İşaretler Gene borçlunun hapsi meselesi Boçlunun hapis edilip edilmemesi | Meselesi günün en hararetli bir mevzu- unu teşkili ediyor. Diyorlar ki, eğer he- pisle tehdit edilmezse ileessadiyar alt tse | olur. Krediyi temin için hapse ihtiyaç Vardır. Bu fikre ön ayâk olan ticaret *dasıdır. Tktısadi dertten bahseden odür. Iktisadi meseleden bahsederken bunu müphem, müşevveş bir mefhum halinde ileri sürüyorlar, Kurtarılmak istenen iku- #a£ kimin iknsadıdır. Yardım edilmek #tenen İkusat kimin iktisadıdır. Havada, insanlarla, küde ile altkesi olamyan bir iktisat meselesi yoktur. Kitle- İerde, insanlarda cins, cine, sınıf, snıfur. Şu halde kurtarılmak istenen sınıf ta mu- Yyen bir sınıfur. Bizim korumak istedi- Bimiz sarf hangi sınıfer? Ecneci sermayesini memlekete kesir mek ve bu sermaye ile geçinmek İstiyen İş adamları mıdır? Bunların iküsadi refahı bizim kirle mizin ikusadi refahindan çok başkadır. Büyük ithalâş ticareti Ile geçinenlerin küsad! refâl mıdır? Bunlarin refahı Ucuz satmak, çok satmaktır. Bunların Yefalı için gürükleri açmak, girenden değil, çıkan maldan gümrük almalıdır. İ Sıkılmasalar ithaldtı himaye edin diye. | Cekler Komisyoncunun iktısadi refahı iste mİyorsa komisyon evleri kazansın diye alıcı ile verici arasına nihayetsiz komis- Jon ağları germelidir. Eğer müphem bir iknsadi refahtan | bahsedecek olursak bundan her kes müp- Mem, müşevveş bir ifade ile kendi men- ini kastedecektir. Halbuki Türkiyenin ikusadi refahı dendiği zaman bunu bize vuzuhla Msde eden afthim hatlar vardır Şİ aş şemo oreo ye sig rx KEN NMMSMAMAMMMMMNANMUMMNMMMNNŞMN 5 — VAKIT 15 Kânunevel 1930 —— Gazeteler işin Most İngiltere milyonerlerinden binbaç: Kotsun geçenlerde Nis kumârhanelerin de bir gece 100,000 İngiliz lirası kaybet- mesi İngilterede derin bir merak ile karşılanmıştır. Çünkü bu ziyanın yal. PAN iki cephe de hareket yapıyor. 1 — Küçük esnaftan büyük sermaye sahibine doğru zaif bir hareket! 2 — Kü esnaftan bir çoklarının proleterleştirmeye doğru sürekli bir hareket! Küçür esnaftan büyük sermayeye doğru olan hareketle küçük esnaftan pronesleşmeye doğru olan hareket aynı Türkiyenin ekseriyetini teskil eden hüfusun çalışma tarzı | Türkiye nüfusunun 9,5 mil Çük arazi sahibi orta halli kö Şehir halkının pek azı büyük sezme: | Yedardır. Geri kalanı işçi ve fakir esnaf | tabakasıdır. Şu halde Türkiyenin iktisadi refahını kasteteiği sınıf köylünün. küçük esnefin ve YakirKanm Mentariarıdır. 7 ! Türkiyedeki iktsndi refahı ancak bu | zaviyeden görmek lazımdır. Bu hakikati İsmet Paşanın Sivasta söylediği şu cümle temamlar “Biz nüfusunun ekteriyeri köylülerden mükekkep olan bi: köylü devletiyiz!, Türkiyedeki “buhranı, iktisadt fenalık atı, Sârsıntıları hep bu nokudan tetkik *tmek icip eder. İmperatorlek, köylü ve küçük esnsfi himaye ederek memleketin İktesme siyasetini idere edemezdi Çünkü © köylü ve küçük esnafı Avrupa sermaye Mnin çarklarına terkederek ithalâtçının Yardımile yaşıyan bir müstemlike hük€ Mei idi. Müsbet bir harpten çıkan müsbet bir mhurişet bu müstemlike siyasesinde devam edemez. Çünkü © zaman, buh- Tan “daha ziyade artırır, köylü orin sini bülkimin iktisadi sefaleti küçük mülkiye mis bir Cümhuriyewe en büyük teh likelerdir. Zira: Türkiyedeki büyük sanayi hareketi ............... Tefrika numarası: 7 tempoyu takip etmiyor. Küçük esnaftin büyük sermaye vep- hesine girenler az olduğu halde proleter leşme birdenbire intişar ediyor ve küçük esnaf işsiz güçsüz harap bir halde kalı yor. Türkiyedeki iktsadi buhranın hakiki cephesi bu tempolar srasındaki nisber- sizliktir. © halde biz, küçük esnafı, “köylüyü Mhimayeye mecbürüz Ve bu yüzden kü- çük esnafı, köylüyü küçük borçlarından dolayı hapisten korumak, onların iktisadi kabiliyetlerini büyük tüccar hesabina is- tsmer etmemek vazisetindeyiz - Borçlu yüzünden hapise girecek küçük esnaf, ve köylü büylik sermaye hesabına mem- leket» hizmetten menedilmiş intanlardır. Biz bunu yapamayız Fakat bir çâre var. Borcun büyük tüccürın kıredisine helel getirmiyen kıs- mın hapisten kurtarmalı, yani, küçük borçlardan dolayı hapis usulini atta bile getirmemeli, Zira büyük tücern ufak para ile sari k kıredisi yoktur. O halde büyük tüccann buredisini tehlikeye düşürecek miktaadan başlıyarak bapis usulünü ka- >el etmelidir. Meselâ beş yüz liradan aşağı olan borçiar için hapis üselünü kabul stmemelidir. Tüccar birbirile alış verişte hapis usulüne müracant etsinler. Buna kim ne der? Sadri Ethem » Şüphesiz bu köy bütün Al Ns kumarhanelerınde Bir Ingiliz milyoneri bir | gecede I milyon lira verdi içinde dalavere olduğuna hükmediyorlar nız talisizlik eseri olmakla kalmıyarak ayni zamanda bir takım skandalların mahsulü olması bu merakı kat kat art- tarmıştır. Deyli Ekspres gazetesinin riverada çıkan bir gazeteden naklettiği yazıları göre Nis gazinolarını idare edenler zen gin adamların büyük ziyanlara uğrama ları için bir takım tertibatta bulunmuş- lardır. Bunun için oyun kâgıtları Üzerinde bir takım hileler yapıldığı da iddin edil mektedir. Deyli Ekspres muhabiri bu hadiseyi ifşa eden Fransız gazetecisini bularak onunla meseleyi konuşmuş, bu zat Riv.i eranm öteden beri iyi bir namı haiz ol- duğunu, bu gibi iskandallerin onu leke liyeceğini onun için kendisinin bu reza letlerle mücadele edeceğini söylemiştir. Nisteki gazino sahiplerinin hepsi böy le iskandallerin yukuuna imkân olma- dığını söylemişlerdir. Bunlara göre, ka- zançlardan yüzde 15 hükümete, yüzde 10 belediyeye gittiği için bütün işin şiddetli hir murakabe altında olduğu- aşikârdır. . Mesele henüz lüyikile tenevvü etmemiştir. Bir gecede 100,000 İngiliz lirası kay- beden İngiliz milyoneri, hali hazırdı Afrikada büyük bir avla meşguldür. Napoleonun mektubu Mektepte fakir bir talebe iken yazdığı mektup saklanıyor (Nopoleon) nu Briyon . mektebinde tahsilde bulunduğu sırada babasına mektedir, O zamanlar on dört yaşlarımda bu- lunan “Napoleon, parasızlıktan ve bu yüzden arkadaşlarının maruz kaldığı, istihzalarından müteessir olarak yar- dığı bu mektupta ezcümle diyor ki: (“Bana tahsilim için lâzım olan maddi vesaiti temin edemiyecek iseniz, yazı- nız, mektebi terkedip bir fabrikaya gi- reyim. Mektepte hakir bir talebe ol- maktansa her hangi bir fabrikada 2- imele olmayi tercih ederim.,, Bu son cümleler müstakbel hükür- darm iradesini ifade etmektedir. — Zıhlılarda sesli filim Amerika bahriye nezareti 200 harp vapurunda sesli filim tesisatı yaptır. İmağa karar vermiş ve bü tesisatı bir şirkete ihale etmiştir. Bu tesisatı yaptırmaktan o maksat, bahriyelileti fennin son keşfiyatından istifade ettirmek ve bu suretle deniz üstünde geçen hayatta ş sıkılmamaları- »I temin etmektedir. ,..0.202 2202000002005 20600600 yaz kokusunu getiriyor. konser- Yazan 5 “Garp cephesinde ., müellif manya değildir. Fakat içimizdeki|valarımızı çıkarıyor ve kalın dilim Erik Maria Remargue | | İ üzüntü boğazımızı yakıyor. Ve ga- rip bir kablelvuku his gölgesi bize sürünüyor, Arabalar tıkırdıyarak geçiyor: arabacılar ıyorlar; (o geçenler bize dalgm bir nazar fırlatıyorlar; İsonra kendi husüst işlerine avdet ediyorlar. Kilisenin çanmda sa- at çalıyor, birdenbire bir rüzgâr yüzlerimizi yalıyor.. Yalnız başın- İda uzun kurdelâlı hotozu olan bi; ibtiyar kadın herkese mahcup bir seda ile şu suali soruyor: — Erer Şmiti tanr mısınız? Ondan bir haber var mi??.. ... ler keserek sanduviç yapıyoruz. Sonra biçaklarımızı masada yanı- mıza saplıyarak yemek yiyoruz. Başımız üzerinde petrol lâmbası bize nezaret eder bir anne gözü yi- bi bakıyor... Akşam, — siperde değil kat sulh zamanında cihanı gösterir, Şu köye giderken ne ka- dar meyustuk.. Şimdi bir o kadar zevkle yaşıyoruz. Bir köşede ça- fa- İba... lenin ciimye 7 <a Evelki akşam, Fransız tiyatro- su kurulduğu taribtenberi gör- mediği bir san'at tezahürüne şa- hit oldu. “Teatro dei Piccoli, İ isimli kuklalardan mürekkep bir çera, opret, komedi, rövü, var- Trupun müdürü M. Vittorio yete heyeti ilk temsilini veriyor- Tiyatro, bıncahınç dolu idi. Daha perde açılmadan evvel tiyatronun müdürü M. Vittorio : Podrecca sahneye çıktı ve: “Hammefendiler, beyefendiler,. sanda bu sözleri tekrar ettikten sonra, daha o gün İstanbula gel- diğini, Türkçeyi hemen öğren- meğe başladığını söyliyerek, ti- yatrosu hakkında izahat verdi; — 523 artistim var. 23 tanesi canlı, 500 tanesi odundan. Ti- yatronun seyircileri çocuklardan mürekkeptir. Fakat bu çocuklar yazdığı bir mektup elân muhafaza edil! 3 ile 93 yaşları arasında tehalüf | eden çocuklardır. , Ben piyeslerimi kuklalara oy- | natıyorum. Kuklalarım insanlara çok benzerler; şu farkla ki kuk. laların kafaları daha serttir.,, M. Podrecca bu sözlerini, ay- nen nakledilemiyecek kadar 7e- ki buluşlarla söyledi. Sonra tiyatro başladı, ve ti- yatro ile beraber bütün seyirci- ler çocukluk zamanlarının bari: kulâde lâkayt, zemanlarına rücu ettiler. ne rücu! Şuurlu bir rücu, yani, bu, olgun, okumuş, mütefekkir, hayatım acılıklarını tatmış, bir kelime ile, düşünen bir adamın ayni düşünüş kabiliyetini muha- faza ederek çocukluğa rücuu. tatlı bir şey, değil mi? İşte evvelki akşam, M. Podrec- ca küçük kuklaları ile bütün se- duyuyoruz, hem de duruşumuzda bir kararsızlık var. Çünkü kadın- lara nasıl muamele edileceğini hede unuttuk. Nihayet Ferdi Kosole içlerinde iri yarı yapılı; gö ğüslü bir kadınla vals etmeğe baş- İıyor... İstirahat kanplarındaki kantin- ileri düşünüyorum. Orada da fe- güzel'na değildi ya!.. Lâmbalar, uzaktaki cephenin zangırtısı ile titriyordu. Geceleri tayyare bombaları tehli- kesinden başka bir tehlike yoktü; diye başlıyarak yirmiye yakın li- | Fransız Tiyatrosundaki Kuklalar Yazan : Fa. yircilere bu büyük anı yaşattı, Kendisini tebrik elmek azdır. Ve esasen onun san'atı bundan müslağnidir. Programdan bahsetmek ister- dim. Fakat 12 varyete muma- rası, bu Opera komik ve bu ©- peretten ibaret programın hangi birisinden bahsedelim, Mistengeti sahneye çıkaran rövüden mi, balet artistlerinden mi, yoksa “âlim eşek,, ten mi? “Anlatılmakla bitmez,, , “Ka- lemin tarif edemiyeceği,, sözleri- nin kuvvetini, ben ilk defa M. Podrecca'nın : kukla © tiyatrosu karşısında duyuyorum. Bir tav- siyem var: Gidip görünüz. Ve yanınıza çocuğuunuzla oberaber büyük babanızı da almaktan çekinme- den. *» xXx» Teatro dei Piccoli, Istanbulda 10 gün kaldıktan sonra Ankara- ya gidecek, oradada temsiller verecektir. Bu tiyatronun Türki- yeye gelmesile Italyan san'atı, kendi lehine mühim bir kazanç temin etmiştir. Fa. Darülbedayi Temsilleri İSTANBUL BELEDİYESİ Salı günü ak- şamı saat 2İ, da yalnız muallim ve talebeye | hafif, maveral | Fakat | Bunun tasavvuru bile ne kadar | lan küçük orkestraya içimizden ba-|nisbeten rahat bir uyku çekiliyor- zıları katılıyor. Aramızda piya-İdu. Fakat burası bambaska... Tat- nistler, armonik çalanlar o olduğu|Ir şarap başlarda zevkli düşünceler gibi bir tane de (Bavyera) gitarası| uyandırıyor. rafine musi Köyde bir sundurmada geceliye|sahan kapakları men hiç birimiz yerinde duramıyor.!çalıyor. Mityemeya e gidiyoruz. ada hayat Somurtarak yolumuza devam e- Yeni şarap; , Miyoruz, Biz senelerce cephede bu!tadı leziz bir anduktan sonra avdeti böyle ta şarap dizleri kesiyor... etmiyorduk. Bizi sevinçle pek hoşoluyor... ryacaklarını zannediyorduk. Alçak salonda duman bulutları Sani biz fazla gibi bir şey imi- sanki yüzüyor, Oturmasılidi. Şu dakikada çalan var. Villi H Fakat artık alışkanlığını kaybet sürülmektedir.|miş olduğumuz şeyler arasında $a-) gün yuvalarımı daha bulanık fakatlraptan ziyade başımızı döndüren Düşünün be ev şarap var. Fakat bulşey kadınlarm orada bulunmasımiyeli on ay ol Valanten Lakere doğru iyiliyo- O; kadınlara soğuk bir nazar Yanında oturan kumral durmıyorlar. Belki de bunlar baş kalagıdır. Zaten niie zamandır ka atıyor. Şarap toprak veldın görmedik... Hem Salya aslana dikkat bile etmiyor. Ceke- omeyere gelincelda kaynaşıyor; çalıyor. ile bir cazbant) Hepimiz bir köşede Adolf Betke- ki: gündüzki gibi rum, ceğiz. Çok yürümüş olmamıza rağiyapmış onu $on derece meharetle nin etrafında toplanıyoruz. Diyor — Delikanlılar!.. Yarın öbür za dönmüş olacağız. lâtlar!,., Karımı gör luyor... İ li TÜRK AKADEMİ TIYATROSU Tr. A. Ty Şehzadebaşı “HIlAl,, iyazrosunda 16 künunuevvel Salı akşamı sam 9'de ilk temsil 7 — Ereümene Behzadin Yolcu ismindeki» fantezi müzikali, 2 — Eşberin saray faslı, 3 — Ertuğrul Sadettinin Darilbedarle ait “Bravo Rejisör,, o isimli groteski, 4 — Hayri Muhittinin “Ateş içinde, faciası. Her Salı: gece “umuma, Her Perşembe 31e "Talebeye,, .....ğ...2 00 timin altında masaya dayanan bir şey hissediyor, yoklıyorum. Ves İlingin saati.. Zavallı son düşenler- den biridir. Saati karısına götüre- ceğim. Adam sen de; bu ölümden beri ne vakitler geçti... Jüp kadınların en şişmanını seç ti. Sual işareti gibi eğilerek dans e diyor. İri eli kadının yapılı kalça- sı üzerine konmuş parmakları ile a deta piyano çalıyor. Kadın kendi- sine gülüyor. daha ziyade şenleniyor. Nihayet avluya doğru uzaklaşıyor ve dişarı çıkıyorlar. Birkaç dakika sonra ben de bah çeye çıkıyorum. Dolaşmağa başlı yorum. Birdenbire şedit bir çatır- İdr duyuyorum. Dönüyor ve şişman kadınm Jüpün kolları arasında ca- baladığını görüyorum. Bir bahçe maşası kırmışlar. Beni görünce iri yarı kadın bir kedi gibi ıya rak bana dilini çıkarıyor. Jüp kü- für savuruyor. Çalıların arkasına kaçıyorum. Orada birinin eli üze- rine basıyorum. Ne pis gece... Kalın bir ses homurdanıyor! (Bitmedi) Jüp bunu gördükçe iii