. ; | j i ye Bir ölçü meselesi! ilmem nekadar evel Fi- lorinalı Nâzım bey, bir manzumesinde: “Hayrülhalefi şairi âzam bana derler,, Mısra ile ortaya bir zümrüt «ka yumurtası çıkarmış, her- «esi güldürmüştü. Kendi kendi- ai metbin, nasıl küçük bir duy- | ğu olduğunu isbata ne lüzum var. Netekim bütün uyanık mu- | hitlerde bu mısra, dilden dile vir tuhaflık timsali gibi dolaşıp durmuştu. Hatta gene bu sıra- larda Halil Nihat ve Hamami zade İhsan beylerin ortak bir mwanzumeleri de çıkmıştı. Hem bü şiir hakikaten güzeldi. Miza- hım ince ve bedii bir örneği idi. Insafla düşünülürse, Filorinalının © gururla düştüğü yerde böyle bir tepenin yükselmesine sebep Kurşuna aıziien adam Sene 914 Paris... gine Elizeye davet etti. M. Poinkare Harp başladı. Fransızlar üç renkiilsivri sakalını #siyazlıya sıvazlıya si- bayrağın altında sürü, sürü cepheye gilyahlar reisile pek dostane konuştu. diyorlar. Şimal istasyonunda hep miğ-| (Başvekil M. Vivyaniye: ferli adamlar, Elleri silâhlı fransız! o— Demokrasinin en büyük dostu di çocukları... Trenlerin arkasında ağlu/ye takdim etti. Vivyani frakir ve tek yan analar, göz yaşile ıslak mendil se gözlüklü, tüylü ve tüysüz dostlarma: yan nişanlılar, istasyonun asfaltına; . — İnsaniyetin yegâne adamı diye yığılıp kalan kardeşler oğullarma: itekdim etti, “ Muzaffer olun diyen mürai! bahalar.. İ Ve sapsarı yüzlü karılar... Ertesi sabah siyahlar reisini note- linin önü kum gibi fotoğraf muhabiri Neye uğradıklarını anlamıyan ç6-(muhbirlerle doldu. Siyahların reisile gö cuklar.. rüşmiye gelenler arasında meşhur baş Günlerdir manzara hep böyle.. Hiçlmuharriler de vardı. Piyer Nil siyah- değişmiyor. Menüz yaralılar Paris*/lar reisinin portresini yazmak için ge. gelmedi. Çünkü il kmüsademe heni'z|lenler arasında idi. Yalnız Moris Dü- ya oldu, ya olacak! kobra © zaman henüz roman filân yaz- Herkes ummacı gibi Prusyalı on-'madığı için bu kalabalığa ehemmiyet başıdan korkuyor. vermeden geğip gitmişti. Bütün guze Darülfünun profesörleri, odemok-|teciler diyebilirim ki siyah adamın yü rasi harbinden bahsediyor, sosyalist-İzünü görmek, Sözlerini yazmak isti- ler bile evvelâ pembeleştiler, o sonrujyorlardı. bembeyaz ketildiler. Siyahlar reisi öğleden sonra evinin olduğu için, şaiirin kibrini de hoş göreceği geliyor. Fakat iş öyle değilmiş ve bu gururun yüksekten atışına kapılan biça- reler de varmış. Bunu anca dün anladım. Bir Gazeteci arka- daşa bir mektup gelmiş, bu mektupta Türkçemize cömertçe kabul ettiğimiz yabancı kelime- lerin gittikçe bollaştığından, bu gidişle işin fenaya saracağından filân bahsettikten sonra: “Bunlar Türkçeyi o kadar gü- zel, şahane bir şekilde kullanan Yaşasın demokrasinin zaferi için n-(büyük salonunda gazetecileri kabul et çılan harp... ti. Gazeteler yazıyor: Ve hepsine sunu söyledi: Dünyayı emperyalizmden (kurtar o— Fransanın müttefiki sıfatile söy İşte tam bu esmada, Pariste Alman) beyannamesi benim de beyannamem de yanın Amerikadaki Kameron müstemle| mektir. Çünkü Fransız hükümeti de- kesile Çat arasında, müstakil kalmıs| mokrasi için hatbedildiğini söylüyor. bir siyahlar hükâmetinin reisi Parisel Ben de bu iddia ile harbe giriyorum. geldi. Siyahların reisi temmuzda Av.) Yani, hiç hir millet, başka milletin rupada seyahate çıkmışlı. İtalyayı ge” di, İsviçreyi gezdi, İngiltereyi gezdi, Fransaya geldi harp patladı. Siyahlar hükümetinin reisi Almanları hiç ses- mezdi. Çünkü onların Kameronda si- yahlara neler yaptıklarını bilirdi. A leke Hindistan, müstakil devlet olaca, müstemleke Cezayir, müstemlekeT'unus müstemleke Sahrayı Kebir kendi kendi! lerinin mukadderatına sahi polacaktır. Almanyanın müstemlekeleri elinden a esareti altında kalmıyacak. Müstem-| Filorinalı Nâzım, Abdülhak Hâ- İmanlarla harp edenlere candan dosttü. mit beylerin lisanı ilmi konuşu- Harp toplaran'r gürledikçe oh olsun) lmacak bu müstemlekeler halkı kendi kendilerine devlet teşkil edecekler, Fransa hükümti, militarizmi orta. yorlar?, diyordu. Ve şunları hatırlıyordu: ” Manasında bir sual soruyor. ancak yeni” mefhumlan ifade i- | çin girebilir, Bunun için de gir- diği dilde mefbumun karşılığı bulunmaması şarttır. Bu şartlar- la gelen kelimelerde de mahal- li şivenin damğası görülür. Baş- ka milletlerde buna sinirli bir itina ile dikkat edildiğini görü- yoruz. Araplar otomobili, otomo- bilât diye cemiliyorlar. Önümde duran Iran gazetelerinde de Ça- aloğlu'nu, Kekbaloğlu şeklinde okuyorum. Milli her mevzu gibi, milli var- lıkların en başında gelen dilin etrafını ne kadar kıskançlıkla sarsak yeridir. Mektup sahibi | ile bu noktada beraberiz O Türk olmadığını söyliyerek söze başlamış. Bunu söylemese de za- ten yaptığı mukayese kullandığı ölçü ve nihayet vardığı netice ile verdiği hükümden biz yaban- cılığını anlardık. Türk dilini şa- hane kullanan büyük çaplı adam- ları sayarken Filorinalı ile Ab- | dülhak Hâmidi yan yana düşün- Bir dile yabancı dillerden kelime «gördükleri şeyi hayretle sordular: e dan kaldırmak için harbediyorum di- yor, ben de ayni kanaatteyim, Alman ya tepelendikten sonra daimi. ordular verimemle, “stlamrar TaMrIp GÖNECEK, * İdonanmalar'inihiş olunacak! - - Almanlar, bir zamanlar Kamero- na mitralyöz getirdiler, siyahlar yeni e — Bu canlı mı, cansız m Almanın biri: — Canlı dedi... Fransa hükümeti insaniyet namin Siyahlar, bu yeni misafire taze hur|harbediyorum, diyor, ben de ayni fi ma getirdiler, dediler ki: kirdeyim, yani günde sekiz saatten — Zeavallınm karnı açıkmıştır. fazla çalışmıyacak ve insanlar, birbi- az hurma yesin... rinin sâyini istismar etmiyecekler. — Yesin! Bak ağıma koyun hur-|(Söz buraya gelince muharrirlerin elin maları... İden kalemler, çat, çat düşmiye başla- Siyahlar bakalım bu yeni misafiridı..) nasıl hurma yiyormuş diye bakmak Ben büşekilde Fransanm dostu mü için biriktiler.. » ttefiki Almanyanm düşmanıyım! Şöyle böyle bin kadar siyah adam) Yaşasın müttefiklerimiz, — yaşasm Mitralyözün o karşısına geçti, Geçtilinsaniyet, yaşasın harp! ama birden ateş başladı, bin siyaha Ertesi sabah Mateni aldı, baktı ken- dam birden yere yuvarlandı. disinin söylediklerinden bir kelime bi- Suj kalanlar, bu ölümden doleyille yazmamıştı. Pöti Pariziyen aldı, on kumandna” şikâyet ettiler, kumandınida da bir şey yok.. Bütün gazeteleri şu cevabı verdi: gözden geçirdi. Hiç bir şey yoktu... — Ne oldu, hurmaları yedi çekirdek! Öğleye doğru, otel bir bölük asker lerini suratlarına attı, Tabii böyle o İve sekiz polis tarafından sarıldı ve si- lurdu. Nezaketsizlik “ettiniz yemi |yahların reisi derhal tevkif edildi. Ha- yerken karşısında durdunuz o da kızdı. pisaneye atıldı, hükümet Paristen Bor Almanca konuşan siyahlar : doya taşınırken, onu Alman casusu — Doğru dediler, biz neazketsiz'ik!diye kurşuna dizdiler. ettik, bir daha böyle edepsizlik etme- & yİZ le Siyahların reisi Almanlara, Alman laşan siyahlara dişlerini gıcırdatırken, kulağına bir ses geldi, bir müvezzi ba- ğırıyordu. Akşam havadisi... İlk zafer. Düşüncesi alt üst aldu, Bir gazete Bi; 1.M. Gelişi Güzel mek, hatta Nazım beyi şairi â- | satın aldı gazetede haberi okumadan zamdan evel hatırlamak, bir a- | “kocaman bir beyanname gözüne ilişti. damın o dile yabancılığını ispata | Bu beyannamede Fransa hükümeti d yordu ki: Bir tokat, bir hikâye nkü Vakıt Istanbul sine- malarından birisinde iki gencin biri birine tokat attıkla- rını ve bu esnada - ki sesli filim başladığı içini ortalık alara ka- ZN “Demokrasi için harbediyoruz. En- Seyyah | beryalizmi boğmak için harbediyoruz. Istanbulda bir Hint cihanı militarizmin kanlı hançerinden peygamberi Şehrimize G. Kreşnamorti ve | Rojokopo! isimli iki Hintli zat gelmiştir. Atinada bir konferans veren M. Kreşnamurti filozof ve li yeni dinlerden biri- nin peygamberidir. PA pla Yapılamıyan içtima Düu Güzel Sanatlar birliğinde toplanmaları mukarrer olan Res- samlar, ekseriyet temin edilme- diğinden içtimalarını önümüzde ki salı günü saat 14 te bırak- mışlardır. rank imiş - gölge balinde bir kurtarmak için harbediyoruz. Esir sin din lerin refahı için harbediyoruz. Dünya kadının hızlı adımlarla salon istipdadına nihayet vermek için harte- kağ yeme an tetikler, may Ki” ya MİLİ ela filim gürültüsüne karıştığı Bu beyanname siyahlar reisinin ho-| için herkes bâdisenin farkında şuna gitti, Sinirleri gevşedi, değil imiş. Fakat dedikoduyu — İnsaniyet için yapılan bir harp-| seven bir tanıdığın söylediğine ten neden geri kalayım dedi, şöyle dü; göre meselede kıskançlığın rolü şünüyordu, Fransa; ile müttefik ,olu| yardır. Bu münasebetle bir Al rum, Kamerona hücüm ederim, siyahla silik Filmdmdi Maplsdili intikamını alırım... e ç N Siyahlar lr e AR “ Adamın biri perdenin bit- tan vazgeçti, doğruca relsicürhurun) mesine “on dakika kala sinema saraya koştu, onu gördü: kapısına gelmiş ve sinema sahi- — Sizinle müttefikim dedi... Kamel bine hiddetli hiddetli demiş ki: rona behim askerlerim hücum edecek..| o — Karımın içerde başka bir Reisicümhur kendisini akşam e er«ekle beraber bulunduğunu diz i YAZAN : Omer Rıza —90- Eşter: Aliyi, Talhayi, Zübeyri hemen öldürelim, dedi. Fakat bu fikir beğenilmedi Onun bu yüzden duyduğu mztırap, OTelha ile Zübey- rin oztırabından eksik değil, fazladır. Kendisi bugün bu fik- rini açıktan açığa söyledi. Ken- disi bugün Talha ve Zübeyr ile barışarık kuvvbtleneceğini anlar anlamaz bizden yüz çevirdi ve Ki- tabın abkâmını bizim üzerimizde tatbika müsait bir fırsat buldu- ğundan içini birdenbire döktü, Halbuki henüz (Ali) nin saffında büyük bir kuvvet toplanmış de- ğildir. Yarın onun kuvveti büyü- dükten sonra ne yapacağını tah- min.etmek güç değildir. Biz ya- rın ekalli kalil bir cemaat haline geleceğiz. O zaman topumuzu mabvetmek işten değildir. Vazi- yet böyle olduktan sonra bir | (mek icin harbediyoruz, yaşasın harp*lüyorum.. Fransa hükümetinin harp| çare bulmak icap eder. Eşter cevap verdi: — Arkadaşlar! Bu iş uzun düşünmekle halledilmez. Kat'i tedbirler almalı ve kat'i kararlar vermeliyiz. Tehlikedeyiz, kurtul- mak istiyoruz, değilmi? O halde dinleyiniz. Biz, Talha ile Zübeyrin hakkımızda ne düşündüklerini biliyorduk. Bugün de (Ali) nin ne düşündüğünü anladık, Bütün ümmetin bizim hakkımızda ne düşündüğünü, birimizin meçhulü değil. O halde mesele basittir. bee barışırlarsa, bizim kanı- muz dökmek üzerinde bBansa- caklar. Biz.bir dakika. fevt 'et- miyerek Aliyi de, Talhayı da, Zübeyri de öldürelim. Onları da Osmanın yanıma gönderelim. O zaman ortalık öyle bir karışır ki kimsenin bizi düşünmeğe mecali kalmaz. Bence yapılacak işi budur. Karar veriniz, hemen yapalım, Meclis içinde Eşterin bu re- yini kabul edenler az değildi. Üç, dört kişi bir ağızdan: — Çok muvafık! Dediler. Fakat Sebe oğlu itiraz etti: — Eşterl Ben bu reyi muva- fık bulmuyorum. masama onanan. zannediyorum. İçeriye girip arı- yacağım! Adamın çok hiddetli olduğu- nu gören ve içerde bir rezalet çıkaracağından korkan sinema sahibi yalvarmış, yakarmış ve demiş ki: — Şimdi içersi karanlıktır. Zaten var mı, yok mu göremezsi- niz. Hele bekleyin, perde bitsin o zaman rabat rahat ararsınız! Bir taraftan bunu söylemekle beraber, bir taraftan da içeriye gönderdiği bir adamı şöyle ba- ğırtmış:; — Hanımlar, dişarda hiddet- li bir efendi var. Karısının bu rada yabancı bir erkekle bera- ber bulunduğunu söylüyor. Per- de bitince gelip arıyacak! Eğer bu vaziyette birisi varsa bir an evel yan kapıdan çıksın! Bir de perde açılıp lâmbalar yanınca ne baksınlar: Salonda ancak beş on kadın kalmış! , Hikâye uydu mu, uymadı mı, bilmem; fakat şu varki sinema- larda tokat moda oldu olalı lo- ca ve koituklar da perde ka- dar eğlenceli ve meraklı oldu. Bu muhakkak | Toplu İğne — Niçin? i İri ime muvaffak olmamsk var, — Birimiz muvaffak olamaz#* bir başkası onun yapa tamamlar, — Bu teklif doğru değil, ya b daha evvel yakalanır ve mahv© dilirsek, yahut yakalanan arkadıf mız bizi ifşa etmek mecburiyeti kalırsa! O zaman ne olur? On*” için ben bu fikri kabul etmiy”” mum, Buğün bizim arkadaşla” mız iki binden fazladır. Hasif” lerimizin kuvveti, bize nisbet kat kat faiktir. Onun için ale” himizde yeni bir ip ucu ös” verecek olursak © izmihlâlimi” tacil etmiş oluruz. Onun i$“ biz bu teklifi bir tarafa bırak$” lm. Bu teklif iyi bir teklif e — Sebe oğlu, sen belki doğ” ru düşünüyorsun. Sen her mali hesap ediyorsun, fakat işi halletmek istiyoruz. Bizim muvaffak olamamak ihtimali tur. Şimdi bana emrediniz, pi gider, Aliyi bir darbe ile rürüm. İçimizde Talba ile de de mahved” ii yili alma Elbette v8” Kestirme yoldan gidip işi göf” METİS EE