e -—— m» e R 101 kişiile Anlamıyorlar, efendim vesselâm.. Ben odaya girdiğimde Şevket Bey) ziyet anlaşılmıyor. Ağzmızla kuş tut. pek hararetli bir nutuk irat ediyordu.) sanız para etmez. Keramet, mucize gös Eller, ayaklar, bütün baş, dil denilen) terseniz sinemayı ona tercih edöârler. naçiz uzva yardım ediyorlar ve Şevket) Kabalık uldı, yürüdü. Elmas mı, Sirça Beyin mantıkına daha başka bir kuv-|mı, hüma kuşu mu, karga mı, hekim vet veriyorlardı. Acaba bir kavga mü o-İmi, mütetabbip mi? Hep bir.. layor? Küstahlık edip bunu açıktan “| © Karilerin mizacı körlendi. Kendile. sığa sordum. rine küpe gibi bir edebiyat sunuyor. — Yok, dediler, hepimiz ayni fikirde!lar, yiz. Kavgayı ekseriyetimizin şu gevşek- liği, mühim işlere alâkasızlığı ile etme: liyiz. Şevket Bey dedi: — Öyle ise hikâye yi tekrar edeyim. Dinle: Harp sırala- rındaydı. Bir iş için Tesmi bir fabrika. ya, bir devlet milessesesine gittim. Mü- dürün odasını buldum. Müdür Beyle ben konuşmağa başlar başlamaz içeri- ye işçi kıyafeti ile sap sarı bir alman girdi, Müdür bana itizar etti ve onunla mezarından çıksa ve eserlerini türkçe mıyacak. Emin olunuz. Tesadüfen iyi, pek iyi, gayet iyi eserler yazıldığını ve hatta intişar ettiğini bilir misiniz? Bu eserler umumi lâkayitlik içinde bo- Zuluyor. Gören göz eksildi. | Cibre rakısı yerine metilik alkol... Un yerine kül. Yuğ yerine margarin. Çikolata yerine zakarin... Edebiyat ye, konuşmağa başladı. Almanca gürültülü |rine martaval.. İpek yerine helfa otu... bir muhavere: / Felsefe yerine kokain. Karakulak suyu | — Müdür Bey, istifamı kabul edi-'yerine kırkçeşme... Iktısat yerine fenni| niz. Basri Beyin kim olduğunu siz bi-liflâs.. İnsan yerine kukla... Kafa yeri. lir misiniz? ne futbol topu. Gazete yerine h. be- — Ilerr Müller... lâtfen, acele etme'zi! Evet, kalp şeylere o kadar çok alış- yiniz; keyfiyeti yarın âmirime bildiri-|tık ki artık kalp olmıyanı tefrik edemi rim, işi düzeltiriz. yoruz. Altın, gümüş yerine kâğıt... Bu Şu iki muhavereden ne anladınız?) nesil işte buna alıştı. Kadir, kıymet... Müller. efendi ile Basri Bey isminde) Bunlar ölçüleri değişti. Piyasada ne Dez arasında bir ihtilâf, biz geçimsiz kadar çok sahte mal var! İngiliz ku ” : b maşı Çekoslovakyada yapılır. Efendim, El Mela leğilş beri © bildiğiniz İngiliz kumaşlarını İngilte- er Mülelr Bavyeralı : Tabriliaia Tep müdürü. re kıralı bile giyemiyor. Yer yüzünde! ra diyort konyak kalmamış bilir misiniz? Kon- yak ancak on senede ( yapılabilirmiş. — Ben diplomasızım. Ben pratik ye: E ” ai ş Şimdi adi ispirto; esans ve boyayı , İŞ bir iş başıyım. Benim riyozayatım kattmız mı a beni oluyor. Deri dei bir ustadır, Bağıra bağı- mülâkat.... Zevk seviyesi ne alçalmış! Voltaire) yazsa bir kitapçı bulup onları beslen IN tumından kalkarak Çanakkale, Trabzan ikinci postası (KARADENİZ) vapuru 13 teşrinisani Perşembe akşamı Galata rıhtımından kalkarak Mmebolu, Samsun, < Ünye Fatsa, Ordu, ee Trabzon, Rize, Hopa; ide- cek ve dönüşte bizin #kelesile Rize, Of, Trabzon, Polathane, Giresun, Ordu, . Fatsa, Sam- sun, İneboluya uğrıyarak ge- lecektir. Mersin postası (KONYA) vapuru 14 teşrin- sani cuma 10 da Galata nk- Izmir, Küllük, Bodrum, Rados, Fethiye, (Finike, (o Antalya, Alâiye'ye uğrayarak Mersine gidecek ve dönüşte aynı iske- lelerle beraber Taşucu, Ana mrua uğrayacaktır. Dalyan Marmaris yolcu ve yükü gidiş ve gelişte Fethiye- de aktarma (suretile alınıp verilecektir. İzmir sürat ostası (G0LEENaLi Vapuru 16 teşrinisani O pazar (14,30 da Galata rıhtımından kalkarak pazartesi sabahı İzmire varır ve çarşamba 14,30 da İzmirden —ı— Düzce, teşrinisani (VAKIT) — Düz- ce, Boluya merbut bir kaza olduğu hal de vilâyet merkezinden daha büyük daha güzel ve daha zengin bir kasaba- dır. Zaten Düzce bu havalinin değil, yük kazalarından biridir. Viliyet mer kezlerimizden yüzde ellisinin Düzce ka dar mamur ve mütetakki olmadığını söylüyorlar ki,bu söze inanmak lâ zımdır. Kazanın köylerile beraber nüfu seksen bini geçiyor nüfusun kesafe- Düzce, Adapazarma 75, Boluya 55 kilometrelik birer gose ile bağlıdır. Bu yollar, otomobillerin güçlükle sefer ya pabilecekleri kadar bozulmu: #, Yol. larda birçok ahşap köprüler var“, in. san bu köprülerin nasıl olup ta otome- bil geçerken çökmediğine hayret edi. yor. Adapazarından gelinirken Düzceye, bermutat şehrin mezarlığından girili- yor. Bermutat diyorum, çünkü Anado. luya yaptığım seyahatlerde, kasabala- ra hep mezarlar arasında açılan yol. lardan girildiğini gördüm. Düzcede, bir Anadolu kasabası olmak itibarile, bir istisna teşkil edemezdi. Bu hali ben de soğuk bir tesir yapmasına rağmen, tabit buldum. Düzce, yeni dünya olan Amerika. dan bile yenidir. Hatta asırdide Ameri kanın torunu bile olamaz. Çünkü bir- çok yaşlılar, buğün kasabanın İşgal et. muhakkak ki bütün Anadolunun en bü-! kuvvetli değildir. Iyi resim çizemem. Yalnız idareli bir adamım. Mühendis. lerin verdikleri resimleri harfi harfine tatbik ettiririm. Hulâsa ben bir iş bas yım; mühendis değilim. Basri Bey ise gübendistir. Parlak bir diploma almış- *. İnd wigshafen'de beş sene fabrika- da çalışmıştır. Ben iki sene onun mai Yetinde iş başı idim. Nasil oluyor da imdi kendisini bana muavin veriyor. sunuz? Ne ters işi. , “> Herr Müller, hiddet etme, vaktile »* maiyetimde olanlar da: bugün ledirler. Dünya bul — Yok, müdür bey, ben ilme, fenne ayet ederim. 0, Almanyada mühen- etmiştir; ben ise vatanımda ol hakkı haiz değilim, zira diplomam yok. ai anladık: Basri Bey namındaki rk Almanyada mühendisliği ile pek geçiniyormuş. Fakat hamiyyeti, i ürklüğü safi süt gibi kabarmış, bura:| vi £elmiş. Sağa baş vurmuş, sola baş rmuş, Diplomasını, eserlerini göster- Ya lift eden yok. Biraz aç kalmış. in şefaati ile sabıka maiyetinde a-| gelelik eden bir Almana çırak veri. i Basri Bey — ki sefalet içindedir— Ye emri altında çalışmak istiyor, güleyan eden alman... e dersiniz? Müdür Bey — sonra. dim — üç ay çalışmış, bu te mi hakkmda âmirlerinin dikkat gö- Vetm, celbedememiş, Basri Beyi kaleme tay, iler, koçan dolduruyor. Basri Bey Mala, makin a mühendisi. Elindeki ve re bir Diesel motörünü dö- kebilecei; kabiliyette imiş. Aşkolsun! > Gülünç! kiyg Gülünç değil, çok feci, gayet çir- > Her Şevket — şeyde öyle değil mi? Bey coştu: i ni esaslı kabahatlerimizden biri Vini Akılir ile şarlatan, kalpla ha-i biliyo edemiyoruz... Millete tenkit ka Bir her nedense inkişaf edememiş. dn, yk JA eti mi? İşte o zeki bir adam etler tuhaf! Ingilizler zekâlarnı gizi M gi, Söstermezler. Bizde biri zekâst- N Kiye © mutlaka bir hımbıldır... w Aolaşılmadan mta artmaya sakın onu şu sıralarda iz. Güme gider, heder olur.| bir mazide böyle değildi. Gü. emi &üzel bir nesneyi anlı- bir şiiri esberliyenler olur vanlı? için hürmet görmek ihti- © çamlar şizadi bardak ol. geçiyor. Kimse onun SAY ve irfan sobasmda yas. jcuma günleri 2 de, 4 te, 9 da. öyle. Deri dediğin senelerce kuyularda, ambarlarda beklemeli imiş. Kereste de fandası makbul değil, Hulüsa, beyfen- diler, dünya git gide kabaya, sahteye itaklide alışıyor. Yeni hayatın icabı bu! Fikirler de tapkı öyle, insanlar dâ öyle. meslekler de öylel Su Hele bizde! Biz çabuk garplılaştık, Garbin henüz fikirlerini, zevkini, san'a- tlerini edebiyatını, cemiyet hayatmı al. !madan Avrupanın almanca (ersaiz) de nilen sahtö şeyleri bizde taammüm et. ti. Artık farkedemez olduk: Pırlanta mı, cam mı? Zeki, dirayetli, akıllı, ted- birli bir adamdan bir şarlatanı, bir ke- pazeyi, hir züppeyi güç ayırt ediyoruz. Büyük bir şarlatan bizi kolaylıkla al databilir, Koca bir sahife... İçinde harf ler, sütunlar, resimler. Biz, ne dersiniz, bu sahifeyi “gazete, sanacak derecede ileri gidiyoruz. Çala kalem yazı yazan biri. Biz bu adamı “muharrir, zanne- diyoruz. İdarehanesi var. Para alryor|& ve veriyor. Daktile kızı çalışıyor. Bizli bu kimseyi “tüccar, ve Iktisadiyatımız- da bir âmil addediyoruz. Daha sayayını mı? Ne ben yorula. yım, ne siz yorulunuz. Memleket sahte Kazete, sahte yazı, sahte tüccar, hatta sahte avukat, memur ve doktorlara pek alıştı. Fikirler cıvık, dimağlar cılk. Baş ka yerlerde, yahut eski zamanlarda sah te ile sahte olmıyanı ayırabilmek için! bir çok teraziler, ölçüler vardr. İşte o terazileri yapacak ustalar kalmadı. Sahte rakı, sun'i şarap, yalancı ipek,'ji kalp yün, mağşuş yağ, avarya olmuş kahve ve şeker bulunduğu gibi, ah efen dim! yapma insan, yapma zekâlar, yap ma fikirler, eserler, hatta şaheserler ne kadar ve ne kadar bol. Güzel bir eseri-|İ! niz, tıraşide bir yözmız, dikkatle vücu-|İi de gelmiş bir kârmız, sevdiğiniz, beğen diğiniz bir hüner... eğer böyle bir seye malik iseniz, tekrar istirham ederim, sakın onları meydana koymayınız. Na. zar değer. Hatta daha ileriye gidece- gim: onlardan olur olmaz yerde bah- ilminizi gizleyiniz. Sonra müptezel o- a lursunuz. Celâl Nuri e ik USKUDAR HALE SİNEMASINDA Büyükk Şaheser PALYANÇO Her gün gündüz 3 te, geceleri 9 da, # tıpkr onun gibi. Bunların tazesi, tur. a perşembe sabahı ge- r. Vapurda mükemmel bir or- kestra ve cazbant mevcuttur. tiği yerin çok değil, ancak yarım asiri kadar evvel tarla, hatta orman olduğu nu hatırlıyorlar. Düzce pek az bir za- man içinde derlenip toplanmış, evleri, çarşıları, yolları, meydanları ve birçok (G ev 1 mebanisile adamakıllı bir şehir halini PİR 8 P lraştır. Teğrinisahi cumartesi 17de idareğ|” Düzcenin böyle süratle teasislisünd vie kalkarak Gelibolu; Götümün çek büyük bir tol ofkadığı ri ps anakkale, İmroz, Ühakkaktır. Düzet, #iraatle, ve bilhassa Bozcaadaya gidecek ve dönüşteği tütün giysin tanınmış “bir yerdir. Çanakkale, Lapseki, (OGeli- Tütün en çok para getiren bir meta ol. arak duğu için, kazanın hudutları dahiline bu yüzden bazı sene 3, bazı seneler 5 milyon lira girmiştir. İktısadi buhran- dan evvel, burada en fakir adamın ce. binde beş altı yüz lira bulunurmuş!... Fakat bugün bu para suyunu çekmiş, sene müddetle kiraya verile cektir. Kat'i ihalesi 25 ikinci rin 930 tarihinde yapılaca- ein isteyenlerin o gün pe 16 da levaam müdürlüğüne gelmeleri, tütün ziraati de bir hayli azalmıştır. Şehirde büyük bir cami vardır. Dör düncü Vakıf hanının yavrusu gibi bir' şey! Bu camli tütün zürrar, senede İş ledikleri tütünün her kilosundan birer w kuruş ayırmak suretile yaptırmışlar.. Cami kısa bir zaman içinde, seksen bin Sadık zade biraderinr vapurları ta dikkat ediyorum: Güzel bir! setmeyiniz. Pek rica ederim; zekânızı) a el e . İliraya inşa edilmiş. Fakat size şunu da haber vereyim ki, Düzcenin camli kubbesizdir. Ne tuhaf değil mi? Demin misal getirdiğimiz dördüncü Vakıf ha- nı cami olmadığı halde kubbeli, bu cş- Karadeniz Muntazam ve Lüks postası D lupınar İlmi, cami olduğu halde kubbesizdir. um p Bu vaziyet karşısmda insan, bari bir vapuru “Pazar fn, kolaymı bulup şu iki binanm tepelerini! teşrinisani biribirile değiştiriverseler de hak yeri: Sirkeci rıhtımından kalkarak Zonguldak, Inebolu, Ayancık, Samsun, : Ordu, © Giresun, Trabzon ve (Rizeye aazimet ve avdet edecektir, Tafsilât İçin o Sirkecide Meymenet hânı altında acen- talığına müracaat . Telf. Istanbul 2134 ni bulsa demekten kendini alamıyor!. Su derdi, her yerde olduğu gibi bu- rada da mevcut!.. Kasabanın kenarın- dan Melen isimli bir çay geçiyor; tabi! bulanık, pis bir su.. Bir de herkesin €- vindeki tulumbalı kuyulor.. Halk, bu iki suya içiyor. Içilecek gibi değildir, amma ne çare? Belediye bir iki saat uzaktaki bir memba suyunu şehre ge- İİ irmeyi düşünmüş. Fakat galiba 80-100 il bin lira gidiyormuş. Onun için bu dü. şünce, tabiri marufile, akim kalmıştır.' Yalnız, İstanbulda olduğu gibi, bu- rada da fıçı ile su satılıyor; fakat pek; mahdut.. “Mezencik,, suyu diyorlar; fı! çısı j5 kuruş. Fakat halk para ile su içmeği nedense âdet edinmemiş., Bu su yu memurlarla şehrin zenginleri içiyor; güzel bir memba suyu... Şehirde elektrik yok değil, var, be- iyimi bir motörü elektrik istihsal el diyor. Fakat motörün kuvveti kâfi göl-| mediğinden her eve verilemiyor. Umu| imi avirat elekt. yapıldığı gibi kahveler, büyük mağazalar elektrik a-| Yük ve yolcu için mahalli |labiliyorlar, Elektrik almak imtiyaza| Karadeniz postası Türkiyeli! teşrinisani günü saat 20 de Sirkeci rıhtı- ebolu, Gerze, Samsun , Ordu Giresin, Görele, liman, Polatane, Trabzon, Sürmene, Rize, Ya İnye, ve azimet ve a krallar sörmiin . avdet edecektir. müracaat: Sirkeci salonu karşı bağlı bir şey değil, fakat, vermeyince, sında Mizan Oğlu Han No: 2 İm: *, e yapsın Mühm'* derler ya. Telefon Istanbul 354 Belediye de bu vaziyette. motör fazla- VAKIT 13 Teşrinisani 1930 — MEMLEKETTE VAKIT Düzce elektrikleri nasıl yanar ? | Şimdi belediye bir mütehassısla müzakerede bakalım ne olacak ? ısını vermiyor ki, o da evlere versin? Sone, bu .ekiriğin .Zthiş bir derdi r; İkide bir püf. diye sönmek. mo Görün kayışı mı koptu?.. Haydi cereyan rgusu mu gevşedi”. haydi Binaenaleyii hem küçük, rük çarin omü bu motörle iş göl s.swniyeceği anlaşılmış. Şimdi 1» lediye yeni elektrik tesisatı yapacak © lan bir mühendisle müzakere halinde- dir. Şehirdeki ilkmekteplerin adedi üç- ijtür. Bunlardan birisinin ismi: Namık Kemal mektebi... Evvelce orta mektep kivarken, sonra kapatılmış. Halbuki sek sen bin nüfuslu Düzcenin bir orta mek tebe dehşetli ihtiyacı vardır. Başka vi- lâyetlerde okuyacak kadar parası ol mıyan çocuklar bir ilk tahsille kalıyor- lar. Bu çocuklara yazık değil mi?. Düzcedeki birçok evlerin, binaların cn büyük kusuru, duvarlarının sıvasız olmasıdır. İnsan, senelerce evvel yapıl- mış, tahta aksamı eskilikten kararmış olan b. evleri, ister istemez, inşaatı yâ rım kalmış ta, bugünlerde tamamlana- cakmış zannediyor. Halbuki ne gaflet! bu -vleriy olup olazağı budur! Son günlerde Adapazarı Ticaret Bankası, buradaki şubesi için çok şık, çok güzel bir bina yaptırdı. Mükemmel sıvalı, mükemmel badanalı, mükemmel boyalı bir bina.. Bu yepyeni ve inadına sıvalı, inadına badanalı, inadına boya- ik binaya baktıkça insan yüzüne gülü- yor. Gök Kaya : ——> a İstanbul allıncı 10 terliğine Efendim, Istanbul dördüncü neterliğinden musaddak mukavele mucibince aramızda teşkil edilen ( Asaf- Necdet ) ünvanlı kollektif şirke- timizi bukere fesih ve hesabatını tasfiye ederek birbirimizde bu husustan hiç bir alacak ve verecek kalmadığı cihetle key- fiyetin (usulen ilânnı talep ederiz. 10 teşrinlisani 1930 Şişli Zafer aparumanı 12 No da Necdet Ekrem BR. Fatih Zineizli Kuyu Nurettin tekkesi Sokak 39 No Asaf Hakkı B. Bu nüsha talep dairesinde (Vakıt ) gazetesine tebliğ olunur. 10 teşrinisani 1930 Istanbul altıncı Noteri a Galatasaray Lisesi mü- dürlüğünden : Mektebimiz talebesinin ikinci taksit tedris o ücretlerinin 20 Teşrinisani 1930 tarihinden iti- baren alınmasına başlanacaktır. Yüzde yirmi tenzilâttan istifade edenler memur veya mütekait olduklarım resmen tevsik eder vesaiki ibraza mecburdurlar, Taksitin alınması Kânunuer- evelin ilk haftası nihayetine ka- dar devam edecektir. # Liseler Mubayaat Komisyonu riyase- tinden: İstanbul Erkek lisesi pansiyo- nunda yapılacak inşaatın kânun- evvelin 7 inci pazar günü saat dörtte kapalı zarf usulile ihalesi takarrür etmiştir. Talip olanların tekliflerini Galatasarayda komi- syonumuza vermeleri, şerait ve keşifleri görmek için Istanbul Erkek lisesine müracaatları, Dr. A. KUTIEL Ciltwe efrenci hastalıklar tedavihaneal Karaköy Topçular caddesi 43