile idare etmeleridir. Meselâ içersi 4500 kişi alan muazzam çadırları nı 4 saat gibi krsa bir zamanda dik meleri, üç sahada birden ve ayni| zamrnada üç saat devam eden oyun| vermeleri, seyahatlerde muntaza- man temin etmeleri bu kabilden- ir. Evvelki gün, Pirandelle'nun e serlerini pek seven Fuat | Beyle oturuyor, bu canbazanenin gelece- nı bilen hasta işçiler ve diğer has- talar ister, istemez tedavi olurlar ve kendilerinden kimseye hastalık irayet etmez. Yoksa frengiye tu-| tuldum diye yeis getirmek, bhaya- İtmdan bıkmak doğru değildir. Tek rar ediyorum ki frengi muhakkak kabili tedavidir. Berlinde profesör Ottoya, fren» gi teadvisi çarelerile meşgul oluyor musunuz? Diye sormuştum. O da! cevaben bugünkü frengi tedavisi! pek kat'idir, pek ciddidir, bu deta- ima kan tahliline maruz kalacağı l lie okuya eri, barda dans iptilâsını,!8' ini kendisine anlatıyordum. için yalnız görülen şekil ve âaraz|vi usulüne maruz kalan her hasta ile hükmetmeyip zamanında kanlbehemehal tedavi olur. Elverir ki — 5 — VAKIT3 MAYIS 1931 — San'at âleminde Bir recital ve konser Mayısın birinci cuma günü İstanbuldaki musiki muallimleri- nin müktedir ve meşhurlarından birisi olan Mösyö Rudolf Leibovi- çın yetiştirdiği talebeler Beyoğ- lundaki Glorya sinemasında: öğ- leden evvel bir piyano ve ta- ğanni konseri verdiler, Musiki ve san'at muhiblerinin davetli bulunduğu bu müsamere, pro- fesörün (o talebelerine © verdiği onuncu (Recital) ve könserdir. Bu kadar talebe yetiştirdiği ve konser verdiği halde ismi etra- fında hiç neşriyat yapılmamış olan bu zatın bu konseri de di- ğerleri gibi muvaffakiyetli oldu. Hem kendisini, hem talebesini tebrik ederiz. ——— Kandilli rasatanesinin ihtiyaçları Başvekilimiz ismet Paşa evel- ki gün şehrimizden ayrılırken Haydarpaşa istasyonunda Kan- dilli rasatanesi müdürile görüş- müştür, Fatin B. rasatanenin va- ziyelini suran başvekilimize nok- sanlardan babsetmiş ve başve- kilimiz bu ibtiyaçlarla alâkadar olamyı vadeylemiştir. HI ANKARA ilim ve sar'at gazetesi dırlar. Bugün birçok müesseseler, me- mur alacakları zaman kendisinden kan tahlili raporu aramaktadırlar. Hemen her tarafa taamüm etmeğe başlıyan ve çok faydası © görülen bu usul de iyi ve ciddi bir mücade- ir. Kendisinde hastalik tebeyyün edenlerde kimden hastalığı almış ise onu derhal âit olduğu maka- ma haber vermelidirler. Bu, mem leketin selâmeti için lâzımdır. Çün kü hükümetin nazarından, takibin- den kaçan gizli fuhşun daha bir çok zavaliryı zehirlemesinin önüne ancak bu suretle geçilebilir, İşte basit görülen bu saydığım jusullerin tatbiki frengi mücadele- sinde müsmir olabilir. Fakat muvaffakıyetli neticele- rin alınabilmesi için her vilâyet ve hatta her kaza merkezinde - birer ufak lâkin zengin o bakteriyoleji Bi edi Ya Miyim dr b, tayt Erik Sarpıyor. ellerim terli, sen Gözlerimin önünde iri si- Hekiiler. 2 ire Ebi, Sa ira asker en Vip i Sabit eş, 2 kayi Sind i Sira, 7 YYorum. Dönüyorum. Ka maçları tehzil etmektedir. 8, harikulâdedir. © noktai nazarından bu bitişe Tefrika numarası: 119 'Garp cephesinde .. müelifi Maria Remargue önüyor, duruyorum. kapı rezesi Gözlerm üzerinde yi seda mı işittim? Yoksa! mi pe re p Eiirdadı? vücudümü pleyor. Odamın açık ka- TA asılı kemanın yanm- ceketimi o görüyorum. A$ yavaş (o vürüyorum. im yok. Yanına varım Va gidiyorum. Vücudüm e daha müsterih. Fakat vi soluk kamer © ziyasında Herkes|leri severim, bari çabuk gelseler de — Aman, dedi, ben canbazane-)tahlili | yaptırılmalıdır. Kan tah- lili (Vasserman teamülü) frer- gi teşhisinde yanılmaz < bir teşhisi usul Son beynelm biraz sahici hayvan seyretsek fa, sallanıyor.) İge duruyor, © l dalgalanıyor sonra yavaş yavaş şekille niyor; kekeliyorum : — Valter. Evet 917 agustosunda Paşendalda düşen Valter.. oh.. deli mi İoluyorum? Rüya mı görüyorum? Hasta mıyım? Fakat arkasından diğer bir gölge gözüküyor, Suason civarında kilisenin taki altıma saklanırken bir O sarapnel İparçasile kalçaları parçalanan Frid- İrih Tobergte ikisi de ölü gözlerle, €s- İrarengiz tavırla bir heyülâ sürüsü gi İbi giriyorlar. Daha diğeri, daha diğe İri.. Odamı işgal (o ediyorlar. İşte on İsekiz yaşında bacağı kesilerek üç gün! İsonru ölen Franç Kemerih. ayakları- İni sürüyen ve başından kan sızan Sta nizlas Kaçinşki İpr civarında bir tor. İpille parçalanan Gerhart.. o 19İS tesİrum. Onun nefesini (o arkamda duyar İrini evvelinde ölen Pol Benner. Ven-İgibi oluyorum koşuyorum evler fır. linge Henrih.. Anton Hanyneçman,İtmaya tutulmuş fidanlar o gibi salla. İHerp Vestüs, OFranç (o Veigner, Otolniyer, es, heyülâlar, heyülâlar, bir heyü- — İmdat! imdat! İlâ kafilesi nihayetsiz bir kaflle.. Bun| Fidanlar, ağaçir, “omuzumda bir ların hepsi kimıldanıyor kitaplar üze-'pençe, uluyorum, bögürüyorum, — her İrinde cümeliyorlar, Pencereye trrmanı-adımda bir - tekerleniyorum... Sonra yorlar, Odayr dolduruyorlar. üniformalar, yumruklar, bağrışmalar, Soner birdenbire (dehşet ve havf |İsimsekler ve nihayet (oyere (düşüyo. beni istilâ ediyor. Çünkü daha kuvvetirum, li başka bir heyülâ © yavaşça kalktı. Sürünüyor kapıyı geçiyor — kollarmı -—i— uzatmış birden gölgeden doğar gihil Acaba geçen, seneler mi haftalar doğuyor dişler parıldıyor göz çanak (mı? Mazi hâlâ uzaklarda, sesi halâ du rmda parlak gözler ( pırıldıyor. ve heyülâ bir Fok gibi sürünerek bana doğru geliyor, Arkasmda baldırlıkla. | rın sürükliyen ingiliz yüz başısı.. Çalâk bir hareketle doğruluyor. Ayağa kaltkı.. Ellerini o banadoğru | uzatıyor, Bağırıyorum : — Lüdvig! Lüdvig! kitapları caklıyarak ileri uluyorum.. — Bomba yetiştir Lüdvig! Heyülânın üzerine atılıyorum ka- pıdan fırlıyorum bir sandalye devri. liyor ben kaçıyorum arkamdan endise) li bağrışmalar yükseliyor fakat ku. | lağıma gelen acı iniltiler bunlari far- kettirmiyor. Heyülâ beni (takip edi: yor. Kendimi kaybetmiş bir halde merdivenden iniyor sokağa (o varıyo- kür! doğru fırlatıyor ve| BEŞİNCİ KISIM lâboratuvarları bulunmalı ve bu lâboratuvarlardaki mütehassıs bak teriyoloğlar ile bu mücadele ta- azmetmeli, sebat etmeli ve bıkma- malıdır. Şüpheli gö te kat'i teşhisi konulamıyan has- lemektedir. Derimi hafifçe kıcıklı dığını duyuyorum. ' Fakat böyle vücudumu samimi bir sürünüş ile okşıyan karmca mıdır yoksa çekti- ği parça mıdır. Farkedemiyorum!... Bir rüzgâr esiyor. Bence rüzgârın lap kaynaştıkları bir uyku, hafif birlbu okşaması en muhabbetkârane feragat kanıma sükün verdi. İnevazişten tatlıdır. Çayırlar yaz sonunun revnakile par Oo Yeşil bir kunduz böceği otların Yıyorlar. Otlar arasına uzanmışım, fi-larasından (kurtuluyor. Ceketime danlar yüzümü aşıyor, iğilerek bütün|varıyor. Ve bilâ tereddüt tırman- cihanı mazarımdan sakiryorum. Yalnız mağa başlıyor. Ceketimin yenine rüzgârın mağmesinde tatlı bir hışırtıltırmandıktan sonra yeni bir cihan duyuluyor, Ottan başka bir şey bitmi keşfeder gibi kolu takip (oo ederek yen yerlerde rüzgâr uzaklarda işliyen göğsüme kadar varıyor. Onun na- bir orak gibi vızıldıyor. Yaban kuzu zarında ben bir tümseğim çukurla- kulaklarının bulunduğu mevkilerde ise'ları, “çıkıntıları olan tümsek:... ses daha donuk, daha ağırdır. Bu fark Etrafrmda kelebekler uçuşuyor. ları anlıyabilmek için uzun müddet kaliBeyaz kanatları © ile kendilerini mak ve iyi kulak vermek lâzımdır. — İlik hava içine bırakıvermişler. Çi- Fakat bu sükün canlanıyor. Kırmızıİçeklerde biraz duruyorlar. Gözleri benekli siyah kanatları olan mini minilmi kaldırdığım zaman ikisinin göğ sinekler, kuzu kulağının daleıklarınıİsüme konduğunu görüyorum. Biri sık sürüeükler halinde tezyin ediyorikırmızı tenli ve limon renginde di- ve onlarla sallanıyorlar. Kır çiçekleri| geri ise koyu kadife zemin üzerin- üzerinde mini mini tayyareler uçarmısİde tavus rengi lekeli. Parlak sema gibi uğultular duyuluyor ve tek başi-lonların arkasında beliriyor. ' Bir a a kalmış bir cennetböceği bir devedi-'rı kuş ayak kabıma konuyor. Par- keninin zirvesine doğru YAVAŞ yavaşllak örümceğin ağı, telleri havada tırmanıyor. dalgalanıyor. Sırtlarda, o yaprak- Bir karınca bel kemiğime çıkı-|lar da sarkıyor. Sonr arüzgâr ot- yor ve kolumun teşkil ettiği tünele'ları toplıyor. Ellerime, elbiseleri- giriyor. Arkasından kendi boyun- me, takılıyorlar. Yüzüme konarak dan daha uzun kuru bir çöp sürük- (Bitmedi) yulan bir kasırga, bir Içılmış. Uzun müddet hasta oldum hüm ma geçinciye kadar validemin endişeli yüzünü daima baş ucumda gördüm. Sonra büyük bir bitaplık geldi, bütün mukavemetim kesildi, fikirlerin mezco