— 6 — VAKIT 18 Kâmumsani Mevlütçu 25 yaşında ii mevlitçi hafız MukaddesH.n iri, fakat mütenasip bir vücudu vardı, sanki elbisesi- nin içinde iki canlı hayvan saklı imiş gibi titrek bir göğsü vardı.. | Mevlitçi Mukaddes hanımın; et- rafı mor çürüklü baygın gözleri vardı. Mevlitçi Mukaddes hanı- mın kırmızı etli dudakları vardı. Ve nefis te bir sesi vardı. Mev- litçi Mukaddes hanım evlidi. 6$ lik bir kocası vardı. Mevlitçi hafız Mukaddes ha- nımın babası müezzin Salih Ef. kızımı 15 ine basar basmaz evvelâ bir hatim indirtmiş, ve ondan sonrada o zaman 55 yaşında olan ağniyadan Nurullah Ef. ye tenkih etmişti. Mukaddes hanımın bir mevlit okuyuşu, bir gazel söyleyişi var- dıki kıvrak sesi bütün mahalle delikanlılarını çilelerden çıkartır- dı.. Mukaddes hanım hergece ya mevlide, ya bir sünnet düğününe, ya bir kına gecesine, yahut hani şöyle bir yapılıveren hususi eğ- lencelere çağrırlardı.. Genç ka | dının meclisine doyum olmazdı.. Kendisine uzatılan rakı kadehle- rini geri çevirmez, beyaz dişleri arasında mezesini çiğnedikten sonra küçük elini çenesinin ya- nma koyar, gazeline başlardı. Bazı geceler ortalıktan sır olur, geç vakit eve dönerdi. Böyle gecelerde anahtarla kapıyı | açıp içeriye girdiği zaman ayak- larının ucuna basa basa ilerlerdi, eğer tahtaların gıcırtısından ko- cası uyanırsa vereceği iki cevap vardı.. Ya: .. Filânca hanımda mevlit | vardı.. derdi. Yakut: —.. Filânca hanımda aşır okudum.. diye cevap verirdi.. | Mevlit ve aşır.. Işte Nurullah | efendinin geç vak'tlere kadar soğuk yatağında yapayalnız pi- neklediği geceler zevcesinden al | dığı cevap bu idi... Hafız H. bu Mevlit veya aşır- lardan biraz başı dumanlı, göz- leri sözük ve neşeli, fakat ek- seriya çok yorgun gelir. Derhal | yatağa girip mışıl, mışıl uyurdu. İşte size mevlitci hafız Mukad- des hanımı takdim ettim, şimdi gelelim asıl vak'aya... Kapı çat çat vuruldu. Nurul | lah efendi pencereyi sürdü. Tak- keli başını dışarı çıkarıp aşağıya | baktı.. Her gece gelenler!, Yani hafız hanımın arkadaşları. Elle- Mukaddesi al- mağa gelmişler... Bu, dört sene- evvel pek genç yaşında dul ka- lan Saide batım, gene pek genç yaşında dul kalan Fethiye hanım, gene pek genç yaşında dul ka- lan Şekibe hanım... Mahallede en ziyade horustan kaçanı, en ziyade kapalı gezeni bu üç taze olduğu halde ne hikmetse onla- rm hakkında söylemedik söz, ya- pılmadık dedikodu kalmıyordu. Mahallede onların ismini üç dul- İ lar koymuşlardı.. İşte Nurullah bey bu ırz ehli tazeler için bu ka | rinde fenerlerile dar dedikodu yapılmasına hayret | Mukaddes Mevlitcç hafız Mukaddes! H. | 1931 Hanım ediyordu.. Hafız hanımın en iyi arkadaşi da üç dullardı. Mukaddes H. hemen aşağıya koştu, Dört kadının sesleri bir- birine karışarak yukarıya Nurul- lah efendinin kulağına kadar geliyordu. — Ya demek mevlit var bu gece. — Yal. — Haydi çabuk hazırlan. Mukaddes H. hemen çarşaf- landı. Giderken Nurullah Ef. ona sıkı siki tenbih etti: — Geç kalma Mukaddes. Yoksa karışmam... Mukaddes gittikten sonra bir türlü Nurullah mollayı uyku almadı. Saat epeyce ilerlediği (halde hâlâ hafız-ona öyle derdi-meydanda yoktu. Pencerede oturup karısını beklemeğe başladı. Nihayet gece yarısından sonra sokağın başında sekiz gölge peyda oldu. Bunla- rm dördü erkek, dördü kadındı. Ikişer ikişer tabur olmuşlardı. Gözlerini açarak dikkatli dikkatli İ baktı, kadınlardan birisi karısı, öbür üçü de dullar.. Karısının yanındaki erkeğide tanıyordu: komşusu Nakkaş Ataullah Ef. nin haylâz oğlu Seliml.. Evin biraz ilersinde Mukaddes guruptan ayrıldı, anahtarını çıka- rıp kapıyı açtı.. İçeriye girdi. Nurullah efendinin içersine bir kurt düşmüşlü, Fakat karısından şüphe etmek o melek gibi dindar, hafız, kâ- mil katisından şüpheye düşmek aklina gelmiyordu... Karsı yu- karıya çıkarken bir iskemleye çarptı, sonra sallana sallana ma- saya yaklaştı: Hararetten yaniyorum. Diye (o çaprazlama (o kırmızı bayrak resimleri olan yeşil bardaktan su boşaltırken testiyi elinden düşürüp kırdı... Sonra gene iki yana yalpalıyarak yü- rürken az daha konsolun ayna- sını devirecekti... Nurullah molla: — Neye bu kadar geciktin?.. Diyecek oldu... Mukaddes bitap bir halde yatarken ilâve etti. — Selimlerde aşır okudum... » Nurullah molla bir şece saba- ha kadar karısını boş yere bek- ledi.. Şafak söktü, hatta vakit öğleye yaklaştı, Mukaddes orta- lıklarda yoktu... Nihayet Nurul- lah molla bir işini tesviye için evkafa gitmeğe hazırlanırken İ nazenin sökün etti... Yüzü sarar- mıştı, gözlerinin altları halka halka mordu. Tam gerdanında simsiyah bir çürük vardı. Nu- rullah molla: — Hiç bu kadar geç kalma- mıştın, dün bütün gece nerelerde kaldın.. Mukaddes her zaman olduğu gibi halsiz, kendisini yatağa attı: — Evet, dedi, hiç bu kadar geç kalmadım.. Ötekiler ya Mev- litti ya Aşırdı.. Bu sefer saba- ha kadar Selimlerde hatim in- dirdim.. Ama ne yoruldum, ne yoruldum sorma.. Böyle söyliyerek etrafı mor i gözlerini süzdü, kocasına sırtını dönüp mışıl mışıl uyumağa baş- ladı, Sadrı Etem | Memlekette VAKIT | Bozöyükte pancar zirâatı Iktısat vekâleti neşriyatı- | ha muzı nazarı dikkate aldı Bozyük muhabirimizden: Birkaç senedenberi Uşşak şeker fab rikasına yetiştirilmekte olan pancarcı- lığın bu sene bu mıntakalarda tekrar yetiştirilmesine bir nihayet verildiği hakkmdaki fabrikanın gönderdiği bir| İemre karşı birkaç hafta evvel mühte- rem güzelemiz (VAKIT) le yaptığımız İneşriyat İktısat vekâletince derhal na. İzarı dikkate alınmış ve bu hüsusta İtakibat yaptırıldığı anlaşılmıştır. İ Bozyük gerek şimendifer ve gerek- se orta Anadoluya uzayan şosenin ü- zerinde kâin bulunmakla milli harpte Bozyük cephedeki vatandaşlara elin- den geldiği kadar hizmet eden bir yer- dir. En sonra memleketleri baştan ba- şa yanmıştır. Bozöyüklüler vatanları! uğrunda mahvolan evlerini az zaman zarfında ihyaya muvaffak oldular fa kat diğer cihetten de hepsi borçlandı. lar. Halk bir taraftan çiftçilik diğer ta ratfan tütüncülük yapmağa başladı. lar. Çok geçmedi vekâletçe tütün yetiş tirmek bu mıntakalarda omenedildi. Çiftçiler bu yeisle mali buhranların te siri altında kıvranırken Uşşak şeker fabrikasına pancar yetiştirmek mesele si ortaya çıktı. Çiftçilerimiz artık bir âz olsun nefes almağa başlamışlardı. İYıldan yila halk pancar zeriyatına ©) hemiyet veriyor, gittikçe pancarcılığın “Akıl adalarını,, okudu, dinledik, Van ihtiva ettiği malümatı kavradıkça pan: İcarlar daha ziyade dolgun ve büyük İyetişirordu. Üç sene zarfında çiftçile- rimizin bu husustaki malümatları ve bundan cüz'i bile olsa edilen istifade ler bir an içinde mahvoldu. Bu mmta- kularda pancar yetiştirilmesinin men'i çiftçinin üzerinde fena tesirler birak- tı. Bugün köylünün elinde bulunan en âlâ buğdaym kilesi geçen sene üç dört lira iken bu sene azami 140 kuruşa düş! tü, Bir taarftan zahire piyasasının düş künlüğü diğer taraftan da tütüncülük le beraber pancarcılığın men'i çiftçile- rimizi günden güne borçlandırıyor. /Bu mümbit arazinin yalnız zahireye hasredilmesi bu toprakların vereceği semereleri göz göre göre İstememek- tir. Vekâletçe gerek tütüncülük ve ye rekse pâncarcılığın bir an eyvel ihyası na müsaade edilmesi bu kuvvetli top- rakların istediği bir haktır. Demircizade Ali Riza Gazetede, telefon çaldı: | Şeyh Memduhtu: — Bu akşam Vaniköyüne gidiyoruz. — Ne var? — Vamık ziyafet veriyor, — Peki. Kimler var? — Vanlı, Server Bedi, Necip, Mes'- Beyza hanımı tanırmısınız? Tanı. mazsanız tanıyanlara sorunuz. Pek ne fis bir şeydir. Onu tanıyanlara içe açlık ve uyku tesir etmez. Beyza hanr| mm aguşuna düşenler ordan ayrıla- mazlar. Aynı zamanda bir çok aşığı| maz, onu herkes ayni derecede sever. Greta Garbo bile Beyza Hanıma âşık- tır. Son vapurla Vaniköyüne gittik. De niz kenarında bir bahçe (a giorno) ten vir edilmiş ve bir çardağa sofra kurul muştu. Saat 10 sularında mehtap çık- tı, Boğazın bu kuytu, loş, sessiz sahi- linde flu bir gece başladı. lı renesans devrini inkâr etti, dinledik. Şey Memduh Oskar Vayldin (her in- erkek kadr vardır) nazasiyesini müda- faa etti, dinledik. dan kaybolduğunu O farketmemiştik, Vanlı: — Eğer, dedi, biz gençler—Vanlı 58 yaşındadır — bu akşam Beyzayı bula mszsak bu memlekette san'at öldü de| |mektir, Vamık bir teklifte bulundu: — Muhakkak Beyzayı Onsuz sabahı edemeyiz. bulmalıyız. Arayalım, am ma, hep birden değil, kura çekelim, iki kişi bu işi halleder. Ben onu bulacağımızı biliyorum. beni tayin etmişti. Vamık: erbap.. Şeyh Memduhla bakıştık : — Onu, dedim, buralarda bulama yız, muhakkak Beyoğluna çıkucağız. — Öyle, amma nasil gideriz?. — Vamığın sandalile Bebeğe, ora dan otomobille yukarı. Peki, Sandalı kayıkhaneden çıkar. dık. Boğazın sularını, ilik bir nur gibi, yakamozlar bırakan küreklerle itere) karşı sahile aktık. Bir otomobille Be- yoğluna geldik. Saat 12 olmuş, herkes sinemalardan çıkıyordu. Beyzayı ancak, şu bizim meşhur Sa lomonof vasıtasile bulabilecektik. Onu, caddede araya araya indik. Ticaret âleminde : Ticaret odaları Sa ammmm— Nasıl ikraz ve istikraz yapabilirler ? Ticaret odası meclisi bugün topla- narak geçen celselerde tamamlanamı- yan işleri görüşecek, bu arada bilhas- sa geçenlerde yapılan bir gizli celsede uzun münakaşalara sebep olan, ticaret odnlarının İktisat Vekâletinin muva- fakati olmadan ikraz ve istikrazda bu- lanamıyâcağı meselesini o halletmeğe; çalışacaktır. | Zehire ve Ticeret borsesı nizamnamesi değiştirilecek İstanbul ticaret ve zahire borsası» nın muamelesini genişletmesi ve bugü-|... : ai ne kadar hariçte alınıp satılan bazı Yam, Operanm biraz İlerisi , geçme mahsullerin de (borsada o muamele miştik ki caddede, kaldırıma bafdaşi görmesi hakkında Ankara ziraat kon- kurmuş dört kişi nazarı Cikkatimizi gresinde hir temennide bulunulmuş-İcelbetti. Bunlar bir devir masası et tu. rafında oturmuş gibi halka olmuşlar Iktisat Vekâleti bu arzuyu kabul et- Üstleri tiğinden borsa mizamnamesi (obu- na göre değiştirilecek, bu suretle tü- tünlerimiz de burada muamele göre cektir, Izmir ve üzüm ihracatı İhracat mevsiminin başlangıcından! geçen ayın sonuna kadar İzmirden 2a/turanların hepsi muharrir arkadaş- milyon kilo üzüm ve 18 bin kilo da in.Jlardı. Birisi bir sabah gâzelesinde (bu j| cir ihraç edilmiştir. İsuale cevap isteriz) diye yazı Sattığımız mellar öteki Vanlımın (natür mort) resmini ve sigara içiyorlardı. başları! haf bakıyordu. Biraz yaklaşınca kim olduklarım hayretle tanıdım. yazar, da muamele gören (o mahsulâtımızdan|a, Rusyada tahsillerini yapmış biri şa 599 çuval ceviziçi, 447 çuval fındıkiçi 20 sandık afyon, Si çuval koza tohumu, ie ve biri alişam gazetelerinden birisin. 55 çuval kuş yemi ve 265 balya tiftik de fıkralar yazan şi İşehrimizden muhtelif ecnebi memleket) © Yahu bu ne hal? lerine ihraç edilmiştir. Şair cevap verdi: sannınamazm vans venamzamamsapasasiassmmasmmannai | | — Biz proleter adamız, oturduk, si- içtimalar yapılmıştır. gara içiyoruz. Hâdiseden haberdar olan derhal tahkikata başlamıştır . vilâyet kılıyordu: PRomanımsı hakikat , kikatimsi roman: 41 Kaldırımda köşe minderinde durü! gibi bağdaş kuranlar nlar arkadaşla w ut Cemil ve Beyza hanım. | vardır. Fakat hiç biri diğerini kıskan| Mes'ut Cemil çaldı, dinledik. Necip! sanda bir parça kadın ve bir parça da| Bu esnada Beyza hanımm Male nerede|! Razı olduk. Kura Şeyh Memduhla| — 0, dedi, şansımız varmış, ikisi de) temizdi, gelen geçen onlara tuahf tu: Kaldırımda köşe minderinde gibi 0-| Son bir gün içinde zahire borsasın-| yaptığı Mahmut, üçüncü ile dördüncü! Fıkracr, belli idi ki bu vaziyetten sıjji : Asmalımesçiti ( 44 Kalk, dedi şaire, KadıköyütÜü İyapurunu kaçıracağız. İ Mahmut onları daha fazla # ve: İ — Haydi sir gidiniz, diye di. 4 — Şimdi ne yapacaksınız? diye y dum, İkisi de olmuşlardı, ve ki birlerince (filmi) koparmışlard — Uykumuz var, para ni Z 150 kuruş. 5 — Bizde de yok. # Hakikatte bizde bir up ei Haiite Fakat Beyzayı bulup ©' e Bebeğe, oradan da vana Fs Bu sebepten... Şeyh meseleyi halletti. Onlar! dırıp kollarma girdik ve Galati hamamına götürüp, pazarlık N yatırdık. y Sonra, Salomonofu aramağ# Uv dil. Nereye tıkılmıştı?. Bir türlü lamıyorduk. Şeyh: — Sonra, eve uğrayalım belki ile beraberdir. v | (Bizemedi Bu Yobazda sim 7. Kırklerelirde ce bir maskt& şeyh türemiş (Edirne VWostası) Son günlerdö hiç ümit edilmiyen hir çıkarıldığını yazmak” ere Erikliceli | NU isminde bir adam bazı köyleri "al halka bir takım dualar öğretmiş ğızlarina tükürerek şeyhlik izini vermi a İyetiştirm y | İlarelin ise meyd Bu habere 18 yaşmda hir gence gayet gizli natta bulunduktan sonra kend rikli Ki Kk kö Doğum ve aadın “hastalık İ mütehassısı Doktor ii Hüseyin Naşit İİ Türbe, eski Hilâliabmer bin | No. 10 Tel, Istanbul 2625 VARTT r götürmek istemiştir. e de bu adamın teşvikle i Dahilde ı ayağı Kuruş 156 40) 150 1400 | ” Hariçte 89 w30 a 2700 | ÖŞAF'N v | 1349 Bu geceki Ay 7,02 — banşt rsi Namaz vakitleri Öğle ikindi Alişan — Yüte 1224 .. 1841, Radvo ij | akşam Istanbuld? Saat Sekizden öna kadar ais! fasıl | Güneşin ooğuşu : Saba Sinemalar : Alkazar — Ölüme karşı İl Alemdar — Hacı Murat Artistik — Aşkın Beşiktaş Hilal — Para kurdu Etuval — Şevtan maskeleri Elkemra — Kraliçe aşkı il Ekler Yunan operet mupo Fransız — Somörci operet mufi Glorya — Posenin hakkı Hale «ıUsküdar) Çareviç Kemal B.—Zulmet süvariler Majik — Deli şarkıcı | Melek — Sevmek hakki | Opera — Üç maske Süreyya Kadıköy - Mavi Sık — Ölüme karşı Melek | ii