101 kişi ile e mülâkat Kulunuz Pulcuoğlu ! ek Urun boylu, son derece zayıf. Kıya- feti perişan, yetmiş beş ile seksen yaş arasında biri karşıma çıktı: — Kulunuz Puleu oğlu... — Vay, Sinyoraki efendi... Bu hal ne? Bu zayıflık ne? — Züğürtlük eseri — Ya bu elbiseler? — Züğürtlük eseri. — Eliniz titriyor.. Neyiniz var? — Züğürtlük eseri, —Pulcu oğlu Utufetli Simyonaki Efendi hazretleri espak devirde balâ rütbesini haizdi ve begayet zengin bir sarraftı. Bir maliyeciye yakışacak mer-| tebe.'r şişmandı. Çok ve iyi yer, çok ve İyi içerdi. Evi, sofrası açıktı. Rumca bil mezdi. Halis rumdu. Vükelâdan, vüze- Tadan elli, altmış bin altm alacağı var dı. Lâkin tenezzül edip bir kuruşunu İstemezdi. y Dükkânmda (Balıkpazarı) liraları tartardı. Beş yüz kişi ile akar hesabı (hesabı cari) vardı. Hulüsa bir banka- dan kuvvetli bir sarraf... Pulcu oğlunun topçuluk tahsil etti-/ y #ini bilmez değildim. Pulcu oğlu şöyle sıfırı tüketmiş. —Bizim oğlan, Yuvan, Con (John) lomağa karar.verdiği dakika ben hapı tüketeceğimi anladım. Yuvan, (Yani) demek: kırk yıllık yani, kâni olamı- Yacağı gibi Mister John da olamazmış. Yuvan Firengistana (gitti, Tüccarlık okudu. fakat bir züppe geldi ki değme- Bitsin. — Baba! Ticaret böyle olmaz dedi, İçinde milyonlar kazandığım dük kânı beğenmedi. Galataya göçtük. Ban- kalarla rekabet edecek bir daire tut tuk. Tefecilikten, mürabahacılıktan Vazgeştik! güya.. Alafranga işlere, mo- dern teşebbüslere giriştik. İş fena gidi- Yor. Eski kazanç damarı kayboldu. Yenisini bulamadık. Gedikli müşterile. ?i küstürdük. Bilânçoya baktım: Gemi Şok su alıyor, bitmaktayız. Kimseye sezdirmeden oğluma dedim: — Oğlum Yuvan! Son günler yakla şiyor. Üç kuşak kirli yakalı pulcu oğlu larmın kurduğu sarayı Mister Con yi kıyor. Ne desen dinlemem. Terbiyesiz. lik edip te karşımda ağzını açma, Sana bir nasihatim var. Nasihat değil emir, ferman, — Buyur patera. — İyi dinle, Yapacak bir tek Iş kal dı. Yakışıklılığından istifade. Seni ge lin edeceğim. — Sus, budala. Kalpazan oğlunun ne kör, ne topal, Afeti devran da değil. Rununla beraber 25,000 kızıl al tn dırahoması var. Yıl sonuna gelmeden kız bizim evel liralar bizim dükkâna, kredi yerine Zelmeli. Cevap istemem. Koş, git, Kal Pazan oğlunun kızma kur yap. Senden dilber yok, de. LAfr kısa keselim. Dü. R oldu, 25,000 altın şangur şungur Ya girdi. , Yüvan onları da boş işlerde tüket- ve, ne ben, ne de Kalpazanoğlu bu- myplazi zannettiğimiz gibi ölen ve gö- len bir şey değildir. başindı er Jones hikâyesine (böyle ir. lay, Sabaların günahını ekseriya çocuk- Şeker... bir halde oturmuş onu dinli. Yordum, Köşkün balkonu karanlık içinde id A m devam etti; Afrika!, Vahşet diyarı!... ak, Pestilence) Allahı “Ongo, ya kurban ederken yapılan merasi- işittin mi? karşı gelemedik. Vücutça düşkünlü igümün sebebi budur. On iki hastalığım var: Sebepleri hep Yuvandır. -Simyonaki Efendi ile vapura bindik. Köprüye gidiyoruz: O: — Beyim, tüccarlık çok güç. — Öyle mi? — Evet. Zaman tüccarlığa hiç müsa lit değil. eskiden ancak kâşarlanmışlar iş görebiliyordu. Türediler işe girişme. ğe cesaret bile edemiyorlardı. Tazeler, körpeler eskilerin yanında yetişiyordu. Muvaffak olmak için başka yol yok tu, Bolluk devrinde bile yalpa (etmek tehlikeli idi. Ben ki piyasanın min gay- ri haddin tanınmış bir kurdu idim; ben bile Yuvana kapıldım ve öldüm. Ben... ben... evet ben ki, Otoman ban- !kası mecidiye dalaveresi için bana danı şırdı ve haram yeyiciliğine daima ku- lanuzu ortak ederdi... Asri tüccarda tecrübe ne gezer... O. nün İçin çıkıyorlar, çıkıyorlar, çıkıyor. lar, sonra inmiyorlar, paldır küldür uvarlanıyorlar, Bugün bir defa milyo- İner; yarm üç milyon açıkla müflie — Hayat pahalı diyorum, diyorsu- nuz, diyorlar, Pek doğru, Bunun 1001 hikmet ve sebeplerinden biri de meslek ten yetişme tüccarların yek olmasıdır. Ticaret artık meslek değildir. Tüccar diye bir tabaka kalmamıştır. Bugün büyük memur, yarın ithalâtçı. Bugün bir hiç, yarın bir ihracatçı. Bugün kü- çük bir şey, yarın yaman bir konturat. Çi Simyonaki Efendi tabakasmı çıkar- dı. Dolmaya yakın bir sigara sardı. De. vamla: — Hayat pahalılığı tüccarın becerik- sizliğinden ileri geliyor. Beynelmilel İtüccar.. Her diyarda öyle. Harpten İsonra tüccar ırkı söndü. | o Bir aralık kuyruklar anaç olmuştu: İden bu menhuslar... Bolşevikler idare- Yİ, siyaseti Rusyada nasıl turfa ettiler- se, türediler de gerek burada, gerek her yerde ticareti öylece ifsat ettiler. Istanbulda ne firmalar kuruldu, ne ifirmalar bozuldu... Ne dersiniz? 1914 ten itibaren açılan türedi ticarethanelerinin kaçı devam e- İdiyor? Eğer bir tanesi İş görüyorsa fikrimi değiştireceğim. Size iki fıkra anlatacağım: Merhum Talât Paşa Talât Beyken bir gün ziya- retine gitmiştim. Odada yedi, sekiz mi- safir vardı, Bey, umuma hitaben dedi ki: — Ticaret kapısı açıldı. Memurlar, tecrübeli, eski devlet adamları ticareti daha kârlı buluyorlar, Bir bir devleti işinden çekiliyorlar. Bir müddet sonra memur bulmakta güçlük çekeceğiz... Ben dedim: — O memüriyetlerden birine beni naspedersiniz. Herkes güldü. Talât Bey dahil oldu- ğu halde hiç biri sözümlin manasını se- zemedi... Fıkranım birincisi bu. İkincisine ge- Harp tüccarları, İşte mesleki“ mahve-! Nakleden : Hasan Şükrü Biz misyonerler asırların arkasında! mevcudiyeti ledilen bu vahşi adetin tamamile tarihe karıştığını zannediyor duk. Aldanmışız. Benim haşarat meraklısı olduğumu bilirsin. Bu sabah işimi bitirdikten son. ira sadık uşağım “Eli, ye ormana gide- Ay henüz doğmamıştı. Küçük|ceğimi söylemiş, hazırlanmasını tenbih dimize emin ve gizli bir ver bularak etmiştim. Eli haşarat yuvalarını bul- makta çok mahirdir. Ve nedense be nimle ormanda gezmekten büyük bir haz duyar, Fakat bu sabah bir hal gördüm. — Bugün fena bir gündür efendim. muavinleri Dün Darülfünun konferans salonunda 130 muajlim mu- &vini imtihan edildiler Dün muallim mekteplerinden mezun olmıyan suretlerdö talim Istanbul manrif iminla- kasına mensup 130 muallim müavininin imti. ve muhtelif bayatına giren, nun konferans salonunda hanları yapılmıştır. Sualler kapalı zarfla vekâleten gel devam Muzaffer msn miş ve öğleden akşama kadar eden imtihana Manrif emini BR. mazeret etmiştir. Dün muhislif | ayni tarzda İm apılmıştır, Bu muayinlerden eklerim" olamıyanlar klar. İİ Szıriç Yoldaş geldi Sovyet Cümhuriyetleri Ittihadı Türkiye sefiri Suriç Yoldaş, ev- velki gün “Çiçerin,, vapuru ile Istanbula gelmiş ve ayni akşam, refikasile birlikte Ankaraya git- miştir, 010100 MN A 0 N çelim: Bundan bir kaç yıl evvel bir Maliye vekili ber Efendi Engürüden teşrif etmişlerdi. Ziyaretlerine gittim. Otelde idiler. On misafiri birden kabul ettiler, Söz arasında: — Ne dersiniz? dediler, tüccardan esnaftan, serbes meslek erbabından bir kaç kişi memuriyet istiyorlar, veklete bir arzuhal yağmuru gidiyor. Pek çok talep var, Eğer böyle giderse ticaretle, sanayile, ziraatle, saraflıkla uğraşacak kimse kalmıyacaık. Gene ben bir pot kırdım? | — Bayı memürları tüccar “tayin, buyurursunuz; olur, biter, azizim. Her| kes kahkaha ile güldü ve ama hiç kim se demek istediğimi anlıyamadı. Ne tüccardan memür olur, ne de me murdan tüccar, müteahhit ve saire Meslek değiştirmek tiyatro sahnesinde rol ve elbise değiştirmeğe benzemez. Bir tüccar on ticareti de birden yapa maz. Hem büyük zahireci, hem kırtasi yeci... hem vapur mücelihizi, hem İnşö- at müteahhidi görülmemiş geylerdir. Ticaret yolunda değil: çünkü tüccar yok. Hayat pahalı: çünkü tüçcar tü- kenmiş. Harice mal ihraç edemiyoruz: içünkü bu ilmi bilen kalmadı. Ecnebi den iyi şartlarla mâl ve para getirte miyoruz: çünkü çekirdekten yetişme İs adamı nadir, ender. Tamah ta çek: Bizim Yuvan kes, ticaret denir denmez, yirmi santte milyoner olacağını sanıyor. " carette bir ande milyoner olmak kabil İdeğildir. Gözü kapayıp açıncaya kadar İzengin olmak için kumarcı, oyuncu ol malı, yahut piyango bileti almalı, Görü Yorum ki hele şu günlerde ( piyango dükkânları çoğaldı. Bu İdarelerin çer) #alması beni uzun, pek uzun düşünce-| lere sürüklüyor. — Zar, düşeş, dubara.. Bunlar ha- yatı... üst tarafını yutkunacağım. il Nuri i her Eli dizlerime kapanmış muttasıl Ta bü! Tabu diye hağırıyordu.. Gözlerinde müthiş bir korkunun parladığını elleri- nin titrediğini hissettim. Ne demek istediğini pek iyi anla miştım, İhtimal ki ormanda bugün fe| na bir şey vardı. Fakat ben israr ettim. Sesimdeki elddiyet ve keskinlik Eli-| yi düşündürdü, Ayağa kalkarak sadece — Peki, dedi. Bir saat sonra ormana girmiştik. Birdenbire uzaktan insan sesleri andıran gürültüler gelmeğe başladı. Eliye baktım, Sararmıştı. — Gitmiyelim, gitmiyelim diye keke ledi... Biraz ilerde; ağaçların arasından 8i- zilan güneş ziyası altında bir insan ka- labalığı vardı, Çalılıklar arasında ken-| seyre başladık. Kalabalığın ortasında! boş bir yer bırakılmıştı. Elbiselerinin| *İlü hali hazırda İruhuna doğru koşmağa başladım... 3 — VAKIT 31 Teşrinievvel 1930 — Fransada Liyon şehrinde harbi bir abide yapılmıştır. Bu abide Li: ve şehrin (karşısında mişlir. Amerikalılr i Avrupadan borç yerine müstemlike istiyorlar Tribün gazete yan bir makalesinde şu sürmektedir: “İngiltere ile Fransa ve sair mütte- fikleri umumi harpten sonra büyük a- razi ilhak ettiler. B il olamıyan bir devlet Amerika idi, Bir astr evvel arazi fethi, ülkeler ilhakı makbul bir seydi. Şimdi ise, iktısadi birliğe, coğra- fi yakınlığa ehemmiyet veriliyor. Mete. ş Amerika sahillerinde ama, Barbados, Ja a, Luvart, riniad gibi bir çok adalar vardır ki İngiltereye tâbidir. Bunların ticari va ziyetleir çok fenadır. O ın İngiltere. ye tâbi olmaları sağlam bir esasa isti- nat etmiyor, Bunların Amerikaya tâbi olmaları daha doğru olur. Bize kalsa, Avrupa devletleri bu gi- bi yerleri Amerikaya vermekle, borçla) rnm büyük bir kısmından kurtulabilir) ler ve bu suretle iki taraf ta buişten müstefit olur. bulunan abidesi Liyonlu heykeltraşların eseri maharetidir. Abidenin altında- ki kaideye muharebede telef olan Liyonluların isimleri hâkkedil- | Dünyada olup biten şeyler | Liyonda harp abidesi Fransızlar umumi harpte ölen oniki bin Liyonlu gencin hatırasını tebcil ediyor i umumide muharebe meydanında telef olân on iki bin Liyonlu gencin hatırasını ebedileştirmek için yondan geçen Ron nehri üzerinde adada rekzedilmiştir. e Liyon İngiliz edipleri Mezhep değiştirip kato- lik oluyorlar Londra gazeteleri son zamanlarda İngilterenin o meşhur © ediplerinden birkaçının biribiri ardmca katolik ole duklarını kaydediyorlar. Bunların için- de Çesterton, Madam Kaye Smith, Kompton Makenzi, Alfred Noyes gibi çok maruf simalar vardır. Bunları mü İteakıp yeni neslin en maruf simaların- dan biri olan muharrir Evilen Veğda ayni hattı hareketi takip etti, o da ka tolik oldu. Bu maruf muharrirlerin İngiltere kilisesini bırakarak Roma kilisesine il- tihak etmeleri Anglikan kilisesini hay- li müteessir etmektedir. Bu hareketin amilleri cektir, za kilimi İL Yeni tırkanın gazetesi Serbest fırka kendi mak üzere Bursa ve namile iki gazete çıkarma Ea başlamıştır tahkik edile» naşiri efkânı « İzmirde — Serbe Cümhuriyet mirlerimi Üç dört yaşlarında bir kız çocuğunu k tüğe sürüklediler. Bu kurban edilecek zavallı idi, “Eli, nin kolunu sıktım. Var kuvve-| timle onu sürüklemeğe ve bu vahşi gü- ığımız zman ımgeldi, Ayin mahalline yak ani bir karar vermek | Biraz. durdum önümde garip bir ayin basla- muştı, Başsihirbaz önde olduğu halde mih- raba daha ziyade yaklaşan vahşiler h fif bir şarkı ile garip bir oyun oynuyor lardı. Başsikirbazın elinde Ialıcın kalk: tığını gördüm ve son Bir kadının ka fırladığını, sihirba ıfı yararak İleri ayağına kapand ğını gördüm. Bu yerli bir kadındı.. kat onu tanıyordum İhtiyardı.. Fakat benim senelerce ev- vel tanıdığım kadının ta kendisi İdi. Kanım beynime hücüm etti.. ayrılığından sihirbaz olduğu anlaşılan onda garip! birkaç yerli bu boş yerde büyük bir kü-!yaklarma niçin kapanmıştı, Ağlamasın daki sebep ne idi? Bu çocuk ile onun ne tüğün etrafında dizilmişlerdi.. Bir hareket oldu.. Trampet sedaları| O burada ne arıyordu. Sihirbazın a| tırladım. I kamçıladı ve sonra acı hakikatini bütün fecantile suratıma çarptı. »vvel işlediğim günahı ha» bir çocuğum olduğum- dan haber yoktu... Ani bir kararla şimşek gibi kalaba lığın ortasma atıldım. Bir çılgın gibi çocuğu kaptım. Ortalık karışmıştı.. Ta- bu olan, haram olan bir yere girmiş tim. Bir beyazın aralarında bulundu. ğunu gören yerliler kaçıştılar. Çocuk İve ben yalnız kalmıştım. Kadın ve Eli ortada yoktu. Çocuk bir köpek gibi beni takip etti, Zavallı1.. Şimdi içerde Eli ile beraber yuyor.. ... Ertesi gün o uğursuz ormandan atı. lan zehirli bir ok misyoner “Jones” | Jöldürdü. Ben de yanında idim. Fakat kati göremedim... Yerli kadm ve çocuğu ortadan kay. alâkası vardı?, bolmuştu... Hasan Şükrü